KILIÇ MAKAMI - Tamamlandı

By tknmz39

36.7K 7.2K 6.3K

Rüyada keskin, parlak, altından yapılmış güzel bir kılıç görmek; evlat, hak, adalet, menfaat, mal ve mülk, dü... More

İlk Yansıma
1. BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5. Bölüm
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
Ek/1 SAVAŞ MAKAMI - Harita ve Karakterler
10.1-SAVAŞ MAKAMI
12.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
Ek/2 Harita ve Soy Ağacı 🌟
13.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
14. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
15. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
16. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
17. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
18.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
19.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
20. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
21. BÖLÜM SAVAŞ MAKAMI
22. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
23.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
24. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
25.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
26. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
27.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
28.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
29. Eve dönüş
30. BÖLÜM, Niyetler
31. BÖLÜM, Kalp Ağrıları
32. SAVAŞ MAKAMI, Kim Gitsin?
33. SAVAŞ MAKAMI, Herkes İçin En İyisi
34. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI, Bulanık Sular...
35. SAVAŞ MAKAMI, Kalbindeki His
36. SAVAŞ MAKAMI, Yeni İhtimaller
37.SAVAŞ MAKAMI, Yaban Gülleri
38.SAVAŞ MAKAMI, Bir Macera Daha...
39.SAVAŞ MAKAMI, Sırlar
41.SAVAŞ MAKAMI, Dokuz Doğurmak
42. SAVAŞ MAKAMI, Zen'in İlmi
43. SAVAŞ MAKAMI, Hep Bir Yolu Bulunur...
44. SAVAŞ MAKAMI, Onun Kapısı...
45.SAVAŞ MAKAMI, Kalem ve Kağıdın Sesi
46.SAVAŞ MAKAMI, Bir Garip Protesto!
47. SAVAŞ MAKAMI, Nişan Al, Çek, Bırak!
48. SAVAŞ MAKAMI, İşaret
49. SAVAŞ MAKAMI, Avın Sahibi
50. SAVAŞ MAKAMI, Kızıl Gökler
51. SAVAŞ MAKAMI, Yüz Yüze...
52. SAVAŞ MAKAMI, Kral Konseyi
53.SAVAŞ MAKAMI, Altın Aslanlar
54. SAVAŞ MAKAMI, Mevsim Dönerken
55.SAVAŞ MAKAMI, Işıklı Bir Yol
56. SAVAŞ MAKAMI, Yılanın Kuyruğu
57. SAVAŞ MAKAMI, Meşk
58.SAVAŞ MAKAMI, Turnuva
59. SAVAŞ MAKAMI, Sabır Günleri
60. SAVAŞ MAKAMI, Turnuva/2
61.SAVAŞ MAKAMI, Kan Rüyası
62.SAVAŞ MAKAMI, Yeni Bir Savaşçı
63. TACIN SAHİBİ, Evlilikler ve İttifaklar
64. TACIN SAHİBİ, Elmas Lord
65. TACIN SAHİBİ, Onur dövüşü ve Kutlama
66. TACIN SAHİBİ, Saltanat Düğünü
67. TACIN SAHİBİ, Kılıç ve Zehir
68. TACIN SAHİBİ, Aslan Avı
69.TACIN SAHİBİ, Kral ve Kraliçe
70. TACIN SAHİBİ, Damy ve Amryn
71. TACIN SAHİBİ, Lessey ve Arro
72.TACIN SAHİBİ, Orman Kanunları
73. TACIN SAHİBİ, Üç Varis
74. TACIN SAHİBİ, Lades
75. TACIN SAHİBİ, Kuzey yolcuları
76. TACIN SAHİBİ, Yem
SON: SAVAŞ

40. SAVAŞ MAKAMI, Ava Giden Avlanır!..

345 88 111
By tknmz39



Piratesli Güneş Krallığından gelen yabancı büyükelçiyle beraber orada uzun yıllardır görev yapan kendi elçisini de yurda geri çağıran Kral Ramsey, görev süresi dolmasına rağmen savaş nedeniyle geri çağırılması iki yıldır unutulan adam hakkında baş danışmanı Sir Rassmond ile görüşmek istedi.

Önce Elmas Lord turnuvası hakındaki hazırlıklardan konuştular. Rassmond raporunu sundu.
"Şehir Dört Karanın dört hanesinden gelecek asil şövalyeleri ağırlamaya hazır. Şehir nüfusunun on katını barındıracak kamp çadırımız ve erzağımız hazırlandı. Şövalyeler ve misafirler için kalede misafir odaları tahsis edildi. Güvenlik tedbirlerinin arttırılması işiyle Leo ve Aden ilgileniyor. Civar garnizonlardan tecrübeli muhafızlar şehre çağırıldı. Turnuvanın şanlı ve bereketli geçmesi için gereken tüm ihtiyaçları titizlikle bizzat takip ettim ağabey."

