ÇOKLU OLASILIK

By melodi-

13.3K 1.6K 1.1K

Diğer insanlar tarafından hissedilmeyen artçı depremlerin açtığı kapılardan geçen insanlar. Ve birbirlerinde... More

¹
²
³
¹⁰
¹¹
¹²
¹³
¹⁴
¹⁵
¹⁶
¹⁷-GÜNLÜK
¹⁸-GÜNLÜK
¹⁹-GÜNLÜK
²⁰
²¹
²²-GÜNLÜK
²³-GÜNLÜK
²⁴-GÜNLÜK
²⁵
²⁶
²⁷-GÜNLÜK
²⁸-GÜNLÜK
²⁹-GÜNLÜK
³⁰
³¹
³²-GÜNLÜK
³³-GÜNLÜK
³⁴-GÜNLÜK
³⁶
³⁷-GÜNLÜK
³⁸-GÜNLÜK
³⁹-GÜNLÜK
⁴⁰
⁴¹
⁴²-GÜNLÜK
⁴³
⁴⁴
⁴⁵
⁴⁶
⁴⁷
⁴⁸"GÜNLÜK"
⁴⁹"FİNAL"
TEŞEKKÜR

³⁵

175 28 22
By melodi-


Arkadaşlar lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın

💫⏳

Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Mesela kendimden uzaklaşmak gibi. Çünkü mümkün olsa şu an bedenimden çok ötede bir yerde olmak isterdim.

Yolu bilmiyordum. Motoru kullanmak isterken ne düşmüştüm ki? Bu şehirde bildiğim sayılı yer varken hem de...

"Bana bak." Dedi az önce söylediğim şeyle çöken sessizliği bozan Giray.

Ama ona bakmayı bırak şimdi buradan kaçıp gitmek istiyordum. Yüzleşecek cesaretim olduğundan oldukça şüpheliydim.

"Bana bak Farah." Bu daha çok bir sitem gibiydi. İşleri ikimiz içinde zorlaştırıyor olmalıydım. Ama emin olabilirdi ki her şey benim için çok daha zordu.

Kafamı çevirip ona baktım. Motorda oturuyor olmamız her şeyi daha güç kılıyordu. Hafif rüzgar vardı kumral saçları alnına doğru dökülmüş ve bu yüzden gözlerini kısmak zorunda kalmıştı.

"Bunları oraya gittiğimizde konuşacağız." dedi ve kaskın camını yukarı kaydırıp yüzümü görünür kıldı. "Şimdi gülümsemeye devam et çünkü bunu sevdim."

Bu kadar mıydı? Bağırmak yok muydu? Neyin var Farah,kendine gel Farah, aklını mı kaçırdın Farah,iyi misin Farah?.. Hiçbirini söylememişti. Ve söyleyecek gibi de durmuyordu.

"Ne?" Şaşırmıştım çünkü dakikalardır beni soru bonbardumanına tutmasını bekliyordum. Kalbim bir inip bir kalkıyordu. Tepkisini geldiğim günden beri aklımda kuruyordum ama hiçbiri buna yakın bir şey değildi. Hatta yakınından bile geçmiyordu.

"Gülümse Farah." Bu şu günlerde oldukça zordu. Otuz iki diş güldüğüm çok olmuştu ama bu artık maskeden ibaret olan bir hareket haline gelmişti. Gülümse Farah, dik otur Farah, seni ezmelerine izin verme Farah, hastalanma Farah... Farah Akıner ol, onun gibi davran. Tüm bunlar benden çok uzaktı.

"Bir sürü soru sormak yok mu?"

"Önce motoru nasıl kullandığını görmem lazım." Göz kırpıp önüme dönmemi işaret ettiğinde şansımı zorlamadan önüme döndüm. Zorlamamam gerektiğini biliyordum.

"Korkmalı mıyım?" Diye sordum sakin hâlini kast ederek. Motoru çalıştırmıştım. İşin tek iyi yanı gerçekten kullanmayı bilmemdi.

"Henüz değil." Dedi düz tuttuğu sesiyle. Ne düşündüğünü bilemiyordum. Deli olduğumu mu düşünüyordu? Ya da yine her şeyi unutup bir kriz eşiğinde olduğumu mu sanıyordu? Bir şey bilmiyordum ki. Bu dünyanın en boktan hissiydi. Konu başlığı sizdiniz ama konuya dair tek bir fikriniz yoktu.

