ÇOKLU OLASILIK

Por melodi-

13.3K 1.6K 1.1K

Diğer insanlar tarafından hissedilmeyen artçı depremlerin açtığı kapılardan geçen insanlar. Ve birbirlerinde... Más

¹
²
³
¹⁰
¹¹
¹²
¹³
¹⁴
¹⁵
¹⁶
¹⁷-GÜNLÜK
¹⁸-GÜNLÜK
¹⁹-GÜNLÜK
²⁰
²¹
²²-GÜNLÜK
²³-GÜNLÜK
²⁴-GÜNLÜK
²⁵
²⁶
²⁷-GÜNLÜK
²⁸-GÜNLÜK
²⁹-GÜNLÜK
³⁰
³¹
³²-GÜNLÜK
³³-GÜNLÜK
³⁴-GÜNLÜK
³⁵
³⁶
³⁷-GÜNLÜK
³⁸-GÜNLÜK
³⁹-GÜNLÜK
⁴⁰
⁴¹
⁴²-GÜNLÜK
⁴³
⁴⁴
⁴⁵
⁴⁶
⁴⁷
⁴⁸"GÜNLÜK"
⁴⁹"FİNAL"
TEŞEKKÜR

322 46 39
Por melodi-

Uyandığımda hâlâ bana yabancı olan bu evdeydim. Bu yüzden üzülsemde zaman kaybetmeden dün gece Esved'ten aldığım telefonu elime alıp onu inceleme koyuldum.

En azından şifresi yoktu ve kolay bir şekilde içine girebilmiştim.

Önce rehbere girip ailemi aramıştım. Yine aynı şey olmuştu. Bu numaralar kullanılmamaktadır demekten başka bir işe yaramıyordu.

Galeridyse gördüğüm şeyler küçük dilimi yutmama sebep olmuştu. Çünkü kimse bana yalan söylemiyordu. Ya da kimse beni kaçırmamıştı. Bu fotoğraflarda poz veren kişi bizzat bendim. Ama tek birini bile hatırlamıyordum.

Esvedle yüzlerce fotoğrafımız vardı. Hepsinde o kadar fazla mutlu görünüyordum ki o mutluluk bile imkansız gibiydi.

Çok mu aşıktım yani ona? Hep öyle bakmıştım fotoğraflarda. O kadın da demişti mi ben onsuz yapamazmışım.

Elerimi yüzüme kapatıp derin derin nefesler aldım.

Bu çılgıncaydı. Buradaki kimseyi hatırlamıyordum ama kendi ailemi hatırlıyordum. Sorun şuydu hatırladığım her şey hiç olmamış gibi silinmiş hatırlamadığım her şeyin ise merkezinde kalmıştım.

Bir anda kafamda şimşekler çakıyormuş gibi hissederken yüzümü açtım. Bu mümkün müydü? Başka bir boyutta olabilir miydim? Eğer öyleyse benim yerime geçen Farah'da şu an benim ailemin yanında mıydı? Belkide o geçen nasıl olduğunu bilmeden bir şekilde boyut değiştirmiş ve onunla yer değiştirmiştik.

Çünkü bu telefondaki fotoğraflar bani aitti. Tek yumurta ikizim olsa dahi bana bu kadar benzeyemezdi. Yüzümüzdeki benlerin yeri bile aynıydı.

Peki bunu nasıl düzeltecektim? Kendi boyutuma nasıl geçecektim? Bunun bir yolu olmalıydı. Buraya bir kapıdan ya da geçitten gelmiş olmalıydım. Onu yeniden bulmam gerekiyordu.

Bu odadan açılıyor olması olasıydı. Çünkü uyandığımda kendimi burada bulmuştum.

Hızla yataktan kalkıp ne aradığımı daha doğrusu neye benzeyen bir şey aradığımı dahi bilmeden odayı arşınlamaya başladım.

O gece tek hatırladığım şey uyuduğumdu. Bu her neyse ben uyurken olmuş olmalıydı.

Yatağın altına baktım, kapının arkasına, kitaplığın arkasına, kitapların arasına dolabın içine, odanın içinde olan banyoya... Her yere odanın içinde olan halının altına bile baktım. Ama gördüğüm tek şey parke ve duvarlardan ibaretti.