"Güzel, bu turnuva aynı zamanda Lionell zaferinin kutlaması olacak. Yas nedeniyle birinci yıl kutlaması yapmamıştık, büyük bir gövde gösterisi istiyorum Rassmond. Kutlanmayan zafer hatırlanmaz. Bırakalım da halk yesin, içsin, eğlensin ve üresin. Gün, arslanın günüdür, Lionell'den yükselecek kahkahalar, Dört Karayı çınlatsın, bir hafta boyunca güneyde şarap nehirleri aksın."

"Kıtanın tüm yetenekli müzisyen ve şarkıcılarına davet gönderildi, epey şenlikli olacak."

"İyi. Şövalyelere gönderilecek davetiyelerle Lessey ilgileniyor, Leydi Arryn de kızıma yardım ediyor. Özellikle Fergo hanesinin kalabalık geleceğini tahmin ediyorum. Leydi Arryn'in kendi akrabalarını ağırlayarak gelecekteki görevlerine hazırlanması gerek."

"Akıllı bir kız."

"Evet Fergo kızını beğeniyorum."

"Ağabey, haddimi aştığımı düşünmezsen bir sorum olacaktı?"

"Turnuvanın sonunu Ken ile Arryn'in düğünü ile birleştir diyeceksin Rassmond. Bilmiyorum."

"Ailesi onca yoldan tekrar gelemez, Lord Fergo eve dönmeden en azından nişanı yapmak isteyecektir."

"Turi ile yüzyüze konuşacağım."

"Ken ile evlenmesinde bir pürüz yok ya?"

"Yoo yok. Sen bunu düşünme Rassmond senden daha başka isteklerim var. Büyükelçi Sir Gregor ve ailesi vardılar mı?"

"Evet Sir Gregor 10 yıl yuva hasreti çektikten sonra güneykara topraklarına kavuştuğu için sana minnettar."

"Adamı oralarda unutmuştuk! Sir Gregor için münasip bir mevki ayarla. Cömertçe sunulmuş bir konak, araziler ve askerler tahsis edilsin. Çocuklarını da Kraliyet Akademisine yazdır. Bizzat ilgilen."

Rassmond biraz düşündü, bunca iş yoğunluğu arasında büyükelçi ve ailesinin kalkındırılması işinin nereden icap ettiğini anlayamadı.
"Sir Gregor zaten dört kuşaktır büyük arazi sahiplerinden olan babasından büyük bir miras devralmış. Ben kendisine şehirde bir konak önerdim fakat nazikçe reddetti, aile konağında yaşayacakmış. Gözü tok ve gururlu bir adam."

"Bize kırgın olmasın?"

"Hayır sanmam. Keyifli görünüyordu."

"Ala. Başarılı hizmetlerinin karşılığını yüksek bir mevki ile ödüllendirelim. Valilik gibi."

"Babası da eski valilerdendi, uygun olur."

"Kendisini başbaşa bir yemekte ağırlayıp Güneş Krallığındaki diplomatik faaliyetlerini dinlemek isterim."

"Not alıyorum, haftaiçi bir öğlen yemeğine çağırırım."

"Akşam yemeği olsun. Çocukların Akademideki eğitimini takip edip durumlarını, Sir Gregor gelmeden önce bana bildir."

"Peki ağabey. Bir oğlu ve bir kızı var, tam Akademi yaşındalar. Aslında evlilik çağları da gelmiş."

Ramsey gülümsedi, "Orasına kafa yorman gerekmez Rassmond, sen dediklerimi yap, kafi."

Rassmond başıyla onaylarken aniden önem kazanan Sir Gregor ve ailesi ile ilgili gelecekte önemli şeyler olacağını sezinledi fakat sormadı.
...

Piratesli Büyük elçinin şerefine düzenlenen eğlenceler sırasında geleneksek av partisi vardı. Arryn ilk kez kendine uygun bir eğlence düzenlendiği için sevinçliydi. Güneye geldiğinden beri eline almadığı yayına kavuşunca sanki aylardır suyun içindeymiş de henüz karaya çıkmış gibi ayaklarının yere sağlam bastığını ve dizlerindeki gücü hissetmeye başladı. Sadece kraliyet ailesi ve yakınlarının katıldığı gençler avı için geldikleri alan Karasu'nun güneyinde, krala ait av köşkünün korusuydu.

Arryn, üzerinde yeni diktirdiği binici kıyafetleri ve omzunda ok sadağı ile dimdik duruyor, sağ elinde rahat bir tutuşla kabzasından kavradığı yayını hafifçe ileri geri sallıyordu. O günü sıradan günlerden özel kılan yan, sadece yayına ve okuna kavuşmuş olması değildi. Asil leydilerin at binerken bile uzun etekli kat kat tül ve taftadan oluşan elbiseler giyme kaidesinin aksine binici giysileri pantolonlu takımdan oluşuyordu.

