4.BÖLÜM

645 128 43
                                    


Ramsey

Gitmeyi denedim. Ondan ümidi kesme ihtimali beni öyle derinden üzdü ki kalbimde duyduğum ağrıdan öleceğimi sandım. Atım bile ayaklarını sürüyordu sanki sabaha karşı Leah'a geri döndüm.

Dört Karanın soylu hanedanlarına mensup olan bizler, halklarımızla neredeyse zıt hayatlar sürdürsek de dışarıdaki dünyada neler olup bittiğini bilecek kadar gezip görmüştüm. Anne ve babalarımız mantık yoluyla birleşen kurallarla belirlenmiş çok disiplinli hayatlar yaşıyor ve soyunun en iyi çocuklarını yetiştirmek için büyük çaba sarf ediyordu.

Yüzyıllar süren hanedanlar geleneği, bizleri sıradan halkın üzerinde yeteneklerle donatmıştı. İktidar, sanat, savaş, şifa, tarih, edebiyat, siyaset, matematik, astroloji ve mühendislik konularından en az ikisinde uzmanlaşmak zorundaydık. Ayrıca her soylunun el becerisi gerektiren bir zanaat edinmesi geleneğini sürdürüyorduk.
Ben siyaset ve savaş alanlarında çocukluğumdan beri çok iyi eğitilmiştim. Güney Kara Lordunun ilk erkek çocuğu olarak birinci görevim, hanenin başına tam donanımlı bir arslan olarak geçmekti. Kişisel zevkim ise haritacılık işiydi, çocukken bana sunulan zanaat alanlarından harita çizimlerine merak salmıştım. Denizleri ve gemileri seviyor, Hantes'in Dört kıtasını ve büyük denizlerinin kıyılarını merak ediyordum. Ayrıca biraz piyano çalabiliyor ve Dört Kıta üzerinde en yaygın konuşulan 6 dili iyi derecede okuyup yazabiliyordum. Bu dilleri öğrendiğimde henüz akademiye bile geçmemiştim, 13-14 yaşlarındaydım. Akademinin saygın profesörleri tarafından on yıllardır görülmemiş üstün yeteneklere sahip olduğum babama ve tüm güneylilere müjdelendi.

Halk soylularının kendileri adına sorumluluk almasından, riske girmesinden ve ilerleme için gereken tüm eğitim yükünü asil çocuklara devretmekten memnundu. Onlar aç kalmadıkları, gezip eğlenebildikleri, sevdikleri eşler alıp çocuklarını neşeyle büyütebildikleri refah hayatlarını, Lordların onlara sağladığı güvenlik ve adaletin gölgesinde sürdürüyordu. Bizler ise onlar adına siyaset yapıyor, üretimi, savaşları ve ticareti yönetiyorduk. Sorumluluğunu aldığımız büyük halk kitlelerine karşı Gök Tanrı'nın hanemize verdiği ayrıcalık, her daim bilge olmayı gerektiriyordu. Soyluların, özgürlük şansı yoktu. Beşikten mezara dek katı kurallara bağlı, ayrıcalıklı olduğu kadar zorlu hayatlar yaşıyorduk.
En başta evlilikte eş seçme hakkımız bulunmuyordu. Evlilik yaşına geldiğimizde kiminle evleneceğimize ailemiz karar veriyordu. Kısa süren bir nişanlılık döneminden sonra düğün yapılıyor ve hemen hanemize varisler bırakmamız bekleniyordu. Aşk ve sevgi, soyun ilerlemesinin yanında bayağı görülen gereksiz şeylerdi. Eşler birbirine bağlı kalmak ve töreleri koşulsuz yerine getirmek zorundaydı. Ölüme dek ayrılmak mümkün değildi. Asil kanın ari kaldığının ispatı kutsallık atfedilen bir gelenekti bu yüzden kadınların evlilik öncesinde bakire olması ve evliliğin devamında kocasına sadık kalması gerekliydi.

Kadınlarımıza ve onların bebek doğurma mucizesine, kocasının soyuna verdiği erkek çocuklar ölçüsünde tapıyor, onları en değerli hazinelerimiz olarak kutsayıp saklıyorduk. Halkın gözünde aylar sürecek eğlence ve yıllar sürecek masal tadında olan soyluların düğünleri de çok önemli ve kurallara bağlı olaylardı. Gelin ve damadın giyimi, nikâh töreni, halka açık düğün ve kalede soylulara özel kutlamaların hepsi senelerce anlatılacak değerde olmalıydı.

Babam ve annemin düğünü Güney karada hala eşi görülmemiş bir kutlamaydı. Sonra da tam 500. Yılda ben doğmuştum. Halkımız babama büyük bir hayranlık ve saygı duyar, Güney karaya sağladığı zenginlik ve ün için ona adeta tapardı. Annem de Akademinin en saygın matematik profesörünün kızıydı, yetenekli, zarif ve bilge bir leydiydi. Kadınlar ve çocuklar için çalışmayı çok sever, sık sık halk ile bir araya geleceği etkinlikler düzenlerdi.

KILIÇ MAKAMI - TamamlandıWhere stories live. Discover now