KILIÇ MAKAMI - Tamamlandı

By tknmz39

38.3K 7.3K 6.3K

Rüyada keskin, parlak, altından yapılmış güzel bir kılıç görmek; evlat, hak, adalet, menfaat, mal ve mülk, dü... More

İlk Yansıma
1. BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5. Bölüm
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
Ek/1 SAVAŞ MAKAMI - Harita ve Karakterler
10.1-SAVAŞ MAKAMI
12.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
Ek/2 Harita ve Soy Ağacı 🌟
13.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
14. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
15. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
16. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
17. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
18.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
19.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
20. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
21. BÖLÜM SAVAŞ MAKAMI
22. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
23.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
24. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
25.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
26. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
27.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
28.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
29. Eve dönüş
30. BÖLÜM, Niyetler
31. BÖLÜM, Kalp Ağrıları
32. SAVAŞ MAKAMI, Kim Gitsin?
33. SAVAŞ MAKAMI, Herkes İçin En İyisi
34. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI, Bulanık Sular...
35. SAVAŞ MAKAMI, Kalbindeki His
36. SAVAŞ MAKAMI, Yeni İhtimaller
37.SAVAŞ MAKAMI, Yaban Gülleri
38.SAVAŞ MAKAMI, Bir Macera Daha...
39.SAVAŞ MAKAMI, Sırlar
40. SAVAŞ MAKAMI, Ava Giden Avlanır!..
41.SAVAŞ MAKAMI, Dokuz Doğurmak
42. SAVAŞ MAKAMI, Zen'in İlmi
43. SAVAŞ MAKAMI, Hep Bir Yolu Bulunur...
44. SAVAŞ MAKAMI, Onun Kapısı...
45.SAVAŞ MAKAMI, Kalem ve Kağıdın Sesi
46.SAVAŞ MAKAMI, Bir Garip Protesto!
47. SAVAŞ MAKAMI, Nişan Al, Çek, Bırak!
48. SAVAŞ MAKAMI, İşaret
49. SAVAŞ MAKAMI, Avın Sahibi
50. SAVAŞ MAKAMI, Kızıl Gökler
51. SAVAŞ MAKAMI, Yüz Yüze...
52. SAVAŞ MAKAMI, Kral Konseyi
53.SAVAŞ MAKAMI, Altın Aslanlar
54. SAVAŞ MAKAMI, Mevsim Dönerken
55.SAVAŞ MAKAMI, Işıklı Bir Yol
56. SAVAŞ MAKAMI, Yılanın Kuyruğu
57. SAVAŞ MAKAMI, Meşk
58.SAVAŞ MAKAMI, Turnuva
59. SAVAŞ MAKAMI, Sabır Günleri
60. SAVAŞ MAKAMI, Turnuva/2
61.SAVAŞ MAKAMI, Kan Rüyası
62.SAVAŞ MAKAMI, Yeni Bir Savaşçı
63. TACIN SAHİBİ, Evlilikler ve İttifaklar
64. TACIN SAHİBİ, Elmas Lord
65. TACIN SAHİBİ, Onur dövüşü ve Kutlama
66. TACIN SAHİBİ, Saltanat Düğünü
67. TACIN SAHİBİ, Kılıç ve Zehir
69.TACIN SAHİBİ, Kral ve Kraliçe
70. TACIN SAHİBİ, Damy ve Amryn
71. TACIN SAHİBİ, Lessey ve Arro
72.TACIN SAHİBİ, Orman Kanunları
73. TACIN SAHİBİ, Üç Varis
74. TACIN SAHİBİ, Lades
75. TACIN SAHİBİ, Kuzey yolcuları
76. TACIN SAHİBİ, Yem
SON: SAVAŞ

68. TACIN SAHİBİ, Aslan Avı

304 71 61
By tknmz39


(Bu bölüm rahatsız edici şiddet sahneleri ve tasvirler içerir, hassasiyeti olanlar ve 18 yaşından küçükler için uygun değildir. Yoğun şiddet tasviri geçen paragraflar öncesi ve sonrasına 🔞 ibaresi koydum, bilginize... )

Arryn

Teamüle göre gelin, gerdek odasına damattan bir saat önce soylu leydiler tarafından neşeli sözler ve dualarla uğurlanır, o gece için özel eğitilmiş bir ebe ve iki kahya tarafından son kez hazırlanırdı. Annem ve kız kardeşlerim ile neşeli bir halde vedalaşıp yeni veliaht dairesine girdim.

Üzerimdeki çok ağır gelinlikle dans etmekten öyle yorulmuştum ki artık kumaşın ağırlığı omuzlarımı düşürmeye başlamıştı, bir an önce o kat kat taftadan kurtulmak ve soyunmak istiyordum. Neyse ki tüm yorgunluğa değmişti, düğünümüz bir peri masalı gibiydi. Leo'nun kollarında bütün gece dans etmek, ona ağız dolusu benimsin diyebilmek saadeti tarif edilemezdi.

Hamamda kısa bir yıkanma, aromatik yağlarla yapılan bir masaj, geceye özel doğurganlık ve istek arttırıcı, sakinleştirici sıcak şarabın ardından gelinlik geceliğim giydirildi ve biraz dinlenmek için yatağa uzandım. Kadın şaman gelip tütsüler yakarak gelin yatağında dua edip ilk gecemizi kutsadı. Yirmi dakika kadar yalnız kalıp uyukladım.

