ÇOKLU OLASILIK

By melodi-

13.3K 1.6K 1.1K

Diğer insanlar tarafından hissedilmeyen artçı depremlerin açtığı kapılardan geçen insanlar. Ve birbirlerinde... More

¹
²
³
¹⁰
¹¹
¹²
¹³
¹⁴
¹⁵
¹⁶
¹⁷-GÜNLÜK
¹⁸-GÜNLÜK
¹⁹-GÜNLÜK
²⁰
²¹
²²-GÜNLÜK
²³-GÜNLÜK
²⁴-GÜNLÜK
²⁵
²⁶
²⁷-GÜNLÜK
²⁸-GÜNLÜK
²⁹-GÜNLÜK
³⁰
³¹
³²-GÜNLÜK
³³-GÜNLÜK
³⁴-GÜNLÜK
³⁵
³⁶
³⁷-GÜNLÜK
³⁸-GÜNLÜK
³⁹-GÜNLÜK
⁴¹
⁴²-GÜNLÜK
⁴³
⁴⁴
⁴⁵
⁴⁶
⁴⁷
⁴⁸"GÜNLÜK"
⁴⁹"FİNAL"
TEŞEKKÜR

⁴⁰

190 28 23
By melodi-

Yeniden doğrulmaya çalıştım. Ama olmuyordu . Ellerimden yatağa bağlanmıştım. Noluyordu yine bu lanet yerde ? Yine neyin içine düşmüştüm? Nasıl oluyordu da her şey benim kontrolüm dışında gelişiyordu.

"Beni tanımıyor musun?" diye sordu yeniden başımda oturmuş dizlerinde duran deftere bir şeyler karalayan adam.

"Neden bağlıyım?" Diye sordum onun sorduğu soruyu es geçerek. Çünkü bu evrende zaten kimseyi tanımıyordum bu yüzden onu tanımamak pek şaşırtıcı değildi.

"Beni dinliyor musun Farah?" Dedi bu sefer. Benim aksime o gayet sakindi. Fazla sakindi.

Yataktan kalkmaya çalıştıkça başarısız olmak canımı daha fazla sıkıyordu. Ve bu sakinliğimi korumam açısından hiç iyi değildi.

"Çözün ellerimi." Elimi kendime doğru çekemeye çalıştım ama ipler çok kuvvetli bağlanmıştı.

"Kendine zarar vermemek konusunda söz veririsen bunu senin için yapabilirim." Dedi yine aynı sakin ses tonuyla. Oturduğu yerden hiç istifini bozmuyordu. Ben ellerimi kendime çekip yatağı salladıkça çıkan sesleri umursamıyordu bile.

"Kendime zarar vermek mi?" Ne saçmalıyordu ? Böyle bir şeyi elbette ki yapmazdım.

"Buraya gelirken pek sakin değildin—" ağzından çıkan son şeyle bir anda kendime gelmiş gibi yatağa bağlı olan ellerimi çekiştirmeyi bırakmama sebep oldu. Daha yeni kendime geliyormuş gibi olduğum odaya göz atmaya başladım. Uyanır uyanmaz kendimi bağlı bulmanın şokuyla buranın neresi olduğunu bile sorgulamamıştım.

Gri tonlarında pek ışık almayan bir odaydı. Birazda havasız gibiydi. Boğuk bir odaydı. İçerisi tamamen boştu. Sadece benim içinde olduğum yatak ve başımda oturan adamın sandalyesi vardı. O da buraya ait gibi görünmüyordu. Muhtemelen sonradan onun için getirilmişti.

Sonra anılarım bir bir zihnime dolmaya başladı. Ağaç eve gidişim, Giray'ın bana inanmayıp bu boyutta yaşayan Farah'ın ailesine ve hastaneye haber verişi, koluma saplanan sakinleştirici iğne...

"Sakinim." Dedim yeniden düğüm düğüm olan boğazımı görmezden gelerek "Sakinim ben . Çözsünler ellerimi."

