KILIÇ MAKAMI - Tamamlandı

By tknmz39

36.6K 7.2K 6.3K

Rüyada keskin, parlak, altından yapılmış güzel bir kılıç görmek; evlat, hak, adalet, menfaat, mal ve mülk, dü... More

İlk Yansıma
1. BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5. Bölüm
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
Ek/1 SAVAŞ MAKAMI - Harita ve Karakterler
10.1-SAVAŞ MAKAMI
12.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
Ek/2 Harita ve Soy Ağacı 🌟
13.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
14. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
15. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
16. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
17. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
18.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
19.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
20. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
21. BÖLÜM SAVAŞ MAKAMI
22. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
23.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
24. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
25.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
26. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
27.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
28.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
29. Eve dönüş
30. BÖLÜM, Niyetler
31. BÖLÜM, Kalp Ağrıları
32. SAVAŞ MAKAMI, Kim Gitsin?
33. SAVAŞ MAKAMI, Herkes İçin En İyisi
34. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI, Bulanık Sular...
35. SAVAŞ MAKAMI, Kalbindeki His
36. SAVAŞ MAKAMI, Yeni İhtimaller
37.SAVAŞ MAKAMI, Yaban Gülleri
38.SAVAŞ MAKAMI, Bir Macera Daha...
40. SAVAŞ MAKAMI, Ava Giden Avlanır!..
41.SAVAŞ MAKAMI, Dokuz Doğurmak
42. SAVAŞ MAKAMI, Zen'in İlmi
43. SAVAŞ MAKAMI, Hep Bir Yolu Bulunur...
44. SAVAŞ MAKAMI, Onun Kapısı...
45.SAVAŞ MAKAMI, Kalem ve Kağıdın Sesi
46.SAVAŞ MAKAMI, Bir Garip Protesto!
47. SAVAŞ MAKAMI, Nişan Al, Çek, Bırak!
48. SAVAŞ MAKAMI, İşaret
49. SAVAŞ MAKAMI, Avın Sahibi
50. SAVAŞ MAKAMI, Kızıl Gökler
51. SAVAŞ MAKAMI, Yüz Yüze...
52. SAVAŞ MAKAMI, Kral Konseyi
53.SAVAŞ MAKAMI, Altın Aslanlar
54. SAVAŞ MAKAMI, Mevsim Dönerken
55.SAVAŞ MAKAMI, Işıklı Bir Yol
56. SAVAŞ MAKAMI, Yılanın Kuyruğu
57. SAVAŞ MAKAMI, Meşk
58.SAVAŞ MAKAMI, Turnuva
59. SAVAŞ MAKAMI, Sabır Günleri
60. SAVAŞ MAKAMI, Turnuva/2
61.SAVAŞ MAKAMI, Kan Rüyası
62.SAVAŞ MAKAMI, Yeni Bir Savaşçı
63. TACIN SAHİBİ, Evlilikler ve İttifaklar
64. TACIN SAHİBİ, Elmas Lord
65. TACIN SAHİBİ, Onur dövüşü ve Kutlama
66. TACIN SAHİBİ, Saltanat Düğünü
67. TACIN SAHİBİ, Kılıç ve Zehir
68. TACIN SAHİBİ, Aslan Avı
69.TACIN SAHİBİ, Kral ve Kraliçe
70. TACIN SAHİBİ, Damy ve Amryn
71. TACIN SAHİBİ, Lessey ve Arro
72.TACIN SAHİBİ, Orman Kanunları
73. TACIN SAHİBİ, Üç Varis
74. TACIN SAHİBİ, Lades
75. TACIN SAHİBİ, Kuzey yolcuları
76. TACIN SAHİBİ, Yem
SON: SAVAŞ

39.SAVAŞ MAKAMI, Sırlar

303 87 122
By tknmz39



Jasper, ders çıkışına dek Akademinin kapısında beklediği Arryn'i bahçede yürüyüşe davet etmişti. Arryn, yapacak daha iyi bir işi olmadığından Jasper'ın teklifini kabul edip onunla yürümeye başladı, havadan sudan konuştular, Jasper genç kıza Leah eyaletinde görev yaptığı yerlerden ve orada çok sakin yaşam koşulları olduğundan uzun uzun bahsetti.

