Aşiret Paket

By icheisseniss

1.8M 108K 56.7K

Bir gerçek ailem klişesi. Düzgün yazılmış, saçma olmayan bir biyolojik ailem kitabı arıyorsanız, hoş geldiniz... More

1
DUYURU
2-karakter Tanıtımı-
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
FİNAL

24

50.3K 3K 3.3K
By icheisseniss

Her satırda yorum olacak.

Bölüm içerisinde Selin'e hakaret eden birini görürsem engellerim. Fikirlerinizi onun dışında belli edebilirsiniz.

Ne Doruk ne de bir başkası hikayeden çıkmayacak. Eskisi gibi olmaz yazmayın, eskisinden daha iyi yaparım göt gibi kalırsınız.

Sizleri seviyorum ama lütfen bu bölümde beni germeyin yorumlarınızla. Opdum dudaklarınızdan.


Sıkılmıştım. Abim ve abim sabahtan beri masadan masaya bakışıyorlardı ve benim bakışlarımı bile fark etmiyorlardı. Bu duruma göz devirmek üzereydim ki, salak Ce*k'in bakışları bana döndü. Oh, göz devirmek için de bahane bulduk misler gibi. Ce*k'in duygusal bakışlarına aldırmayarak göz devirdim ve önüme döndüm. Beynini siktiğimin Enes'i sabahtan beri durmadan benimle konuşmaya çalışıyordu ve önünde sonunda yumruğumu ağzına sokuşturacaktım. Ciddiydim.

Elimi masanın üstünde telefonuma tıklatmaya başladım. Abim dışında herkesin bakışları benim üzerimdeydi şimdi. Neden benimle ilgilenmiyordu bu adam?

Acıkmıştım ama ne yemek ne de tatlı yiyebiliyordum bugün çünkü hiç düşünmeden salak gibi yemiştim bir günlük kalorimi. Bundan mütevellit direkt uyumam gerekiyordu. Gözlerim Bora abimlerin korumalarının üstündeyken Bahadır abiyle göz göze gelmiştim. Bum!

Masadan ayaklandım. "Ben kalkıyorum, tanıştığımıza memnun oldum, görüşürüz." dedim masadakilere karşı.

Enes kolumu tutmuştu. "Nereye?" diye sordu.

Göz devirdim ve kolumu çektim. Abimin dikkatini henüz çekememiştim ki Selim de ayaklandı. "Ben de geliyorum ikiz. Enes, o elini çekmezsen bir yerlerine sokarım." dedi ve yanıma gelip elimden kavradı. Berkcan da direkt ayaklanırken, Bora'nın bakışlarının üstüme dönmesiyle birlikte abimin de bakışları dönmüştü. 

Ayaklandı. "Nereye gidiyorsun güzelim?" diye sordu.

"Eve, sen de Bora abimlerle gelirsin." dedim ve Bahadır abiye doğru ilerledim. Abim bu gece bizim evde kalacaktı.

<>

Gün boyunca uyumuştum. Yavaşça yataktan ayaklandım ve gözlerimi kocaman açıp kapattım. Beynim bir bilgisayar gibi açılırken, çekilmiş olan perdelerden anladığım kadarıyla gecenin köründeydik.

Susamıştım. Yatağımın dibindeki komodinin üstüne baktığımda su göremediğim için yavaş ve sessiz adımlarla merdivenlere doğru ilerlemeye başladım. Ay eskiden su içmeye kalkınca Bora abim ile karşılaşmaktan korkuyordum. Güldüm.

Parmaklarımın ucunda ilerleyerek mutfağa doğru ilerledim. Gelen fısıltılı bağırış sesleriyle birlikte yerimde durmuştum. Ne oluyordu?

Abimin sesini duymamla birlikte, duvarın arkasında duraksadım. Ben içeriyi görebiliyordum ancak onlar beni göremeyecek bir konumdalardı. Bu ikisi ne alakaydı şimdi? Benim yüzümden mi tartışıyorlardı acaba?

Dinlemeye başladım pişman olacağımı bilmeyerek.

"Kurban olduğum, niye böyle davranıyorsun, niye canımı yakmaya çalışıyorsun!?" diye tısladı.

