KILIÇ MAKAMI - Tamamlandı

By tknmz39

36.7K 7.2K 6.3K

Rüyada keskin, parlak, altından yapılmış güzel bir kılıç görmek; evlat, hak, adalet, menfaat, mal ve mülk, dü... More

İlk Yansıma
1. BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5. Bölüm
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
Ek/1 SAVAŞ MAKAMI - Harita ve Karakterler
10.1-SAVAŞ MAKAMI
12.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
Ek/2 Harita ve Soy Ağacı 🌟
13.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
14. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
15. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
16. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
17. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
18.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
19.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
20. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
21. BÖLÜM SAVAŞ MAKAMI
22. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
23.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
24. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
25.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
27.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
28.BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI
29. Eve dönüş
30. BÖLÜM, Niyetler
31. BÖLÜM, Kalp Ağrıları
32. SAVAŞ MAKAMI, Kim Gitsin?
33. SAVAŞ MAKAMI, Herkes İçin En İyisi
34. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI, Bulanık Sular...
35. SAVAŞ MAKAMI, Kalbindeki His
36. SAVAŞ MAKAMI, Yeni İhtimaller
37.SAVAŞ MAKAMI, Yaban Gülleri
38.SAVAŞ MAKAMI, Bir Macera Daha...
39.SAVAŞ MAKAMI, Sırlar
40. SAVAŞ MAKAMI, Ava Giden Avlanır!..
41.SAVAŞ MAKAMI, Dokuz Doğurmak
42. SAVAŞ MAKAMI, Zen'in İlmi
43. SAVAŞ MAKAMI, Hep Bir Yolu Bulunur...
44. SAVAŞ MAKAMI, Onun Kapısı...
45.SAVAŞ MAKAMI, Kalem ve Kağıdın Sesi
46.SAVAŞ MAKAMI, Bir Garip Protesto!
47. SAVAŞ MAKAMI, Nişan Al, Çek, Bırak!
48. SAVAŞ MAKAMI, İşaret
49. SAVAŞ MAKAMI, Avın Sahibi
50. SAVAŞ MAKAMI, Kızıl Gökler
51. SAVAŞ MAKAMI, Yüz Yüze...
52. SAVAŞ MAKAMI, Kral Konseyi
53.SAVAŞ MAKAMI, Altın Aslanlar
54. SAVAŞ MAKAMI, Mevsim Dönerken
55.SAVAŞ MAKAMI, Işıklı Bir Yol
56. SAVAŞ MAKAMI, Yılanın Kuyruğu
57. SAVAŞ MAKAMI, Meşk
58.SAVAŞ MAKAMI, Turnuva
59. SAVAŞ MAKAMI, Sabır Günleri
60. SAVAŞ MAKAMI, Turnuva/2
61.SAVAŞ MAKAMI, Kan Rüyası
62.SAVAŞ MAKAMI, Yeni Bir Savaşçı
63. TACIN SAHİBİ, Evlilikler ve İttifaklar
64. TACIN SAHİBİ, Elmas Lord
65. TACIN SAHİBİ, Onur dövüşü ve Kutlama
66. TACIN SAHİBİ, Saltanat Düğünü
67. TACIN SAHİBİ, Kılıç ve Zehir
68. TACIN SAHİBİ, Aslan Avı
69.TACIN SAHİBİ, Kral ve Kraliçe
70. TACIN SAHİBİ, Damy ve Amryn
71. TACIN SAHİBİ, Lessey ve Arro
72.TACIN SAHİBİ, Orman Kanunları
73. TACIN SAHİBİ, Üç Varis
74. TACIN SAHİBİ, Lades
75. TACIN SAHİBİ, Kuzey yolcuları
76. TACIN SAHİBİ, Yem
SON: SAVAŞ

26. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI

327 89 81
By tknmz39




Leo, limanda karşıladığı kan kardeşi Kendall Cainus'a sıkı sıkı sarılıp hal hatır sorduktan sonra akşam yemeği için kaledeki dairesine davet etti. Kendall'ın kalabalıktan, resmiyetten ve görgü kurallarından hazzetmediğini bildiğinden, yemekte baş başa olacaklarını da sözlerine ekledi.

İki metre on santimlik boyuyla oldukça iri kıyım korsan ise cüssesinden beklenmeyecek bir mahcubiyetle utandı, sıkıldı ve kıvranarak

"Şey, prensim ben aslında bir yere davetliyim." Diye lafı geveledi.

"Sen bana prensim dediğine göre mevzu çok alengirli! Dökül bakalım."

"Aslında benim niyetim seninle olmaktı ama şey, senden önce davranınca ben şeyapamadım. Onu kıramadım. Bilirsin."