Arryn, Leydi Rosa'nın her gün öğleden sonra aynı saatte aynı kameriyenin altında çay içtiğini biliyordu. Kendilerini yaşlı kadına göstermek için yolu kameriyenin olduğu iç avluya çevirdi. İnsanlar hakkında nokta atışı tahlilleri ve sivri dili ile meşhur olan yaşlı kadının Jasper hakkındaki fikrini merak ediyordu. Ailesinin karşısına koca adayı diye çıkarabileceği en düzgün aday olan Jasper ile birlikte yaşlı kadına gözüküp tepkisini izlemek istiyordu. Selam verip hal hatır sorduktan sonra kendilerini çaya davet eden Leydi Rosa ile oturdular.

Leydi Rosa ile havadan sudan ve daha çok kadının sağlık sorunlarından söz ederken yanlarına pat diye Leo geldi. Neşeli sesiyle hepsini selamladıktan sonra teklifsiz bir tavırla Arryn'in yanında dikilip oturduğu bankı işaret etti.
"Biraz kaysana."

Arryn yanına oturmak isteyen adama kendisi yerinden kalkıp yer verecek oldu, Leo bileğinden tuttu,
"Yok canım yanlış anladın, sen kalkma. Başım öyle ağrıyor ki Şifacı, ellerine muhtacım."

"Ya, öyle mi?"

Leo ile yan yana oturdular, Arryn, genç adamın yüzüne bakakaldı.
"Ne yapabilirim Prens? Şifahaneye mi gitsek size ilaç hazırlarım?"

"İlaç senin ellerinde güzelim. Lessey'in doğum günü partisinde sahilde seninle dans ederken bana ne yaptığını unutmadım. Dansı bıraktığında ellerimdeki açık yaralar kaybolmuştu." Diğerlerine döndü ve geveze bir tonda, "Bu kızın ellerinde mucize var!" Deyip ıslak kedi yavrusu bakışlarıyla Arryn'e döndü.
Şakaklarını işaret etti. "Şurası... Kafamı kesip atmak istiyorum. Lütfen."

Arryn ayağa kalkıp bankın önünde Leo'nun hemen dizinin dibinde durdu ve başına yöneldi. Şaşkınlıktan eli ayağına dolaşmış ne diyeceğini bilemez haldeydi fakat Leo'nun dediğini yapmaktan başka şansı yoktu. Leydi Rosa bile torununun isteğine anlam verememiş ve bunun bir oyun olduğunu sezinlemiş kırışıklarla bezeli küçük gözlerini iyice kısarak merakla olacakları beklemeye koyulmuştu.

Jasper ise adeta taş kesilmiş ikiliyi izliyordu.

Arryn, avuçlarının içiyle Leo'nun iki şakağına baskı yaptı, gözlerini yumup konsantre olmaya çalışarak tılsımlı sözleri mırıldandı. Biraz bekledi.

Leo hafifçe inledi. "Ahh iyi geliyor."

Az sonra Arryn şifa seansını tamamlayıp
"İyi misiniz?" diye sordu.

Leo gülümseyerek onun ellerini tutup parmaklarının üstüne bir öpücük kondurdu fakat gözlerini yüzüne diktiği baygın bakışlarla, artık Arryn'in burnunun ucuna dek sokulmuş düpedüz sarkıntılık ediyordu.
"Cennet ellerinde diye yemin etsem hiç de yanılmış olmam."

"Teveccüh ediyorsunuz."

"Biraz daha? Ellerinin serinliği böyle iyi geliyorsa kim bilir kucağında uyumak nasıldır?"

Arryn, renkten renge giriyor ne yana bakacağını elini kolunu nereye koyacağını bilemiyordu. Yanaklarının rengi çok sevdiği yaban güllerinin tomurcukları kadar kızararak yeniden banka oturdu. Leo gayet teklifsiz ve mesafesiz tavrıyla banka uzanıp başını kızın kucağına koyuverdi. Arryn'in güzelliğini aşağıdan yukarı, çene ucundan kirpiğine değen bakışlarla hayran hayran seyrederken onun doğala yakın değil doğalın ta kendisi olduğunu düşünüyordu.

