Aşiret Paket

By icheisseniss

1.8M 107K 56.7K

Bir gerçek ailem klişesi. Düzgün yazılmış, saçma olmayan bir biyolojik ailem kitabı arıyorsanız, hoş geldiniz... More

1
DUYURU
2-karakter Tanıtımı-
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
FİNAL

18

49.7K 3K 858
By icheisseniss

Arkadaslar gecen bolum yargi dagitmissiniz yerim gotunuzu ham ham diye. Neys saka maka bi yana bu bolum icin de her paragraf yorumla dolmazsa yarin bolum gelmiyo puahahha kotu kadin gulusuydu bu. <3


Evin içerisinde büyük bir kaos vardı ve ben Dilek hanımı, buraya geldiğim süreç boyunca bu denli acımasız, kötü kalpli, sinirli, EVİL görmemiştim.

"Anneee! Selin elindeki toz bezini masaya bırakmış, temizlik yapmıyooor!" diye bağırdı Cenk kaşarı. Bakışlarım hızla ona dönerken gözlerimi kıstım ama vakit kaybetmeden elime bezimi alıp masaya sürmeye başladım. O sırada Dilek hanım annem de bize bakmak için gelmişti.

Sabahın altısında sırf temizlik yapmak için kalkmıştık ve yorgunluktan geberecektim birazdan. Babam bey hızla şirkete kaçmış,olan bize olmuştu. Annem hanımın kısık maviş bakışları üzerimizde dolanırken, saf bir edayla gülümsedim ve başımdaki tülbenti düzeltip bezimi masaya sürmeye devam ettim. Aynı zamanda bakışlarım sarı kaşarın üzerinde dolanıyordu. Dudaklarının kenarı kıvrılmış, elindeki viledayla yerleri siliyordu. Derin bir of çekti ve viledayı köşeye bıraktı.

"Ya anne! Bi temizlikçi filan tut, koca konağı biz nasıl temizleyeceğiz?" dedi sonunda dayanamayarak. Güldüm. Salak şimdi görecekti nasıl temizleniyor. "Ben yapmıyorum." dedi ve koltuğa oturdu. Selim ve Barlas'ın da bakışları onun üstüne dönerken, Selim ile birbirimize bakıp güldük.

Cenk kaşarı arkasını döndüğü gibi annem parmağını gözüne sokmuş ve gözünü doldurmuştu. Yaptığı şeyleri an be an izlerken, ağzım şaşkınlıktan beş karış aşağı kaymıştı. Ağzımın üstüne çarpan avuçla bakışlarım bunu yapan kişiye kaydı. Tabii ki Bora'ydı. "Ne oluyor?" diye sordu sessizce.

Dudaklarımı hafifçe öne uzatarak 'şşt' anlamında bir hareket yaptım ve annemi işaret ettim. Direkt olarak gülümserken, masanın üstündeki cam spreyini aldı ve geri döndü.

Annemin gözleri dolu doluyken, Cenk arkasına dönmüştü ki annemin dolu gözleriyle karşılaşmıştı. Gülmemek için elimi ağzımın üstüne bastırdım.

Annem burnunu çekti hafifçe. "Tamam oğluşum, siz yapmayın ben yaparım. Millet gelsin kirli kirli görsün sonra dalga geçsin, alay etsin bizle. Bırak bırak ben yapayım, belim de çok ağırıyordu zaten son zamanlarda." dedi ve eliyle gözlerini hafifçe sildi.

Cenk direkt olarak gardını düşürürken, hızla viledayı aldı. "Tamam annem, sen dur, boşuna mı bu kadar çocuğun var? Yaparım ben, hadi sen mutfağa git." dedi ve elleriyle mutfağı işaret etti.

Annem arkasını döndü ve yerinde bir saniye durup bana baktı ve göz kırptı. Ağzım olabildiğince açılırken gülmeye başlamıştım. Selim ve Barlas da benimle birlikte gülerken, Cenk muhtemelen neye güldüğümüzü anlamamıştı.