"Kimi Kendall kimi? Çıkar o ağzındaki baklayı yoksa ben almasını bilirim."

"Senden saklayacak halim yok elbette ama çekiniyorum. Yani yanlış anlamandan ve bana gücenmeden ama tamamen arkadaşça bir yemek. Yemin ederim. Kız kardeşinle ilgili haddimi aşan hayaller kurmaya cüret dahi edemem."

Leo kaşlarını çattı, "Demek kız kardeşimle? Akşam yemeği ha?"

"Prenses çok nazik biri. Benden isteği bir Weres kargosuna böyle ince bir jestle karşılık vermek istemiş... Yani tabi sen onunla arkadaşlık etmemi uygun görmezsen..."

Kendall, yaklaşık iki yıl kadar önce Lessey'in muhteşem düğününe davet edildiğinde, Leo'ya kıpkırmızı gözlerle bakarak 'O düğünü seyretmektense boğazımı paslı bir hançerle keserim daha iyi!' demişti. Bu, prensese duyduğu aşkın acıklı itirafıydı.

Koca adamın renkten renge girerek lafı gevelediğini gören Leo dayanamayıp bir kahkaha attı ve elini adamın omzuna koydu.

"Bana bak! Utanmana gerek yok, sen bu hayatta benim en çok güvendiğim adamsın. Sana kız kardeşimin canını da namusunu da gözüm kapalı emanet ederim. Onunla elbette arkadaşlık edebilirsin. Bundan memnun olurum dostum."

"Evet biliyorsun. Teşekkür ederim Leo. Onu dünyada senden sonra en iyi koruyabilecek bir adam varsa o da benim. Sevgili Leydi Leslie seni bana emanet etmişti, onu canım kadar severdim. Sen ve kardeşlerin ise canımdan da kıymetlisiniz."

"Biliyorum Dev ancak ümitlenip kalbinin kırılmasını da istemem, biliyorsun Lessey hala yas tutuyor."

"Yas tutuyor olmasa da ben asil prensese layık biri değilim, biliyorum. Bir kölenin torunuyum ve şu halime bak kaba saba, kanlı korsanın tekiyim. Yine de onu en saf duygularımla sevmekten vazgeçmediğimi senden saklayamam."

"Size iyi geceler eski dostum. Yarın akşam birlikte yeriz. Prensesin nazik davetini kaçırma!"

Kendall heyecanlı bir soluk verdi, Leo'ya biraz minnetle biraz mahcubiyetle baktı. Leo, arkadaşının o korkutucu cüssesinin altında pamuk gibi bir kalbe sahip olduğunu ve tanıdığı birçok soyludan daha nazik, daha ince ruhlu biri olduğunu düşündü.

'Kız kardeşim keşke kendisini en çok sevip el üstünde tutabilecek bu temiz yürekli adamı kendine eş seçse...' diye düşündü.

Dediği gibi, Lessey'i kendisinden sonra en iyi koruyabilecek tek adam Kendall idi. Leo gibi feleğin çemberinden ve siyasetin kirli alengirlerinden geçmiş bir adam için evlilikte olması gereken öncelikli şey güvenlik ve sadakatti. Savaşçı, tabiatı gereği her adımında önce güvenliği esas alıyordu.

Lessey ise akşam yemeğinde buluştuğu, ağabeyinin eski dostu olan bu adama karşı tamamen dostça duygularla ve nezaketle yaklaşıyordu. Kendall'ın kendisine uzak limanlardan getirdiği değerli alışverişler için girdiği zahmete karşılık bir jest olsun diye onu yemeğe davet etmişti, hepsi buydu.

Dev lakaplı korsanı, bir erkek olarak bile görmüyordu. Ona göre cinsiyetsiz herhangi bir şey adeta bir evcil hayvandı. Dört karanın tamamında söylenildiği gibi, adam olsa olsa Leo'nun evcil hayvanıydı, yanında gezdirmekten çok hoşlandığı arslanı gibi bir yaratıktı. Leo'da böyle vahşi ırkları evcilleştirebilen doğal bir yetenek vardı. Zaten karısı da asil bir lordun varisinin nasıl olur da böyle vahşi, kaba bir korsana kan kardeşim dediğini asla anlamamış, Kendall'ı her zaman hor görmüş, selam dahi vermeye tenezzül etmemişti.

Lessey için Kendall ile flört olasılığı söz konusu değildi. Onu kendine ne denk görür ne aşağılardı fakat onu bir değerlendirme kategorisine bile dahil etmeyi düşünemezdi. Erkekler tarafından beğenilmeye ve arzulanmaya oldukça alışıktı ve bu adamın beğenisi de genç kadına göre sıradan bir hadiseydi.

