Aşiret Paket

By icheisseniss

1.8M 108K 56.8K

Bir gerçek ailem klişesi. Düzgün yazılmış, saçma olmayan bir biyolojik ailem kitabı arıyorsanız, hoş geldiniz... More

1
DUYURU
2-karakter Tanıtımı-
3
4
5
6
7
8
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
FİNAL

9

49.3K 3.1K 464
By icheisseniss


Hiç anlamadığım şekilde dün gece deliksiz bir uyku çekmiş ve sabah beşte kendiliğinden uyanmıştım. Allah'ım gerçekten artık başarıyor muyum yoksa!!

Yavaşça üzerimdeki pikeyi tekmeleyerek kaldırdım ve yataktan inip odamdaki banyoya doğru ilerledim. Evet, odamda banyo vardı. Zenginliğimizi sorgulamaz mısınız lütfen? Üç beş maşallah da deyin.

Banyoya girdim ve ellimi yüzümü yıkayıp aynadan kendime baktım. Tam öpücük atacaktım ki, banyodaki ibretlik görüntülü ile birkaç adım geri çekildim. Kendimden korkmuştum az önce! Aynaya daha bir yaklaştım ve moraran gözaltlarıma bakıp beni ağlatanlara derince sövmeye başladım. 

Bugün dün hakkında bir kritik yapacaktım. Bir olayı yaşadıktan sonra, sonra derken birkaç gün yahut bir gün sonra o olayla ilgili durum değerlendirmesi yapardım. 'Bana verilen tepki nasıldı, verdiğim tepki nasıldı, sinir anında nasıl davrandım' şeklinde sorular sorar, kendi kendime cevaplandırırdım. Bu, bir dahaki sinir anında hatalarımı hatırlamama neden oluyor ve kısmen kontrolümü sağlamama neden oluyordu.

Valizlerimin yanına ilerledim ve muhtemelen abimin koydurtmuş olduğu sporcu atletimle şortumu giydim. Ardından yeniden abimin koydurtmuş olduğu airpodsumu alıp telefonuma bağladım. Spor-müzik listemden karışık bir phonk müzik çalmaya başlarken, her gün yapmış olduğum klasik gerilmeleri yapmaya başlamıştım.

Spor öncesi basit gerilmeler bittikten sonra ilk etapta yarım dakika plank ile başladım ve bittikten sonra kısa bir süre nefes alış verişimi kontrol ederek squat yaptım. Squatın bitiminden sonra anlatamayacağım birkaç tür daha hareket yaptıktan sonra asıl hareketlere gelmiştim. 

Uzandığım yerden doğruldum ve box torbası olmadığı için boşluğa yumruklar savurmaya başladım. Sağ-sol şeklinde uzun bir süre devam eden yumruklardan sonra sıra kick çalışmaya gelmişti. 

Gözüme kestirdiğim çalışma masasının yanına doğru ilerledim ve ayağımı ucuna attım. Bir bacağım masa ile benim aramda köprü görevi üstlenirken, elimi yere basan ayağıma değdirmeye çalışıyordum. Bir tur 15 olacak şekilde 3 tur tamamlarken, diğer bacağıma da aynı hareketleri uyguladım.

Bacaklarımı yeterince açtığıma emin olunca bu defa sırayla havaya tekmeler savurmaya başladım ancak fazla ses çıkardığını fark edince buna bahçede devam etmem gerektiğini düşünüp kapımın kapısını yavaşça açtım ve merdivenlerden sessiz adımlarla aşağı indim. Kulağımda phonk çalarken aşırı havalı hissettim lan kendimi.

Merdivenlerden indiğimde mutfakta birkaç çalışanla karşılaşmıştım. Su içmek için yanlarına ilerledim ve elimdeki havlumu omzumun üstüne atıp, kulaklıkları kabına koydum yeniden.

Beni gördüklerinde şaşırmışa benziyorlardı ancak çaktırmadım ve gülümsedim. Ben de olsam şaşırırdım sabahın beşinde uyumak varken ayakta gezen terli bir çatlak? A yok kalsın. Gülümsedim yeniden. "Günaydın!" dedim neşeli bir şekilde.