"Giray." Her şeyin patlayacağını zaten biliyordum. Ama en azından günlükleri bulmayı umut ediyordum. O zaman nasıl davranmam gerektiğini bilirdim. Farah bana bir şeyler bırakmış olmalıydı. Şimdiye kadar bunu kimsiye anlatmadıysa bildiği bir şey olmalıydı.

"Eğer konuştuklarımız aramızda kalmayacaksa-" ya da sen benim kolumdan tutup bir hastaneye götürmeye çalışacaksan... Olmazdı. Korkularım bir bir üstüme geliyor gibi hissediyordum. Öyle bir şey olursa Alp'e de yardım edemezdim. Yaraları iyileşmiyordu. Farah'ın günlüklerinde bu konuya dair bir şeyler bulacağımı umut ediyordum.

"Söyleyeceklerini yol bitene kadar erteleyemez misin Farah?" Diye sordu. Benim aksime gayet sakindi. Benim kafamın içinde neler dönüyordu bir bilseydi. Ama o daha çok ertelemek peşindeydi. Ben yeterince ertelenmiş hissediyordum.

"Peki." Dedim çünkü şimdiye kadar ertelemiştim ve pek âlâ bir kaç saat daha ertleyebilirdim.

       
                             ⏳💫

Onun yöneldirmesi sonucu biten yolun ardından ikimzi de motordan inmiştik.

Burası çok güzel bir yerdi. Farah'ın sevmesine şaşmamalıydı. Ağzım açık kalmış bir şekilde etrafı süzüyordum. Gerginliğim uçmuş gibiydi.

Giray benden önce ilerlemiş bir ipi çekmesi sonucu aşağı doğru inen merdivenleri bana işaret ediyordu.

Zaman kapbetmeden hızlıca merdivenlere yöneldim. Çünkü biran önce içeriyi görmek istiyordum. Dışarısı böyleyse içeriyi düşünemiyordum bile. Dört koca ağacın arasına yapılmış normal ağaç evlere göre oldukça büyük bir ağaç evdi.

İçeri girer girmez kocaman camı olan duvara yöneldim ve camı açtım. Biraz sonra kendimi sarkıtmış yukarıdan etrafı inceliyordum. Etrafa bakma fırsatım bile olmamıştı. Tek yapmak istediğim bu kadar yüksekten dışarıyı seyretmekti.

"Çok güzel."Dediğimde sanki buraya günlükleri aramak için değilde gerçekten eğlenmek , kafa dağıtmak için gelmiştim.

"Evet ," dediğinde o da içeri gelmişti ve duyduğum seslerden anladığım kadarıyla merdivenleri yeniden yukarı çekiyordu. "Evet çok güzel ama prensesler dikkatli olmalılar." Pencereden sarkıtmış olduğum bedenimi biraz geriye doğru çekip öyle bakmamı işaret etti. Bu hoşuma gitti. Ama ona söyleyecek değildim ya .

"Çocuk değilim." Dedim mızmız bir şekilde yeniden öne atılmaya çalışarak. Çünkü çok güzel bir manzaraydı. Öyle çok matrah bir şeyde yoktu. Şehirden uzak ağaçlarla dolu bir yerdi. Ama masallardan çıkmış gibiydi.

"Tuhaf." Dedi bu heycanlı halime anlam vermekte zorlanıyormuş gibi. Belki de bu buraya geldiğimden beri geçirdiğimiz ilk normal aktiviteydi. Ve hissediyordum ki bu da birazdan sona erecekti.

"Tuhaf olan ne?" Benim buranın yolunu bilmiyor oluşumdan başka. Ya da evren değiştirmiş olmam dışında.

"Tüm buranın dekorasyonunyla senle ilgilenmiş gibi değilsin. Hatta sanki daha önce burayı hiç görmemiş gibisin."

Öyleydi . Burayı daha önce görmemiştim. Ama yolu bilmemem bunun için yeterli bir delil olduğundan gelirken harektlerime dikkat etmemiştim. Zaten birazdan her şeyi sormayacak mıydı? Anlat Farah demeyecek miydi, neler oluyor, sen ne saçmalıyorsun, tüm bu olanlar da neyin nesi en önemlisi sen kimsin?.. Böyle diyevekti. O zaman ne fark ederdi Farah Akıner rolü kesmemin?