Öte yandan Lessey, babası gibi iyi bir insan sarrafıydı ve çok dostu vardı, her konumdan önemli dostlar edinip iyi ilişkiler sürdürmeyi önemserdi. Genç yaşına rağmen güçlü, hatırı sayılan ve sözü geçen bir kadındı. Annesi Kraliçe Silver'ın silik kişiliği ile güneyin hırslı halkı üzerinde elde edemediği saygınlığı, Lessey doğal çekiciliği ve tatlı tabiatı ile elde etmeyi başarmış ve Güneykaranın birinci kadını konumuna yükselmişti.

Gece için yaslı bir dul olarak genellikle kuşandığı renk olan uzun siyah bir tuvalet seçmişti, omzuna attığı koyu kırmızı hane sembolü olan pelerini ve başındaki Gök Tanrıçayı resmeden kanatlı kadın figürlü gümüş tacı ile karşısındakini büyüleyen bir güzelliğe ve ezip geçen bir soyluluğa sahipti.

Kalçalarını süpüren gür, kuzguni saçlarını açık bırakmıştı. Dul bir kadın olduğu için artık istediği gibi giyinme, saç tarama ve istediği erkekle görüşme hakkına sahipti. Evliliğin en kutsal birlik olduğuna inanan Hantes halklarının gözünde, kocasını kaybeden kadın zaten belaların en büyüğüne uğramış demekti. Bundan sonra o kadını daha fazla kısıtlamaya gerek yoktu. Dullar, kıtadaki en özgür soylulardı. Evlilik dışı çocuk sahibi olmak hariç istedikleri gibi gönül ilişkisi kurmakta serbesttiler.

Lessey ise daha yirminci yaşının baharında bir filiz olarak hayat ve aşkla doluydu. Kocasının ardından tuttuğu yas, gençlik coşkunluğundan büyük değildi. Eninde sonunda yeniden âşık olup yeniden evleneceğini biliyordu. Üstelik anne olmayı her şeyden çok istiyordu. Ölmeden Jon'dan gebe kalmış olmayı çok isterdi en azından onun hatırasıyla avunabilirdi ama olmamıştı.

Kendall Cainus, otuz iki yıllık serkeş ömründe sevdiği tek kadın olan zarif prensese gıpta ederek baktı, başını eğerek selam verdi. Lessey kendisine yaklaşıp omzuna sarıldığında nefesini tuttu. İmkânsız bir aşkın pençesinde onsuz yaşayıp hayaliyle yetinmek ve karşılık beklemeden sırf varlığına şükretmek de, demek onun kaderiydi...
...

Limanlar şehri Lionell'in kaleye en yakın bulunan kuzey noktasında sadece soylulara ve diğer kıtalardan gelen özel izinli zengin tüccarlara ait gemilerin demir atmasına izin veriliyordu. Lionell hanesinin eski damatlarından Sir Maurius Niger, gelecek vaat eden bir yardımcı kaptan iken hanenin Ramsey'den önceki hükümdarı olan Lord Ramos'un amcasının kızıyla evlenerek büyük bir imtiyaz kazanmıştı.

Çalışkanlığı ve ticaretteki becerisiyle kısa zamanda hatırı sayılır bir servet edinerek kendi gemilerini yaptırıp Batı-Güney denizinde önemli bir ticaret filosu kurmuştu. Karısı erken yaşta hastalanıp vefat edince aileden uzaklaşsa da hala Lionell limanında yeri vardı.

Sir Maurius, Batıkaranın uyguladığı ambargo nedeniyle resmi ticareti yapılamayan bir takım batı iklimine özgü meyve ve sebzelerin ithalatını yapıyordu. Kral Ramsey, savaş halindeyken tropik meyve sevdasına düşen kendi asillerine, yasadışı temin etme yollarını kati olarak yasakladıysa da, gemisinin ambarlarında her zaman gizli bölmeler bulunan ve buralara sakladığı ürünleri fahiş fiyatlara satmayı en büyük gelir kapısı gören tüccar, yine bildiğini okumuştu.

Son teslimatta başına gelen bir kaza neticesinde ise yaptığı yasak alım satım işinin sandığı kadar masum olmadığını anlayınca dehşete kapıldı.

Hantes kıtasında sadece Batıkaranın çöl ikliminde yetişebilen hurma, zenginlerin sofralarında aradığı değerli ve şifalı bir meyveydi. Maurius, limana yük boşaltmadan önce sayım için ambarlara indiğinde, hurma kasalarından biri yere düştü ve ahşap kasa çivilerinden sökülerek dağıldı. Alttaki saman ve talaş karışımının arasında, hurmaya çok benzeyen fakat dikkatli bakınca hurma olmadığını anladığı, elle buruşturularak hurma görüntüsüne benzetilmiş deri parçaları gördü.