Durumdan çok rahatsız olan Jasper hışımla kalktı.
"Buranın tadı kaçtı kusura bakmayın Leydi Rosa..." deyip gitti.

Arryn kucağına başını yaslayan Leo'nun densizliğine mi şaşırsın Jasper'ın alıngan tavrına mı, bilemez halde kalakaldı. Jasper'ın ardından yattığı yerden zıpkın gibi dikilen Leo, kuzeninin arkasından bakıp küfretti,

"Sikik piç daha yanına yanaşmaz, kendimi lanet baş ağrısından, seni de büyük bir baş belasından kurtardım ve böylece ödeştik Şifacı."

Arryn turkuaz gözlerinde şimşekler çakarak baktı, hem çok öfkeliydi hem gülesi geliyordu, dudaklarını birbirine bastırıp ayağa fırladı ve ellerini beline çatarak,
"Pes diyorum size pes!" diye söylenip hızlı adımlarla yanlarından ayrıldı.

Arryn de gidince anneannesi Leo'ya uzun uzun şefkatle okşayan gözlerle baktı, yanına oturmasını işaret etti, "Seni serseri! Tam olarak babanın oğlusun Leo'm... Jasper yanlış anlamasın sakın?"

"Jasper, Arryn Fergo için uygun bulduğum koca adaylarından biri değil büyükanne. Siyaseten yani! O kızdan uzak durması için güzellikle uyardım, dinlemedi ne yapayım... Ne anlayacağı umurumda değil."

Leydi Rosa görmüş geçirmiş bilgiç bakışlarıyla Leo'nun eline uzandı, "Karın olacak lanet cadıdan kurtul ve şu kızı kendine al." Dedi.

Leo sırıttı ve dudaklarını dişledi. "Karşı konulamaz yanları olsa da yapamam büyükanne."

"Sana nasıl baktığını gördüm. O bakışları en son annen, babana kaçtığı gün Leslie'min yüzünde görmüştüm. Ah, onlara yıllarca çok kızgındım ama sana bakıyorum da arslan oğlum, onların aşkı tarihin en muhteşem hatasıydı! Bize seni verdiler..."

Gülüştüler, Leo yaşlı kadının boynuna sarılıp yanından ayrıldı. Hemen sonra gidip Ken'in karşısına dikildi,

"Gel bakalım seninle erkek erkeğe konuşalım arslan parçası!" Diye emrivaki yaparak kardeşini baş başa rahatça konuşacakları bir yere götürdü. Beklemeden lafa girdi.
"Bak oğlum ben entrikalı işleri hiç sevmem hele evimde, ailemin içinde! Senin şu evlilik meselesi herkesin artık tadını kaçırdı, duydum ki biriyle mektuplaşıyormuşsun, babamla amcam peşinde! Kim olduğunu açık açık söyle de artık bilelim. Bizi de uğraştırma bir sevdiğin varsa kendini de üzme! Konuş oğlum."

Ken çok şaşırdı, o kadar şaşırdı ki saniyelerce ağabeyinin yüzüne boş gözlerle bakakaldı. Leo çizmesinin burnuyla yerdeki otları kazırken burnundan soludu,
"Kim o haftada iki kez yazdığın kız? Konuş ulan konuş, sana yardım edeceğim!"

"Elbette dikkat çekecekti değil mi... Ben ona söyledim..." diye sesli düşünür gibi mırıldandı Ken.

"Kime söyledin?"

"Benim sevgilim falan yok abi. Mektuplar başkasınındı. Birini korumak adına ben postalıyordum. Elbette bu kadar göz önündeyken fak edilecekti... Aptal kafam! Siz ne sandınız?"

"Gizli bir aşkın olduğunu tabi ki. Yok mu?"

Ken başını sağa sola salladı.

Leo mahcup oldu. "İyi. Arryn ile evlen o halde. Bir engel yoksa kız senindir. Jasper denen göt herifi boğazlayayım da aranızdan çekilsin bi zahmet."

"Abi yapma. Karışma. Bize karışma rica ederim. Arryn'in kendisi için en doğru erkeği seçecek imkânı olmasını önemsiyorum."

"Mektuplar kimden peki?"