Leo büyük bir gürültüyle geldiğinde sıçrayarak uyandım, odanın önünde sarhoş gençlerin şamatasından kıyamet kopuyordu. Leo içeri girip kapıyı ardından kapattı ve sırtını kapıya yaslayıp rahat bir nefes aldı, odayı kokladı. Çok sevdiği yaban gülü esansımı odadaki yoğun tütsü dumanından ayırt etmesini umdum.

"Karıcım..." dedi.

Yatakta yavaşça doğruldum, uykuya dalmadan önce onu nasıl karşılayacağımı düşünmüş ve hoşuna gidecek, aklını başından alıp bu anı unutulmaz kılacak bir yol düşünmüştüm ama bulamamıştım, daha doğrusu utanmıştım. Üzerimdeki koyu kırmızı tül gecelik zaten saydam kumaşı ve bedenimin güzel yerlerini ölçülü bir zerafetle sergileyen dekoltesi ile yeterince seksiydi. Daha tahrik edici görünmek için ne yapabilirdim bilmiyordum. Ayağa kalkıp zarifçe reverans yaptım.

"Prens kocam."

Leo gözlerinde yakut ateşler yanan iştahlı bakışlarla beni süzdü. Onun da yıkanıp yağlar sürünüp mis gibi koktuğunu biliyordum, kendisinin de gece için temizlenip yanıma öyle uzanması gerekiyordu.

Bir an dudakları söyleyecek şık iltifatlar için aralandı, bulamadı, yutkundu. Bakışları banyo kapısı ile benim kırmızı saydam tül geceliğimin gizleyemediği bedenim arasında gidip geldi.

"Aşkım." Deyip birkaç adımda yaklaştı, oturmamı işaret etti ve masadaki saate baktı, biraz dişlerini sıktı. Yatağın ayak ucuna ilişti, ona doğru iki adım attım fakat bana eliyle durmamı işaret etti.

"Dur! Gelme. Hayatımın en zor durumunu yaşıyorum, benim için zorlaştırma."

"Ne?"

Leo iç geçirdi, sıkıntıyla dudaklarını kemirdi. Bakışlarını benden öte yana kaçırdı.

"Bunu benim için yeniden giy. Yarın akşam. Şimdi beni iyi dinle, vaktim yok. Haini buldum. Bu gece herkes beni seninle bu odada sanırken onu yakalayacağım. Başka bir zaman yok. Bu gece müdahale etmezsek yarın şehirde iç savaş çıkacak. Odada gizli bir geçit var oradan gizlice çıkacağım. Sen burada sakince bekleyeceksin. Kapıyı içeriden kilitle ve kimseye açma. Sana seslenen olursa kimseyle konuşma. Bunu yastığının altına koy ve içeri zorla giren olursa kullanmaktan çekinme."

Bir hançer uzattığında, o ana kadar şaka olduğunu sandığım sözlerinin soğuk gerçeği ile yüzleştim.

"Sen? Ciddisin."

Başını salladı, bana bakmıyordu. Karşımda aceleyle soyunmaya başladı ve dolabı açıp orada asılı duran deri giysileri ile zırhını kuşanmaya başladı. Altın kaplama kabzasıyla görkemli uzun kılıcını görünce dehşetim arttı.

Nereye gidiyorum demişti? Ağlamamak için dudaklarımı içeriden ısırarak sakin olmaya çalıştım. Bir şeyler söylemem gerekirdi ama dilim tutuldu. Arkasından yaklaşıp zırhını bağlamasına yardım ettim. Titreyen parmaklarımı tutup dudaklarına bastırdı. Artık aramızda çelikten bir zırh vardı ve bana bakışları değişmiş, yüz ifadesi kaskatı bir hal almıştı.

"Bu gece yeni hayatımın ilk günü. Seninle temiz bir sayfa açabilmem için... Vermem gereken son bir savaş daha var. Sonra..." sustu.

Sıcak elini yanağıma yasladı, gözyaşlarım istemsizce avcuna dökülüyor, sessizce hıçkırıyordum.

"Sonra biz mutlu olacağız yaban gülüm. Sana istediğin bebekleri vereceğim ve seni kraliçem yapacağım."

"Kendine dikkat et, bana dön." Diye fısıldadım.

Sıcacık bir gülümsemeyle saçlarımı okşadı, parmakları kamaşır gibi aniden geri çekildi.

"Ben bir Savaşçıyım, endişelenme."

Gözyaşlarımın arasından zoraki bir gülüşle ona katıldım, elini tutup avcundan öptüm ve göğsüme yasladım.
"Sabah yanımda ol Savaşçı Prens yoksa bozuşuruz!" Diye saçma bir tehdit savurdum.

Neyle savaşmaya gittiğini bilmiyor ve o an öğrenmek istemiyordum ve söyleyecek aklı selim başka bir cümlem yoktu, şaka sırası da değildi ama ne bileyim işte... Ne denirdi...

Bana dön Leo...

Ve odadaki taş duvarların birindeki gizli geçidi aralayıp gitti. Yüce Gök Tanrım, gitti! Düğün gecemizde... Beni yalnız bıraktı ve kimbilir kimi gebertmeye gitti. Ben neyin içine düşmüştüm böyle ve sabaha nasıl çıkacaktım? Evlendiğimiz gece kocamı kaybetme korkusuyla aklımı yitirmeden nasıl dayanacaktım. Kalbim öyle sızlıyordu ki katıla katıla ağlayarak yastığıma kapandım. Dualarım gözyaşlarıma karıştı.
...