Elimdeki toz bezini, önümdeki kovaya batırdım ve sıkarak çıkartıp masadaki tozları almaya devam ettim. Yaklaşık yarım saatin ardından Selim, eline kumandayı almış, televizyondan bir şeyler açmaya çalışıyordu. O kadar yorgundum ki takmadım ve temizliğime devam ettim. Son bir odam kalmıştı ve oturma odası, yani bu odaydı. O sırada duyduğum sesle gülümsedim ve arkamı dönüp Selim'e baktım. O da bana bakarken, kafamdaki tülbenti çıkardım ve gülerek Selim'in yanına koştum. Televizyonda ağır bir halay şarkısı çalarken, ben ve Selim halay çekmeye başlamıştık bile.

Elimdeki yazmayı halka şeklinde çevirip saçma sapan sallarken, Barlas toz bezini omuzuna attı ve yanımıza koşup elime girdi. Üç kişilik büyük bir halay zincirindeydik artık.

"Sosine Mergaaa!" diye bağıra bağıra şarkıyı söylerken, bu defa Cenk kaşarı bunca sese dayanamayıp bakışlarını bize çevirmişti. Takmadık ve halay çekmeye devam ettik.

Bakışları donuklaşmaya başlarken, kendi kendime göz devirdim ve bağırdım. "Keltoş! Gelsene şuraya!"

Kafasını hızla bana doğru çevirirken kaşlarını çattı. "Bana mı diyorsun?"

Yeniden göz devirdim. "Ay Cenk, hadi gel şuraya da ağız tadıyla bi halay çekelim!" Gözlerini kıstı ve muhtemelen kafasında tarttı. Ardından elindeki viledayla işini yapmaya devam etti. Ne sanıyordum ki? Yanıma gelip benimle ortak bir aktivite mi yapacaktı? Anında tadım kaçarken, Barlas'ın parmağımı birazcık daha sıkmasıyla kendime geldim. Endişeyle bana bakıyordu, ver ablama ilgiyi ver ver verr! Gülümsedim ve neşeyle halayıma devam ettim.

<>

"Kızım bak şunu giy diyorum sana, neredeyse milletin hepsi toplandı hadi hadi." dedi anem beni sinirlendirmek için bir kez daha konuşurken.

Derin bir nefes aldım. "Ane, güzel değil değil! Ya başka seçelim işte." dedim ve ellerimi dolaptaki kıyafetlerin üstünde gezdirmeye başladım. Annemin sesi kesilmiş, odada çıt çıkmıyordu.

"Anne?" diye sorarcasına konuştum.

"Anne dedin." dedi fısıldarcasına çıkan sesiyle. Hassiktir anne demiştim lan ben? Her şey çok mu çabuk oluyordu, bana mı öyle geliyordu yoksa?

Yatağın kenarında bulunan kadın, birden kollarıma ışınlanmıştı yeminle. "A-ane, boğluyorum galib-a" dedim kekeleyerek. Knk klavyen kekeliyo.

Hızla benden ayrıldı. "Hiih, özür dilerim kızım. Ben birden çok heyecanlanınca öyle oldu." bir süre daha birlikte elbise seçmeye çalışmamız, benim hiçbir şeyi beğenmememle sonuçlanmıştı.

Eline bir elbise aldı ve ellerime tutuşturdu. "Selin, bunu giymezsen terlikle kovalarım seni. Hadi, giyin ben de aşağıdayım. Misafirler gelmişler, hele seslere bak Allah'ım bu geceyi güzel atlatalım daha da bir şey istemiyorum." dedi ve muhtemelen Allah'a yalvarmak üzere açtığı ellerini yüzüne sürüp odadan çıktı. Elimde beyaz elbiseyle bakışmaya başlamıştım. Boracığım ve Barlascığım çok sevineceklerdi böyle güzel bir elbise giydiğime.

Elbiseyi giyip kemeri de bağladıktan sonra boy aynasında birkaç kez kendime baktım ama bir şeyler eksikti sanki. Ağır ağır etrafımda döndüm ve boynuma bir zincirin güzel gideceğini düşündüm. Bu zinciri Cihan'dan alsaydım güzle olabilirdi aslında. Hem aramızdaki duvarlar erirdi hem de ben kendime bedavadan zincir almış olurdum, oh miss.

Normal adımlarla odamın yanında bulunan odaya doğru ilerledim. Kapıya geldiğimde duraksadım ve iki defa kapıyı tıklattım. Almış olduğum giriş emriyle odanın kapısını açtım ve çapkın bir sırıtışla kapıya yaslandım. Şaşkınlığı yüzünden belli olurken, alıcı gözüyle süzdüm.