İşin ciddiyetinin farkında dahi değillerdi. Korku her yerimi sarmış durumdaydı. Ama hâlâ durup kendimi anlatmak zorunda olduğum bir konumdaydım.

"Önce sana sorduğum sorulara cevap verir misin Farah? Sonra istediğin şeyi sana vereceğim ."

"Sizi tanımıyorum." Dedim istediğini yapıp sorusuna cevap vererek. Çünkü sanırım cevabını alana kadar aynı soruyu soracaktı.

"Daha önce beni hiç görmedin mi?"

"Hayır." Dedim kendimden emin bir sesle "Daha önce sizi hiç görmedim. " söylediklerim üzerine ayaklandı.

"Birazdan ailen gelecek. Onlarla görüştükten sonra yeniden bir tedavi sürecine başlayacağız. Uzun bir süre hiçbirini görmeyebilirsin. Ayrıca senden sorumlu olan görevliyi yanına göndereceğim ve ellerini çözecek ama yeniden kendine zarar vermeye kalkışırsan bir daha anlaşma yapmayız ."

Söyledikleri biterken beni odada yalnız başıma bırakıp dışarı çıktı. Yeniden doğrulmaya çalıştım uzanmaktan tutulmuş gibi hissediyordum ama başarısız bir girişime daha imza attım. Geldiğimden beri başarısız oluyordum zaten. Bu haytta tek bir başarım dahi yoktu. Tek yaptığım kendimi oyalamak olmuştu. Ve hepsini elime yüzüme bulaştırmıştım. Ahmağın tekiydim.Metehan burada olsa uzun uzun alay ederdi benimle yine her şeyi elime yüzüme buluştırdığım konusunda ve bu hayatı yaşayan Farah da çok kızardı yanlış insanı şeçtiğim için.

"Merhaba." dedi odaya yeni giren genç bir kadın. Sanırım az önceki adamın bahsettiği kadın buydu. "Ellerini çözeceğim şimdi. Ama eğer bir sorun çıkartmaya çalışırsan yeniden bağlarım." Buraya geldiğim anı tam olarak hatırlamıyordum. Kendime zarar vermeye çalıştığımı da hatırlamıyordum. En son hatırladdığım şey koluma saplanan sakinleştirici iğneydi.

"Sorun çıkartmayacağım." Dedim boğazıma düğümlenen her şeyi bir bir yutarken. "bir bardak su rica edebilir miyim?" diye sormak ise son nokta olmuştu . Tutuğum göz yaşları yeniden akmaya başlamıştı.

"Neden ağlıyorsun?" Diye sordu bu halime haklı olarak şaşırarn kadın. "Tamam ağlama. Su vereceğim sakin ol."

Ama kendimi durduramıyordum. "B-ben her şeyi batırdım." Her şeyi hemde. Alp ne olacaktı? Ailesi onu arıyor muydu çünkü bu boyutta onu tanıyan birileri olmalıydı.

"Neyi batırdın canım?" kadın gerçekten ilgili görünüyoru.

"Ben çok sorumsuz davrandım." Böyle olmamalıydı. Hak ettiğimiz bu değildi. Bu hayatı yaşayan kaç tane ben varsa hak ettiğimiz bu eğildi.

"Sana yardımcı olabiliriz farah." Görünüşe bakılırsa o da beni tanıyordu. Hatta görünüşe bakılırsa bu hastaneye daha önceden de yatırılmış olmalıydım.

"Bana yardımcı olamazsınız." Tek bedende kaç kişiyiz? Ve her birimiz neredeyiz? Hangimiz aslı hangimiz astarı? Ruh kaçağı beden açığı... Fazla gelmişiz yine doğduğumuz yere.

"Buradaki herkes ilk başta senin gibi düşünüyor canım."yüzünde gerçek bir şefkat vardı. Ve evet çünkü onlar gerçekten hasta olan , yardıma ihtiyacı olan insanlar. Beni onlarla aynı kefeye koyamazlar. Onların yardıma ihtiyacı olduğu doğruydu.