Leo

Odasına girdiğimde Damy ile boğaz boğaza gelmişlerdi. İri yarı kuzeyli, kapısını kırarak yalın kılıç odasını zaptedene kadar hiçbir şey duymamıştı hayvan herif. Küfelik olana kadar içmiş ve yatağına dolgun vücutlu esmer bir fahişe atmıştı. Şimdi faltaşı gibi dehşetle açık ölü gözleri tavana dikili fahişenin tek suçu o gece yanlış adamın koynuna girmesiydi. Damy, kadının gövdesini gırtlağından apış arasına kadar ikiye bölmüştü, yatak ve cibinlik çil çil kan damlalarıyla bezeliydi.

Aden, iki elinde ustalıkla kullandığı kısa kılıçlarını çekecek kadar vakit bulabilmişti demek. Belinde beyaz donu ve sarhoşlukla karışık uyku ve seks mahmurluğu ile neye uğradığını şaşırmış fakat yine de oldukça iyi dövüşerek yüzü siyah peçeyle sarılı hasmını kovuşturuyordu. Kapının dışında kalıp bir süre dövüşü izledim.

Turnuva çekişmesi gibi değildi. Daha dün, ünlü Lionell şövalyesini arenada alt eden Damy, o gece bire karşı on beş adama karşı çarpışmanın yorgunluğundan ziyade, ölüm kalım savaşı veren kuzenimle boğaz boğaza gelirken birkaç feci yara edinmişti. Aden'in ölümcül kılıç darbeleri, koca adamın kollarına derin kesikler bırakıyor ve teslim olmaya da ölmeye de hiç niyeti yokmuş gibi görünüyordu.

Gururlanmalı mıydım?
Sırası değil...

Aden, kendi odasında olmanın mekan avantajını kullanarak yaptığı akıllıca saldırılarda eşyaları rakibine fırlatmak, saklanmak, kaçmak ve ayağının altındaki halıyı çekerek adamı düşürmek gibi manevralarla Damy'yi alt edip üstüne çıktı. Kılıcını boynuna indirecekken Damy kaba kuvvetle Aden'in altından yana yuvarlanmayı başardı. Aden tekrar hücüm ettiğinde odaya girdim.

"Aden!" Diye haykırıp başımdaki siyah başlığı indirdim.

Aden sesime doğru dönüp dondu kaldı fakat kılıcı havada olduğu halde kendini Damy'den sakınmayı içgüdüsel olarak sürdürdü.

Damy inleyerek yerden doğrulup
"Az daha gelmeseydin piç kurusu!" Diye bana küfretti. Fena halde benzetilmişti, ağzı burnu ve kolları kanlar içindeydi. Dedim ya, turnuva dövüşüne hiç benzemiyordu...

Birkaç adım daha atıp odanın ortasına yürürken bakışlarımız Aden ile kilitlendi ve yüzündeki şaşkınlık büyüdü, gecenin sessizliğini doldurdu, ağzı çarpılmış gibi eğri bir hal aldı.

"Leo..." deyip soluklandı ama hala dost mu düşman mı olduğumu anlayamıyordu.

Arkasındaki açık pencereye gözüm takıldı, iki adımda hoplayıp kaçabilirdi. Yutkunarak pencereyi görmesini bekledim. Kaçarsa peşine düşmeyeceğimi anladım. Kaçarsa, bu onun hayattaki en parlak zaferi olurdu ve kalan yıllarını hak etmiş olarak yaşayabilirdi, bu olsa olsa Tanrının seçimi olurdu, bir adım daha ileri gitmezdim.

"Kılıcını indir!" Diye seslendim.

Aden'in göğüsten gelen derin soluklanması yavaşladı, ağır ağır başını eğdi, ben öne değil arkaya iki adım atıp o pencereden atlayarak meçhule karışmasını umut ederken o bana yaklaştı, kılıcını önümde yere indirip
"Prensim... Baskın yedik." Dedi.

O üstümdeki nişansız kara giysilere anlamaz gözlerle bakıp kendisine saldıranla aynı kuşamda olduğumuzu dakikalar içinde büyük bir dehşetle eşlemeye çalışırken arkamı döndüm.

"Baskın basanındır kuzen! Tutukla onu Damy!"

Damy bir kahkaha atarak peçesini indirdi ve bu kez direnmeye takati olmayan Aden'i kıskıvrak yakalayıp iki bileğini arkasında kelepçeledi, gözlerini ve ağzını bağladı. Aden beni gördüğü andan itibaren değil direnmek felce uğramış gibiydi. Ne tek ses çıkardı, ne debelendi. Damy'nin kendisini bir çuvalmış gibi fırlattığı muhafızların arasında sürüklendi.
...

İkisi geminin yelken halatlarına bağlı halde akıbetini beklerken o gece yanımda olup bana destek veren kuzeyli ve güneyli dostlarımı kaleye gönderdim. Gemide sadece babam, Ken, Ress amcam, Jasper ve Kendall kaldık. Bundan sonrasında olanlar sadece aile içinde kalacaktı. Eski ben olsa sinir krizi geçirir neden diye avaz avaz bağırıp çağırırdı. Oysa yeni ben gayet sakindim.