Olm maşallahı vardı lan bu doktor beyin. Siyah bir takım elbise giymiş, içine de beyaz ve vücudunu sımsıkı saran bir gömlek giymişti. Altındaki siyah pantolonuyla birlikte taş gibi olmuştu ve abim olmasaydı muhtemelen gözümü alamayacağım biri olacaktı.

Gözlerimi yeniden vücudunda gezdirdim ve yarım bir şekilde gülümseyerek yüksek sesli bir ıslık çaldım. "Hepsi senin mi aslanım?" dedim ve güldüm.

Kurduğum cümleyle birlikte o da gülerken, takım elbisesini düzeltmeye devam etti. Gözleri kısa bir anlığına, kendisini izleyen bana çarptı. "Selin, sapık gibi ne dikizliyorsun kızım beni?" dedi ve güldü.

Elimi gözlerimin önüne getirdim ve acı çekiyormuş gibi yaptım.

"N'oluyor?" diye sordu.

Elimi gözlerimin önünden çektim ve yeniden çapkınca sırıttım. "Işığından gözlerimi alamıyorum doktorum bey."

Ağır adımlarla yanıma yaklaştı ve burnumun ucuna vurdu. E bak. E bak. Sonra diyolar ki Selin niye insan gibi davranmıyor bize.

Kaşlarımı çattım ve çekmekte olduğu elini ısırmak üzere hızlı bir harekette buldum. Elini anında çekerken kaşlarımı daha çok çattım.

"Yavrum kuduz musun nesin? Niye her fırsatta ısırmaya çalışıyorsun?" dedi ve korkarak elini kendine çekti.

Göz devirdim. "Cihancığım senin de burnuna durmadan dokunup vursalar sen de çareyi ısırmakta bulurdun canım benim. Neyse. Buraya geliş nedenim çok hayırlı bir neden." dedim ve sormasını bekledim.

Ben onun soru sormasını beklerken o benim elbisemle ilgileniyordu. Abim ayıptır sorması neyine bakıyorsun?

Tam kendi kendimi cevaplayacaktım ki o konuşmuştu. "Selin bunu aşağı çeksene biraz." dedi ve zaten neredeyse bileklerimde olan elbiseyi çekiştirmeye başladı.

O çekiştirmeye çalışırken ellerimle ellerine vurmamla birlikte ellerini çekti. "Ya Cihan saçmalama! Bileklerime geliyo bileklerime! Zokanma bana zokunma!" dedim ve ellerini kendimden ittim.

"Yavrum tamam zokunmayayım sana ama şunu biraz daha indir. Bak sen tanımıyorsun, kadınlar gelecek hepsinin gözü üstünde olacak, seni oğullarına yapmaya çalışacaklar. Biz de bunun olmaması için, kimsenin seni beğenmemesini sağlayacağız." dedi ve elbisemi çekiştirmeye devam etti.

Mükemmel reflekslerimle birlikte kafamı hemen öne eğdim ve elini kaptığım gibi ısırdım. Anında bağırırken, asla dişlerimi hedefimden ayırmıyordum aynı zamanda da kafamı 'al sana elbise' diye sallıyordum.

Kısa bir süre daha öyle takılı kaldıktan sonra, Cihan, ısırmadığım elini kafama getirdi ve etinden ayırmam için ittirmeye başladı. Sanki benim canım yanacak kanzi, buyur devam et. Böyle olmayacağını anladıktan -daha çok acı çekmişti puahhah- sonra bu defa bana yalvarmaya başlamıştı.

"Selin, ne için gelmiştin güzel kardeşim, söyle abin yapsın hemen." Gözlerim parlarken gülümsedim ve dişlerimi etinden ayırdım.

"Ya Cihancım canım, dilenci değilim ama bir iki zincir kolyen varsa alırım ordan." dedim ve göz kırptım.

Göz devirdi. "Bu muydu Selin gerçekten? Benim acı çekme nedenim bu muydu?" muhtemelen takılarının olduğu kutuya doğru ilerlerken konuşmuştu.

Omuz silktim. "E hayatım kısa kesip cevap verseydin zaten ben hemen sadede gelecektim. Sen kaşındın, benim de dişlerim kaşınıyodu zaten." dedim ve güldüm.