Ken dudaklarını birbirine bastırdı.
"Aramızda kalsın? Yemin et."

"Herhalde lan bu ne biçim laf? Sen bana güvenmiyor musun?"

"Bu benim değil Lessey'in meselesi abi, sana elbette güveniyorum ama ona bildiğini belli etmezsen sevinirim. Açıklamak mecburiyetinde kaldığımı anlamayacaktır. Durumu oldukça hassas."

Leo çok şaşırdı. Gizli mektup aşkı olan demek Ken değil, Lessey idi. Arryn, haklı çıkmıştı, kardeşleri ile sandığı kadar yakın değillerdi ve kendi dertlerinden onları ihmal etmişti demek...

"Kime?" Diyecek oldu sonra kendi kendine vaz geçti, elini kaldırdı. "Söyleme. Daha fazlasını bilmeme gerek yok, Lessey ilişkilerinde özgür bir kadın, dilediğinle görüşür."

Ken mektupların kime gittiğini biliyordu ve kıvranmasına bakılırsa pek oluru yok türden bir aşktı bu. Leo daha da üzüldü.

"Ya sen? Evliliğe hazır mısın?"

Ken acı çeker gibi yüzünü kırıştırdı. "Değilim. Henüz değilim abi. Yardımın gerek."

"Şimdi mi söylüyorsun? Ben sorunca! Sormasam ne olacaktı Ken?"

"Sürükleniyorum. Bilmiyorum. Arryn'i isteyip istemediğimi bilmiyorum. Bu hayatımın en zor kararı!"

"İsteseydin bilirdin." Dedi Leo öfkeyle burnundan soluyarak.

"Nasıl?"

"Öpüştünüz mü?"

"Ne? Hayır!"

"Onu öpmek istemedin mi? Hiç mi? Bir an bile? Hadi erkekçe konuş benimle!"

"Aden gibi başlama sende. İstemedim, o da istemedi sanırım. Bilmiyorum. Aramız sizin olmasını umduğunuz gibi değil."

Leo Ken'e arkasını döndü, "Ya seninle evlenir ya da onu... Ona... Layık yani uygun, babasının gözünde... Lordun istediği şey en yüksek mevkiden bir damat bulmak... Onu kime verirler? Onu kuzenlerden biri için uygun bulmuyorum."

Ken, ağabeyinin sayıklar gibi kendi kendine mırıldandığı sözlerden pek bir şey anlamadı, kaşlarını çattı.
"Sen de babam gibisin. Her yol o nişan yüzüğünü benim parmağıma takıyor. Bundan çok sıkıldım. Babam annenle evlendiğinde 25 yaşındaydı ve mutlu oldular! Sen Adriana ile evlendiğinde benim yaşımdaydın ve pişman oldun! Erkekler geç olgunlaşıyor abi, ben gerçekten evliliğe hazır değilim. Arryn dünyanın en güzel kızı olsa dahi bu zorunluluk beni ondan itiyor. Arryn'de beni iten bir şey var, ne olduğunu bilmiyorum herhalde o da benim gibi baskı altında olmaktan mustariptir. Bir türlü olmuyor. Başka kızlarla olduğum gibi rahat değilim ona karşı. Tavsiyen var mı?"

Leo bakışlarını yerden kaldırmadan ağır ağır konuştu,
"Kes at! Herkes için en iyisi bu... Sonra konuşuruz."

Ken, Leo'yu önüne geçip durdurdu,
"Böyle mi yardımcı oluyorsun?"

Leo hiddetlendi ve ilk kez kardeşine sesini yükseltti,
"Sana kes at dedim! Derdini sikeyim bücür! Bir kızı ya alırsın ya almazsın, ya seversin ya sevmezsin nesi bu kadar zor siktiğimin yerinde? Ne istiyorsun kızı soyup yatağına sokmamı mı? Git onunla erkek gibi yüzleş ve onu istemediğini söyle, bitir bu rezilliği, kendi adını da ailenin adını da daha fazla düşürme! Hayatta senin varoluş sancılarından daha büyük dertler var!"

Ken, ağabeyinin öfkesinden şaşkınlığa düştü, Leo'nun deliliğinden ilk kez nasibini alıyordu, bir şey diyemeden geriye çekildi.
"Haklısın... Derdimi sikeyim. Senin dertlerinin yanında benimki çocuk zırvası..." dedi kırgın bir tonda ve arkasını dönüp uzaklaştı.