Ambarda bağlı bulunan iki yetişkin aslan ana güverteye getirildi ve Ken derin sesli bir soluk alıp vererek geride durdu. Babam bitkince Kendall'a işaret etti. Korsan dostum, amcamın ağzındaki bağı çözdü. Babam konuşmaya başlamadan önce onun yüzüne tükürdü.

Aden ise bağlı olduğu direkte omuzlarını gererek debelenmeye başlamıştı, gözlerinde yaşlarla inleyip sızlanıp duruyordu. Kız gibi ağlayıp durması sinirime dokunuyordu. Kendall'a şunun sesini kes, dedim;  onun başından aşağı bir kova soğuk tuzlu su çarptı.

Rassmond epey hırpalanmış ve yorgundu, önce kan tükürdü ve biraz öksürdü. Babam kardeşinin çenesinden tutup yüzünü, bakışlarını kendine çevirdi.

"Konuş Rassmond, beni nasıl atlattın?"

Gözcü kibiri... Onca düşmanlığı neden güttüğünü değil bunu mu merak ediyordu? Beni bile hala şaşırtabiliyor olması inanılmaz.

Rassmond hırıltılı kesik kesik çıkan sesiyle,
"Çocuğu bırak o masum." Dedi.

Araya girdim, "Ona sonra geleceğiz, önce sen konuş bakalım aşağılık yılan!"

"Bana ne yapacaksın Leo?" Deyip etrafa bakındı, amiral gemim ile Aslan körfezinden açık denize çıkıyorduk. Aysız ve yıldızsız yani kapkaranlık bir gecede ufka ölüm taşıyorduk.

"Ben Rassmond Lionell'im, beni mahkemeye çıkartmadan sokak köpeği gibi bir tenhada infaz mı edeceksin? Ben altın aslanlardan biriyim ve ölümüm senin kederinin sonu olmayacak Leo. Senin de ağabey..."

Babam işaret parmağını göğe kaldırarak sakince gülümsedi, "Ben Hantes'in Dört Karasının ve Dört kıtanın en büyük kralı, Ramsey Lionell, Gök Tanrı'nın yeryüzündeki kılıcıyım. Dolayısıyla en yüce mahkemedesin kardeşim. Ona güvenmiyor musun?"

Rassmond dişlerini göstererek alaycı bir gülüş attı,
"Sen yalnızca bir gaspçısın, dünyanın gördüğü en rezil hırsız ve katilsin! Oğlun da kuduz köpeğin teki! Mezarlıklarda yatan, alkolik, akılsız, küstah ve saldırgan bir hayvan! Sizin hükümdarlığınız Güney Karayı ancak sefalete götürür! Cehennem olun..."

Aden çığlığa benzer bir ses çıkarıp arkasındaki direğe başını vurdu. Öfkeden köpürmek üzereydim, aslanlardan birinin zincirini elimde şakırdattım.

Rassmond zehir dolu sözlerine devam etti,
"Leo, beni aslanlarına mı vereceksin? Ahh, şanıma yakışır bir son ve inan bu sonu çok düşündüm. Bir gün yakalanacağımı... Endişe içinde geçen yıllar boyunca her sabah ve her gece sonumu düşündüm... Senin canavar aklından geçebilecek her türlü pisliği düşündüm. İnan, hazırım! Her şeyi isteyerek yaptım. Sana senin bana verebileceğin her türlü fiziki acıdan fazlasını verdiğimi bilerek huzur doluyum. Beni korkutamazsın. Yine olsa yine yaparım."

"Demek her şeyi bile isteye yaptın ha? Şarabıma zehir kattın? Doğmamış çocuklarımı zehirle katlettin? Düşmanımla iş tuttun? Evet, bunca hainliğin hakkını verebileceğim bir acı şekli düşünemiyorum! Kabul, benim gibi bir canavarı alt ettin! Onurundan ve tüm servetinden vazgeçtiğin belli. Yine de belki seni dehşete düşürmeyi başarırım."

"Önce konuşalım bakalım kim kimi dehşete düşürecek görelim... Son nefesimde ikinizi çıldırtmanın zevkini yaşayacağım!"

Babam, kalleşin yüzüne elinin tersiyle çok sert bir tokat yapıştırdı ki birkaç dişi kanlarla beraber öte yana savruldu.

"Bunca nefret neden? Neden Rassmond? Sana her şeyi verdim! Neden bana ihanet ettin kardeşim? Gök Tanrının buyruğuna, babamızın vasiyetine, hanene, adına, şerefine neden ihanet ettin!"

"Babamın tahtı benim hakkımdı! Orospu halanın sürtük kızıyla kaçarak hanene ve şerefine ilk ihaneti sen ettin Ramsey! Senden tüm haklarını alıp yerine beni geçirdiğinde babam en doğrusunu yapmıştı! Lionell tahtı benim hakkımdı! Gece gündüz çalışıp bu haneyi yücelten bendim! Sen bir kancık köpeğin peşine düşüp evinden sekiz sene uzağa sürgün edildiğinde ben, her şeye sahiptim! Gelip hazıra konmak ilk hırsızlığındı! Sonra babamızın tahtı ile yetinmedin ve Gök Tanrıya isyan edip Minas tahtına göz diktin. Sen aç gözlü, bencil şeytanın tekisin!"