Karşısındaki histerik bir şekilde güldü ve omuzlarından ileri itti onun neredeyse dibinde olan bedeni. "Aldattın lan sen beni! Beni aldatan kişiyle sence yüz yüze gelir miyim!?" diye sordu hırsla. Duyduklarım anlık olarak kulaklarımdan beynime iletilirken, yerimde titremeye başlamıştım.

Yaklaştı ona. Dudakları arasında neredeyse hiçbir mesafe yokken, elleriyle belini okşamaya başlamıştı. Sol eli belini nahifçe okşuyor, sağ eli aynı şekilde yüzünde geziniyor, çenesini okşuyordu.

"Yemin ederim," diye fısıldadı önce. "Yemin ederim seni aldatmadım. Üstüne nasıl gül koklarım lan ben? Senden başkasına bakar mıyım? Deli gibi aşığım ben sana! Niye görmüyorsun!?" dedi aynı şekilde elleri tüm vücudunu keşfe çıkarken.

Karşısındakinde mecal kalmamıştı. "Fotoğraf gösterdiler," diye devam edecekken, onu bölen şey karşısındakinin dudakları olmuştu. Hızlı bir öpüşmenin içerisinde girmişlerdi ancak durdu ve aralarında neredeyse hiç mesafe yokken fısıldadı. "İki yıldır oğlum, iki yıldır sana deli gibi aşığım. Mest ediyor beni, tek bir bakışın bile." dedi ve yeniden dudaklarına asıldı.

Duyduğum şeylerle birlikte, beynimden vurulmuşa dönerken, gözlerimin üstüne kapanan elle birlikte gerçekliğe dönmüştüm. Göz yaşım yavaşça gözlerimden yanağıma doğru akarken, Musa'nın avucunu ıslatmıştı. Kokusundan tanıyordum artık onu.

"Kalk, gidelim." diye fısıldadı kulağıma. 

Yerimde yalnızca otururken, kafa salladım ve yavaşça ayaklandım. Kendime geldiğim ilk anda ortalığın amına koyacaktım. 

Musa'nın odasına geçmiştik birlikte. Bu defa koltuğa oturan bendim. O da karşımdaki koltuğa geçince ellerini kucağında kavuşturdu.

"Biliyor muydun?" diye fısıldadım. 

Sustu. Sessizliği bana bir cevap mı olmalıydı? "Hayır." dedi net bir şekilde. Vücudumdaki bütün kasların rahatladığını hissettim. "Bora'nın bisexuel olduğunu biliyordum ama Doruk ile birlikte olduğunu bilmiyordum." dedi.

Alayla güldüm. "Fulya'dan sonra onlarla konuşmamışsın ki, nasıl bileceksin." dedim acının tatlı tebessümüyle.

O da güldü. "Hepsiyle konuşmaya devam ettim, Selin. Kötü bir abi değilim, sırf aptal bir kız için kardeşlerimle bu kadar uzun bir süre aramı açmam." dedi.

Gözlerim yavaşça üstüne tırmanırken derin bir nefes aldım ve ellerimi saçlarımın arasından geçirdim sertçe. "Ne yapacağım!?" diye fısıldadım ancak bağırıyordum da.

Eli, direkt olarak işkence uyguladığım saçlarımın üstüne gelirken, yavaşça elimi çekti ve saçlarımı serbest bıraktı. Elim avucunun içerisindeyken, nahifçe onu okşamaya başlamıştı. Gözlerini ellerimden gözbebeklerime odakladı.

"Sana yalan mı söyledi?" diye sordu önce sakince.

Hırsla öne doğru ilerledim. "Evet!" dedim fısıldarken. "Bana hayatında kimse olmadığını ve benden başka hiç kimseyi hayatına dahil etmeyeceğini söyledi. Sevgilin olabilir dedim, ona rağmen kimse yok ve olmayacak dedi! Bir kere bile titremedi sesi, Musa! Bir kere bile tereddüt etmedi yalan söylerken!"

Parmaklarımın üstünde gezindi parmakları ve serçe parmağındaki yüzüğü çıkartıp yüzük parmağıma taktı. Bana doğru eğildi. "Seni kırdı mı bu?" dedi sesinden herhangi bir duygusunu okuyamazken.