...

Adriana, ablasından gelen mektubu, yalnızca ayda bir yapılan büyük temizlik zamanında üçüncü kata çıkan ayağı aksayan çelimsiz temizlik görevlisinden alırken oda hizmetçilerinden birinin fal taşı gibi açılmış gözlerle kendilerine baktığını gördü. Aylardır ustaca gizlediği alış veriş, o gün nasılsa unuttuğu bir çamaşırı almak için odaya dönen genç kız tarafından tam da adamdan parşömeni alırken görülmüştü. Mektubu veren temizlikçi, hemen arkasını dönüp koşarak uzaklaşmaya başlayınca hizmetçi kızın rengi attı ve boğazından hii diye bir ses çıkarıp korkuyla ellerini göğsüne bastırdı.

Prens Leo'nun, karısının kimseyle haberleşmemesi konusundaki sıkı direktiflerinden haberdardı. Gördüğü manzaranın neye mal olacağını kestiremeden olduğu yerde korkuyla kalakalmasının yarattığı boşlukta kendini toparlayan Adriana, kıza doğru atıldı. Yüzüne sakin bir gülümseme yerleştirip
"Bir şey mi unuttun canım? Ne oldu?" Derken ufak tefek ve kemikleri sayılacak kadar zayıf kızın koluna girip onu veliaht dairesine yöneltti.

"Be- ben... Şeyi prenses... Bebek çarşafını ütü odasına..."

"Gel sana vereyim tatlım. Ben süslemelerine bakmak için onu sandığından çıkarmıştım herhalde yerine koymayı unuttum, sen de göremedin, tüh... Boşuna onca yoruldun. Gel, işte şurada."

Odanın içinden her zaman oturduğu divana doğru yürüyüp beyaz bebek battaniyesini eline aldı fakat kıza vermeden tuttu, kokladı.
"Ne şirin şeyler değil mi her şeyi ufacık!" Diye oyalama taktiği denerken hizmetçi kararsız ifadesiyle yutkuna yutkuna bir prensese bir de kapıya bakıp duruyordu.

Adriana'ya hesap sormaya korkuyordu, kadın çok çenebaz ve kavgacı biriydi, kâhyanın kızı soylulara karşı büyük bir saygıyla yetiştiği için kadının yüzüne karşı nasıl olup da yaptığı şeyi gördüğünü söyleyeceğini bilemiyordu. Öte yandan, Prens Leo'nun gazabından ölesiye korkuyordu, daha önce yani savaştan sonra karısının ilk kaçma girişiminde yardımı olanlarla beraber ihmali olanları da darağacına çektiğini görmüştü.

İlk heyecanı geçince korka korka Adriana'nın elbisesinin cebini işaret etti. "O? Neydi Prenses? Şeyi gördüm. Siz... O adamdan bir kâğıt alıyordunuz."

Adriana bir kahkaha attı. "Aa şunu diyorsun sen! Hiç canım..." ruloyu açıp kızın gözünün önünde idam fermanı gibi salladı, kızcağızın rengi tekrar küle döndü.

Adriana rahat bir tavırla gidip odanın kapısını içerden kilitledi.
"Bu aramızda kalacak Neri, şimdi anlatacaklarımı sadece ben ve prens kocam biliyor. Bir süredir, elbette kocamın bilgisi ve izniyle, Batı karadaki ablama yazıyorum. Yakın gelecekte Batı kara ile savaşacağız, bu hususta ablama Leo'nun gizli planlarını ifşa eder gibi numara yapıp ondan bilgi sızdırarak Leo'ya veriyorum. Bu halkımızın güvenliği için hayati bir görev anlıyor musun? Benim konumumdaki kadınlar her zaman böyle riskli görevler üstlenir."

