KILIÇ MAKAMI - Tamamlandı

By tknmz39

36.7K 7.2K 6.3K

Rüyada keskin, parlak, altından yapılmış güzel bir kılıç görmek; evlat, hak, adalet, menfaat, mal ve mülk, dü... More

İlk Yansıma
1. BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5. Bölüm
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
Ek/1 SAVAŞ MAKAMI - Harita ve Karakterler
10.1-SAVAŞ MAKAMI
12.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
Ek/2 Harita ve Soy Ağacı 🌟
13.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
14. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
15. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
16. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
17. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
18.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
19.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
20. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
21. BÖLÜM SAVAŞ MAKAMI
22. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
23.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
24. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
25.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
26. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
27.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
28.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
29. Eve dönüş
30. BÖLÜM, Niyetler
31. BÖLÜM, Kalp Ağrıları
32. SAVAŞ MAKAMI, Kim Gitsin?
33. SAVAŞ MAKAMI, Herkes İçin En İyisi
34. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI, Bulanık Sular...
35. SAVAŞ MAKAMI, Kalbindeki His
36. SAVAŞ MAKAMI, Yeni İhtimaller
37.SAVAŞ MAKAMI, Yaban Gülleri
38.SAVAŞ MAKAMI, Bir Macera Daha...
39.SAVAŞ MAKAMI, Sırlar
40. SAVAŞ MAKAMI, Ava Giden Avlanır!..
41.SAVAŞ MAKAMI, Dokuz Doğurmak
42. SAVAŞ MAKAMI, Zen'in İlmi
43. SAVAŞ MAKAMI, Hep Bir Yolu Bulunur...
44. SAVAŞ MAKAMI, Onun Kapısı...
45.SAVAŞ MAKAMI, Kalem ve Kağıdın Sesi
46.SAVAŞ MAKAMI, Bir Garip Protesto!
47. SAVAŞ MAKAMI, Nişan Al, Çek, Bırak!
48. SAVAŞ MAKAMI, İşaret
49. SAVAŞ MAKAMI, Avın Sahibi
50. SAVAŞ MAKAMI, Kızıl Gökler
51. SAVAŞ MAKAMI, Yüz Yüze...
52. SAVAŞ MAKAMI, Kral Konseyi
53.SAVAŞ MAKAMI, Altın Aslanlar
54. SAVAŞ MAKAMI, Mevsim Dönerken
55.SAVAŞ MAKAMI, Işıklı Bir Yol
56. SAVAŞ MAKAMI, Yılanın Kuyruğu
57. SAVAŞ MAKAMI, Meşk
58.SAVAŞ MAKAMI, Turnuva
59. SAVAŞ MAKAMI, Sabır Günleri
60. SAVAŞ MAKAMI, Turnuva/2
61.SAVAŞ MAKAMI, Kan Rüyası
62.SAVAŞ MAKAMI, Yeni Bir Savaşçı
63. TACIN SAHİBİ, Evlilikler ve İttifaklar
64. TACIN SAHİBİ, Elmas Lord
65. TACIN SAHİBİ, Onur dövüşü ve Kutlama
66. TACIN SAHİBİ, Saltanat Düğünü
67. TACIN SAHİBİ, Kılıç ve Zehir
68. TACIN SAHİBİ, Aslan Avı
70. TACIN SAHİBİ, Damy ve Amryn
71. TACIN SAHİBİ, Lessey ve Arro
72.TACIN SAHİBİ, Orman Kanunları
73. TACIN SAHİBİ, Üç Varis
74. TACIN SAHİBİ, Lades
75. TACIN SAHİBİ, Kuzey yolcuları
76. TACIN SAHİBİ, Yem
SON: SAVAŞ

69.TACIN SAHİBİ, Kral ve Kraliçe

322 73 29
By tknmz39

Arryn

Kapı çaldığında öğlen olmuştu. Bölük pörçük uykularla huzursuz bir gece geçirmiş ve bitkindim. Ne düğün yorgunluğunu atabilmiş ne Leo için duyduğum endişeyi dindirebilmiştim. Neyse ki kapının dışındaki onun sesiydi. Kapıyı açıp boynuna atlamayı düşünürken halini görünce kalakaldım. Akşamki zırhı ve kılıcıyla baştan ayağı kan içindeydi. Yüzü, elleri, tüm zırhı, saçları dahi kurumuş kanla kaplıydı sadece gözlerinin yeşili belliydi ki onlar da karanlıktı.