Annesinin zevkiyle özene bezene Gök Kalesinde dikilen takımı koyu toprak rengindeydi. Dar pantolonu yuvarlak kalçalarını ve sütun gibi uzun bacaklarını sıkı sıkıya sarıyor, dizlerinin yanındaki cepler yanında bir şeyler taşımasına olanak sağlıyordu. Diz kapaklarına dek uzanan ceylan derisi çizmeleri bağcıklı ve koyu kahverengiydi. Üzerinde ise dar pantolonundan belli olan kalça hatları gizlensin diye krema renginde uzun bir gömlek vardı. Gömleğin kolları dirsek boyunda bitiyordu, kol yenleri ve dik yakası incecik zarif ipek dantellerle bezeliydi. Gömleğinin üzerinde yine vücuduna oturan toprak rengi, cepli, düğmeli bir deri yelek giymişti. Yeleğinin sol göğsünde zarif bir gümüş broş asılıydı.

Kendi hanesindeyken kızların pantolon giymesinin yasak olmadığı tek alan kılıç, binicilik ve ok atma derslerinin olduğu günlerdi ve Arryn en çok o günleri seviyordu. Ablaları gerçi ilk birkaç dersten sonra hevesleri kırılıp bu dersleri kırmaya başlamış ve erkek işi olarak gördükleri temel askeri eğitimi almaktan vazgeçmişti. Arryn ise ikizi denilen ablası Amryn ile bu derslere uça uça katılıyor ve her aşama bittiğinde daha ileri seviyeye geçmek için anne babasına yalvarıyordu. Silah kullanmaya duyduğu heves, geleneksel anlamda asil leydilere sadece temel savunma sanatı kazandırmayı hedeflese de Lord Turi'nin ortanca kızları profesyonel okçular olarak yetişmişti.

Az önce Kral Ramsey ve danışmanlarının teşrif etmesinden önce ısınma atışları yapmışlardı. O dakikadan beri kız, ortada tüm ahaliye meydan okur tavrıyla yalnız başına dikilip kalmıştı.

Arryn'in atışlarını gören diğer leydiler avda hiç şansları olmadığından küskün bir tavır takınıp kızdan uzaklaşmıştı. İçlerinde en kendine güvenen ve ok atma tecrübesi olanlar bile Arryn'in beşte beş tam isabet ettirdiği atışlarının yanında solda sıfır kalmıştı. Az sonra kral ve danışmanları alana teşrif ettiğinde kura çekerek bir kadın bir erkek eşleşmeler yapılacaktı.

Sekiz erkek ve sekiz kadından oluşan avcılar, bir kadın ve bir erkek olarak eşleşecek ikişerli takımlar halinde yarışacaktı. Bunun amacı elbette erkeklerin kaba kuvvetle kadınlara ezici üstünlük sağlamasının önüne geçmekti. Kura çekilişi ise iki aşamadan oluşuyordu. Önce kızlar bir fanus içine yazılı numara kartlarını çekip birden dokuza kadar numara alıyordu. İkinci aşamada ise erkekler kendilerine numara çekiyor ve aynı rakamları çekenler eşleşmiş oluyordu.

Lessey çığlık atıp el çırparak Arryn'i kutladı,
"Avın galibi kesinlikle kurada senin ismini çeken kişi olacak, besbelli!" Diyerek şampiyonu erkenden ilan etti. Ava katılacak erkeklerin hepsi iyi okçular olduğundan şampiyonu belirleyecek şey, eşleştiği kadının becerisi daha iyi olandı.

Jasper, elinde uzun yayı ile Arryn'in yanına gelip arazi hakkında bazı tüyolar verdi ve ikisi eşleşirlerse kesinlikle oyunun galibi olacaklarını söyledi.

Arryn ise ona tatlı tatlı gülümseyip başını sallarken gözü alana henüz giriş yapan birisindeydi. Alev alev bakışlarla izlediği Leo, babasıyla kısaca konuştuktan sonra alandakilere göz attı.

Arryn gözlerini son gelenden ayırmadan Jasper'a sordu,
"O, katılıyor mu?"

Jasper dönüp kimi sorduğuna baktı, yüzünü kırıştırdı,
"Bilmem, keyfi isterse. Prens hazretlerinin sağı solu belli olmaz."

Arryn, Leo'nun kendilerine doğru baktığını gördü, göz göze geldiler, başıyla selam verdi.

Leo, babasının oturduğu masadaki yazıcıya seslendi,
"Beni de yaz!"

Bunu duyan Lessey ve diğer kızlar çığlık atıp sevinçle gülüştüler, Lessey şampiyonluk tahminini bu kez ağabeyinden yana değiştirdi.
"Leo geldiğine göre bahisler kapanmıştır! Katıldığı hiçbir avı kaybetmedi. Centilmenlik malesef ağabeyimin vasıflarından biri değil... Aslında Jasper da favorim,  belki Jasper ile Arryn eşleşirse Leo karşısında bir şansları olabilir.