Yüzünü buruşturdu ve arkama geçti. Ayy ne kaa romantik ne kaa romantik, zinciri mi bağlayacaktı boynuma? Arkama geçip elbisenin boyun taraflarını kapattığında göz devirdim. Elindeki zincirleri de uzatmıştı aynı zamanda. "Al git hadi, annem kızacak şimdi Selin nerede diye." dedi ve tabiri caizse beni KOVDU.

Odadan ittirilirken kapının kapanmasıyla parmağımı sallayarak konuştum. "E sen bekle bekle! Aşiret kızıyım Cihan ben aşiret! Bekle seni Boraskima söylüyorum hemen nasıl da kapına dayanacaz şimdi!" dedim ve arkamı dönüp odama ilerleyecektim ki A*akan ile bakışmıştık. Göz devirdim ve odama ilerliyordum ki kolumu tuttu.

"Konuşalım." dedi düz bir suratla.

Elimdeki zincirleri sıktım. "Kolumu bırakmazsan, konuşacak bir durumun kalmayacak." Kolumu bırakmıştı şimdi.

"Senden özür dileyeceğimi düşünüyorsan yanılıyorsun, yalnızca ailemi üzmemek için seninle anlaşıyormuş izlenimi vereceğiz. Bundan sen de kârlı çıkacaksın ben de."

Güldüm. "Yüzsüz müsün oğlum sen ha? Torpilli dedim sana ben torpilli, bir boka yaramazsın dedim dolaylı yoldan ama sen gelip bana 'iyi inlisiyoruz izlinimi viricigiz' mi diyorsun?" yeniden güldüm. "Atakan, Atakan, Atakan... Senin gibi bir adam için aileme yalan mı söylerim sence?"

"Bana bak kızım!" dedi ve üstüme adımladı. "Ailemi çok çabuk kabullenmişsin bakıyorum ama yemezler! Hepsi senden sıkılacak ve sen yine o Doruk denen piçe kalacaksın hatta ona da değil, aranız bozuktu değil mi? Ağlıyordun hatta o piç yüzünde-" tam konuşmasını bitiriyordu ki ağzının ortasına yumruk atmam bir olmuştu. Nefretim artarken elimdeki zincirlerin parke zemine çarpan tok sesi kulaklarıma gelmişti ancak umursamadım ve bir yumruk daha attım geriye savrulan Atakan'ın suratına.

"Bir daha Atakan... Bir daha Doruk abim hakkında böyle konuşursan, inan bana Fulya'yı ararsın. Kimden bahsediyorsan siktir et hepsini! Şu hayatta en değerli varlığım abim benim ve sen eğer bir daha benim en değerli varlığım hakkında böyle konuşursan, senin en değerli varlığını, yani aileni öyle bir alırım ki elinden, oturup nasıl oldu diye izlersin. Bu sana ilk ve son uyarımdı." dedim ve yerdeki zincirleri alıp hırsla odamın kapısını çarptım. Aptal!

Nasıl abim hakkında böyle konuşacak cesareti bulmuştu kendisinde? Benim onunla kavgalı olmamdan mı almıştı bu cesareti? Sikerdim cesaretini. Biz böyle kaç kavga, kaç tartışma atlatmıştık da şimdi ki bizim için ufacık bir şeydi. Ben kırmıştım, o kırmıştı; o kırmıştı, ben kırmıştım ama sonunda yine birlikte sarılmıştık.

Hiç mi uzaklaşmamıştım abimle bu kavgalar süresince? Tam 4 ay boyunca maçlar için yurtdışındaydım ama gönlümü almak için oralara kadar gelmişti. Gönlünü almak için ödülümü alırken, onun adını özellikle geçirmiş, onu ne kadar sevdiğimden bahsetmiştim dakikalarca.

Sinirden ellerim titrerken, dudağıma toprak tonlarında mat bir ruj sürdüm ve makyajımın sonuna gelip zincirleri hızla boynuma taktım. Aynanın karşısına geçtim ve kendime baktım. Ohoh A*akan pisliği bile moralimi bozamazdı bu güzellikle. Heheyt! Annen de mi böyle güzeldi be kızım!?

Gelen çığlık sesiyle kafamı kapıya doğru çevirdim. "Ablağağa! Abim beni dövüyoor!" diye koşarak odaya giren Çınar hızla arkama sığınmıştı. O sırada Berkcan da elinde terlikle Çınar'ın peşinden koşuyordu. E ben buna Nemrut gibi püskürürdüm ama.