İrkildiğimi görünce halinden ötürü mırıltıyla özür diledi. Kapıyı kapatıp içeri girişindeki tavrını beğenmedim, yüzüme bakmıyordu, yaralı mıydı, nesi vardı, yorgun mu, üzgün mü, hasta mı? Ayaklarını zorla sürür gibiydi.

"İyi misin aşkım?"

Bana bakıp yarım bir tebessüm etti,
"Yaralı değilim. Sorduğun buysa. Ama iyi miyim..." sözün sonunu getirmedi.

Ne yapacağımı bilemez halde peşinden yürüdüm, teraslardan birine çıktı, kol zırhlarını çözüp çelik plaka ve kopçaları yerlere atmaya başladı. Gövde zırhını ve örme zincir gömleğini de söküp yere attı, divana ilişip arkasına yaslandı.

"Şarap." Dedi.

Ona önce kahvaltı etmesini veya temizlenmesini söylemeyi düşündüysem de dırdırcı görünmek istemedim. Hali berbattı, Leo'yu pek çok berbat halde görmüştüm ama bu defa ruhu iliklerinden çekilmiş gibi yavaş ve sakindi. Sesi bile fısıltı halinde geliyordu. Yine de Lionell kalesinde Adriana'nın doğurmasını beklerken ve bebeği öldüğünde çektiği ızdırap dolu günlerden çok farklı görünüyordu. Son zamanlarda kilo almıştı, yeşil gözlerini çevreleyen mor halkalar yok olmuştu, düğün günümüzde yaşayan her varlığın başını döndüren yakışıklılığı, bu sabah teninin altından taşan müthiş bir sıhhat ışıltısıyla taçlanmıştı.

Çok uzun boylu ve öbek öbek adaleli, fevkalade çekici bir adamdı, kanlı bir zırhın içindeki en sakin haliyle uzanıp gözlerini yummasına rağmen güneşin altında her hücresinden güç ve zindelik akıyordu. Şifacı içgüdülerim bana insanların sıhhatine dair ipuçları verirdi ve ona aşık olmaktan öte onun damarlarında gezen kudreti ve gümbürdeyen kanı duyumsuyordum. Lionell kalesinde edindiğim kadim Yakut öğretilerinde, Savaşçı tılsımının kullanıldıkça sahibine güç kattığı, gücünü bastırdığında ise bünyesini tükettiği yazılıydı. Leo'nun o sabahki ışığını, çıktığı gizli savaştan galip döndüğüne yordum.

Akşam bizim için odaya getirilmiş şaraptan bir kadeh doldurup ona verdim. Başına dikti ve gözlerini yumdu. Bir süre sessiz ve adeta nefessiz kalıp öylece bekledikten sonra doldurmam için bardağı uzattı. Ben tekrar doldurup getirirken zırhını tamamen çıkarmış deri iç giysileriyle kalmıştı. Kan kokusu burun direğimi yaktı.

İkinci kadehi başına diktikten sonra usulca sokuldum,
"Seni yıkamamı ister misin?"

"Sonra... Beni yalnız bırak."

"Peki, ben... Kitap okuyordum. Odaya döneyim. Bir şey istersen seslen canım."

Cevap vermeden başını arkaya yaslayıp gözlerini yumdu. İçeride biraz oyalandıktan sonra ona tekrar göz attım, hiç kıpırdamamıştı, uyuyor mu uyanık mı anlamadım. Divana uzanmamıştı da ayaklarını sarkıtarak yayvan bir şekilde oturup başını geriye yaslamıştı.