Kızlar gülüştü ve kurada Leo ile eşleşip pek bir şey yapmalarına gerek kalmadan kazanabilmek için dua ettiler. Lessey ise arka tarafta birileriyle yüklü meblağlar üzerine bahise tutuştu. Bahis yasak olmasına rağmen Ramsey onları görmezden geldi.

Hazırlanan rakamlar çekilince, erkeklerin hepsinde Arryn'in numarası olan 4 rakamı çıktı. Genç adamlardan biri, sırf komiklik olsun diye fanustaki kartlara hile karıştırmıştı besbelli, bu el altından hep yapılan bir şeydi ve herkes suçu diğerine atıp kahkahalarla güldü. Ramsey duruma el koydu. İkinci kurayı kendisi yazıp çekti ve eşleşmeleri açıkladı.

Ken ile eşleşen Lessey, şampiyonluk ümidi olmasa da küçük kardeşi ile keyifli vakit geçireceği için memnun olarak Ken'e sarıldı. Jasper, hafif kilolu ve daha doğru dürüst yayı tutmayı bilmeyen bir kızla eşleşince hay aksi diye alenen söylendi, kız ağlamaya başlayıp küserek alandan ayrıldı.

Jasper takım arkadaşını ikna etmek yerine,
"Aman be tek başıma daha iyi idare ederim!" Deyip rest çekti.

Ramsey sıradaki kartı çekip
"Beş numara Leo," dediğinde bütün genç kızlar nefeslerini tuttu,
Ramsey diğer fanustan bir kart çekip ilan etti, "Beş numara Arryn."

Topluluktan hoşnutsuz uğultular yükseldi, bazıları eh biz boşa oynamayalım şampiyon belli, diyerek surat astı.

Jasper, "Ben hala oyundayım beyler!" Diye meydan okudu.

Leo onu duymazdan gelip şüpheci gözlerini babasının yüzüne dikti. Ramsey elini oğlunun omzuna koydu, dudaklarının ucunda müstehzi bir tebessümle gözünün içine baktı.
"İyi avlar evlat!"

Leo, düşünceli halde başını salladı. İyi bir av olacağına şüphesi yoktu.  Arryn'in yanına yürüdü.
"Ben agresif oynarım." Dedi.

Arryn deri eldivenli parmaklarını hevesle açıp kapatırken hin bir sırıtışla Jasper'a bakıyordu,
"En sevdiğim!"

Leo, Arryn'in sırtına asılı ok sadağından. Bir ok alıp eliyle okun dengesini ve temrenini kontrol etti. Arryn'in Doğu karadan gelen oklarını beğendi.
"Dikkat edeceğin tek kişi Jasper değil. Aden'i sakın hafife alma, eminim hazırlık atışlarında piçlik olsun diye karavana atmıştır."

Arryn şaşkınca baktı, "Evet karavana attı, yani numara mıydı?"

"Kural 1, akıllı bir şövalye asla tekniğini sergilemez. O gösteriş meraklılarının işi, şunun gibilerin..." deyip Jasper'ı işaret etti. İki kuzen karşılıklı diş sıkmalarla selamlaştılar.

Arryn kendi evinden bildiği bu oyunda böylesi hilelere hiç tanık olmadığından hala şaşkındı. Onlar Doğu'da her şeyi kuralına uygun icra ediyorlardı.
"Diğer kurallar neler?" diye sordu.

Leo ona döndü, iki adımla burnunun ucuna dek yaklaştı, iki eliyle Arryn'in ellerine uzandı, deri eldivenlerin ince bileklerini saran bağcıklarını söküp itinayla sağlamlaştıracak üç düğüm attı, Jasper'ın izlediğini bilerek kızın kulağına eğildi,
"2, Rakiplerini kışkırt!"

Arryn bakışlarını ona kaldırdı, genç adamın yüzünü uzun kirpikleriyle okşayarak gülümsedi,
"Anlıyorum."

Leo onu belinden yakalayıp kuş gibi havalandırarak atına bindirdi. Eyer takımlarını da kontrol ederken
"İyi bir eş olacaksın!" Dedi.

"Şüpheniz olmasın."

"3.kural, takım eşine yakın dur."

Arryn iyice kızışan bu av meydanıyla heyecandan dili damağı kurumuş bir halde yutkundu. "Peşinizden ayrılmayacağım."

Ve av başladı...

Korunun derinliklerinde atlarını bırakıp bir tepeye tırmanırken hafif adımlarla her an tetikte yürüyüşe geçtiler, pür dikkat kesilmiş hareket eden herhangi bir canlı ararken birbirlerinin soluk alışlarını duyuyor pek konuşmuyorlardı.

O gün durgun olan Arryn'di. Leo kızın halindeki garipliği hemen fark etmişti. Arryn güzel gözlerini kederle yere indirip susuyor ha susuyordu. Onda alıştığı canlı neşesi yoktu. Neyin var diye sordu,
Arryn omuz silkti.