"Uyandın mı?" Diye seslenen kadının sesiyle daha fazla yatağın altına bakmayı kesip "Evet." Diye cevap verdim.

En azından şimdi her şey yolundaymış gibi davranıp hazırlanmalı ve Esved'le okula gitmeliydim. Düşündüklerimi onlara anlatamazdım. Muhtemelen boyut değiştirdiğimi söylediğim anda beni hastaneye yatırmak isteyeceklerdi. Ve ben evime dönmek istiyorsam hastanede ruhumu uyuşturmalarına müsaade edemezdim.

Dolabı açıp okul formasını aramaya başladım. En azından boyut değiştirirken onun hayatına adapte olacağım detayları bilmem gerekirdi. Böyle en ufak şeyin yerini dahi bulamazken yakalanmam çok sürmezdi.

Yarım saatlik arayışın ardından okul formasını buldum.

Burada lise sona gidiyordum. Gittiğin lisenin hazırlık dönemi varmış. Muhtelem bu yüzden hâlâ üniversiteye geçmemiş olmalıydım.

Kendi evimde de hâlâ lise sondum. Ama bunun sebebi okulumun hazırlık dönemi olması değil,okula bir yıl geç başlamış olmamdı. Söylemiştim okulu sevmiyordum . Küçükken de ağlayıp okula gitmediğim için ailem bunu bir yıl ertelemek zorunda kalmış. Çünkü ciddi sorunlar çıkarıp sınıf arkadaşlarıma sataşıyor ailem beni okuldan alana kadar rahat durmuyormuşum. Benimse tek hatırladığım birinci sınıfta kafasını sıraya vurup dişini kırdığım çocuktu. Zaten bu son olmuştu. Ailem o olaydan sonra kaydımı almıştı. Ve bir sornaki yıl yeniden birinci sınıftan başlayıp okula gitmiştim.

Saçlarımı tarayıp bulduğum ilk tokayla sıkı bir at kuyruğu yapıp odadan çıktım.

Telefonu incelerken bugüne ait ders programını bulduğum için kitaplarımı hazırlamak zor olmadı.

Eşit ağırlık bölümdeymişim. Bunu sevmiştim. En azından sayısal değildim. Çünkü matematiğim berbattı. Ve diğer Farah'ın bu konuda nasıl olduğunu bilmiyorum. Onun hayatını mahvetmek istemem. Eminim o da dönmenin bir yolunu arıyordur. Bunu başarana kadar o olmaya çalışacaktım. Ailesi onun başarıya önem veren biri olduğunu söylemişti. Öyleyse onun hayatını olumsuz etkileyen bir şey yapmayacaktım. Ya da sevgilisiyle arasının bozulmasına sebep olmazdım.

Dün gece uyumadan önce bunu düşünmüştüm. Bugün Esved'e ondan ayrılmak istediğimi söyleyecektim. Ama sabah o fotoğrafları görünce bundan vazgeçtim. Bunu ona yapamazdım. Bu hayat benim değil diğer Farah'ındı. Ve o üç yıldır Esved'i seviyordu. Geri dönüşü olmayan bir şey yapıp onu kaybetmesine sebep olmazdım.

Eğer benim boyutumda bir sevgilim olsa ve Farah bunu bozmuş olsaydı bu beni çok üzerdi.

Ayrıca ne düşünüyordum böyle? Diğer Farah? Boyut? Boyutlar arası kapı? Farklı bir ben? Varyasyon?

Çıldırmamak adına düşünmeyi kesip mutfağa girdim.

Masayı hazırlamış ve oturmuşlardı.

"Günaydın." Dedim sevecen olduğuna inandığım bir sesle.

"Günaydın." Dedi bu boyuttaki ikizimin ya da benimle aynı görünüme sahip olan Farah'ın babası " Nasılsın?"

"İyiyim. Siz nasılsınız?" Bir yandan da kahvaltı etmek için tabağımı dolduruyordum. Bugün daha umut doluydum. Çılgınlık gibi görünse bile o kapıyı bulacak ve evime dönecektim. Ve o zamana kadar bu hayatın keyfini çıkartacaktım. En azından şu an neyin içinde olduğumu biliyordum. Bundan önceki günler çok daha zordu. Çünkü nefes almak bile manasız geliyordu. Etrafım yabancılarla çevirmişti. Şimdiyse neyin içinde olduğumu biliyordum.