Akşam neler olduğu hakkında meraktan çıldıracaktım ama Leo'yu öylece bırakıp odadan çıkamaz ve kimseye soramazdım. Ne olduysa o iyiydi, yani iyi derken sağlamdı ama aklını yitirmemişti umarım.

Bir saat sonra kalkıp odaya geldi, gözleri iyice kısılmış başı öne eğikti. Ayağa fırlayıp karşısına dikildim.
"Leo? Ne oldu?"

"Şimdi değil güzelim. İzin ver. Yıkanıp biraz uyumaya çalışacağım."

"Yardım etmemi..."

Lafımı bitirmeden elini havada olumsuz anlamda sallayıp odadaki hamama girdi. Veliaht dairesinin geniş bir banyosu ve sıcak yüzme havuzu vardı. Onun yanında olmak istiyordum. Fakat yalnız kalmak ve düşünmek istediği besbelliydi. Şımarıklık etme zamanı değil Arryn, sabırlı ol diye diye kendimi teskin ettim.

Leo yıkanıp üzerinde bornozuyla odaya döndü, sehpada bulduğu bir kırmızı elmayı hızlıca yedi ve iki kadeh daha şarap içti. Yatağa göz ucuyla baktı ve örtülerin aralanmamış olduğunu görünce başıyla işaret etti.
"Sen uyumadın mı?"

"Biraz kestirdim. Sen nasılsın?"

"Başım ağrıyor."

"Şifa vermemi ister misin?"

"İyi olur."

Birlikte yatağa geçişimiz böyle mi olacaktı, iki yabancı gibi mesafeli, soğuk, durgun... Sesimi çıkarmadan yatağın kıyısına ilişip onun başını kucağıma yatırmasını bekledim. Üzerimde çeyiz sandığımdan çıkan balayı haftamız için özel olarak dikilmiş ipek sabahlıklardan biri vardı ve iç çamaşırı giymemiştim, ben bağdaş kurup oturunca eteklerim baldırlarımın üzerine dek sıyrıldı. Başını kucağıma koydu.

Leo tüm kan lekelerinden arınmıştı, eskisi gibi çok güzel kokuyordu, ıslak siyah saçlarına dokununca ellerim adeta tutuştu, onu özlediğimi fark etttim ve ruhen benimle olmayan kocama hasretle baktım. Yutkunarak ellerimi alnında işaret ettiği noktalara bastırıp odaklanmaya çalıştım ama Leo'ya sarılıp onu öpmekten başka bir şey düşünemiyordum. Kucağımda duran asi başına ve mimik çizgilerindeki kayıtsızlığa karşı hiddetle dolarak dudaklarımı ısırdım.

Yine lanet Yakut hikayelerini, son zamanlarda okumayı en çok sevdiğim Savaşçı Lord Leonis ile Şifacı Leydi Melissyna'nın aşkını anımsadım. Onlar en bilindik Şifacı ve Savaşçı çift idi ve tutkulu bir evlilikleri olmuştu. Hararetli günler ve gecelerde birbirlerine asla doyamadıkları, birbirlerine bakışlarındaki büyülü aşk, dillere destandı. Leo'ya bakarken Meilssyna gibi kavruluyordum. Ona ihtiyacım vardı, onun da bana...

Dün gece ne olduysa olmuştu ve bana dönmüştü işte nesi vardı böyle? Bana mı kızgındı, benim suçum neydi, ne zaman konuşacaktı? Tılsımları çağırmakta epey zorlansam da dakikalar sonra baş ağrısını dindirmeyi başardım. Bana bakmadan ve dokunmadan sağ ol diye mırıldanıp kendini yana devirdi ve örtüyü başının üstüne dek çekerek tüm iletişimini kesti.

Onu rahatsız etmemek için odanın diğer köşesine gidip sindim, oyalanmak için bir şeyler okudum. Akşam yemeğimiz getirilince kapıdan tepsiyi alıp Leo'ya seslendim, duymadı. Kendi kendime yemek yiyip bir kadeh şarapla terastan Aslan körfezindeki koyu kızıl gün batımı manzarasını seyrettim, salıncakta sallanarak biraz daha okudum, biraz uyukladım.