Adriana bir süre susup hizmetçinin gözündeki ifadeyi izledi. Kız inanmamıştı ve dehşetle açılan gözlerle kapıya bakmayı sürdürüyordu. Adriana, kız yanından kaçıp gitmeye kalkarsa dokuz aylık hamile karnıyla onu yakalamasının imkânsız olacağını düşündü. Lafı uzattı, Leo'nun kurduğu ikili oynama tuzağının Batıdaki düşmanlarının sonunu getireceğinden dem vurup ablasının kötü emellerinin doğacak çocuğunu tehlikeye attığından söz etti. Aralarda tekrar tekrar prens kocasının adını geçirip bilgisi olduğunu fakat bunun çok gizli tutulması gerektiğini söyledi ve çekmecesinden Leo'nun imzaladığı bir mektup çıkarıp yazılarını kıza okutmadan sadece imzasını karşıdan göstererek konuyla ilgili fermanı yazdığını ekledi.

O kadar çok açıklama yapmaktan yorulmuş ve öfkelenmeye başlamışken Neri gevşemiş bir ifadeyle başını salladı, uysal tavrıyla gülümseyip,
"Sırrınızı tutacağım prenses, yemin ederim." Dedi.

Adriana bir hizmetçi kızın yeminiyle hayatının en büyük fırsatını tepecek değildi, Neri'yi odada oyalamak için dolabındaki giysilerle ilgili bazı isteklerde bulundu, daha dün yerleştirilen kıyafetlerin yerini değiştirtti. Bu arada odaya kimse gelmesin diye içi içini yiyip dururken düşündü.

Karnında hissettiği güçlü tekmeyle kendini toparlayıp planını yaptı. İşte oğlu, babasının tahtının istikbali ona işaret veriyordu. Annesine, içinde bulunduğu esaretten kurtulmak için varlığını hissettiriyordu. Adriana içinden bunun Gök Tanrıçadan gelen ilahi bir işaret olduğuna kanaat etti ve açık olan teras kapısına gözü takıldı. Doğuma günler kala gebeliğin ilk aylarında çok canını sıkan mide bulantıları geri geldiği için sabah yatak çarşaflarını havalansın diye terasa astırmıştı. Hizmetçi kızdan onları toplayıp getirmesini istedi.

Neri elindeki kıyafetleri bırakıp sakince terasa çıktı. Adriana peşinden seğirtti. Aşağıya, iç avluya baktı. Yürüyüş yapan kimseler yoktu.
"Hava ne güzel..."

"Evet majesteleri. Müstakbel prensimiz ılık bir sonbahar bebeği olacak."

"Şunları yatağa sermeden iyice çırp."

"Emredersiniz hanımefendi."

"Kokulara dayanamıyorum! Şu lanet ebelerin doğumu kolaylaştırmak için tütsülediği bitkilerden artık kusacağım! İyice sallandır iyice..."

Genç hizmetçi, efendisini memnun edebilmek için bir sandalyeye çıkıp cılız kollarındaki tüm güçle beline kadar sarktığı üçüncü katın terasından çarşafları sallamaya başladı. Adriana laf kalabalığı ederek arkasından sokuldu, iyice yaklaştı. Kızı kalçasından iki eliyle aşağı itiverdi.

Önce keskin bir çığlık, kalenin dört duvar arasındaki iç avlusunun duvarlarında yankılandı. Sonra bir çuval gibi yere çarpan bedenden tok bir çarpma sesi yükseldi. Adriana nefesini tutarak korkuluklardan baktı. Neri, bacakları çarpılmış ve belinde hiç doğal olmayan bir açıyla kıvrılmış halde yüzü göğe dönük yatıyordu. Başının altından sızan kan, genç yüzünün beyazlığına tezat bir koyulukta sızarken Adriana kaleyi ayağa kaldıran bir çığlık kopardı. Yüzünü elleriyle kapatıp bir çığlık daha, bir çığlık daha...

Kim var kim yoksa başına toplayana ve sesi kısılana dek feryat figan bağırmaya devam etti. Odasına ilk giren muhafızlar, onu ellerini karnına bastırmış iki büklüm halde görünce doğuruyor sanıp hekimlere haber verdiler. Adriana, hıçkırıp kekeleyerek aşağıyı işaret etti. Aynı anda aşağıdaki düşme sesine de bakmaya gelenler genç kızın cansız bedeni etrafına toplanmaya başlamıştı. Odasına doluşan kalabalığın arasında Leo'yu görür görmez Adriana gözlerini akının içinde çevirip inleyerek kendini yere attı ve baygınlık geçirdi.