Leo'nun araziyi avcunun içi gibi bilmesi ve Arryn'in her attığını vurmasıyla birkaç sülün, sincap ve  tavşan avladılar. Yarışmayı önde götürürken yetişkin bir ceylanın peşine düştüler, ceylanın gölet kıyısındaki sazlıklarda annesini bekleyen birkaç gün önce doğmuş yavru ceylanı işaret eden Leo oldu.

Arryn, hii diyerek yayını indirdi.
"Onu vuramayız! Yavruları onsuz sağ kalamaz."

Leo başıyla onaylayıp yayını indirdi, "Şanslı günündesin ceylan, yanımda merhametli bir hanımefendi var..."

"Teşekkür ederim."

"Devam etmek istemiyorum, şuraya oturalım da biri gelip anneyi avlamasın."

Arryn harika bir piknik alanı olan göletin yamacındaki büyük meşenin altını gözüne kestirdi ve önden gidip ağacın altına oturdu. Lessey, ağabeyinin avda centilmen olmadığını söylerken yanılmıştı meğer. Savaşçı özünde yufka yürekliydi.

Leo oturduklarında bir kez daha neyin var diye sordu.
Arryn yutkundu, "Hiç..."

"Hiç olsa böyle susmazdın. Çok bence!"

Arryn bakışlarını ondan kaçırdı.

Leo uzanıp çenesinden tuttu ve kızın yüzünü kendine çevirdi.
"Anlat yoksa GökDeniz'de gemilerin mi battı?"

Arryn, keyifsizce geri çekildi, "Yapma..." derken yalvarır gibiydi. 'Bana böyle bakma, hiç kimse sormazken bana hatrımı sorma! Beni kendine bağlama, bana ümit verme, beni imkansıza inandırma... Olmayacak duama girme...'

Yalancı bir çobanın sarsıcı hayaliyle başlayan macerasında, onu sadece beğendiğini, tamam belki çok beğendiğini düşünmüş, her şeyin hayranlıktan hatta celladına aşık olan saf genç kız ruhundan dolup taştığına, geçeceğine inanmıştı. Fena tutulduğunu yeni yeni anlıyordu, günlerdir kendisine imkansız, imkansız, imkansız, o evli, o evli, o evli, yasak, yasak, yasak diye tekrarlamaktan kendine olan saygısını yitirirken aralarındaki çekim yerini derin bir ayrılık sancısına bırakmış, sözsüz bir vedayla sevdiğinden henüz ayrılmış gibi hüzünlüydü. Yan yana ama yasak, birbirine karışmaması gereken tuz ve su gibi...

Leo, Arryn'i neşelendirmek için yerden kopardığı bir kır çiçeğini saçlarına taktı,
"Bunlar bu ağaçların gölgesinde hiç güneş görmeden yeşerip soluyor, sana baksınlar da güneşi görsünler istedim."

Arryn dudağının köşesiyle belli belirsiz hatta biraz ağlamaklı gülümsedi. Daha önce hiçbir erkeğin hiçbir kadına böylesi bir iltifat ettiğini duymamıştı. 'Şair ve zalim Leo!.. Ne hoşsun! Zehir gibisin, tedavin yine kendinsin!'

Tuz ve su birbirine karışmıştı. Süründüğü çölün ortasında bulduğu tek serap oydu, içerse de ölecekti içmezse de...

Görünüşte sadece dostça görünen bu kısa anların göründüğünden çok daha derinlere kök saldığını ikisi de biliyor ama aralarındaki kelimelere dökülmemiş anlaşmaya uyarak olanlara kayıtsız yaklaşıyordu. Sanki söze dökülse bozulacak bir sihir gibiydi. Bazı hislerin adı konulmamalıydı.

Leo'nun kendi kederi, derdi, ağırlığı kendine yetiyordu ve kızın hali biraz da belki bu halinin müsebibi kendisi olduğundan kanına dokunuyordu. Arryn'in daha önce hiç şahit olmadığı kadar fazla konuştu, ona ilgisini çekecek deniz macerlarını anlattı ve açılıp soru sormasını sağladı. Arryn hevesle sordu, Leo tatlılıkla anlattı. Arryn hiç kimseden duymadığı, hayal bile edemeyeceği uzak diyarların tasvirleriyle ruhunu doyururken Leo, dilinin bağını çözmekle zihin ağırlığını hafifletti. Günün sonunda birbirlerine nasıl da iyi geldiklerini fark ettiler.

"Issız Deniz'e açılan gemiler bir daha dönemiyor öyle mi? Sence orada ne var?"

"Gök Tanrı insanlardan böylesine gizlediğine göre olsa olsa yaşamın kaynağı vardır."

"Yaşamın kaynağı ne ola ki?"

"Bence şarap çağlayanlarıdır!"