Çınar arkamda Berkcan'dan kaçmak için bir oraya bir buraya giderken gözlerim yorulmuştu ki bağırdım. "Ay Berkcan yeter! Bırak Çınar'ı oğlum o ne lan elindeki? Anneme mi özendin?"

"Ya abla bak," dedi ve elindeki terliği yere bıraktı. "Bu eşşşek benim yüzüklerimi almış!" dedi ve iki eliyle Çınar'ı gösterdi. Yüksek bir kahkaha patlattım.

"Abi hiç izin vermiyorsun, takayım işte bi kez." dedi üzüleceğim bir tonda Çınar. Yirim lan seni!

Takılarımın bulunduğu kutuya ilerlerken Berkcan konuştu. "Abla bir şey anlatıyoruz, insan hiç değilse dinliyormuş gibi yapar ya." dedi ve gömleğini düzeltti.

Elime birkaç yüzük alırken küçük Selinlerin yanına ilerledim ve avucumu ortaya açtım. "Hadi alın lan, acıdım size." dedim ve gülümsedim.

"Bi tanesin be! Ablaların en güzeli, en bi tanesi! Aldım, kaçtım!" dedi ve koşarak odadan çıktı Berkcan. Çınarla aramızda kısa bir bakışma geçmişti ki, ikimiz de gülmeye başlamıştık. Ayaklarının ucunda hafifçe yükseldi ve yanağımı öptü. "Teşekkür ederim abla." dedi ve o da odadan çıktı. Len ben bunları çok seviyordum ya.

Aşağıdan gelen yüksek zılgıt sesleriyle gözlerim büyüdü ve camdan aşağı bakmak için hareketlendim. Hafiften hava kararmıştı ama babamlar dün akşam birlikte ışıklandırma yapmışlardı bahçe için.

Pencereme yöneldiğim anda gözlerim kalabalık karşısında sanki daha fazla büyüyebilecekmiş gibi büyürken, aşağıdaki kalabalıkla birlikte koca bir yuh çektim. Antep'in bütün erkekleri bizim bahçede mi toplanmıştı? Ve bunları çoğunluğu gençten meydana geliyordu. Hoş, dün babam, aşiret büyükleriyle gençlerin istek doğrultusunda ayrıldığını söylemişti.

Lan ben bunlardan birini kendime ayarlasa mıydım? Aşağıda esmerinden kumralına kadar birçok yakışıklı beyefendi varken, tiktok'ta izlediğim editlerin gerçekliği karşısında dilim tutulmuştu resmen. O sırada odamın kapısı tıklanmıştı. "Geeel!"

Selim gülümseyerek içeri girdi. Kanzi ikizimsin diye demiyorum ama, senin de giderin var. Tempolu adımlarla yanıma yaklaştı ve elini uzattı. Güldüm ve uzattığı elini tuttum, anında beni kendi etrafımda çevirirken kahkaha attım.

"Çok güzel görünüyorsun... İkizim." dedi ve sustu. Hayranlıkla beni süzüyordu. Tabii benim durumum da ondan pek farklı değildi çünkü karşımda resmen erkek halim duruyordu.

Gülümsedim. "Sen de çok yakışıklı olmuşsun ikizim bey."

Güldü ve kolunu girmem için uzattı. Beklediği şeyi yaptım ve koluna girdim. Birlikte aşağı inecektik lan sosyal ankastrem azdı.

Tam ilerleyecektik ki farkındalıkla durdum. "Ayy Selim!"

"N'oldu!?" dedi benimle aynı heyecanla.

"Septum. Septumu saklamam lazım." dedim ve burnumdaki piercingi burnumun içine, görünmeyecek şekilde ittim.

Selim göz devirdi." Kızım bu septum mudur ne şeyimse, bununla boğaya benziyosun." dedi ve sanki komikmiş gibi anırdı.

"Eğv eğv eğv ne kaa komik." dedim ve göz devirdim.

Kendimden emin adımlarla Selim'in kolunda ilerlerken, içeri yaklaştıkça onun da omuzlarının dikleştiğini fark etmiştim. Merdivenlerden indik, ağır ve kendinden emin adımlarla kadınların toplandığı yere doğru ilerlemeye başladık. Babamın sesini duyarken tebessüm edecek gibi olmuştum ama yeniden ifademi düzelttim ve ilerlemeye devam ettim.