Bakışlarını anlamış olacak ki o da mahcup bir şekilde gülümsemişti. "Günaydın, Selin hanım. İstediğiniz bir şey varsa hemen halledeyim." 

Hanımlı beyli konuşmayı severdim ama anladığım kadarıyla bu kadın bu evin emektarıydı ve ben burada uzun bir süre kalacaktım. Gereksiz resmiyete lüzum yoktu. "Adın neydi teyzecim senin?" diye sordum gülümseyip aynı zamanda bardakları ararken.

"Sultan, hanımım." 

"Heh, Sultan teyze, ben buranın uzun bir süre yolcusu olacağım, resmi olmana gerek yok. Hem daha bana Antep dedikodularını anlatacaksın kız!" dedim, gülerek.

Sultan Teyze derin bir nefes verirken, onun da Fulya gibi olmamdan korktuğunu anlamıştım. Ne yapmıştı bu kız? 

Gülümsedi ama bu gülümseme ilk baştaki gülümsemesinin aksine sahici bir gülümsemeydi. Ben mutfak masasına oturup suyumu içerken konuştu.

"Ay anlatmam mı Selin kızım! Her bir şeysini anlatırım sana!" dedi, heyecanla.

Ben de onunla aynı heyecanla, öne eğilerek cevap verdim. "Anlat her bir şeysini! Incığını cıncığını her bir şeysini anlat!" 

Arkamı dönüp bardağı lavabonun üstüne bırakmış ve arkamı dönüp konuşacaktım ki, gözlerinin dövmemin üzerine takıldığını gördüm. Önemsemedim.

"Kolay gelsin Sultan Teyze. Olur da biri uyanır beni sorarsa bahçedeyim." Gereksiz kaos yaratmaya hiç mi hiç gerek yoktu.

Bahçeye ilerlediğimde gördüğüm korumalarla derin bir yuh çektim. Manken ajansından mı seçiyoruz lan biz bunları? Doruk abim olsa ağzıma sıçardı bu düşünceme ama o şu an yoktu ve ben de 18 olana kadar geçen bu süreyi bir tatil olarak düşünecektim.

Korumaların bakışları bana dönerken, gözlerimi onlardan çektim ve kimsenin olmadığına emin olduğum bir alan buldum. Çimenlerin üstüne geçip havlumu hasır iple yapılmış olan sandalyelerin üstüne atarken, bir bacağımı öne doğru uzattım ve yeniden gerildim. Kulaklıklarımı çıkartıp kulağıma takınca hazırdım!

Bulunduğum yerde dikeldim ve aniden eskrim sporcuların yaptığı gibi öne doğru birkaç yumruk savurdum. Aynı zamanda yerimde zıplarken, tekme ve yumruklarım arada birbirine karışıyor; vücudumun adrenalin seviyesini yükseltiyordu.

Hareketlerimi aynı şekilde tekrarlamaya devam ederken, gözüme sağ tarafta duran ve beni izleyen koruma ilişti. Diğerlerine göre oldukça genç duruyor, yaklaşık 25 diyebileceğim bir yaşta tahmin ediyordum. Bakışlarım onunkilerle birleşirken bakışlarını kaçırdı ama ben bakmaya devam ettim. 

Hareketlerimi durdurdum ve masanın üzerindeki telefonumun yanına ilerledim. 7.58 geçiyordu ve saat henüz erkendi.

Kendimden emin adımlarla ben hariç her yeri izleyen korumanın yanına ilerledim.

Korumaya yaklaşmaya başlamışken, onu tanıdığımı fark ettim. Sultan Teyzenin oğluydu bu adam. Yanlış değilsem Bahadırdı adı. 

"Buyurun Selin hanım." dedi, Bahadır abi. Kendimizden büyük birine abi deriz gardaş. Aynen kanzi Bora, Barlas, Cihan diye hitap eden de dedemdi zati.