Gece yarısı olunca ona tekrar seslendim, dinlenmek istediğini söyledi. Ben de artık uyumak için yatağa girdim ama onu rahatsız etmemek için usulca hareket edip yatağın ucunda ona sırtım dönük vaziyette emanet gibi uzandım. Leo derin uykudayken yanında olmak, sessiz olmak çok zordu, aramızdaki mesafeye rağmen teninin sıcaklığını duyuyordum. Ona dokunmak, sarılmak, öpmek için ölüyordum. Bir ara hırsımdan yastığıma kapanıp sessizce ağlamaya başladım sonra kendi kendime kızıp evlendiğimize ve halime şükretmem gerektiğine hükmettim. Sonra nasılsa uyumuşum...

Leo ile ikinci kez birlikte uyuyorduk ve halimiz biraz garipti. Ben biraz deli yatardım doğrusu, gecenin üçünde nasılsa ona yanaşmışım, elim onun sıcak göğsüne yaslandığında uyku arasında sevinçle iç çektim ve biraz daha sokuldum. Galiba sabah olmak üzereydi, hava epey serinlemişti ve onun sıcaklığı iyi geliyordu. Leo derin uykusunda kolunu omzuma sarıp beni gövdesine çekti. Sayıkladı ama ne dediğini anlamadım, ona sarılınca tüm telaşım dinmiş vaziyette mutlulukla yeniden uykuya hatta şahane rüyalara daldım.

Daha ne kadar vakit geçmişti bilmem, belimde dolaşan ellerinin sıcağıyla uyandım. Hala uykudaydı ama bana sarılıp geceliğimin üstünden usulca tenimi okşuyordu, her daim fazlasıyla sıcak olan parmak uçları yanıyordu. Yüzümü ona dönüp kolumu göğsünün üstünden sardım. Belli belirsiz bir iniltiyle bana yüzünü döndü ve hiç ışıksız serin odamızda dudaklarımız aniden kavuşuverdi. Beni öpüşündeki yoğun arzu, rüyada olduğumu zannettirdi fakat güçlü kollarıyla bedenimi sıkıca sarışı gerçekti, önce kollarımız sonra ayaklarımız birbirine dolandı, Öpüşmemiz sakin fakat tutku doluydu, fazlasıyla da özlem... Beni koklaya koklaya öpüşü ve parmaklarını saçlarımın arasına geçirip yüzümü kendine kilitleyişiyle kendimden geçebilirdim.

Öpüşmeye hiç ara vermeden kalçamın altından kavrayarak beni kucağına çekti, bacaklarımı ayırarak üstüne yerleştirdi ve ensemi avcuyla yüzüne bastırdı. Onu öyle açlık ve sevgiyle kana kana öptüm ki ben bile kendi hiddetime şaşırdım, henüz sevişme eyleminin nasıl icra edildiğini bile pek bilmediğimi sanıyorken o bana dokunduğunda göğüs kafesimden bir zevk kölesi peyda oluyordu.

Leo ise eteğimi sıyırıp geceliğimi başımın üstünden çıkarıp yere attı, ben yanındaki yastığa uzanmak istedim fakat beni kucağından salıvermedi, anladım ki o şekilde yani ben üstündeyken sevişmek istiyordu. Hala gözlerimiz yumulu uyku mahmurluğuyla karışık hayal alemindeymiş gibi birbirimizi soluksuz öperken beni birleşmemiz için yönlendirdi. Dudaklarımızın ayrılmadığı o nefis anlarda bedenlerimiz de doğal uyumuyla birleşiverdi.