Arryn bir kahkaha attı, "Şaşırtmadın Leo! O çağlayanı bulsan içinde eriyene kadar kalacağına eminim!"

"Kafam öyle güzel olurdu ki eridiğimi bile fark etmezdim."

Arryn epey güldü, biraz düşünür gibi yaptı,
"Bence yaşamın kaynağı Gök Tanrıçanın rahmidir. Hepimiz evvelinde ordan geldik. Gök Tanrıçanın tahtı Issız Denizde olabilir."

"Olsun, tahtın altından şarap nehirleri akamaz diye kim söyledi? Tanrıça üzümleri sever."

Arryn yine güldü. "Şarapla yıkanasım geldi bak şimdi!"

"Öyle bir şey yaptığında orada olmak isterdim!"

Arryn cinsellik çağrışımı yaparak adamı tahrik edecek bir söz ettiğini düşünmeden öylesine konuşmuştu fakat Leo yüzünde vahşi bir arzuyla kirpiklerinin altından bakıyordu.

Arryn "Yıkanasım derken yüzmek..." diye kekeledi.

"Bana fark etmez. Giyinik olmayacağını umuyorum."

Arryn kızardı, şakaya vurdu, "Bana asılıyor musun sen?"

Leo bir kahkaha attı, "Sana asılmıyorum küçük hanım, asılmak gizliden gizliye yapılır. Ben sana düpedüz kur yapıyorum!"

Arryn sesinin tehditkar çıkmasına gayret ederek dişlerinin arasından tısladı, "Sizi uyarıyorum Prens bu resmi bir teklif sayılabilir!" Dedi, ilk karşılaşmalarında onu basit bir subay sandığında onunla Gök Kalesine gelirse babasının onu ödüllendireceğini söylediğinde Leo'nun verdiği cevaba atıfta bulunarak.

Leo imayı hemen anladı, "Bense o teklif üzerine sizi kendi diyarıma getirdim Leydi Arryn. Ve şakayı bırakırsak yaşamın kaynağı olsa olsa şiirdir, derim."

"Şiir?" Deyip gözlerinde gün doğumu misali parıltıyla adama bakmaya başladı, Lessey onun eskiden şiirler yazdığından söz etmişti. "Bir şiirini okur musun?"

Leo bir süre dalgın dalgın düşündü, ezberindeki şiirlerin hiçbirini uygun bulmadı, yeni dizeler uydurdu ormanın kuytusunda heveslerden kurduğu beşikte...

"Sen, kaçan ürkek ceylânsın dağda,
Ben, peşine düşmüş bir canavarım!
İstersen dünyayı çağır imdada;
Sen varsın dünyada, bir de ben varım!

Seni korkutacak geçtiğin yollar,
Arkandan gelecek hep ayak sesim.
Sarıp vücudunu belirsiz kollar,
Enseni yakacak ateş nefesim.

Kimsesiz odanda kış geceleri,
İçin ürperdiği demler beni an!
De ki: Odur sarsan pencereleri,
De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran!

Göğsümden havaya kattığım zehir,
Solduracak bir gül gibi ömrünü,
Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir,
Bana kalacaksın yine son günü.

Ölürsün... Kapanır yollar geriye;
Ben mezarla sırdaş olur, beklerim.
Varılmaz hayale işaret diye,
Toprağında bir taş olur, beklerim..."
                                                           ***

Arryn yüzünde hoşnut bir tebessümle adama uzun uzun baktı.
"Niye bekar değilsin ki!" Deyip dudaklarını ısırdı.

Çok ileri gitmişti ama kalbinden taşan şey yokuş aşağı yuvarlanırken büyüyen bir çığ gibiydi.

Leo onun omzuna dökülen ince beliğine uzandı, parmaklarının arasında ağırlığını tarttı, usulca okşarken iç geçirdi, "Bir gün seninle karşılaşacağımı bilseydim onunla evlenmezdim. Büyüyüp bana gelmeni beklerdim."

Arryn artık hislerine teslim olmuş geçmişini unutup geleceğini boş vermiş akışına bırakmış vaziyette bulutların üstündeydi. Diyarın savaşçı prensinin kendisine ilgisinden artık emin hale gelmiş ve ona karşı hislerinin tek taraflı olmadığından bu yasak aşkın yükünü en azından bölüşmüş olmakla hafiflemişti.

Ne olduysa tek suç onda değildi ve ne olacaksa ikisi de öyle istediği için olacaktı. Leo'nun agresif, depresif, zalim, sivri dilli görüntüsünün altında meğer şair ruhlu çok hoş bir sevgili potansiyeli bulunuyordu. Onun kadar güzel bakan, güzel sözlerle kadının yüreğini hoplatmayı bilen ve aşkının ateşini her daim körükleyen bir erkek tam hayalindeki şeydi.