Anlat diyecekti. Buradan kaçış yoktu. Ama sanırım zaten bu kez kaçmak istemiyordum. çünkü yorulmuştum tüm bu saçmalıkla tek başıma uğraşmaktan. Alp geldiğinde ufacık da olsa bir umudum vardı. en azından yalnız değildim . Ama şimdi o da yoktu.Ve o günlükleri bulamazsam hiçte olmayacaktı. işte en çokta onun için konuşacaktım.

"Gelmedim çünkü." dedim beklediğimin aksine daha güçlü cıkan sesimle.

Ellerimi nereye koyacağımı bilmediğim için göğsümde toplamıştım. O gayet ne yaptığının bilincinde karşımda dikiliyordu.

"Ne?" beni ilk gördüğü günde aynen bu ifadeyi takınmıştı. Aynen böyle bakmıştı. alay mı ediyorsun benimle der gibi. ÇÜnkü bu akıl dışıydı. Doğa üstüydü.

" Duydun işte." Bu cesaret bu korkusuzluk nereden geliyordu bilmiyorum ama hâlâ konuşuyor olmam oldukça şaşırtıcıydı. " Ben daha önce hiç buraya gelmeddim. "

Önce gülmeye başladı. İtiraf edeyim bu oldukça ürkütücü bir görüntüydü. bana doğru durüst gülümsediğini bile görmemiştim. şimdi katıla katıla gülüyordu.

"Farah-" Cümlenin devamına izin vermedim. Çünkü o cümlenin devamı gelirse konuşmaktan vazgececğimi çok iyi biyordum. Metehan'ın da söylediği gibi sen korkaksın farah, nabza göre şerbet veriyorsin. Bir kereliğine olsun cesur ol çık insanların karşısına ne söylemek istiyorsan pat pat söyle çekinmeden geri adım atmadan. Sende göreceksin o zaman her şey senin için çok daha iyi olacak. Bir kere olsun ağabeyimi dinlemeye karar verdim. Kendisi burada olmasa bile sesi zihnimin içinde bana eşlik ediyordu. Ve ben bu kez korkak olmayacaktım.

"Bitirmeme izin ver. Çünkü sonrasında bu kadar dürüst olmayabilirim." Ve sende bu kadar sakin olamayabilirsin.

"Peki, ben korkmalı mıyım?" Ben ona aynen öyle sormuştum. Çünkü vereceği tepkiden korkmuştum. hâlâ da korkuyordum. Ama bu bu geri adım atmam için artık yeterli değildi.

"Sanırım evet. " Sanırım bu hepimizin korkması gereken bir durum. Çünkü boyut değiştirmenin herhnagi başka bir yolu yoksa buraya tıkılı kaldım demekti. Ve Farah'da benim evrenimde kalmıştı. ailelerimizden, arkadaşlarımzdan uzak... Kimse buna katlanamazdı. Eğer ki hâlâ böyle dimdik durabiliyorsam tek sebebi evime geri dönüş yolu bulmaya olan inancımdı. Hâlâ bir yerlerde Farah'ın bana bıraktı bir ipucu ,bir not olduğunu düşünüyordum.

"Söylediklerim sana biraz..." biraz uçuk gelebilir. "İnanılmaz gelebir. Ama yemin ediyorum tek bir kelimesi bile yalan olmaycak.Evet inanması güç olacak ama hepsi doğru."

Artık burası o kadar da güzel gelmiyordu gözüme. mesela yine kendimi pencereden sarkıtıp dışarıyı seyretmek istemiyordum. ya da buradaki eşyaları karıştırmak... Bir anda tüm büyü yok olmuştu. Neden mi? farah Akıner gitmiş Farah Güvener konuşmaya başladdığı anda bu evrendeki tüm büyü kayboluyordu ve sanırım kimsenin beni burada istemiyor oluşunu bilmek daha zor geliyordu. Aidiyet yoktu . Bir misafir bile değildim ben bu evrende. Ben doğmamıştım bu hayata ya da ben yürümemiştim tüm o yolları. Ama sanki simdi hepsi benimmiş gibi sorumluluklarının altındn kalmaaya çalışıyor , seçtiği yolların getirisini kabullenmeye çalışıyordum.

Sağa adım atıyordum, sola adım atıyordum ya da öylece duruyordum ama en nihayetinde hep yeri boyluyordum. Bu hangi hayatın olasılığıydı bilmiyorum ama benim attığım adım bile fazlalıktı. Aldığım verdiğim nefes kabul görmüyordu. Bu evren beni geri geri kusuyordu. hazmedilemez bir şeydim onun için.