Ah onu seviyor, aşkından ölüyor, onu deli gibi istiyor, onunla yanıyordum. Bu en tuhaf ve en ilkel sevişmemiz olabilirdi ama olağanüstüydü. Onun üstünde olmak ve ona sahip olmak büyüleyici bir zevkle coşmama neden oluyordu. Kesik iniltilerle kendimden geçerek geniş göğsüne tutunup kalçamı yönlendiren elleriyle yarattığı git gellere uymaya çalıştım. Gözlerimi yumup dudaklarının tadına varırken çok zor değildi, derinimdeydi, beni dolduruşu ve esnetişi ihtiyacım olan tatmini çok çabuk çağırıyordu ve nasıl hareket edeceğimi bilmeme gerek yoktu. Arzumun kaynağı, bana ne yapacağımı söylemeden daha gövdemin ortasında büyüyen ateş yönünü biliyordu.

Leo'nun sert elleri birkaç saat önceki kan banyosundan sonra benim yumuşak tenimle buluşmanın hazzıyla her yerimi yoğuruyordu. İçimdeki her şey aniden katı halden sıvıya döndü, derinlerimdeki duvarlar parçalandı, bu yoğunluğa çok fazla dayanamayıp nefis bir tatminle bittim. Bacak aramda hissettiğim ılık sıvısıyla onun da peşimden geldiğini anladım ve aahh diye inleyerek göğsüne yığıldım. Kalbim, göğüs kafesimde feci taklalar atıyordu. Yokuş yukarı kilometrelerce koşmuş gibi terlemiş ve soluk soluğa kalmıştım. Belimi sıkı sıkı sarıp hala içimdeyken beni kucağında tutmaya devam etti. Hiç bir kelime sarf etmeden hızlı hızlı soluklandık, kalbindeki gümbürdemeye kulak vermek en az sevişmek kadar hoşuma gitti. Dört nala gelen bir atlının nal vuruşları gibi çarpıyordu.

Leo az sonra beni yatağa devirip yine tek kelime etmeden dudaklarıma yapıştı ve üstüme çıktı, oynaşma ve okşama faslını pas geçip sertçe içime girdi. Kollarımı başımın üstünde yastığa bastırıp kendini bana her seferinde artan şiddetiyle vurmaya başladı. Bu kez dudakları dudaklarımda değil, boynumda ve memelerimdeydi, bazı ısırıkları ve sert vuruşlarında canım yanınca çığlığı bastım. Leo beni dirsekleri ve dizleriyle kafese almış dünyadaki her suçun sahibiymişim gibi cezalandırırcasına ve dünyadaki tek kadın benmişim gibi ödüllendirircesine benimle uzun uzun şuursuzca sevişti. İkimiz de zevkten baygın düşünce terden sırılsıklam ve içiçe geçmiş halde uykuya daldık.

Karı koca olmanın mutluluğunu kaygısızca sarılıp uykuya dalınca gerçekten anladım. Zamanımız nihayet kısıtlı değildi, kimse bizi görür derdimiz yoktu, altımızda bir yatak vardı ve her eşya bize aitti, her an zerresi emrimize amadeydi. Kollarını bana sardığında ettafımdaki duvardı, evimdi, yuvamdı. Bizdik, eştik, eşittik, kutsanmıştık...

Uyandık ve tekrar seviştik, öğlende odaya kahvaltı tepsisi getirtip biraz atıştırdık ve hamama girip uzun uzun öpüşüp oynaşarak çılgınlar gibi seviştik. Tek kelime etmeden sadece kesik kesik kelimeler ve aşk sözcükleriyle birbirimize bulandık, tekrar tekrar ve her şekilde durmadan soluklanmadan vahşice, şuursuzca, tavşanlar gibi seviştik. Üstüme eğildiğinde ağır ve volkan kadar sıcaktı, öyle güçlü ve istekliydi ki bedenimi her defasında tutuşturmayı başarıyordu, tam tükendiğimi sanırken tekrar yanan arzularıma şaşırarak onun oluyordum. Sabahtan akşama ve gece yarısına dek sayamayacağım kadar çok şekilde birleştik. Ebe kalfaların gelin hamamında bana gösterdiği özel kitap, deneyimimin yanında neydi ki...