"17 Yıldır abi diyorum ona Musa. 17 Yıldır ondan hiçbir şeyimi saklamadım ben, tüm sosyal medya hesaplarıma erişimi var, sırf ondan bir şey saklamayayım diye verdim! Ben," dedim sonra hıçkırdım. "Ona abi değil, baba dedim Musa. Kırılmayı bırak, canımdan can gidiyor şu an. Niye bana güvenmedi? Tepkim mi olumsuz olacaktı? Yiğit de bisexuel, tek bir kere bile yargılamadım ben kimseyi." dedim gözyaşlarım akmaya devam ederken.

Elimi hafifçe kaldırdı ve yüzükle birlikte parmağımı okşadı. "Selin... Madem onlar seni üzdüler, kırdılar..." dedi ve sustu. Gözleri elimden irislerime odaklanırken konuştu. "Sen onları parçalara ayır. Kendinden ve ailenden başka bir şey düşünme kızım." dedi ve yeniden parmağımı okşadı. "Bu yüzük, ailemizi temsilen bana verildi." tebessüm etti. "Ve ben de şimdi sana veriyorum. Sana güç, şans getirsin diye. Bir Dinçsoy olduğunu sakın unutma diye." ellerimi dudaklarına götürdü ve öptü. "Affet yahut affetme. Ben, her zaman yanında olacağım Selin..." kısa bir es verdi ve devam etti. "Ancak senden istediğim bir şey var."

Burnumu çektim ve kafamı salladım. "Ailemizi temsil ettiğini unutmayacaksın kızım. Ben ailenin en büyük torunuyum diye işlerin başına geçtim ve bunca zaman boyunca ailemizi temsil ettim. Şimdi ben de senden bunu istiyorum Selin. Yaptığın, söylediğin, okuduğum her şey, her iş, ailemizi gururlandırmak adına olsun. Adımıza ad katmak için olsun. " Gülümsedi. Dişleri görünmeye başlayınca gülüşüş tebessüme dönüştü ve ellerimi bırakıp saçlarımı okşamaya başladı. "Sen, bana benziyorsun kızım. Hırsın, kendine güvenin, gamsızlığın... Her şeyin bana benziyor. Hayatın da en az benim hayatım kadar güzel olacak çünkü senin abin benim." bana doğru eğildi ve her sözcüğün üstüne ayrı ayrı bastırarak fısıldadı. "Sana söz veriyorum. Sana öyle bir saygı duyacaklar ki, geçtiğin yerde kafalarını eğecekler." dedi ve başımı öptü.

Musa ile konuşmak beni rahatlatmıştı. 

Kollarımdan tuttu ve beni bulunduğu koltuğa çekti. Başımı yavaşça omzuna yaslarken, yarın ne yapacağımı düşünüyordum. Yavaş yavaş kendimden geçerken, yerimden kaldırıldığımı hissetmiştim ancak uyumaya devam ettim.

<>

Gözlerimi yavaşça araladım. Üzerimdeki ağırlıkla birlikte, elimi belimin üstüne atmıştım ki Musa'nın koluyla karşılaştım. Elimi yüzüme getirdim ve sertçe sıvazladım. Yüzümde hissettiğim sert dokuyla birlikte, elimi gözümün önüne getirdim. Dün gece Musa bana yüzüğünü vermişti. Allah bilir kaç yıldır parmağında taşıdığı, ona saygı duyulmasını sağlayan yüzüğünü. Önyargılarım hiçbir zaman doğru olmazdı ve şimdi de doğru çıkmamıştı zaten.

Musa'nın kolunu üstümden attım yavaşça ve ayaklandım. Komodinin üstündeki saate baktığımda saatin henüz beş olduğunu görmüştüm. Gülümsedim ve ayaklandım. Dün gecenin aksine kendimi iyi hissediyordum. Ancak onlar hissetmeyeceklerdi.

Yataktan kalktım ve odama doğru ilerledim. Kendimi spor yapmak için hazırlayıp birkaç germe hareketi yaptıktan sonra eşyalarımı alıp aşağı doğru ilerlemiştim ki annemle karşılaşmıştık. Uyku sersemi bir şekilde bana döndü. "Kızım? Günaydın." dedi korkuluklara tutunurken.

Gülümsedim ve yanağını sıkıca öptüm. "Günaydın annecim." dedim ve bahçeye doğru adımladım. Sonunda istediğim yere ulaşınca, elimdeki -Asla Cihan'ın olmayan- dambılları indirip kaldırmaya başladım. Günlük programdaki sayıya ulaşınca yere uzandım ve o şekilde devam ettim hareketlerime.