"Bana yardımcı olur musun Bahadır abi?" İnşallah hayır demezdi de göt gibi kalmazdım.

Hafifçe tebessüm etti. "Tabii ki." Duyuktan sonra da böyle tebessüm edr msn pls.

Ben de gülümsedim. "Antrenman yapmam gerekiyor ama hiçbir malzemem yo-"

Hemen atıldı." Size malzeme aldırmamı mı istiyorsunuz?" He abi malzemeyi Akif beyden değil senden isteyeceğim.

Kafamı sağa sola salladım. "Hayır, abi. Benimle dövüşür müsün?" dedim kendimden beklenmeyecek şekilde masumlukla. Rol yaparken çarpılmasam iyiydi he.

Anlamazca kaşlarını çatmıştı. Güldüm. "Ben anlamadım galiba, Selin hanım." dedi, Bahadır abi. Estağfurullah abi senin yanlışın olmaz, olsa da yanlışlıkla olmuştur deme isteğimi kendimi sıkarak bastırdım.

"Abi, önce bi hanımı atabilir miyiz?" Pilis yani. Tam itiraz edecekti ki yeniden konuştum. "Lütfen!"

Derin bir nefes aldı. "Nasıl yapacağız şimdi?" Dişlerimi gösterecek şekilde güldüm ve onu da peşime takarak diğer tarafa getirdim.

"Sen gittin diye sıkıntı çıkmaz de mi?"

"Haber verdim. Sorun olmaz."

"Güzel." 

Kulaklığımı masanın üstüne bırakmış ve Bahadır abinin yanına geçmiştim. Üstündeki siyah ceketi henüz çıkarmamıştı. Kaşlarım çatıldı. "Ceketi niye çıkarmıyorsun?"

Alayla güldü. "Beni o kadar zorlayabileceğini düşünüyor musun Selin?" E bak. E bak sonra diyorlar ki niye gerginsin.

Sinirlenmiştim. Serçe parmağımı uzattım öne doğru. "Var mısın abi iddiasın!?"

Muhtemelen benden daha olgunca davranışlar bekliyor olacak ki şaşırmıştı. 17 yaşındayım kral, kendine gel. 

O da aynı ağızla cevap verdi. "Varım lan! Nesine?" dedi heyecanla.

"Ben sırtını yere düşürürsem bana kebap ısmarlarsın! Kabul mü?" dedim ciddiyetimi korurken.

Büyük diyebileceğim bir kıkırdama kaçtı ağzından. "Kebapçıyı satın alabilirsin ama fakir Bahadır'dan mı istiyorsun?"

Göz devirdim. "Yeme beni abi yeme! Ceketinin markasına bak da konuş!" dedim ben de.

Dişlerini göstererek güldü yeniden. "Tamam, kabul! Ben kazanırsam ne olacak?"

Parmaklarımız birbirlerine bağlıyken düşündüm. Aklıma bir şey gelmiyordu. "Ne istiyorsun?" diye sordum.

Düşünmeden cevap verdi. "Bana pasta yapacaksın!" 

Yine gözlerimi devirdim. "Sultan Teyze'ye söyleyeceğim seni! Ona güzel yapamıyor mu diyorsun hain evlat seni!?"

"Sakın Selin! Amacım sana işkence çektirtmek, kendime değil." Güldüm ve başımı salladım.

Geriye çekildim ve yerimde durdum. O da geriye çekilince birbirimize düşmanımsı bakışlar atmaya başlamıştık. Bahadır abi, benden hareket beklemeden hızla yumruğunu savurmuştu bana doğru. Beni hafife aldığı, yumruğunun hafifliğinden belliydi. Hızla sola çekildim ve kolundan tuttuğum gibi arkasına çevirip dizinin arka, boşluk olan kısmına bastırdım. Bastırdığım anda yere kapaklanırken, henüz sırtı yere değmemişti ama az kalmıştı.

Bir dizimi kolunun üstüne bastırdım. Ağzından 'ah' diye acıya dair ses duyarken güldüm. "Acı iyidir Bahadır abim, dinç tutar!" 