Yaptığımız şey nefes alıp vermek gibi hem çok doğal hem nicelik bakımından doğaya aykırı derecede fazlaydı. Nasıl oluyor da yorulmuyor, yorulsak da yeniden canlanıp dahası için çıldırıyor, birbirimize ve zevke doymuyorduk? Gece yarısı kollarında zevkten bayılana dek beni yatakta ve odanın her köşesinde evirip çevirdi, bir erkeğin bir kadına sahip olabileceği tüm şekillerde beni aldı.

Denizin içinde yağmuru özlemek gibiydi meşk ve ne yanından bakılırsa bakılsın bunca zevk de bir çeşit delilikti...
...

Leo

Mutluyum.

27 yıllık hayatımda hiç bu kadar iyi hissetmemiştim. Her şeye sahibim. Annemi eskisi kadar özlemiyorum. Hiçbir şey, bir erkeğe iyi bir ailede yetişmiş bir eşe sahip olmak kadar mutluluk veremez.

Üç gündür ne tek bir soru sordu, ne sitem etti ne yarama dokundu. Öylece yanımda durup varlığıyla bana güç verdi ve öylece ona açılmamı bekledi. Beklerken tüm ruhu, kalbi ve bedeniyle kendini benim zaaflarıma, açlığıma, huzursuzluğuma, yaralarıma, yabaniliğime adadı. İyi olmadan ona iyi gelmeyeceğimi anlıyordu.

Veliaht dairesinden hiç çıkmadan üç gece ve iki günü başbaşa geçirmiş olmamız tabii kaledeki misafirlerin, en çok Lord Turi'nin tadını kaçırmıştı. İnsan içine çıkmayı başardığımızda bize hortlak görmüş gibi bakışlar, fısıldaşmalar, kıkırtılar eşlik ederken Arryn utançtan kıpkırmızı kesildi. Annesi ve babası sonunda kızlarını kesip yiyen bir yamyam olduğuma hükmetmiş olacak ki ablasının nişanını bahane ederek bizi kralın akşam yemeği sofrasına çağırttılar. Arryn'i tek parça olarak görünce neyse ki endişeleri silindi. Oysa sorsalardı güzel karım halinden memnun olduğunu onlara söylerdi. Ama görmekle duymak aynı şey değildi.

Arryn, yanımda ışık saçarak eli elimde, bakışları mağrur ve başı dik yürüyordu. Odama kıvılcım olarak girip alev olarak dönmüştü. Kızın terbiyesini bir daha hiç düzelmeyecek kadar bozmuş olabilirim ve bundan asla gocunmayacağım. Arryn'in masumiyetini öldürmüş, yatakta savaş çıkarmış, şehvet denizlerinde ziyadesiyle yüzmüş, kaleyi ateşe vermiştik.

Akşam yemeğinde babam, halen kalede bulunan soylu misafirlerimize önemli kararını açıkladı.
"Kardeşim Rassmond ve eşi Leydi June'un geçirdiği talihsiz kaza ve acı kaybımızın ardından zaten yıllardır hasta olan kalp hastalığım nüksetti."

Arryn yerinde hafifçe irkilerek başını sertçe bana çevirip şok halinde baktı ve bu asil yalanın ardındaki itibar ağırlıklı sefil gerçeği anladı, hii diye ünledi.

Masanın altında avcumda tuttuğum elini hafifçe sıkarak bakışlarımla onu yatıştırdım. Babam konuşmasını sürdürdü:

"Yaşım ilerliyor ve artık Şifacıların da benim için yapabilecekleri pek az şey var. Elden ayaktan düşmeden, aklım başımdayken, Hantes halkları ve hanem Lionell aslanı adına bir karar verdim. Tacımı, kıymetli oğlum, veliaht ve Savaşçı prens Leo'ya gönül rızasıyla devrediyorum. İnzivaya çekilip elbette savaşta ve barışta halkıma hizmet etmeye ve yeni kral ile kraliçeye destek olmaya devam edeceğim. Gök Tanrının ışığı Kral Leo ve Kraliçe Arryn'i kutsasın, Gök Tanrıçanın kanatları ebediyen onları sarıp sarmalasın. Hükümdarlığınız kutlu olsun çocuklarım!"