"Halledemeyeceğimiz bir şey mi yaptın?" muhtemelen aklınan gelen en uçuk şey buydu. Ve keşke düşündüğü gibi olsun demekten alamıyordum kendimi.

"Ben yapmadım. nasıl olduğunu bile bimiyorum ve zaten tam olarak onu bulmaya çalışıyorum. buradan gitmek için tek çözüm yolu bu." Eğer ne olduğunu anlarsam gitmenin de bir yolunu bulurdum.

"Gitmek?" dedi sorarcasına. kaşları bir anda çatılmış ve benden bir iki adım uzaklaşmıştı. Yüzümü daha net görmek istermiş gibi. Büyük resmi görmek istiyordu belki. "Ne saçmalıyorsun Farah? Ne gitmesinden bahsediyorsun? Eğer başın beladaysa bunu halledebiliriz kaçacağın bir durum yok."

"Yapma." dedim yutkunmakta zorlanırken." Neyden bahsettiğimi biliyorsun. benim için zaten yeterince zorken birazda sen zorlaştırma Giray. "

"Farah-"

"Ben tanıdığın Farah değilim." bir anda söyledim. Nereden başlayacağımı falan bilmiyordum o yüzden bir çırpıda söyleyiverdim. Bu saatten sonra nasıl tepki verirdi bilmiyorum ama tek umudum sonumun ruh ve sinir hastalıkları hastanesi olmamasıydı.

"Büyüdük çünkü . kimse tanıdığın gibi değil." Yüzümde hayal kırıklığı dolu bir gülümseme oluştu çünkü beklediğim şey bu değildi. İnkar ediyordu.

"Daha şimdiden inkara başladın. En çok sen farkındasın biliyorum. Çünkü o gün benimle Ankara'ya geldiğinde de bir şeylerin yolunda olmadığını biliyordun. Sırf bu yüzden beni eve geri götürmek yerine peşimden Ankara'ya kadar geldin."

"Çünkü delirmiş gibiydin Farah. Seni o halde bırakmayacağımı çok iyi biyordun."

Kafamı olumsuz manada salladım. "Bilmiyordum Giray. Çünkü ben o gün seni hayatım boyunca ilk kez görmüştüm. Unuttuğum için senden kaçmamıştım , tanımadığım için kaçmıştım."

Yeni kavgalar yeni kaygılar ... Bu dünyanın bana verdiği tek şey bir avuç dolusu mutsuz olasılık. Burada kalırsam aileme dönemezdim ve gidersem bir daha asla onu göremezdim. Artık tek zor olan o günlükleri bulmak değildi. Artık gitmek de bir o kadar zordu. Zeynep'e bile çok alışmıştım.

Hayaldi bunların hepsi. Benim için bir rüya gibi geride kalacaklardı. Bir sabah yeninden kendi yatağımda açacaktım gözlerimi .O zaman hepsi gece uykumu yoklayan rüyalarımdan biri olarak kalacaktı. Hiçbirini bir daha göremeyecektim. Bir foğrafları bile olmayacaktı yanımda. Belki zamanla yüzleri,sesleri, kokuları da kendileri gibi silinip gidecekti haytımdan. İlk plan başarısız olmuştu. Bağlanıp iyi kötü fark etmeksisizn bir duygu hissetmemem gereken inlarlarla çokça içli dışlı olmuştum. Bu düşünce yerimde huysuzca kımıldanmama sebep oldu.

"O ne demek?" İnanmak güçtü biliyorum. Çünkü ben de inanmazdım. Kaçımız doğa üstünün gerçek olduğunu kabul ederdi ki?

"Benim adım Farah Güvener." ama onun çocukluk arkadaşının adını Faraf Akınerdi. biz birbirimize benzeyen iki kişiydik ama asla sahip olamyacağımız hayatların içinde bibirine en uzak iki insan olmuştuk Farahla.

"İyi değilsin. Yine ilaçlarını mı bıraktın?"

"Ne ilacı?Beni dinlemiyor musun Giray? ben senin arkadaşın olan Farah değilim." Buna vermesi gereken cevap bu değildi. Ne bekliyordum bilmiyorum ama en azından biraz şaşırmasını bekliyordum.