Yani umarım bunu başarabilirdim.

"Sen iyi olduğunu sürece biz de iyiyiz güzel kızım." dedi hemen yanımda oturan kadın yanağımı hafifçe sıkarak. Bazen onlara içimden anne ve baba diyordum ama bu suçluluk hissetmeme sebep oluyordu. Onları kızları olduğuma inandırırken de suçluluk hissediyordum ama buna mecburdum.

Kahvaltım bitmek üzereyken çalan kapıyla ayağı kalktım. Gelen Esved olmalıydı. Onunla okula giderken çaktırmamaya çalışırken bir kaç soru sorup bu hayatı yaşayan Farah hakkında bir kaç şey öğrenmeye çalışacaktım. Hem Farah'ı Esved'den daha iyi tanıyan birisi olmasa gerek. Bir kaç mesajlaşmalarını okumuştum. Çok yakın ve şeydi... Yani Bu hayattaki Farah'ın ondan bir şey sakladığını sanmıyordum.

Acaba o da boyut değiştirdiğini fark etmiş miydi? Yoksa benim ilk üç gün düşündüğüm gibi delirmiş olduğunu mu düşünmüştü?

"Hoş geldin ."Dedim ama onun içeri girmesine müsaade etmeden ben dışarı çıktım. Farah'ın ayakkabıları tam ayağıma göre olduğu için minnettardım.

Yanğımı öptüğünde istemsizce gerilip bir iki adım geriledim. Bu doğru muydu emin değilim. Karşımdaki kişi öptüğünü sandığı kişiyi öpmüyordu ve ben bunu ona açıklamadan nasıl duracağımı bilmiyordum.

"Sen beni öpmeyecek misin?" Diye sordu görüntüsünün aksine çocuksu bir sesle. Bir seksen ya da daha fazla boyu vardı. Esmerdi. Simsiyah saçları ve köyü kahverengi gözleri vardı. Gerçekten çok yakışıklı bir yüzü vardı. Farah'ın ona bu kadar aşık olmasına şaşmamalıydı.

"Ben mi?" Diye sordum sanki bunu utandığım için sormuş gibiydim. Ama işin aslında zaman kazanmaya çalışıyordum.

"Sevgililerin bazı görevleri vardır Farah ." Dedi ciddi bir sesle "Mesela sen şimdi sevgilini öpmezsen bütün günü bok gibi geçecek."

Farah'ı çok seviyordu.

Açıkçası böyle sevilmeyi isterdim.

Parmak uçlarımda yükselip ona istediğini verdim. Yanağına oldukça küçük bir öpücük kondurup hızla geri çekildim. Sanki bir arkadaşımı öpmüşüm gibi.

"İşte şimdi günüm çok daha güzel geçeçek."

O arkasını döndüğünde gözüm duvara yaslanmış olan bisiklete kaydı.

"Okula arabanla mı gideceğiz?" Diye sorduğumda yürüdüğü arabasına yönelttim bakışlarımı.

"Yürümeyi mi tercih edersin ?" Diye sorduğunda sadece bakışlarımla bisikleti işaret ettim.

Bunu onu gülümsetti. Ve hemen bisikleti bahçeden çıkarttı.

"O zaman sizi şöyle alalım hanımefendi." Diyerek önünü işaret ettiğinde bacaklarımı bir yanda tutarak onunda yardımıyla önüne oturdum ve o da bisiketi sürmeye başladı.

Bunu istemiştim çünkü okulun yolunu daha kolay öğrenebilirdim. Her gün ondan beni okula bırakmasını isteyemezdim ya. Bir şekilde yolu öğrenmem gerkiyordu ve bu araba yolculuğu esnasında pek kolay olmazdı benim için.

"Sıkı tutun." Ellerim ellerinin üzerindeydi. Bu yüzden bunu yapıp yapmaktan pek emin değildim ama o pedalları biraz daha hızlı çevirdiğinde bunu mecburen yapmak zorunda kaldım.

"Sevdin sen bunu." Dediğinde sesinden aldığı keyif duyuluyordu. Ve engel olmaya çalışsamda benim de yüzümde durduramadığım bir gülümseme vardı.