Dambılla işim kalmayınca, yavaşa bacaklarımı gerdim ve tekmelere başladım. Karşımda biri varmış gibi tekme ve yumruklarımı havaya savururken, şizofren olduğumu bile düşünmeye başlamıştım amına. Olm bi kum torbası şarttı bana, dedeme mi yalvarsaydım?

Gözlerimi yavaşça yukarı kaldırdığımda, balkondan bana bakan Musa'yı fark etmiştim. Gülümseyerek beni izliyordu. Birkaç saniye bakıştıktan sonra balkondan içeri girmişti. Yaklaşık on beş dakika sonra ise cam kapının önünde bana gelirken görünmüştü. 

Gülümsedim ve tekmelerimi bıraktım. Terden mahvolmuş durumdaydım. 

Yanında getirdiği bezi bana atınca efsane ötesi mükemmel reflekslerimle yakalamıştım. Kaşlarım hafifçe çatıldı ve anlamazca elimde yukarı kaldırdım. 

Güldü. "Eline sar." dedi ve kendi eline sarmaya başladı.

Ben de gülmüştüm buna karşılık. "Prensip olarak abilerle dövüşmüyorum." dedim gülerek.

Üstten üstten bana bakmaya başlamıştı eline bandajı sarmaya devam ederken. "Hadi kızım hadi." dedi ve elindeki bandajı köşeye fırlattı.

Elime bandajı sardıktan sonra ben de hazırdım. Üzerimdeki şortun iplerini düşmemesi için sıkıca sararken, Musa'nın gözleri üstümde dolaşıyordu.

Gülümsedim ve ellerimi önümde açtım. "Hazırsın." dedi emin olmak için.

"Doğuştan hazırım Musacım. Hatta o kadar hazırdım ki, diğer bebelere haksızlık olmasın diye beni karıştırdılar." dedim gülerek.

Güldü ve karşıma geçti. 

İkimiz de diğerinin hamle yapmasını beklerken, birbirimizin etrafında dönüyorduk. Güldüm. Asla ilk hamleyi yapmazdım. Yapmayacaktım da.

"İlk hamleyi yapmıyorsun." dedi yan bir gülüş sunarken.

Kafamı salladım yavaşça ve o sırada hamlesini yapıp üstüme saldırmıştı. Hamleden kurtulmak adına hızla sağa doğru kaydım ve kolunu tutup bükerek arkasına yasladım. Aynı anda bacağındaki boşluğa vurdum ve yere düşmesini sağladım. Direkt olarak dizlerinin üstüne çökerken, dirseğimi sırtındaki bir noktaya bastırdım ve acıyla inlemesini sağladım. O, yere uzanırken, ben onun üstündeydim.

Güldüm. "Bu kadar mıyd-" tam konuşacakken hızla yerlerimizi değiştirmiş, beni yere atmış ve kendisi de üstüme geçmişti. Ağırlığından dolayı acıyla inlerken, kollarımı başımın üstünde birleştirmişti. Kurtlar Vadisi'ndeki Kılıç gibi güldü. Bir rakibim ilk defa bana bu kadar çekici gelmişti. 

"Bu kadar mıydı kızım?" diye sordu üstümde beni zorlamaya devam ederken. Kıpkırmızı olduğum emindim çünkü beynime giden kanı kesecek kadar ağırlığı vardı üstümde. Fısıldarcasına bir cevap verdim ve gülümsedim zorlukla. 

Ne söylediğimi anlamak için yüzüme eğilince kafayı gömmüştüm yüzüne. Yediği kafadan dolayı sarsılırken, elleri gevşemişti. Kaşımdan inen kan, gözlerimin içine dolarken, Musa da aynı durumdaydı. Güldüm ve boşluğundan yararlanıp yerde ters bir şekilde yuvarlanıp hızla ayağı kalktım. Sert oynamak istiyordu, sert oynayacaktım.

Elini kaşına getirdi ve yeniden elini önüne getirip akan kana baktı. Çöktüğü yerden gözleri bana dönerken yan bir şekilde güldü. "Aferin kızıma." dedi ve ayaklandı.

Yeniden karşı karşıyaydık şimdi. Üstündeki siyah t-shirt ve altındaki aynı renkte olan şortla birlikte, uyumlu duruyordu.

Güldü. "İlgi duyduğun alanlar bile bana benzetiyor seni." dedi çember kurup birbirimizle karşılıklı dönerken.