Bunu hiçbirimiz ne düşünmüş ne ummuştuk? Her şey demek o kadar eskiye dayanıyordu? Babamın doğum önceliği ile hakkı olan tahta emanetçi konulmak, amcamın iştahını kabartmıştı demek? Lord Ramos o gün babamı kovarak yaptığı hatanın bedellerini bugün hala ödediğimizi yedi kat cehennemden görsündü işte! Soyu kurumak üzereydi! Kendisi denizin dibine batmıştı! Kıymetli hanesi ve adı, yerin dibine, kan kuyularına, zehirli bataklıklara batıp çıkmıştı! Torunlarının hiçbiri hanesine erkek torun verememişti! O gün asıl veliahdına tercih ettiği diğer oğlu, hanesine 30 yıldır ihanetteydi.

Rassmond gözümüzün içine bakıp düşmanın düşmanına etmeyeceği hakaretler ederek yaptığı her şeyi itiraf etti. Böyle büyük bir nefret ailenin içinden gelince insan fevkalade sarsılıyordu. Her cümlesiyle babam kahroldu, onu dinlerken kalbini tutup bir sandalyeye çöktü. Ken arkada bir yerde denize kusmaya başladı. Kendall'ın sert çehresi bile sarıdan yeşile dönmüştü. Ress amcam kılıcının kabzasını sıkmaktan parmaklarını kıracaktı. Jasper bile duydukları karşısında renkten renge girmiş öfkeden kuduruyordu. Aden durmadan ağlayıp çırpınıyordu. Bense kafatasıma gürz darbeleri yemişçesine feci ağrılar içindeydim.

Büyükbabam, babamı ve annemi affedip veliaht kılıcını babama iade ettiğinde ilk isyanı patlamıştı. Peter Eretra ile yazışmaya başladığını söyledi. Uzun yıllara yayacağı zehirli planının ortağı Batı Lorduydu.

Peter, ilk karşılaşmalarında Rassmond'a sormuştu, "Lionell'deki bütün işleri sen yaparken niye o tahta çıkacakmış? Yıllardır evinde bile değil, o bir sürgün, Lordun yerine sen geçmelisin."

Amcam derhal bu fitneye hak vermiş, hak vermekle de kalmamış sıkı sıkı tutunmuş hatta ömrünü buna adamıştı. Anlamadığım şey, bunca yalan dolan ve oyun yerine bizi öldürmeyi deneyebilirdi. Babamı ve beni yok ettiği anda taht ona kalırdı. Batıdan gelen zehirleri bebek düşürtmekle kalmaz ikimizi birden hatta Ken'i bile öldürebilirdi. Fakat o, önce babam yerine büyükbabamdan kurtulmayı seçmişti. Minas'taki küçük kıyamet gününe gemilerle büyükbabamı gönderen oydu.

Minas'tan gelen yalancı mektuplarla Güneykara lordunu manipüle etmişti. Oradaki çatışmada babamdan da kurtulacağını umuyordu, Arkasından giden benim de geri dönemeyeceğimi ancak savaşı biz kazanmış ve krallığı ele geçirmiştik. İşte bu Rassmond'u epey sindirmiş ve faaliyetlerine bir yıl boyunca ara verip babama ve bana itaat etmişti. İşbirlikçileri Peter Eretra ve Adrianus Minas ölmüştü. Rassmond, temkinli davranarak yeni Batıkara Lordu Zed ile anlaşmaya yanaşmamıştı. Ta ki Adriana hamile kalıncaya dek...

Zed, babasının tüm gizli işlerinden haberdar olunca Rassmond'u daha önce babası ile yaptığı her şeyi tekrar kendisi için de yapmazsa, eski mektupları bize yollayarak ihanetini deşifre etmekle tehdit etmişti. Daha önce yani büyükbabam sağ iken bir gün kendisinin Lionell tahtına geçişini sağlamak adına hanemizi varissiz bırakma oyununu, Peter'ın yöntemiyle yani karımı zehirleyip bebekleri düşürterek sağlamıştı. Büyükbabam hanenin istikbalini her şeyden üstün tutardı, Rassmond beni delirterek taht yolundan diskalifiye edecekti.

Babamın ise kalp sağlığı iyi değildi, ondan en uygun anda basit bir kalp krizi ile kurtulabilirdi. Ken'i sönük bir adam olarak gördüğü için hiç hesaba bile katmadığını söyledi. Büyük babam, babam ve ben yok olunca Ken ona göre doğal olarak taht sırasından çekilecekti.

Adriana'nın son gebeliği ilk kez doğum miadını doldursa da, Rassmond aldığım tüm tedbirleri aşıp kadını ve beni zehirlemeyi başarmıştı. Zed ise ona verdiği sözü tutmamış ve bana yazdığı mektupta hainin adını vermese de içimizde olduğunu ima etmişti. Zed, babası gibi sabırlı bir adam değildi ve oyunun böylece sonuna gelmiştik. Bana ilk ipucunu Arryn, sonra da Zed vermişti.

Rassmond'un itiraflarında başka neler yoktu ki... Sir Mairius Niger isimli tüccarın ölümündeki çetrefilli sır perdesi, bazı üst düzey memur ve subayların rüşvet skandalı, Weres'teki Tapınak Bankası ile yaptığı gizli anlaşmalar ve köle ticaretinden haraç alması, Elmas Lord turnuvasını Aden'e kazandırmak üzere kuralara hile karıştırma planı... Ki o planı ben son anda bozmuştum.