Ayağımın bir an boşluğa kaymasıyla birlikte Bahadır abi üstüme çullanırken, sırt üstü yerdeydim ancak sırtım hala yerde değildi. Kendimi olabildiğince havaya kaldırıyor ve can çekişmeye devam ediyordum. Bu defa o acı nidaları benim ağzımdan çıkıyordu. Her yerim terden sırılsıklamdı ve işin kötü yanı Bahadır abinin de öyleydi.

Güldü. "Seni hafife almışım ama maalesef, yeterli değilsin!" 

Üstüme daha bir çullanacakken kendimi sola doğru yuvarlamış ve altından çıkıp hızla ayağından tutup bacağımı ona sarmıştım. Ağzımdan büyük bir 'ahlama' çıkarken bağırdım ve bacağımla kolumdan destek alarak onu ters çevirdim. Sırt üstüydü ama sırtı yere değmiyordu. 

Tamamen üzerindeydim şimdi. Kahkaha attı. "Dinçsoy olduğun ne kadar da belli!" Aynen kanka nefes aldım ama Dinçsoy olduğum belli. Konuşmasından yararlandım ve bacağının üstündeki bacağımla, hızla ayaklandım ve ayağının altında vurup, kaymasını sağladım. Ayağı destek aldığı yerden düşerken, o da sırt üstü düşmüştü. 

"Ah!" diye bağırdı. 

Güç değil, zeka kazanmıştı. Güç değil, taktik kazanmıştı aslanım!!

Derin derin nefesler almaya başladım. Aynı zamanda kahkaha atıyor ve ciğerlerimdeki nefesin azalmasına neden oluyordum. "Eee hangi kebapçı-" diyecektim ki alkış sesleri gelmeye başlamıştı. Kaşlarımı çattım ve arkaya döndüm. 

Ananı si-

Bütün aile üyeleri dizilmiş ben ve Bahadır abinin savaşını izliyorlardı. En önde gururlu bir Akif bey, yanında da aynı gurura sahip Dilek hanım vardı. Zaten sadece o ikisi alkışlıyorlardı. Bakışlarım Atakan'a döndüğünde gözünün morardığını gördüm. Yüzümü buruşturdum ve havlumu almaya ilerledim. O sırada Akif bey konuşmaya başlamıştı.

"Aferin aslan kızıma! Gördün mü Dilek?! Nasıl da çekmiş babasına!" Durmadan bakışları yerden hızla ayaklanan Bahadır abiye döndü ve tükürdü. "Bahadır püh sana da. Eve koruma diye alıyoruz sözde."

Bahadır abi kendini açıklamak için konuşacaktı ki Bora sözünü kesmişti. "İşine dön Bahadır." Göz devirdim bu korkunçlu mafyaya karşı. Ayrıca bunlar ne zamandan beri oradaydılar? İnsanın özele saygısı olurdu biraz ya.

"Kızım kahvaltı hazırlanıyor biz de salondayız. Oraya gel." dedi Dilek hanım ve konuşmaya devam eden eşini alıp içeri ilerledi. Ben de kimsenin kalmadığını bildiğim rahatlıkla arkamı dönmüş, kaslarımı gevşetip telefonumu almaya ilerlemiştim ki biri arkamdan yaklaşıp sırtıma dokunmuştu. Tam dövmelerimin olduğu kısma parmağının ucunu sürterken, irkilmeyle birlikte arkamı döndüm.

Cihan, bana saçma sapan bakışlar atıyordu. 

"In me omnis spes est mihi. Bir de diğer tarafta 'Orenda'" dedi fısıldarcasına çıkan sesiyle. "Ne anlama geliyorlar?"

Söyleyip söylememek arasında kalmıştım ki, dünkü davranışları gelince aklıma, söylemeye karar vermiştim. 'Söyle amk ne olacak?' düşüncesi benim için geçerli değildi çünkü bazıları olurdu ki, söylemek için sarf edeceğim kelimeler, zaman israfından ve nefes israfından başka bir şey olmazdı.

