32. SAVAŞ MAKAMI, Kim Gitsin?

342 79 45
                                    



Arryn, Lessey'in verdiği turnuva haberiyle heyecandan yerinde duramaz olmuştu. Ailesinde bu turnuvaya katılıp Hantes'in sonradan edinilen en itibarlı unvanına kavuşmak isteyecek birçok şövalye vardı ve babası da gençliğinde turnuva arenasında rüzgâr gibi esip geçerek elmas Lord seçilmiş biriydi. Babasının tören ceketinin sol göğsüne asılı duran göz kadar elmas nişan, asil erkeklerin kendi bilek, akıl ve güçleriyle asaletlerine şan şöhret eklediği çok büyük bir mevkiiydi. Şimdi dört karanın tüm asil şövalyeleri elmas seçilmek için kıyasıya rekabet edecekti.

Arryn, turnuvanın ihtişamını düşündüğü kadar kendi akıbetini de düşünüyordu. Ailesinin Lionell başkentine gelmesi demek bir an önce evlendirilmesi demekti, bundan hiç şüphesi yoktu. Zira kralın politik oyalama çabasını kulak ardı eden babası bir mektup da kızına göndermişti. Bir an önce Prens Ken ile nişanlanması yönünde baskı yapıyordu.

Armina'nın ihanetini fark ettikten sonra morali bir türlü düzelmeyen Arryn artık kendisini yaşından çok daha yaşlı hissetmeye yorgun düştüğünü kanıksamaya başladı. Daha ilk dönemeçte, ne olacaksa olsun ve bitsin diyecek kadar umutsuzdu geleceğinden. Durumunu kendi arzuları lehine çevirebileceği hiçbir işaret yoktu, ona yardım edecek kimsesi yoktu, halini anlatacak kadar güvenilir bir sırdaşa sahip değildi, yalnızdı, baskı altındaydı, göz hapsindeydi, iki hanenin barış teminatı olarak tam ortada adeta bir tiyatro sahnesindeki tüm ışıkların önündeydi.

Düşüncelere dalmışken Lessey ile aralarındaki iki adımlık koridorda uzun boyuyla gölge yapan silueti fark etti. Leo, bedenini kaplayan kırmızı talim boyalarıyla kızların ortasındaydı. İşaret parmağının ucuna bulaştırdığı biraz boyayı Lessey'in yanaklarına sürdü.

Lessey, "Ya abiii, yapmasana!" diye nazlı nazlı söylendi.

Oldukça keyifli ve enerjik görünen Leo boyalı parmağıyla Arryn'in de burnunun ucuna dokundu, "Sen de ister misin tatlım?" diye takıldı.

Diğer kızlar sıra kendilerine gelmesin diye gülüşüp kaçıştı. Arryn, genç veliahdın boynundan yol yol süzülen teriyle akan kırmızı boyalı, adaleli vücuduna yakından bakmaya utandı, muzipçe dudaklarını ısırarak bakışlarını ondan öte yana kaçırdı.

"Eğlendiniz mi hanımlar? Gösteri bitti, hadi dağılın!"

"Abi, gösteri demişken turnuvada kazanan ile gösteri müsabakasına çıkacak mısın? Eskiden son elmas lord ile yeni seçilen arasında kutlama müsabakası sergilenirmiş ya?"

"Benden sonra seçilen son elmas Lord, Zed Eretra. Kutlama müsabakasının muhatabı resmi olarak ben değilim."

"Fakat Zed Eretra burada olmayacak, unvan sahibi son elmas lord sensin. Lütfen Leo lütfen, arenaya çıkmalısın!"

"Bakarız."

O sırada Ken, üzerinde Kraliyet Akademisinde yükseköğretimi tamamlayan ve üstatlık için kabul alanların giydiği uzun cüppesi ile "Tüh kaçırdım mı?" diyerek yanlarına geldi.

Kimse cevap vermeden Arryn, genç prense döndü, dimdik bakarak "Siz niye katılmıyorsunuz?" diye sordu.

Genç prens şaşaladı. "Turnuvaya mı? Be-ben mi?"

"Evet Prens Ken, size neden turnuvada dövüşmediğinizi soruyorum."

Ken, herkesin içinde sorulan bu yersiz soruyla rencide oldu, omuz silkti.

"Ben... Şey, ben şövalye değilim."

Arryn huysuzca, "Neden?" diye diretti.

Gözlerinde oğlanı kendisine layık bulmamasını haklı gösterecek bir sebep bulmanın gururu parlıyor, dudakları zevkle büzülürken kirpikleri genç adamı küçümser gibi onu baştan ayağı süzüyordu.

KILIÇ MAKAMI - TamamlandıWhere stories live. Discover now