Muhtemelen onunla fazlaca vakit geçirmişti bu hayatı yaşayan Farah. Acaba şu an o ne durumdaydı? Benim gibi bir hastaneye mi kapatılmıştı yoksa her şeyin üstesinden gelebiyor muydu? Ya da o da yanlış insan seçimlerinde bulunmuş muydu?

Ona cevap vermeyeceğimi anlayınca odadan çıkıp birkaç saniye sonra bir şişe suyla geri geldi.

"Ailen burada şuan ." vereceğim tepkiyi dikkatlice bekliyordu.

"Kimseyle görüşmek istemiyorum." Görecek halim yoktu zaten. Üstüne birde bir ton şey söyleyeceklerini biliyordum. Halime hanım zaten mental çüküş yaşıyordu işine bile doğru dürüst gittiği yoktu. Alp olayından fazlasıyla etkilenmişti. Şimdi birde onlara göre benim kafayı yeme dururmum vardı.

"Bundan sonra böyle bir şansın olabileceğini sanmıyorum." Dedi kadın ne karar veririsem vereyim beni anlayışla karşılayacağını belli ederken.

"Yine de kimseyi görmek istemiyorum." Kararlı bir şekilde bana getirdiği suyu içip yeniden yatağa uzandım. Belki de mantıklı olan budur. Bu evrene nasıl geldiysem kendi evime de yine öyle dönecektim. Bir şey yapmama gerek yoktur.

En azından burada kimseye yalan söyleyip tanımadığım insanlarla iletişim halinde kalmazdım. Ama... Alp. Beni şu an çaresiz bırakan tek şey onun durumuydu. Belki bir umut uyanırsa onlarda bana inanır diye düşünüyordum. Gerçi artık pek bir önemi yoktu bana güvenmelerinin.

"Kimseyi görmek istemediğim konusunda ciddiydim." Dedim odanın kapısı açılınca. Belki de kadın yeniden gelmişti ama onunla da konuşmak istemiyordum.

"Kızım. " dedi ağlamaktan yorgun düşmüş ses. Bu ses bizzat halime Hanıma aitti.

Cevap vermedim.

"Bizimle konuşmayacak mısın?" diye sordu burada olduğunu belli eden Akif bey. Ama konuşmaya pek niyetim yoktu çünkü beni anladıkları yoktu. Boşuna yorulmaya lüzüm da yoktu.

"Bize kızdığını biliyoruz...Ama her şey yoluna girecek güzel kızım." Yanıma kadar gelmiş yatağımın yanına oturmuştu Akif bey. Ve bilmeliydi hiçbir şeyin yoluna gireceği yoktu. Hele ki şu saaten sonra.

Elleri saçlarımın üstünde geziyordu. Bu babama daha fazla ihtiyaç duymama sebep oluyordu. Ne kadar zaman olmuştu onları görmeyeli? Seslerini bile özler durumdaydım.

"Ne fark eder?" diye sordum. " Size ne söylersem söyleyeyim siz yine kendi bildiklerinizi yapmayacak mısınız?" bir anda kendimi Akif beyin dokunuşundan uzaklaştırmıştım. Gerçekten iyi insanlardı. Gerçek evebeyinler gibi sorumluluklarının farkındaydılar. Ama bu onlara olan kızgınlığımı alıp götürmeye yetmiyoru işte. Biliyorum onların yerinde ben olsam bende inanmakta zorluk çekerdim ama onlarla aynı yolları seçeceğimden emin değildim. "Aklınıza koymuşsunuz bir kere beni buraya kapatmayı . Şimdi hangi sözüm sizi bundan vazgeçirir ki?" Bana şaşkınlıkla bakan çiften gözlerimi ayırmıyordum. Belli ki bekledikeri bir çıkış değildi şu an sergilediğim tavır. " Ben söyleyeyim . Hiç biri,hiçbir şey... söylediğim hiçbir şey sizi tatmin etmeyecek o yüzden lütfen buradan gidin."