Aynı şekilde ben de güldüm. "Tch tch tch. Seni bana benzetiyorlar Musacım." 

Kurduğum cümleye karşı gülerken, boş bulunduğunu düşünüp üstüne atlamıştım. Yumruğum karın boşluğuna denk gelirken, öksürerek kıvrılmıştı. Kendini toplaması fazla uzun sürmemişti. Yeniden eski şekline gelirken, bana doğru atıldı ve ona vurmak için kaldırdığım elimi arkama getirdi. Ona yapmış olduğum hamleyi bana yapmış ve beni yüzükoyun yere yatırıp üstüme çıkmıştı. 

Ikınırken zorlukla konuştum. "Taklitçilik yapıyorsun!" dedim bağırarak.

Kahkaha attı. "Madem öyle," dedi nefeslerinin arasından. "Üstünden kaldır beni o zaman." 

Bulunduğum yerde, ellerim arkamda Musa'nın ellerindeyken zorlukla nefes alabiliyordum. Hayatımda en zorlandığım anlardan biriydi. Arada nefesim kesiliyor, zorlukla nefesimi düzene sokuyordum.

Aklıma gelen hamleyle birlikte son gücümü kendimi riske atarak kullanmaya karar vermiştim. Ayaklarım boş bir şekilde dururken, hızlı bir şekilde vücudumun bütün ağırlığını göğüslerimin üstüne doğru verdim ve bacaklarımı arkadan Musa'nın boynuna sardım. 

Direkt olarak kaslarının kasıldığını hissederken, bacaklarımla boynunun sıkarak onu yana doğru fırlattım. Buna tepki verecek zamanı bile bulamazken, hızla üstüne atladım ve bacaklarımı ayaklarına, ellerimi de kollarına bir şekilde sararak onu ters çevirmeye çalıştım. Ancak olmuyordu çünkü benden oldukça güçlüydü.

Yüksek bir kahkaha atıp üstüme yeniden kendini atacakken, emekleyerek hızla kaçamaya çalıştım. Güldü ve bacağımdan tuttu. Bu hamlesiyle birlikte yüz üstü yere çakılmıştım. Ellerim burnumun üstüne giderken, elimi çektim ve elimdeki kana bakıp güldüm. Bu adam beni sevdiğine emin miydi?

Bacağımdan tutup beni ters çevirmiş, popo üstü oturmama neden olmuştu. Kendisi de hızla dizlerinin üstünde ilerleyerek bana yaklaşırken, yüzüne tekme geçirdim ve afallamasına neden oldum. 

Bu defa gülme sırası bendeydi çünkü aynı kan onun da burnundan akıyordu. Yüksek bir kahkaha attım ve sendeleyerek ayaklandım. "Sana benzediğim konusunda haklıymışsın." dedim ve yerdeki Musa'nın yüzüne sert bir yumruk geçirdim.

Yüzü hareket etmezken, sağ elimi arkadan çevirerek tuttu ve yeniden yüz üstü yere kapanmama neden oldu. Hızla üstüme geçti ve bacaklarımın üstüne oturarak, ellerimi de arkadan yakaladı.

Güldü. "Bunu anlamış olman güzel çünkü sen," dedi ve arkadan yüzüme doğru eğildi. "Tamamen bensin. Hırsın, öfken, yaşadığın zorluğa rağmen-" cümlesini tamamlayamadan dirseğimi yüzüne geçirip ters dönüp üstüne oturdum. Ellerini göğüs hizasında, eski antrenörüm tarafından bana öğretilen kilit şeklinde bağlayarak, kanla dolu yüzüne eğildim. Burnundaki ve kaşındaki kanlar yüzünün diğer kısımlarına da bulaşmıştı. Muhtemelen bende de durum aynıydı.

Güldüm. "Bir konu dışında Musacığım, benim dikkatim seninki kadar kolay dağılmıyor." dedim ve ellerine daha fazla ağırlık verdim. Yüzümden bir damla kan onun yüzüne düşerken, inadımdan dolayı elimle yüzümü bile silmiyordum.

Buna karşılık güldü. Kendini hafifçe zorlarken, hareket etmemesi adına biraz daha bastırmıştım kendimi ona doğru. 