Kim bilir, birbirlerine ait olma imkanları olsa Leo dünyayı ayaklarına sererdi, dünya oydu ondan başka ne taht ne saltanat ne güç ne zenginlik umurunda olmazdı ya, Leo'ya yar olmak zaten bonus olarak tüm bunları beraberinde getirirdi. Arryn düşündükçe mutluluk zehirlenmesi yaşıyor, kendine bambaşka bir hayaller aleminde kraliçe tacı takıyor, cihana hükmediyordu, türlü maceralara Leo ile yelken açıyordu.

Birbirine ait iki parçanın henüz birarada olmayışı eksikliktir, Leo Arryn'in yüzüne, gözlerine, kokusuna eğildiğinde, kişisel tarihinde eksik olan parçayı yanıbaşında bulmuşçasına seviniyor, onun gözlerinin engin suyunda boğuluyordu.

Genç kızdan kendisine yönelen mıknatısın diğer ucu misali çekime direnmeyi boşverdi ve yüzüne eğildi, dudakları dudaklarının yanında bir an durdu, burnunun ucu küçük bir temas arayarak onun tenine dokundu.

Arryn'in dudaklarından korkuya benzer bir inilti çıktı fakat kaçınmadı, Leo biraz daha sokulduğunda aralık dudakları Arryn'in katman katman koyu pembeleriyle iştah kabartan bir pastaya benzeyen dudaklarına usulca dokundu, genç kız kendi pürüzsüz tenine tezat onun sakallı cildinin temasından hoşlandı, dudaklarını araladı ve küçük bir yan dönüşle adama beklediği anı yarattı, Leo'nun dudakları dudaklarının üstünde durdu, kısa bir an geri çekilip gözlerine baktı. Kızın gözleri tamamen yumuluydu, gözlerinin yumuluşundan teslimiyet anlamı çıkardı ve artık daha fazla uzak durması mümkün olmayan o güzel ağzı öptü.

Vişne tadı hayal ediyordu ama dudakları hayalinden tatlıydı, vişne kekremsi bir meyveydi ama kızın dolgun dudakları basbayağı yumuşak, kendine has tatlı ve enfes bir aromaya sahipti. Arryn dudaklarını aralayıp ona ürkekçe nasıl yapacağını bilemeden karşılık verdi.

İlk öpüşü Leo'yu çıldırtacak kadar tatlıydı, yüzünü eliyle kavrayıp kendine bastırdı, bir eliyle Arryn'i belinden sıkıca kavradı, dudaklarının eti birbirine yumuldu, birbirinin üstünde kaydı, adamın dili ikisinin arasında o çok özel tadı yiyip bitirmek ister gibi iştahla dolaştı.

Kızın ince belinde aralık duran parmaklarının tutuşu ve şiddeti Arryn'in tam ihtiyaç duyduğu güçlü sahiplenme hissiyle doluydu, Leo'nun teni öyle sıcaktı ki şeker gibi ağzında eriyeceğini akışkan bir halde ellerine akıp tükeneceğini sandı. Heyecandan nabzı o kadar yükseldi ki soluk alış verişini de titremesini de kontrol edemez hale gelip o kor dudaklardan geri çekildi.

Gözlerini sıkı sıkı yumdu ve bir elinin tersini hala cayır cayır kavrulan dudaklarına bastırıp soluk almak için ince boynunu gererek ağzını havaya doğru araladı.

Leo, kız geri durmasa hiç durmayacağını fark etti, küçücük hatta beceriksiz bir öpüşmeden uyarılmıştı, elleri hala Arryn'in sırtında ve çenesinde asılı kalmış gözlerini onun iyileştiren manzarasından alamıyor, arzudan başı dönüyordu.

Dişlerini sıkarak içinden deliliğine lanet etti. Nasıl bu kadar şuursuz olabilmişti, ona dokunmak delilikti! Yaptığı affedilmez ve onarılmaz bir hataydı madem aymazlığa vurarak aralarındaki şok dalgasını dağıtmak istedi. Dağılmak üzereydiler...

"Tadını sevdim ama sana öpüşmeyi öğretmek lazım!"

Arryn ne yaptığından hala bilinçsiz halde gözlerini kırpıştırarak boş boş baktı.

Leo, onun elini tutup ayağa kalkmasına yardım etti, boylu boyunca karşısında dikilen ay ışığı gibi parlak bakireyi deliler gibi hiçbir kadını istemediği kadar çok istediğini tüm uzuvlarında hissediyordu.

Arryn utanç ve korku içinde yüzünü eğip bakışlarını kaçırdı, aklını kaçıracak gibiydi. Kendi bedeninde olup biten hiçbir şeyden daha önce bu kadar dehşete düşmemişti. Kafası kopup gövdesinin önünde yuvarlansa ve gelip ayaklarının ucunda dursa ancak bu kadar sarsılırdı. Az önceki şuur kaybı yavaş yavaş aralanırken ağlamak istiyordu.

Leo ona dönüş yolunu eliyle işaret ederken,
"Korkma bu ağaçlar, bu orman sır saklar, insan değil ki ihanet etsin..." Dedi.