Rassmond gözüne özel bir tür su yılanının zehrinden damıtılan damla damlatarak gözbebeklerini flulaştırıp Gözcünün görüşünden saklanıyor, damla aynı zamanda nabzını yavaşlatarak duygularını bastırıyor, Kral Ramsey onu her zaman yorgun, düşünceli, endişeli ve azimli görüyordu. Bu tılsımı ters çeviren eski bir iksirdi.

Tüm bunların arasında sadece Aden'in adı geçmiyordu. Onun hiçbir şeyden haberi olmadığına yeminler etti. Rassmond'un sorgusunu babam yürütürken bir aralık dalmışım. Tam da Arryn'in dizlerine yatıp onun güzel yüzünü izlemem gereken saatlerdi. İçimi soğutan şey ise onun şimdi ve sonsuza kadar güvende olduğunu bilmekti. Yine de benden düğün gecemi çalmışlardı ve bunun bedeli büyük olacaktı.

"Artık yeter!" Diye çıkıştım. İtirafları kusmuktan farksızdı ve duydukça cinnetim artıyordu.

Aden'in ağzındaki bağı çözdüm. Rassmond onun masum olduğunu ve hiçbir şeyden haberi olmadığını söylüyordu. Bakalım o ne diyecekti.

Hıçkırıklarla katılarak boğulurcasına ta ciğerinden haykırdı,
"Leo! Yemin ederim hiçbir şeyden haberim yoktu Leo affet! Seni koruyamadım, bebeklerini koruyamadım. Bu alçağın yaptıklarını bilseydim izin vermezdim, canını kendi ellerimle alırdım! Ben hain değilim Leo, amca! Yemin ederim hiçbir şey yapmadım, bilmiyordum! Gök Tanrı seni kahretsin baba sen onursuz bir şeytansın! Tanrıça anamız seni lanetlesin! Alçak alçak alçaaaakk!"

"Çocuk doğru söylüyor. Siz ne isterseniz onu yaptı... Zaten sefil aklı daha ötesine ermez."

Aden ağlayarak babasına lanetler etti, öyle perişandı ki neredeyse acıyacaktım. Babamla bakıştık, çocuğun doğruyu söylediğini tasdik etti. Ken yanımıza geldi ve o da Aden'in doğru söylediğini söyledi. Ken'in yüzü kireç gibiydi ve zangır zangır titriyordu, hastalandığını sandım.

"Bir şeyler duyuyorum baba..." diye mırıldanıp yere yığıldı.

Babam onu uyandırdıktan sonra bazı sorular sordu ve derhal, Ken'de Gözcü tılsımının belirdiğini söyledi. Geceye bir mucize lazımdı, babamın dediği doğruysa işte olmuştu! Mucizelerin ilki...

Aden'in bağlarını çözdüğümde boynuma sarıldı ve bunca yıl bu büyük ihaneti göremediği için yalvararak özür diledi. Onun kollarını gövdemden çözüp omuzlarından sıkıca tuttum.
"Bana sadakatini kanıtla." Diye fısıldadım.

Ağır ağır başını salladı. Ona kılıcımı uzattım.
"Aden? Haini bulduğumuzda ne yapacaktık? Birlikte cezasını verecektik değil mi? Kim olduğunun farketmediğini bana göster ve beni dürüstlüğüne inandır."

Kılıcı benden hiç düşünmeden aldı. Babası bildiği adama döndü ve doğrulttu. Gözyaşlarını elinin tersiyle sildi. Rassmond hayır yapma diye haykırmaya başladı.

Zavallılığına güldüm. "Ne oldu? Seni dehşete mi düşürdüm amca? Ölümünün oğlunun elinden olmasını beklemiyordun sanırım? Aden! Onun bağırsaklarını sök ama hemen ölmesin. Hızlı bir ölümle bu pisliği mükâfatlandırmayacağım!"

Rassmond gebermeden önce, "Ramsey, Sana bir sır daha vereceğim. Önemli bir sır..." diye haykırdı, babam bana kılıcımı geri çekmemi işaret edince yüzünde adi sırtlan gülüşüyle Rassmond,
"Beni çözün." Dedi.

Babam kabul etmedi.
"Ne söyleyeceksen söyle de geber artık seni görmeye sesini duymaya sabrım kalmadı Rassmond. Pazarlık edecek durumda değilsin. Bu gece burada öleceksin!"

"Leo dört yaşındayken Leslie erken doğum yapmıştı. Ölü doğan oğlun? Onu hatırlıyor musun ağabey? Küçücük, fare gibi kara mor, buruşuk bir oğlandı. O yaşıyor."

Babam titredi. O çocuğu ben de hatırlıyordum. İkizlerden önceki kardeşim de bir oğlandı ve Minas sarayında yedi aylık doğmuştu. Kralın hekimleri çocuğun kordonuna dolaştığı için nefessiz kalıp doğum kanalında öldüğünü söylemişlerdi. Leslie günlerce yas tutmuştu, babam başka çocuk istemediği halde bir sene sonra annemin ısrarıyla onu avutmak için tekrar gebe bırakmıştı. Bu kez ikizlerin doğumunda onu da bebekleri de ebediyen kaybetmiştik.

"Ne demek yaşıyor? Nefessiz küçük bedenini ben ellerimle gömdüm! Ne saçmalıyorsun?"