"Hadi kızım! Pert et onu hadi!" diye bağırdı babam. Yüksek bir kahkaha attım ve Musa'nın üstünden kalkıp kendimi yere atıp oturdum. Musa yerinden kalkmazken, gülmeye devam ediyordu ki yanımıza gelen Selimle birlikte ortam an be an daha bir kızışmıştı.

" 1! 2! 3! 4! 5! 6! 7! 8! 9! veeeee 10!" dedi ve beni kolumdan tutup kaldırdı. Gülerek ayağı kalktım. Sağ elimden sıkıca kavradı ve havaya kaldırdı. "Şampiyon Selin Dinçsoooooy!" dedi bağırarak. Yüksek bir kahkaha attım ve yüzümü babamlara dönmemle büyük bir şoka uğramışlardı. Annem direkt olarak babamın kucağına bayılırken, Musa'yı dürttüm kalkması için.

"Annem bayıldı!" dedim gözlerim kocamanken.

Ane yine ilgi çekmek için kendini yere mi attın Allah aşkına! Uyan bir gören olacak. 

Babam hızla annemi dürtmeye başlamıştı. "Dilek, Dilek kalk bi gören olacak!" dedi Emir'in Feriha'ya söylediği gibi.

Bu yüksek kaos anında bile ben yüksek bir kahkaha patlatırken, abi müsveddeleri içeriden bahçeye gelmişlerdi. 

Anem hızla gözünü açtı ve Musa ile yan yana duran bize baktı. Gördüğü gibi yeniden bayılmış gibi yapıp başını geriye atmıştı. Musa da benim gibi güldü ancak annemi uyandırmaya çalışmadı. 

"Hadi Validem hadi, ilgileri topladın üstüne. Uyanma zamanı." dedi Musa.

Selim ile birlikte Musa'ya yargılayıcı bakışlar atmaya başlamıştık ki Bora hızla gelip annemi dürtüklemeye başlamıştı. Selim ile aynı anda konuştum.

"Bunu da demezsin bayılan kadına!" dedik ikimiz de. Söylediğimiz gibi Dilekciğim uyanmış ve benle Musa'ya vurmaya başlamıştı. Güldüm ve hızla kaçtım ayaklanan Musa'nın arkasına.

"Gelin buraya gelin! Bakın bakalım gerçek dövüş nasıl oluyormuş!" dedi annem ayaklanmaya çalışırken.

O sırada diğerleri de gelmişti. Doruk'un bakışları direkt olarak üstüme dönerken, endişeyle yanıma koştu ve yüzümü avuçlayacaktı ki, Musa buna izin vermemiş ve elini kavramıştı.

Kaşları çatılırken, alayla güldü. "Hayırdır? Dağdan geldin bağdakini mi kovmaya çalışıyorsun?" dedi Musa'ya bakarak.

"Bırak," dedim ve ikisinde de gezdirdim gözlerimi. Kısa bir anlığına bakışlarım bana bakan Bora ile kesişmişti. Yüzümü buruşturdum. Doruk'a bakıyordu sanki her an Musa onun üstüne atlayacaktı da, o da Doruk'u kurtaracaktı. 

"Uğraşmaya değmez." dedim. 

Doruk güldü. "Biliyorum yavrum uğraşmaya de-"

"Hadi Musa, Cihan ile randevumuz var." dedim ve Doruk'un elinden tuttuğu kolunun üstüne koydum ellerimi. A*akan direkt yanımıza gelirken, elimi kavramıştı.

"Abi... Abimin yüzüğünü mü çaldın!?" diye sordu bana bakarak.

Güldüm. "Çalmadım." dedim yalnızca.

"Bu yüzüğün ne kadar önemli olduğu hakkında bir bok bilmeden yüzüğü mü çaldın cidden!?" dedi bağırarak. 

"Abi!" diye uyarmıştı Barlas A*akan'ı.

Musa'nın bakışları A*akan'a dönerken, kaşları daha bir çatılmıştı. Elimi hızla onun elinden aldı ve bir adım attı A*akan'ın üstüne doğru. "Sikerim senin belanı A*akan! Bir daha Selin istemeden ona dokun, bak bakayım ne yapıyorum sana!" dedi ve elimi sıkı sıkıya kavradı. Yarım ağız güldüm ve A*akan'a bakıp göz kırptım. Aileni alacağım demiştim. Almıştım.

"Gidelim mi?" diye soru bana bakıp. 