"Yapma böyle kızım." Dedi daha fazla uzakta durmaya dayanamamış gibi yanımıza gelen Halime Hanım. "Hem kendine hem bize bu kötülüğü yapma."

"Gidin." Dedim elimi avucunun içine almış Halime Hanıma son kez bakıp dokunuşundan kurtularak. Şimdi yeniden onlara arkam dönük bir şekilde uzanıyordum. Alttan falan alıp onları eylemeyecektim.

Odada bir müddet durup onlarla konuşmamı beklediler. Ama bunun umutsuz bir bekleyiş olduğunu anladıklarında sırasıyla beni öptükten sonra dışarı çıktılar.

.............

"Ailenle görüşmek istememişsin duyduğuma göre ." dedi burada uyanır uyanmaz başımda beklediğini gördüğüm adam. Şu an onun odasındaydım. Halime Hanımlar gittikten bir süre sonra benimle ilgilenen kadın, Sevgi Hanım söylediğine göre önceden tanışıyormuşuz bu yüzden odama ilk geldiği anda kendini tanıtma ihtiyacı duymamıştı . Ta ki onu tanımadığımı fark edene kadar  buna gerek duymamıştı. Tanıştıktan sonrada doktorumun benimle görüşmek istediğini söyleyip beni buraya getirmişti.

"Doğru duymuşsunuz." Oturduğum koltukta gergin bir şekilde hareketlendim. Bunu fark etmiş gibi "Lütfen rahat ol." Dedi önce" Bunun nedenini öğrenebilir miyim farah? Neden onları görmek istemedin?"

"Beni dinlemiyorlar bu yüzden boşuna konuşmak istemedim."

"Seni ne konuda dinlemediklerini düşünüyorsun?"

Yüzümde alaycı bir gülümseme oluşurken " Demek bunu gerçekten yapıyoruz ." dedim "Onlar benim gerçek ailem değil."

Kaybedecek bir şeyim yoktu. Bu yüzden gerçekleri konuşmak konusunda herhangi bir çekingem de yoktu. Napabilirdi ki bu saatten sonra? Zaten ben yolun sonundaydım.  Yani boşuna içime atmama falan gerek yoktu. Inanmayacağını bile bile ona her şeyi anlatacaktım. Çünkü gerçekten artık birilerine anlatmam gerekiyordu.

"Neden böyle düşünüyorsun?" gereksiz sakinliği sinirimi bozmuyor değildi.

"Onları hayatım boyunca sadece şu son üç haftada gördüm. İsimlerini bile tesadüfen öğrendim."

"Peki, bunu neden şimdiye kadar onlara anlattmadın?"

"Anlattım." Dedim önündeki deftere odaklanmış bir şekilde bir şeyler karalayan doktoru izlerken" Bana inanmadılar."

"Sende bu yüzden onları tanıyormuş gibi numara yapmaya mı karar verdin?" böyle söyleyince kulağa tuah geldiğinin farkındaydım ama olan buydu.

"Evet. "

"Neden peki? Neden bu konuda ısrarcı olmadın?"

"Düşündüm ki evime gitmenin bir yolunu bulana kadar bunu idare edebilirim. "

"Evin?" dedi önce sorarcasına. "Ankarada olduğunu iddea ettiğin evinden mi bahsediyorsun?"

"Buradaki Ankara'dan bahsetmiyorum..." bana anlamayan gözlerle bakmasına sebep oldu bu. Ama dünyadaki insanlar gibi şehirlerde kopyalanmış gibiydi. Çünkü benim yaşadığım yerde benden hiç iz olmadan başkaları yaşıyordu.  Sanki ben hiç var olmamışım gibi.

"Ne anlatmya çalışıyorsun?"

"Farklı bir boyut olduğunu düşünüyorum." Bu söylediğim kaşlarının havalanmasına sebep oldu. Sandığımın aksine aşırı tepkiler vermiyordu. Mimiklerini olabildiğince minimum seviyede tutuyordu. Hatta bu söylediklerimi şu ana kadar en sakin karşılayan kişi o olabilirdi. Sanırım bügüne kadar böyle konuşan çok fazla insan görmüş olmalıydı.