"O çocuğun hayatını Kraliyet Şifacısı Leydi Ness kurtardı. Siz karınla yas tutmaya başlamıştınız, size gömmeniz için başka bir ölü bebeği verdiler, kefenini açmadın. Oğlunu ise ben büyüttüm. Karım o sırada üçüncü kez düşük yapmış ve perişandı. Ona bir oğlan vereceğime yemin etmiştim. İşte o." Deyip Aden'i işaret etti.

Leslie'den doğan erkek kardeşim, Aden miydi yoksa çocuğun hayatını kurtarmak için mi bu yalana başvuruyordu? Babam, derhal kaleden yengemin getirilmesini emretti. Onu Rassmond ile karşılaştırmadan bir odada sorguya çekti.

Leydi June, annem ve babamdan oğullarını çaldıklarını itiraf etti. Kendi çocukları olmadığı için bunu yapmışlardı. Leslie'nin kaybettiği oğluna hamileliği ile aynı zamanlarda hamile kalmışlardı. Yengemin üçüncü düşüğünü herkesten saklayıp hamileliğini devam ediyor gibi göstermişler ve 17 gün sonra Aden'i kendi doğurmuş gibi kucaklarına almışlardı. O sırada Minas'tan gemi yoluyla Lionell'e dönüyorlardı, yengem güya aniden sancılanmış ve çocuk denizin üstünde doğmuştu. Lord büyükbabam ikinci erkek torununu büyük bir sevinçle kutsamış ve adını Aden koymuştu. Leslie iki yıl sonra Minas'ta öldüğü için o bebeği hiç görememişti. Babam ise o küçük oğlanı ancak üç yaşındayken ilk kez görmüş ve doğal olarak tanımamıştı.

Çocuktum ama yengemin Aden'den sonra da düşükler yaptığını, sürekli depresyonda olduğunu, türlü kocakarı ilaçlarından medet umduğunu hatırlıyorum. Amcamla başka çocukları olmamıştı. Meğer Aden de onlara ait değildi.

Leslie'nin ikinci oğlu...
Bir öz kardeş?
Aden?

Onu her zaman, herkesten daha çok sevmiştim. Belki Lessey istisna idi ama Aden benim için kuzenlerimin de Ken'in de ötesindeydi. Birlikte büyümüş, birlikte at binmeyi ve kılıç savurmayı öğrenmiş, ilk flörtümüze birlikte gitmiş, tüm sırlarımızı paylaşmıştık. Güverteye dönüp ona tekrar baktığımda öz kardeşim veya kuzenim olmasının anılarımızdaki yerini değiştirmediğini farkettim. O çocukluğum, ilk gençliğim, delikanlılık çağım, serseriliğim, neşe kaynağım, sırdaşım, dostum, sağ kolumdu.

O ise bana ve babama bakarak gözlerinden kanlı yaşlar döküyordu.

Babam, kadından dinlediklerinden sonra Rassmond'u yumruklamaya, hiddetle sarsmaya, haykırmaya başladı.
"Sen benden oğlumu mu çaldın? Şeytan! Nasıl yaparsın? Leslie'nin hayalini onun karnında büyüttüğü bebeğini mi çaldın? Bizden ailemizin bir parçasını çaldın? Leo'mun kardeşini çaldın! Leslie'm çocuğun yaşadığını bilseydi ikizlere gebe kalmaz ve belki hayatta olurdu! Zebani! Lanet olsun sana! Yedi kat cehennemde kaybol Rassmond! Adını ve ruhunu sonsuza dek lanetliyorum!"

Aden babama sorar gibi baktı, kılıcım hala ellerindeydi, kral gözleriyle onaylayınca çocuk atıldı ve Rassmond'un karnını sağdan sola, soldan sağa derin kesiklere ayırdı. Kılıcı nefretle uluyarak boynuna çevirdiğinde onu belinden yakalayıp durdurdum ve yere devirdim. Aden'i, Jasper üzerine kapanarak zaptetti. Yerleri yumruklarıyla döve döve alnını tahtalara vura vura, yaralı bir aslan gibi vahşice uludu.

Aslanlardan birinin tasmasını çözdüm ve yanına çökerek yelelerini okşayıp kulağına tatlı sözler fısıldadım. Domuz gibi böğürerek pis kanıyla güvertemi lekeleyen amcamı işaret ettim. Kan kokusuyla hayvanın burun delikleri şişmiş ve ağzı köpürmeye başlamıştı, karnı oldukça açtı.

🔞
"Kemikleri bile kalmasın oğlum. Ye onu."

Hayvan atıldı. Rassmond bir direğe asılı olduğu için önce gövdesine dalıp deşilmiş bağırsaklarına sivri dişlerini geçirdi, sonra açlığın kabarttığı vahşiliğiyle adamın kollarını ve bacaklarını bileklerinden koparıp gövdesini halatlardan yere düşürdü. Amcam hala canlıydı ve yerde çırpınmaya başladı, aç aslan bu kez direkt yüzüne atladı ve adamın suratının yarısını tek lokmada koparıp yuttu, böylece nihayet berbat sesi kesildi. İkinci hamlesinde boynunu da yerinden kopardığında şah damarı bir solucan gibi dikilip tazyikli kan fışkırtmaya hepimizi o hainin kanıyla sulamaya başladı. Adamın kafatasından geriye kalan beyin peltesi, kan ve kemik yığını top gibi sekerek birkaç metre yuvarlandı.