Genç hizmetçinin terasta çamaşır çırparken düşüp öldüğü haberi talihsiz bir kaza olarak herkesi kedere boğdu. Adriana'nın şahit olduğu korkunç manzaranın etkisiyle ayılıp bayılmaları, karnına giren sancılar, sabaha dek bütün kaleyi ayağa dikti.

Leo, hekimbaşı ve baş şifacı ile birlikte kadının başında nöbet tutarak sabahladı, sakinleştirmeye çalıştı. Doğum başladı zannettiği anlarda korkudan nefesi kesilecek sanmıştı ama henüz değildi. Adriana ve bebeğe bir şey olacak korkusuyla aklını kaybedecek gibi olmuştu. Bir kez daha, bir doğum daha, bir evlat daha gözlerinin önünde tekrar tekrar ölü doğmuş, minnacık bir tabuta konulup soğuk toprağa defnedilmişti. Ayık kalabilmek için iradesini sonuna dek zorlayıp ağzına içki sürmeden sabahladı. Sabah olduğunda aylardır ayık olarak geçirdiği en uzun saatlerin sonunda başının ağrısından gözleri yuvasından çıkacak hale gelmişti. Tüm hücreleri şaraba yoksunluk duyuyordu.
Zihni karışıyor, uyanık halüsinasyonlar içinde yolunu kaybediyordu.

Ramsey sabah odaya gelip Baş Şifacıdan Adriana'yı uyandırmasını istedi ve Leo hariç herkesi odadan çıkardı. Yataktan kalkmayı reddedip arkasını dönen

Adriana'ya sert ve yüksek sesle "Kalk dedim!" Diye buyurdu. Leo başını sağa sola salladı fakat yerinden kıpırdamadı, babasının amacının ne olduğunu anlıyordu.
Ramsey, yatakta "Ne var kahrolası?" Diyerek doğrulan genç kadının çenesini sıkıca kavrayıp yüzünü zorla kendine çevirip gözlerine baktı, irin görmüş gibi tiksintiyle gözlerinin etrafını kırıştırdı, elbette cinayet ihtimalini herkesten önce hesap etmişti.

"Kadın yalan söylüyor. Hizmetçinin ölümüyle ilgili soruşturma başlatıyorum."

Adriana güldü, "Elinden geleni ardına koyma lanet olası cellat! Uğursuz, cehennem zebanisi! Hepinizden nefret ediyorum!"

Ramsey, Leo'yu çivilenmiş gibi çakılıp kaldığı sandalyesinden zorla kaldırıp kahvaltı etmesi için sürüklemese genç adam kendini kaybedecek kadar sersemlemişti. Ramsey, baş ağrısı için ona Şifacıyı çağırmaktan söz edince reddetti. O gece girdiği karanlık tünelin içinde zayıf bir mum ışığı bulmuştu.

"Bu kötü şans. Çocuğun doğumuna günler kala odamda... Bir genç kız öldü. Daha çocuktu. Bu iyi değil baba. Bu Gök Tanrının gazabı."

"Hayır Leo, bu karın olacak şeytanın vebali, bu o kızın eceli. Ölüm her an her yerde bizimle buna sebep arama, kötü düşünceleri bırak."

"Ölüm hep benim ensemde. Soğukluğunu duyuyorum. Ölümle kol kola yaşıyorum. Her nefeste ölümün koyu karanlığını kokluyorum, tadını alıyorum."

Leo dişlerini kıracak kadar sıktı sıktı, çenesi kaskatı bir hal aldı, gözleri ise kapkaranlık kesildi. Muhafızlar odaya geldiklerinde kapının içeriden kilitli olduğunu ve kırarak girdiklerini söylemişlerdi. Leo, ölen kızın yerdeki çarpılmış bedenini ve dehşetten yuvalarından fırlayan gözlerini görmüştü. Nasıl olduğunu bilmiyordu fakat karısının bir hizmetçi parçasına, sefil bir kâhya kızına, o denli üzülmeyeceğini bilecek kadar iyi tanıyordu. Babası gibi Gözcü tılsımına ihtiyacı yoktu Adriana'nın yalan söylediğini anlaması için. Zavallı kız görmemesi gereken bir şey görmüş ve Adriana tarafından aşağı itilmişti.