"Farklı bir boyuttan kastın ne tam olarak?" sanırım beni adam akıllı dinleyen tek kişi oydu. Giray konuşmama bile müsaade etmemişti... Halbuki dinlese onu inandırabilirdim kendime.

"Paralel evrenler... Yansımalar gibi dünya.  Sanki her baktığımda yaşadığım hayatı görüyorum ama sadece bir benzeri gibi. Oldukça benzeri. Yaşadığımız bedenler haricinde bir çok ruh olduğuna inanıyorum.... Bedensel ikizlerimiz olduğu gibi yaşadığımız evreninde ikizleri var. Bunun adının ne olduğunu bimiyorum.. yeniden ete girme , reankarnasyon... Her ne söylemek istiyorsanız onu söyleyebilirsiniz. Ama benim geldiğim yerde sizin esameniz yok." Söylediklerim deli saçması değilmiş gibi dinlerken çok nadirde olsa ufak notlar alıyordu ama genelde göz temasını kesmemeye çalışıyordu. Bu bir şekilde iyi hissettirdi. Çünkü benim gerçekten dinlenmeye ihtiyacım vardı. 

"Geldiğin yerde bizden herhangi biri yok yani?"

"Hayır, yok... Ya da sadece tanışmıyoruzdur. Neticede dünya büyük bir yer." Sadece şehirler, ülkelerle kısıtlı değildi bu büyüklük. Farklı kapıları olan farklı boyutları kapsayan bir büyüklükten bahsediyordum.

"Peki ya seninle farklı olduğunu iddia ettiğin Farah ? onu daha önce hiç görmedin mi?" hasta olduğumu düşündüğü için durumun ne kadar vahim olduğunu mu anlamaya çalışıyordu yoksa gerçekte anlattıklarımı dinlemeye değer mi buluyordu? Eğer ilkiyse çok iyi rol kesiyordu.

"Gördüm." Dedim yutkunurken. Ben onun aksine sürekli gözlerimi kaçırıp odasını inceliyordum. Odasıda tıpkı benim kaldığım o da kadar sadeydi. Tek farkla daha fazla eşya olmasıydı. Eşyadan kastım bir masa bir dolap iki sandalye ve benim üzerinde oturduğum koltuk. Birde küçük bir askılık vardı üzerinde ceketi asılıydı. "Hemde her gün... her aynaya baktığımda.Bizim Farah'la görüntülerimiz aynı. Vücudumuzdaki benlere kadar." Bu ürkütücüydü gerçekten. Ama alışkanlıktan olsa gerek artık ilk yaşadığım andaki kadara şaşırmıyordum.

"Yani senden iki tane olduğunu mu iddia ediyorsun? Seni doğru mu anlıyorum?"

"Kısmen ." dedim kenetlediğim ellerimden bakışlarımı çekip ona bakarak." Çünkü ikiyle sınırlı olduğunu sanmıyorum ayırıca aynı kişiler değiliz. Sadece görüntülerimiz aynı. Bu bedenden kaç tane olduğunu bimiyorum doktor  ama benden bir tane olduğuna eminim. Ve benim adım Farah Akıner değil. Bu hayat benim değil. Eğer dikkatli bakarsanız burada eğrelti durduğumu anlarsınız."

"Neden böyle düşünüyorsun?" diye sordu anlattığım onca şeyden neye takıldığını dahi anlamamıştım.

"Hangi konuda?"

"Neden burada eğrelti durduğunu düşünüyorsun?" bu soru buruk bir şekilde gülümsemem sebep oldu. Çünkü bunun için bir çok sebep sayabilirdim.

"Bu hayatı yaşayan Farah'la çok farklı kişiliklere sahibiz bir kere. Ne zaman siyahı seçsem onun beyazı seçmiş olduğunu görüyorum ya da tam tersi. "

"Bana bir örnek verebilir misn?"