"Tabii ya." dedi bir şeyler şimdi aklına geliyormuş gibi."İlaçlarını bıraktın. Halime teyze hastalanınca baban yemeklerine ilaçlarını koymayı unuttu."

"NE?!" bu doğru muydu yemeklerime ilaç mı koyuyorlardı? Daha nelerdi. kafayı mı yememi istiyorlardı?

"ilaçları bıraktığın ilk gün Ankara'ya gitmek istedin . Şimdi de ben Farah değilim diyorsun." Endişe ediyormuş gibiydi ama ona anlattıklarım için değil kullanmayı bıraktığımı bahsettiği ilaçlar için.

"Giray-" dedim ağlamak üzere olan bir sesle " Hasta değilim ben." bana neden öyle bakıyordu? Deli değildim ben. Bana yardım etmesi gerekiyordu böyle davranmamlıydı. Bana yardım etmeyecek miydi? Alp ne olacaktı?

Bir kere olsun cesur olmak istemiştim, bir kere olsun korkmaktan geri durmuştum. Yanlış insanı mı seçmiştim?

"Halime teyze nasıl bu kadar sorumsuz olur anlayamıyorum. seni yeniden kaybetmek mi istiyor?"

Göz yaşlarıma hakim olamayacak duruma gelmiştim çünkü bu konuşmanın nereye gideceğini çok iyi biliyordum. Bu bakışların ne anlama geldiğini bildiğim gibi.

"Bana öyle bakma. " Dayanılmazdı."Deli değilim ben. Doğruyu söylüyorum. Sadece anlatmama müsade et." Daha dinlememişti bile. Sadece ona kim olduğumu söylemiştim. Bir dinleseydi. En azından o zaman- Olmazdı. O zaman da umut olmazdı. Çünkü o bana inanmayacaktı.

"Depremler, olmayan yanıklar, kafayı yemiş gibi konuşmalar daha önce defalarca bulunduğun yerleri hatırlamamlar... Yeniden nüks ediyor Farah. "

"Ne sikimden bahsediyorsun ?!" Kafayı yememiş olsam dahi bu boyutta yaşadığım şeyler yüzden yiyecektim."Ne ilacı ne hastalığı ne nüks etmesi? Beni dinlemiyorsun bile... Beni neden dinlemiyorsun Giray?"

"Ben hatayı o gün sevgilin olacak o şerefsize güvenip seni hastaneye götürmeyerek yaptım.Onu her nasıl ikna ettin bilmiyorum ama ben aynı şeyleri yaşamaya pek niyetli değilim Farah."

Ağlıyordum hemde hıckıra hıckıra çünkü bana güveneceğini düşündüğüm tek kişide deli olduğumun düşünüyordu. Yanlış inasanı seçmiştim güvenmek için ve artık çok geçti.

" Ankara'ya gittiğimiz gün de söylemiştim. Böyle devam edemzsin Farah . Her an yanında biz olamayabiliriz. Kendine zarar vermen korkusuyla yaşıyor yakınında kim varsa. Hepimiz diken üstündeyiz ama o ilaçları içmekten bir şekilde kurtuluyorsun ve hepimiz mecburen en başa dönüyoruz."

"Hasta değilim çünkü. "

"Unutkanlıkların yeniden başladı."

"UNUTMADIM."diye bağırdım göz yaşlarımın arasından.O bana inanmadıkça vücudumu daha büyük bir öfke kaplıyordu. Daha fazla kızmak istiyordum. Nasıl inanmazsın diye bağırmak istiyordum. Bir başkası inanmazsa yine böyle kırılır mıydım bilmiyorum. Ama şu an paramparça olmuş gibi hissediyorum.

"Bu yüzden mi bir gece önce ayrıldığın sevgilininle ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi elele indin o merdivenlerden. bir şeyleri hatırlamıyorum diye kendin itiraf etmedin mi bana? Annene söylemiştim bunu ilaçlara dikkat etmesi gerekiyordu. Sikeyim şu canını benden başka düşünen yok mu?"

"UNUTMADIM ÇÜNKÜ ZATEN HİÇBİRİNİZİ TANIMIYORUM." diye bağırdım önce bastıramadığım tüm o öfkeyle . "Ne?" diye sorabildim sonra söylediklerini yeni yeni idrak edebiliyormuşum gibi. Esvdle ayrılmış mıydı Farah? Tüm bu oyuna girişmeden önce. Bu yüzden mi o gece sana kızgınım demişti.. Öyleyse en başından beri benim kim olduğumu biliyor muydu yoksa unutmuş olmam sadece işine mi gelmişti.