Tebessüm ettim ve kafa salladım. Gitmeden önce babama baktım ve kaslarımı sıktım gülerek. Yüksek bir kahkaha attı. "Aferin aslan kızım benim! Döv abilerini böyle!" dedi ben henüz gitmeden.

Yavaş yavaş Cihan'ın kapısına ulaşınca ikimiz de durmuştuk. O bana bakıyor, ben ona bakıyordum. Çalması için kapıyı işaret ettim. O da aynı hareketi bana yapınca güldüm. Cihan ağzımıza sıçacaktı.

Derken kapının açılması ve Cihan'ın baygın gözlerle bize bakması bir olmuştu. İkimiz de gülümsedik sevimli olduğunu düşündüğümüz bir şekilde.

"Hadi bunu anladım," dedi ve eliyle beni gösterdi. "Sen de mi abi?" dedi Musa'ya bakarken.

"Bu derken?" diye çemkirmiştim ki, başımı okşayıp öpmüştü. "Bir şey yok güzelim." dedi ve Musa'ya bakmaya devam etti.

Olum bipolar mı lan bu kancık?

Uzun ikna etme çabalarımızın sonucunda ikimizi de yatağa oturtmuş, bebe azarlar gibi azarlıyordu ki Musa büyük abi olduğunu hatırlayıp Cihan'a kızmaya başlamıştı. İkisinin aralarındaki ilişkiye aşırı gülüyordum.

<>

Merdivenlerden seke seke indim ve yemek salonunun kapısındayken, oturanlara konuştum. "Annneeeem! Sen olmasssaydın, ben ne yaparrrdım, annneeeem!" diye şarkı söyleyerek salona girdim ve selam verdim onlara.

"Günaydınlar Dinçsoy ailesi!" dedim ve masada oturacak yer aramaya başladım. Çınar gözleriyle kendi yanını işaret ediyordu ama yanında Cihan vardı ve ben bugün Cihan kotamı doldurmuştum.

"Ay Akif! Şu kızın yüzüne bak hele ya, kızım sen beni çıldırtmak mı istiyorsu-"

"Senin babanın evi yok!"

"Senin babanın evi yok!" dedi Ce*k de benimle aynı anda. Iyyyy.

Musacığıma baktığımda yine siyah takımlarını kuşandığını görmüştüm. Yüzündeki morluklar da ne çok yakışmıştı bir taneme. Puhahah.

Annemin fırlattığı terliğin popoma gelmesiyle birlikte ona kısık bir bakış attım ve korka korka Cihan'ın yanına geçtim.

Yanağından makas aldım ve öptüm. "Naber abilerin gülüüü!" dedim ona bakarak.

"Keşke ben de senin için kardeşlerin gülü diyebilseydim." dedi ve zıkkımlanmasına döndü. Göz devirdim ve tam kendime tabak dolduruyordum ki, Musa elime tıkıştırmıştı bir tabağı.

Yüzümü buruşturdum. "Bu ne Musacım?" dedim elimdeki tabağa bakarak.

Kendine bir tabak aldı ve doldurmaya başladı. "Bundan sonra antrenörün benim, bu da programının ilk günü." dedi ben tıka basa doldurduğu tabağa bakarken.

"Bu çok fazla." dedim ona bakarak.

Güldü. "Değil kızım-" diyordu ki, babam kafasına çay kaşığı fırlatmıştı.

"Kızıma kızım demeyin yeter kızıyorum ama!" demişti.

Musa ile bakışırken, gözlerim Doruk ile kesişmişti. "Selin," dedi tabağını eşelerken. Bir de Bora ile yan yana oturuyorlardı. Keşke en başından bana söyleselerdi de, ben de Bora abimle enişte enişte diye dalga geçe geçe gezseydim evin içinde. Lakin çok geçti.

"Efendim." dedim ülkücü tutuşuyla çay bardağını tutarken. Kafama Selim tarafından bir sille yemiştim. 

"Oynama şunla, nimet." dedi ve tıkınmaya devam etti. Göz devirdim ve ülkücü kurt dansı yapmaya başladım yerimde.

"Neden böyle yapıyorsun abicim?"

"Ne yapıyorum?" diye sordum onunla ilgilenmeden tıkınırken. Ay birkaç gün sonra maçım vardı benim burada. Bulunduğum ilçeyi temsilen katılacaktım.