Alkışlar ve tebrikler ardı sıra geldi...

O gece amcamı güya gemi kazası geçirdiği için kaybettiğimizden dolayı yas ve gıyabi cenaze töreni düzenlendi. Ben elbette törene katılmak yerine karımla odamıza çıktım. Beni kim kınayabilirdi ki, yeni kral ve kraliçenin peydahlaması gereken kraliyet varisleri vardı.

Odamıza girer girmez bana dehşetli bakışlarla sorular soran karıma olan biteni özet geçmeye karar verdim.

"Hain Rassmondmuş. Babam, annemi kaçırdığında büyükbabam tarafından veliahtlıktan azledildiğinde babamın yerini almış. Babamın Minas sarayında sürgünde olduğu senelerde lordun veliahtı olarak her işi o üstlenmiş. Babamın affedilip eve dönüşüne ve hem büyükbabam hem güney halkı tarafından hiç gitmemiş gibi bağrına basılılına içerlemiş. Peter Eretra ile anlaşıp babamın kuyusunu kazmaya başlamış. Asil aileler içinde Yakut kanı dökmek en büyük günah olduğu için babama ve bana ilişmemiş ama beni delirtmeyi planlamış, bebeklerimi batıdan gelen zehirlerle katletmiş. Minastaki küçük kıyamet komplosundan haberli olduğu halde büyükbabamı o gemilerle kral başkentine göndermiş. O savaşta babamın ve benim, Kral Adrianus ve Batı Lordu tarafından yok edileceğini ummuş.

Ayrıca Aden, babam ve Leslie'nin oğluymuş. Ben dört yaşındayken Leslie ölü doğum yapmıştı, meğer o çocuğu Şifacı diriltmiş ve Rassmond onu babamdan çalmış, kendi karısının hamile olduğu yalanını atıp çocuğu kendisinin gibi göstermiş. Aden ile öz kardeşmişiz. Babamın bir oğlu daha oldu! Ha bu arada Ken, Gözcü alametleri gösteriyor. Rassmond'un Kızıldenizdeki adasında dört karadan toplayıp gizlediği yeni yakutlar ortaya çıktı."

Arryn ayağa kalkıp parmaklarıyla sayarak tekrar etti.
"Hain Rassmond amcanmış, amcanın bağırsaklarını deşmesi için Aden'e emir verdin o da yaptı sonra amcanı aslanına yedirdin? Aden, senin annenden doğan öz kardeşinmiş? Ken, Gözcüymüş? Rassmond'un ada evinde gizlenen bir düzine yeni Yakut bulmuşsunuz? Ha bir de baban tahtı sana bıraktı, biz kral ve kraliçe olduk?"

Ellerimi çırparak onu destekledim,
"Harika özetledin kraliçem."

Arryn kocaman turkuaz gözlerini bana dikip ağzı açık bakmaya bakmaya bakmaya başladı. Saniyelerce gözünü bile kırpmadı. Sonra aniden yere yığıldı. Kıza keşke alıştıra alıştıra detaylı anlatsaydım galiba şok oldu. Neyse ki halının üzerine düştü de başını sert çarpmadı.

Hekim mi çağırsam onu öperek mi uyandırsam?..

*****

Continue Reading

You'll Also Like

7.7M 449K 84
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...
189K 13K 22
Tüm diyar, doğudaki savaş yüzünden kaosa sürüklenmiştir. İmparatorluğu ayakta tutmanın ve Wisteria'yı kurtarmanın tek yolu ise Saige Nerth ve Zaiden...
45.9K 5.8K 31
Yıllardan 2008, Mayıs ayının sonu Fethiye'de Sımsıcak bir yaz gelmek üzere! Merih ve Venüs ikiz kardeşler, doğma büyüme Fethiyeliler. Büyüdükleri yer...
1.6M 132K 89
Sen... Sen ve sen değil... Hele sen hiç değil... Sen kumral olan, seni de bekliyorum. Biraz sonra bu sayfaya gireceğinizi biliyorum. Orada sizi bekli...