"Beni burya getiren kişi ." dedim dudaklarımı dişlemeyi bırakarak. Yoksa birazdan kanayacaktı. "O bu hayatı yaşayan Farah'ın en yakın arkadaşıymış.. Çocukluk arkadaşı. Ve ayrıca Farah'ın çok güzel giden bir ilişkisi varmış. Sevgilisini ne kadar sevdiğini çekindiği fotoğraflardan görmek dahi mümkün..." pat pat konuşmak istiyordum ama bir yandanda zataen batırmışken bu kadar konuşmanın doğru olup olmadığından emin olamıyordum.

"Ama?" diye sordu konuşmak konusunda tereddütlerimi gören doktor.

"Ama ben bu boyuta gelir gelmez o mükemmel ilişkisini mahvettim ve çocukluk arkadaşına aşık oldum." Aşık oldum. Bu kadar basitti. Kendimi kandıracak biri değildim. Ben dümdüz birydim ya aşıktım ya da değil. Ve ona aşık olmuştıum. Belki de çoğu hatayı bu yüzden yapmıştım. Ne zaman onu görsem elim ayağım birbirine dolaşıp saçmalama sebep olacak duygular hissetirmişti bana. İşte bu kadardı. Ben ona aşık olup güvenmiştim... Ama o bana arkasını dönmyi tercih etti işti. Yemin ediyorum ben onun yerinde olsam delirmek pahasına olsa bile yanında dururdum.

"Çocukluk arkadaşına aşık olmak mı sana böyle hissettirdi? Büyüklüğünden basedip durduğun bu dünyada kendine bir yer  bulamayacak kadar yanlış mı geldi bu sana ?" söylediğinden daha yanlıştı hatta. Çünkü bu içinde olduğumuz şey bitince o da olmayacaktı ve... Bu birden bana çok kötü hissettirdi.

"Bundan bahsetmiyorum. Söylemek istediğim şey bu hayatı yaşayan Farah'la görünüş olarak ne kadar benzersem benzeyeyim tam zıttı biri olmam. Hasta olmam bile insanların gözüne batıyor çünkü kendisi çok sağlıklı biriymiş..." bir anda aklıma gelen şeyle gözlerim açıldı. "Bunu size kanıtlayabilirim. Ben o değilim. Biliyorum inanması imkansız şeylerden bahsediyordum. Eminim günleriniz benim gibi şeyler söyleyen insanları dinlemekle geçiyordur ama bunu kanıtlayabilirim." Bu daha önce nasıl aklıma gelmemişti. Bu hayatı yaşayan Farah'ın hiç kronik rahatsızlığı yoktu. Ama benim vardı...

"Gittiğin boyutlardan buraya bir şey getiremediğini sanıyordum . Bunu nasıl kanıtlamayı düşünüyorsun?" içimdeki heyecana rağmen söylediği şeyle aklım karışmaya başlamıştı.

"Bundan bahsettiğimi hatırlamıyorum." Bakışlarım açıklama ister gibi onu bulmuştu çünkü boyutlar arasında bir şeyleri getirip götürmek hakkında tek kelime etmemiştim.

"Evet ," dedi benim gerilen tavrıma rağmen istifinden ödün vermeden . "şimdi söylemedin."

Hala anlayabilmiş değildim. "Daha açık olur musunuz lütfen?!"

"Şimdi söylemedin zaten Farah bundan bana daha önce bahsetmiştin zaten.. Bu konudan ve bunun gibi  bir ço şeyden."

Continue Reading

You'll Also Like

16.1M 925K 55
Mine internet üzerinden Yeşil Küpeli Kız takma ismiyle magazin haberleri yaparak milyonlarca takipçiye ulaşmıştır ve Mine'nin şimdiki haber hedefi ge...
110M 4.4M 157
''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

647K 32.3K 49
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
94.1K 6.5K 58
•Fantastik #1 • Onlar bana hem yaralamayı, hem de yaralanmayı öğretmişlerdi. Hem acı yaşatmayı, hem de acıya dayanmayı öğretmişlerdi. Düşeni kaldırma...