Üç Koca gün ağlamaktan ve yatağa saklanmaktan başka bir şey yapmamıştım. Şimdiye sadece bisiklete bindiğim için mutlu oluyordum.

Metehan burada olsa yarış yapardık. Asla beni yenemezdi. Ama her seferinde hile yaptığımı söyleyip önden başlardı.

"Bir şey soracağım." Hâlâ ona karşı çekimserdim. Bu hayattaki Farah onu tanıyor hatta onunla ilişki yaşıyor olabilirdi ama benim tek bildiğim ismiydi.

"Sor tabii." Dediğinde bir eliyle beni biraz daha kendine çekip sırtımın tamamen göğsüne yapışmasını sağladı.

Tek elini çektiği an düşmekten korkutuğum için anlık kalp krizi geçirmiş olabilirdim. Bir de bu kadar yakın olmamız hem rahatsız ediciydi hem de doğru değildi. Sonuçta ben onun sevgilisi değildim.

"Biz şimdi sevgiliyiz ya?.." daha ne soracağımı dâhi duymadan sesli bir şekilde gülmeye başladı. Gülüşü güzeldi.

"Senin bizim sevgili olmamızla alıp veremediğin ne acaba sevgilim?" Dedi ve öne doğru eğilip yanağıma hızlı bir öpücük kondurdu.

Fark ettimi bilmiyorum ama bunun üzerine ellerini daha sıkı tutup ondan biraz da olsa uzaklaşmaya çalıştım. Ona beni öpme diyemezdim bunun için mantıklı bir açıklamam yoktu. Ama böylede her canı istediğinde beni öpmezdi.

"Uslu dur." Dedim gayet ciddi bir sesle. Ama nedense bu onun daha fazla hoşuna gitmiş gibi bir ses çıkarttı.

"Hadi bekliyorum sor bakalım."

Ama daha soracağım şeyi soramadan açılan ağzım kendiliğinden kapandı.

Okula gelmiştik ve gözlerim sanki bu anı bekliyormuş gibi anında o tarafa kaymıştı.

Oradaydı. Arabasının içinde. Kapı açık olduğu için yüzünü görebiliyordum. Ama bize uzaktılar.

Açık araban çok güzel bir kız indi. Birlikte gelmişlerdi. Kim ki ? Belki onun da sevgilisi vardı?

"O kim ?" Diye sordum neden sustuğumu anlamak için benimle aynı yöne bakan Esved'e

"Ne demek o kim? " Dediğinde ancak pot kırdığımın farkına varabilmiştim. Bana ne oluyorsa sanki? Kimse kimdi. İsterse sevgilisi olsundu. Beni ne ilgilendirirdi. Ben gidecektim zaten. Onları tanımama bile gerek yoktu.

"Meleği tanımıyor musun? Ezeli düşmanını da unutacak kadar hastaysan biz eve geri dönelim."

Ezeli düşman mı?

Kızı ilk kez görüyorum ne düşmanı. Ayrıca çok güzeldi ben güzel kızlara düşman olmazdım.

Kendimi zorlayarak gülmeye başladım. "Sadece uzağı görmekte zorluk çekiyorum onun kim olduğunu anlayamadım ."

Söylediğime inanmış gibiydi.

Bisikletten indiğimde hâlâ onlara doğru bakıyordum. Melek denen kız dışarıda olmasına rağmen ona bir şeyler söyledikten sonra okula doğru yürümeye başladı. Ve o da biraz sonra gaza basıp tam önümden geçti. Ne durdu ne de camdan bana baktı. Yine dün geceki gibi basıp gitti.

Seguir leyendo

También te gustarán

1.6M 52.7K 24
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...
34.6K 2.4K 17
Gizli Numara: Sana aşığım. Kızıl saçlarına, zümrüt yeşili gözlerine aşığım. Gizli Numara: Senin beni sevmeme ihtimaline bile aşığım kızım ben. Lily:...
6.8K 712 36
Ateşle oynadılar. Elleri yandı. Üstelik ateş, henüz ısıtmamışken onlar kül oldu. Şimdiyse ateş hiç olmadığı kadar sıcak. Peki, şimdi kim yanacak? Ya...
25.4M 904K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...