Selim, içeri girmeden önce desteklercesine elimi sıkmıştı. Bana baktı, hazır mıyım diye sormak istercesine. Başımı salladım ve içeri girdik. Girdiğimiz an bakışların bize dönmesi yalnızca birkaç salise sürmüştü. Odanın içerisinde koca bir zılgıt yağmuru kopmaya başlamıştı. Bu yüksek sesten ve zılgıta eşlik etme isteğinden dolayı kendimi zorlukla tutarken, hadi bismillah dedim ve Selim'in kolundan çıkarak içeri bir adım attım.




<>

Öncelikle hepinize merhaba.

17. bölümle birlikte gelen yorumlar için bir açıklama yapmak istiyorum. Açıklamaya başlamadan önce söylemek isterim ki, istediğiniz şekilde yorum yapabilirsiniz lakin yorum nasıl yapıldıysa, o şekilde karşılık vereceğimi aklınızdan çıkarmayın.

Doruk ve Selin'in arasındaki tartışma çok fazla büyütüldü yorumlarda ve neredeyse bir kutuplaşma meydana geldi.

Bu yorumlar o kadar arttı ki, Selin'in Doruk ile arasını bozacağını bırakın, Doruk'un Selin'in gönlünü almak için yapacağı konuşmalar 'yalvarma' olarak nitelendirildi. SAÇMALIK. SAFSATA. Bu yorumlar, şu iki kelimeden farklı değil benim nazarımda.

Bir diğer yoruma geçelim. 'Doruk'u hikayeden çıkarmak için harcadın.' SAÇMALIK. Doruk'un hikayeden çıkacağını nerede söyledim de böyle saçma bir yorum geldi onu da anlamıyorum hocam ben.

Yorumlarda o kadar yazmama rağmen anlaşılmadı, yine yazıyorum ki DORUK KURGUDAN ÇIKMAYACAK. Doruk neden kurgudan çıksın amk ya? Selin'in abilerine alışması için diğer abisini bırakması mı gerekiyor? Hayır, Selin, iki tarafa da nasıl davranacağını tartabilecek bir kız zaten.

Diğer yoruma geçiyorum. 'Ergen, bencil velet. Doruk bilmem ne yapsaydı sen bilmem ne yapardın da tepkin aynı olmazdı.'

Bu konu için de üstüne bastıra bastıra söylememe rağmen anlamadınız ama yine söyleyeceğim ki telefon olayı bizim için çok çok önemli bir olay. Özellikle Doruk için öyle ve Selin'in vermiş olduğu tepki pek tabii normal. Keza Selin, eğer saçma sapan tepkiler verecek ve telefonla konuşurken arkadan Fulya'nın sesini duyunca çığıracak olsaydı, arabada abisiyle konuşurken 'Abi, kıza önyargılı davranma ve bir şans ver.' demezdi.

Yorumlara verdiğim cevapları kişisel sakın algılamayın çünkü yorumunu belirten her bir okuyucumu çok fazla seviyorum ve değer veriyorum yalnız beni de anlayın. Bu hikayeyi yazarken, her bir karakterle oldukça fazla duygusal bağ kuruyorum ve onlara bir şey söylenince kuduruyor olabilirim, kusura bakmayın lütfen.(A*akan dışında)

DORUK KURGUDAN ÇIKMAYACAK!

Sizleri seviyorum, kendinize iyi bakıın. <3


Continue Reading

You'll Also Like

178K 9.8K 36
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...
257K 14.4K 70
Silah alım satımı ile ilgilenen bir kızın taşındığı şehirde tanıştıkları insanlar ve bazı eylemlerinden doğan aşklar, dostluklar... Ortaya çıkan bazı...
727 86 12
Kurt uluduğu vakit, sefer vakti demektir. Ataları kurt olan yüce soy ve en güçlü Kurt Adam kavimi olan Türkler, bozkıra yeni bir huzur getirmek için...
5.8K 581 36
Feza: Haberini aldım Feza: Obsesifsin demek ha? Feza: Fazla ergence bir yapay hastalık değil mi? Feza: Arkadaşınla konuşurken duydum Feza: Fazla dra...