Arryn başıyla onaylayıp hızlı adımlarla onun önüne geçti ve dönene kadar hiç konuşmadı. Nur topu gibi bir sırları daha olmuştu. Aşkta varolmanın doğurmaya benzediğini düşündü, ilk çocukları maceraydı, ikinci çocukları öpücük...

...

Ellerinde ufak tefek avlarla meydana döndüklerinde Arryn krala durumu açıkladı,
"Biz yeni anne olmuş bir ceylanın peşinde olduğumuzu anlayınca avı bıraktık ve onu yavrularına bağışlamaya karar verdik. Bugünki nasibimiz bize hayatta kazanmaktan daha önemli şeyler olduğunu ve merhamet etmenin önemini hatırlattı kralım. Tüm yarışmacı arkadaşları tebrik ediyoruz."

Lessey Arryn'in yanına gelip sarıldı,
"Leo'yu avdan nasıl vazgeçirdin, vay canına! Abim avı yarıda bırakıp şampiyonluğu bir başkasına hediye etti ha? Ne kadar ince ruhlusun Arryn!"

Arryn ürkekçe gülümseyip kenara çekildi zaten Lessey de konuşa konuşa gidip Leo'nun boynuna atıldı ve sorularını ona yöneltti.

Arryn bir kenarda dikilip dururken şehrin valisinin kızı ve Lessey'in yakın arkadaşlarından Leydi Dalia, Arryn'e sokuldu.
Yüzünde kıskanç bir ifadeyle kızı tepeden tırnağa süzdü,
"Avlanmak yerine daha cazip ne öneri sunmuş olabilirsin ki Prens Leo avdan vazgeçsin?"

"Ne?"

"Biz bu av partilerini çok iyi biliriz tatlım. Veliaht buradaysa mutlaka kazanır, bir geyiğin peşinde avın iki gün iki gece sürdüğü bile olmuştur... Ne oldu da avdan vazgeçti, anlamak zor..."

Arryn gözlerini çevirdi ve hemen sol tarafa dönüp kralın yanında elleri belinde dikilip duran Leo'ya seslendi,
"Afedersiniz Prens Leo!"

Dönüp herkes onlara baktı, asil bir genç kızın yüksek sesle kraliyet ailesinden birine seslenmesi olur şey değildi.
Leo kaşlarını çatarak baktı.

Arryn sırttı, "Leydi Dalia size avla ilgili hislerinizi sormak için müsaadenizi istiyor!"

Leo duyarsız bir tavırla, "Gel sor ne soracaksan Dalia!" Dedi ve tekrar babasına döndü.

Arryn, aynı kızın kendisine yaptığı gibi göz süzerek
"Şimdi tam olarak neyi öğrenmek istiyorsan git de ona sor! Ama tam olarak bana sorduğun gibi tatlı dudaklarını büzüp göz süzerek imalı imalı sor, tamam mı tatlım?"

Dalia, utançtan kıpkırmızı olarak eteklerini toplayıp Leo'nun yanında gitti ve selam verdi. Arryn'in tufasına düşmüş olmanın sıkıntısıyla saçma sapan bir soru sorup genç adamı oyaladı.

Arryn ise atının yanında kollarını göğsüne bağlayıp kıs kıs güldü, bir an Leo ona dönüp gözlerini kısarak baktı, kızların arasında tatsız bir şeyler döndüğünü anladı ve Arryn'e belli belirsiz gülümseyip Dalia'yı başından savdı.

Tek başına çıktığı avdan iki iri yaban domuzu ile dönen ve günün şampiyonu olan Jasper, Leo'nun avı yarıda bıraktığını duyunca yere tükürdü, "Bu hakaret!"

Ramsey kararını verdi, "Bu, Arryn kızımın dediği gibi merhamet... Yaşam ve ölüm kolkola girmiş sevgililer gibidir. Bir an ölüm kazanır diğer an yaşam ve bu sonsuz döngüde birbirlerinden hiç ayrılmazlar."

*****





***Şiir Necip Fazıl

Continue Reading

You'll Also Like

283K 21.7K 42
Bir masalda olmayan her şey bu hikâyede. Çünkü Aşk Meşk gerçek dünyanın ta kendisi. Duygusallığı göz yaşartan, romantikliği kalp hızlandıran, komed...
234K 51.7K 40
KARA KİRAZ SERİSİNİN İKİNCİ KİTABIDIR. ∆∆∆ ~ Kadın bir okyanustu. Adam ise ona muhtaç kuru bir toprak. Toprak okyanusuna küstü. Okyanus, güneşin ke...
21.9K 2.9K 21
Herkesin sadece bakarak taklit edilmesi mümkün olmayan ve ne yaparsan yap, dışarıdan bakıldığında anlaşılmayan bir hayat hikayesi vardı. Ne kadar sür...
298K 25.9K 46
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...