"Orenda; Kötü giden her şeye rağmen vazgeçmeden, dimdik durup tüm bunları değiştirecek gücü kendinde bulmaktır. İn me omnis spes est mihi ise 'Bütün umudum kendimde' anlamına geliyor."

Düşünürcesine bir görünüşü vardı. Hafifçe kaşlarını çattı. "17 yaşındasın, nasıl yaptırabildin?" Saane kardeş ya ne uzattın? Arkadaşlarımla da yaptırmış olabilirim, olmayan sevgilimle de ama saane?

Güldüm. "Merdiven altı filan değil, sakin ol." Çok mu samimi olmuştu bu?

Tutmuş olduğu nefesini bıraktı ve o da gülümsedi. "Bir an şüphelenmedim değil." dedi.

"Abimle birlikte yaptırdık dövmelerimi. Zaten 3 tane var." dedim ben de.

Yeniden kaşlarını çattı. "E burada 2 tane var?" sorarcasına konuşmuştu.

Parmağımın üstünü gösterdim. 'F*ck it' yazıyordu. Buna da abimle birlikte karar vermiştik.

Kaşlarını çattı yeniden. "Neden küfür yazdın? Yani demek istediğim," kelimelerini seçiyordu muhtemelen. "Ömür boyunca elinde kalacak sonuçta."

"Amacım küfür olsun diye küfür yazmak değildi."

"O zaman anlamlı bir dövme diyebiliriz." Söylediğine karşı başımı sallamakla yetindim. "Anlamı ne peki? İstemezsen açıklamayabilirsin." dedi ve durdu.

Başımı sağa sola salladım. "Dövmenin anlamı," dedim ve parmağımı üstünde gezdirdim. "Hayatımda ne zorluk yaşarsam yaşayayım örneğin; arkadaşlarımla mı tartıştım? Siktir et. Sınavdan düşük mü aldım? Siktir et. Verdiğim değeri alamıyor muyum? Siktir et. Hayat benim için yalnızca kendimden meydana gelmeli. Kendi fikirlerim, kendi hobilerim, kendi saygı duyduğum şeyler ve benzeri işte. Her şeyi siktir edip yalnızca kendime odaklanabilmeliyim." dedim ve sustum.

Başını salladı. "Bir küfre böyle bir anlam yüklemiş olman gerçekten yaratıcı ve takdire şayan. Dövmelerini beğendim."  

Sonra bakışları vücuduma döndü. "Duş almaya git, hasta olacaksın."

Aynı abim gibi konuşmuştu. Göz devirdim. "Bu sıcakta ne hastası Cihan?"

Bakışları kısa bir anlığına yere düşerken, uzun sürmemişti. "Hastalık sıcak soğuk diye dinlemiyor Selin hanım, hadi." İtiraz istemeyen bir ses tonuyla konuşmuştu. Ben de zaten gidecektim yani senle alakası yok.

Arkamı döndüm ve ilerlemeye başladım. Aklıma gelen şeyle başımı hafifçe sağa çevirdim ve Cihan'a baktım. "Ben zaten gidecektim, sen söyledin diye değil, haberin olsun." dedim ve kıvırta kıvırta ilerlemeye başladım. Kahkaha sesi bahçeden içeriye taşarken, salondakilerin bakışları bahçeye açılan cam kapıya doğru dönmüştü. Fazla durmadım ve merdivenlerden çıkıp odama ilerledim.




<>

14.08.2023

Continue Reading

You'll Also Like

101K 6.7K 54
KİTAPTA REKLAMLARA YER VERİLMEYECEKTİR! ♪ ♪ ♪ Ben: Yok ben gelemem Kulağımın Pası: Neden gelemezmişsin Kulağımın Pası: Niloya bile sahurd...
1.4M 31.9K 43
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...
188K 10.1K 37
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...
15K 1.1K 42
"Yazma diyorum! Haram kardeşim haram!" "Futbolcuyum ben." "Sen anlamıyorsun galiba? Engel hazır." "Peki ya desteklediğin futbolcuyum desem." "Ben de...