"Benimle ilgilenmiyorsun bile." dedi mutsuzluğu gözlerinden okunurken.

Ona üzülecekken elim, parmağımdaki yüzüğe gitti. Anında Musa ile göz göze gelmiştik.

"Çünkü ilgilenmemi hak etmiyorsun." dedim irislerine odaklanarak. Bu sözümün üstüne çökmüştü. Neden bizi bu duruma getirdin baba?

Çatalı elinden tabağa düşmüştü. "Anlamadım," dedi güçsüz çıkan sesiyle.

"Çünkü," dedim ve her sözcüğümün üstüne bastırarak devam ettim. "İlgilenmemi hak etmeyecek kadar değersizsin sen benim gözümde. " Yalan.  Tanıdık gelirdi belki ona, uzun zamandır dilindeydi ya.

"Ne yaptım kızım-"

"Kızın değilim!" dedim zıkkımlanmama zorlukla devam ederken. Oysaki yutkunamıyordum bile.

Zorlukla yutkundu o da. "Dışarıda konuşalım mı?"

"İstemiyorum seni! Neyini anlamıyorsun Doruk!" dedim sesim bir tık daha yükselirken.

Anında uyarı gelmişti Bora'dan. "Selin!" dedi sert çıkan sesiyle.

"Kes sesini!" diye tısladım ona bakarak ve masaya doğru eğildim gözlerim istemsizce dolarken. "İkinizden de nefret ediyorum! Keşke! Keşke ikiniz de abim olmasaydınız, sizinle tanışmamış olsaydım!" dedim sesim oldukça yüksek çıkarken.

"Sen..." diye fısıldadı abim. "Öğrendin." dedi kekeleyerek.

Güldüm. "Öğrendim ya öğrendim. Hatırlıyor musun, piyano hocama 'Selin hastaydı ondan dolayı gelemedi' diye birkaç defa yalan söylemiştin ve ben de gülerek sana yalan söylemiyor, yalanı yaşıyorsun demiştim. Hatırlıyor musun!?" diye bağırdım ona doğru.

Kafasını salladı.

"Sen yalan söylemiyorsun Doruk, sen yalanı yaşıyorsun." dedim acıyla çıkan sesimle. 

"Açıklayabiliriz," demişti Bora. 

"Açıklayın." dedim sadece. Bunca yıldır baba dediğim adam beni ayakta uyutmuşken, bir ihtimal belki düzgün bir açıklamaları olabilirdi. Hak verir ve ağlayarak özür dilerdim ondan. Beni affetmesi için ayaklarına kapanırdım çünkü o benim babamdı.

"Biz..." dedi ve devamı gelmedi.

Önümdeki tabağı bitirmiştim. "Siz," dedim ve gülümsedim. "Benim için artık Doruk abi, Bora abi değilsiniz." dedim ve kısa bir es verdim. "Siz bundan sonra yalnızca Doruk ve Borasınız. Cenk'i bile affederim ama seni affetmem Doruk." dedim ve sofradan kalktım. Gitmeden önce Bora'ya döndüm. "Sevgiline dikkat et olur mu? Yalan söylemeyi çok seviyor." dedim ve arkama bakmadan uzaklaştım.


<>

Bölüm hakkında fikirleriniz.

Kontrol etmeden atıyorum, hatam varsa affola.

Sizleri seviyorum.

Continue Reading

You'll Also Like

22.7K 1.8K 47
Artık bambaşka bir dünyadaydım. Bu zamana kadar yaşadığım her şey, burda çok farklıydı. Yeni bir ailem ve hiç bilmediğim daha önce adını bile duymadı...
176K 11.4K 37
Siz:Bana bak Selim kişisi Siz:Bir gün bir şekilde sana helal olucam ve Siz:Şu sıktığım yumruğu suratında patlatıcam. Siz:O gün aaa neden vurdun deme...
Ofsaytımsı By Lilith

General Fiction

18.7K 861 12
Türkiye'nin ilk kadın Futbol Spikeri Leyla Mardal maç yayınında mikrofonun açık olduğunu bilmeden bir futbolcu hakkında yaptığı konuşmayla gündeme ge...
39.9K 3.6K 18
0537*******: Biliyor musun, gökyüzü herkese mavi değil. ٠ Kitap son bölümün hâtırına Wattpad'den kaldırılmamıştır. ٠ 05.02.2021 - 25.02.2021