Savaşçı, ölümü kokusunu alacak kadar iliklerinde taşımakla mühürlüydü. Savaşlarda o kadar çok can almış ve cesetlerden tarlaların arasında gezmişti ki, ölüm ona yakın arkadaş kadar aşinaydı. Ölüm meleğine sorsalar elbette kaza mı cinayet mi olduğunu bilirdi, failin kaderinin. Meçhul olan cinayetin nedeniydi ve Leo'nun hesabı meçhul ile değildi. O malumun kılıcına ebedi askerdi.

Ramsey, kıymetlisinin renginin küle döndüğünü ve ayazda kalmış gibi tüylerinin diken diken olduğunu üzüntüyle fark etti, çıkıştı,
"Adriana ile evlenmemeni sana söylemiştim! O haneden bize yar olmayacağını sana söylemiştim, beni değil büyükbabanı dinlemeyi seçtin ve ah, şu haline bak, bedbaht oldun Leo! Büyükbaban da sen de, Minas'ları benim kadar iyi tanımıyordunuz!"

Uzun zamandır açılmayan konular yine gündeme gelmişti. Leo ayağa fırladı,
"Dokuz sene oldu baba, olan oldu! Ne istiyorsun köpek gibi pişmanım desem neyine yarayacak?"

"Seni kurtarabilirdim! Evliliğini sonlandırman için tek fırsatı da teptin! Lord büyükbabanın ve binlerce denizcinin başına gelecekleri o lanet cadı biliyordu, onu mahkemeye çıkardığımda asmam için bana vermedin."

"İddianı kanıtlayamadın. Ne yapsaydım, kadını sokağa mı atsaydım? Bensiz var olamaz! Her yerde düşmanlarım var, beni kahrolası suikastçın yaptığın için malum pek sevilmiyorum, Adriana'yı bıraktığım anda leş kargaları başına üşüşür, sırf benim adımı lekelemek için onu paramparça ederler, öldürseler iyi, tecavüz, işkence, türlü hakaretler, kim bilir neler gelir başına bunu bilmiyormuş gibi bana ahkâm kesme! O savaşı sen başlattın baba! Evliliğime ne olacağını biliyordun, bedbaht olmama göz yumdun! Taht uğruna bana olanlara değdi mi söylesene? Tacın buna değdi mi? Kahrolası saltanatına değdi mi? Her şeye sahiptin, güce, zenginliğe, iktidara, babanın verasetine..."

"Tahtım da tacım da senin için Leo, annen için..."

"Annemi bu işe karıştırma, kadının kemikleri bile toprak altında tuz buz oldu! Annemle ne ilgisi var? Kraliçelik tacını cici karın takıyor, Leslie değil!"

Ramsey, oğlunun annesi hakkındaki gerçeği öğrenmesini henüz istemiyordu. Hantes'te yaşamış tüm Savaşçıların heykelleri doğdukları şehirlerin meydanlarına dikilirdi fakat Leslie'ninki yoktu, Ramsey 'den başka kimse onun savaşçı olduğunu bilmiyordu. Leo, kehaneti öğrendiğinde Ramsey, kıymetlisinin tüm bağlılığını kaybedeceğine emindi fakat beklediği güne kadar sırrı saklamak zorundaydı.

*****

Continue Reading

You'll Also Like

21.8K 2.9K 21
Herkesin sadece bakarak taklit edilmesi mümkün olmayan ve ne yaparsan yap, dışarıdan bakıldığında anlaşılmayan bir hayat hikayesi vardı. Ne kadar sür...
9.2M 4.5K 18
Hayatı, işleri ve kendisi böylesine karmaşık bir adamdan kaçması gerekirken, Armağan tam tersini yapıp adama koşuyordu. Ateşe koşuyordu. Onu yakıp kü...
57.4K 1.6K 78
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi
232K 16.8K 56
Söyle Mahruyan saçlarının rengini Ben bilmem, renkleri anlat bana.. Güzel mi yüzün de sesin gibi? Anlat Mahruyan, kendini anlat bana.. Görmek için sa...