"Ankara'ya gitmeden önceki gece seni eve ben bıraktım Farah. O gece Esved'ten ayrılmıştın . Berbat bir haldeydin büyük ihtimalle bu yüzden tetiklendin diye düşündük."

ben onları kandırdığımı düşünürken asıl yallancı onlarmış. bal gibi de bir şeylerin farkındalarmış ama sırf mantık çerçevesi içinde bir açıklama bulamadıkları için hasta olduğumu düşünüp ruhuma kadar ilaçla dorldurmak istiyorlardı bedenimi. onlara göre o zamanla iyi olacaktım.O zaman Alp'i nasıl açıklayacaklardı? Onada mı deli diyeceklerdi, onada mı ilaçlarını bıraktın diyeceklerdi,onada mı tüm şeyler hayal aleminin bir kurmacsı diyeceklerdi?

"Tüm bu söyledilerine rağmen tek açıklman unutmuş olmam mı? Yapma bunu... Bana inanman gerekiyor . Benim evime dönebilmem için buna ihtiyacım var Giray. Lütfen bana delirmişim gibi bakma sadece yardım et." göz yaşlarım arsından burnumu çektim. her geçen saniye ayakta durmak daha da zorlaşıyordu. Ayrıca artık bakışları beni rahatsız ediyordu. Görüyordum benim için üzülüyordu. Ama ihtiyacım olan şey bu değildi. Ben her gece odama girip yaralarımı saran o kişiyi istiyordum şu an karşıma geçmiş delirdiğimi düşünen kişiyi değil. "Evime dönemzsem burada öleceğim." diyebildiğimde kaçıp gitmek istiyordum. çünkü biliyordum ki burada kalırsam yeni bir deprem olacaktı ve benim kurtuluşumun garantisi yoktu.

"Senin evin burası Farah. " Kafasına koymuştu öyle değil mi? Bana inanmayacaktı. Konuşmanın devamını dinlemeyecekti bile.

"Dinle." Dedim kolundan tutup onu kendime doğru çevirerek. Pes etmeyecektim. Beni dinleyene kadar ne gerekiyorsa yapacaktım. Ama belki sonra kırılabilirdim. Çünkü şu an bunun için bile vakit yoktu. Aklındaki şeyi yaparsa hiçbir zaman vaktim olmayabilirdi.

"Dinlemek zorundasın . Öyle arkanı dönüp gidemezsin. Hem sen demiyor muydun anlat Farah diye. Şimdi niye dinlemiyorsun?" Önce kolunu tutan elime baktı daha sonra bana. Göz yaşlarımı silmek istermiş gibi öne atıldı. Ama daha sonra her ne düşündüyse bundan vazgeçti.

"Söylediklerini kulakların duyuyor mu Farah? " O da usanmış gibi konuşmuştu. Çünkü benimle bu durumda olmak istemediğini biliyordum.

"Bahçedeki çukuru nasıl açıklayacasın peki?" Görmüştü o obruğu. Öylece göz yumamazdı. Çünkü o obruk her şeyi yutuyordu. Yakında benide almak isteyecekti ve yolun sonu evim miydi bilmiyordum.

"Bunun anlattıklarınla ne ilgisi var?" Mantığa dair bir şey bulmak istiyordu.

"Bahçende olan şeyleri hatırlıyor musun? " Biraz daha yakınlaştım ona "O obruk da öyle bir günde açıldı işte. "

Daha fazla dayanamıyormuş gibi beni kollarının arasına çekti. "Kendini bu kadar kaptırmana müsaade ettiğim için özgünüm."

İnanmayacaktı. Bana burada kimse inanmayacaktı. Ne dersem diyeyim onları asla tatmin edemeyecektim. Kendi doğruları varken benimkileri gözden bile geçirmeyeceklerdi. Bazen çılgınca konuştuğumu billiyordum ama en azından dinlenmeye değer şeylerdi çünkü mevzu bahis olan şey benim hayatımdı.




Continue Reading

You'll Also Like

25.4M 904K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

80.2K 4K 12
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
10.8M 325K 55
(+18 | Yetişkin içeriklidir.) Parmak uçlarım geniş omuzlarına dokunduğunda aniden gözlerime baktı. "Artık ben senin kadar kötüyüm, sende benim kadar...
1.6M 57.9K 56
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...