Geriye kalan cansız gövdeyi büyük parçalar halinde kaslarından ve sinirlerinden ayırarak büyük bir iştahla parçalayıp yedi. Kemiklerini bile geride bırakmadı, güçlü çeneleri ve sivri dişleriyle katur kutur çiğneyerek hepsini mideye indirdi. İki saatin sonunda amcamdan geriye kafatasının yarısı, ayakkabıları ve birkaç parça kanlı kemik parçası kalmıştı. Amcamdan kalanları ve yengemi de ayağına taş bağlayarak canlı canlı denizin dibine yolladım. Küpeştelere çıkıp onları suya attığımız yere uzun uzun işedim.
🔞

Güverte kovalarca suyla yıkanırken doğu göğünde yükselen güneşi izledim. Güneşime gitme vaktiydi.
...

Aden

O dehşet gecesinden böylesi bir kurtuluş beklemiyordum. Leo beni aslanlarına yedirmese bile kendimi denize atarak o hainin oğlu olma utancından kurtulmayı planlamıştım. Beni çözdüğü anda denizin dibine atılacak ve işittiğim tüm bu pisliklerden arınacaktım.

Sonra bir mucize oldu. Babamın ve annemin o alçaklar olmadığını öğrendim. Ölümden ve hain yaftasından kurtuluşum, babamın Kral Ramsey olduğu mucizesiyle taçlandı.

Beni düştüğüm sinir krizinden gelip Leo çıkardı. Bana elini uzatıp kaldırdı, omuzlarımdan tutup gözlerimin içine baktı.

Benim dokuz, onunsa 13 yaşında olduğu bir anıya gittim. At üstünde ok çekme talimlerinde attan düşüp bacağımı kırmış ve sol gözümden yara almıştım, sakat kalabileceğim söylenmişti. Ben ünlü bir şövalye olmayı düşlerken başıma gelen şey ölümden beterdi. Leo'ya eğer topal kalırsam beni öldürmesini söyledim. Bana gülerek omzularımdan sıkıca tuttu. Şimdiki gibi gözümün ta içine baktı ve, "Sana ihtiyacım var kardeşim. Topal ya da kör hatta deli olsan bile... Gerekirse diğer ayağın ve gözün olacağım."

Şimdiyse beni kendime ve hayata yeniden getirdi,
"Odandaki açık pencereden atlayıp kaçıp gitmeni dilemiştim. Seni yitirmemek için kaybolmanı... Şimdiyse seni kardeşim olarak bağrıma basıyorum."

Sarıldık...

Bana her daim ağabey olan geniş omzunda hıçkırdım. "Ona inanıyor musun? Benim... Bizim? Yani aynı anne babadan olduğumuza? Söylediği ve yaptığı her şey yalanmış. Ben tepetaklak oldum. İnanmalı mıyım sence?"

"Anlattığı tarihler tutarlı gözüküyor hem fark eder mi? Biz hep kardeştik. Aynı anneden doğmuş olmak neyi değiştirir? O daha sana kim olduğunu söylemeden önce sen, benim emrimle kılıcı ına çevirmiştin."

"Yemin ederim Leo! Öz babam olsaydı da onu senin için paramparça ederdim. Sana yaptıklarını hiçbir şekilde bağışlamazdım. Daha önce göremediğim, bu kadar kör ve aptal olduğum için özür dilerim."

Beni kolunun altına aldı.
"Gel..." dedi, "Seninle bir yere gideceğiz."

Leslie'nin mezarına gittik. Onunla hep giderdim, bensiz gittiği zamanlarda da onu gider orada herkesten önce ben bulurdum. Bu kez farklıydı. Mezar taşına kapanıp ağlayan ben oldum. Anne demek içimden taşıyordu, onu bir kez görmek, bir kez sesini duymak, bana bir kez dokunması için neler vermezdim. Leslie denen o soylu kadını o an delice özlüyor, Leo'yu şimdi çok daha derinden anlıyordum.

'Leslie, ben senin hiç sahip olamadığın oğlunum. Eksikliğini duymadan büyüdüm ama şimdi seni özlüyorum, seni anıyorum, sana şükrediyorum. Daha iyi bir anne baba ve ağabey hayal edemezdim. Kendimi size ait hissediyorum ve gururla doluyum. Leo ile biz her zamankinden daha çok birbirimize kenetliyiz, bizim için endişelenme. Sana layık oğullar olarak hep omuz omuza olacağız.'

*****

🩸⚔️

Continue Reading

You'll Also Like

966K 77.6K 46
Ben istemez miydim, evde örgümü örüp kahvemi içmek? Hastahanelerin acil servislerinde polislere anlatmak zorunda kaldığım yalan hikayeler yerine , ç...
10.2K 932 32
ALFA - OMEGA HİKAYESİ. Yılardır ruh eşimi bekliyordum . Köpekler gibi tasma takmak zorunda kalıyordum çünkü hala ruh eşimi bulamadım. Ama bir gün oku...
15.1K 369 5
ESİR YÜREK | JENNIFER ROYCE - Jennifer Royce Hikayeleri Aynı kadere mahkûm olmaları bir tesadüf müydü? Fahid, korsan gemilerinde köle olarak büyümüşt...
71.2K 8.5K 35
Dört arkadaşın geçmişten günümüze uzanan hayatları Arkadaşlık onlar için seçimdi, aşksa onlar için bir tercih. Çocukluktan beri yakın arkadaş olan bu...