Eline alıp incelediğinde hileli deri parçalarının içine, hurma çekirdeği büyüklüğünde kristal şişeler yapıştırıldığını fark etti. Parmaklarının arasında ince kristal şişelerden birini boynundan kırıp içindeki şeffaf sıvıyı yere boşalttı. Kokusuz ve renksiz sıvı, sudan farksız görünüyordu ve saniyeler içinde döktüğü yerde buharlaştı.

Tüccar Maurius Niger, bu kasaları şahsa özel getirmiyordu, hurmaların yarısını Lionell 'deki kuru gıda pazarına tropik yiyecekler satan Gökçe'li bir pazarcıya satıyordu, o pazarcı da kendi tezgâhının altından sadece tanıdıklarına veriyordu.

Tüccar, bu hileli sıvıların anlaşmalarında olmadığını, içinde ne olduğunu bilmediği bir şeyi gemileriyle taşımayacağını pazarcıya söyleyip devamında kendisiyle bir alışverişi olmayacağını bildirecekti. Neye bulaştığını da bilmek istemiyordu, bir daha onun için mal getirmeyecekti.

Tüm hurma kasalarını kontrol ettikten sonra hileli olan tek kasayı kucaklayıp kendi elleriyle denize attı. Tayfalarına, limanda duracakları süre için gereken emirleri verip tahsilatlarını yapmak ve şu hile işiyle ilgili tepkisini bildirmek üzere pazar yerine gitmeye karar verdi.

Karaya çıkar çıkmaz mide bulantısıyla iki büklüm oldu, boğazından fışkırırcasına istifra etmeye başladı, yüksek sesli öğürtülerle birkaç kasılma ve şiddetli kusmanın ardından dengesini kaybedip denize düştü. Adamı gören denizciler hemen suya atılıp bedenini karaya çıkardılarsa da tüccarın kalbi durmuştu.

...

'Ne yapacağım Gök Tanrıça, yardım et bana? Diğer genç kızlar için kutlama sebebi olan çiçek açmak, benim kabusum oldu! Armina sır tutamaz. Onun için çok ağır bir yük bu... Ama henüz evlenemem. Duyarlarsa yaza kalmaz evlendirirler beni. Kimle? Nasıl? Ah üstelik... Çok perişanım Gök Annemiz, yardım et, yüreğimi ferahlat. Bu kadar zavallı olamam, aklımı bana geri ver...'

Arryn, kalenin içindeki Şaman evinde dua edip tütsü yaktı. Henüz hava aydınlanmamıştı fakat genç kız zaten gece hiç uyumamıştı. Perişan halde Lessey'in kapısına koştu. Daha kahvaltı saati gelmeden Arryn'i bembeyaz bir yüzle karşısında gören Lessey şaşırdı.

"Neyin var tatlım?" diyerek Arryn'i içeri aldı.

"Benim dışarı çıkmam lazım!" dedi kız zemheriye tutulmuş gibi titreyerek. "Delireceğim Lessey ne olur? Bu kale, bu insanlar... Her şey üstüme geliyor. Nolur biraz at binelim?"

"Tamam çıkarız, ayarlarım ben." Dedi Lessey ve yanlarına refakatçi olarak kimsenin sorgu sual etmeye ve güvenlik tedbiri öne sürmeye cüret edemeyeceği iki kişiyi, Ken ve Aden'i çağırdı.

Kahvaltı için hızlıca hazırlanmış sandviçler ve meyve sularını yanlarına almışlardı. Lionell kalesinden dört kişi olarak çıktılar. Aden yanlarındayken muhafıza gerek yoktu çünkü güneyin en yaman ikinci şövalyesiydi.

Arryn, Kar Nehri boyunca kuzeye atını sürerken kafilenin en önünde yalnız olmayı yeğledi ve kimseyle tek kelime etmedi. Suskun, dalgın ve omuzları düşmüş, rengi solmuş haldeydi. Atını bile dörtnala sürmek istemedi, yere baka baka ağır aksak yürüttü. Omzuna ok sadağını takmıştı, ama avla hiç ilgisi yoktu. Ormanlık alana geldiklerinde Aden avlanmaya başladı. Yanına gelip buralarda bulabileceği küçük av hayvanlarından söz etti hatta işaret etti,

"Bakın bir sincap!"

Arryn yayına bile davranmadı, omzunu silkti, "Sizin olsun Sir Aden."

Suskunluğu tüm gezinti boyunca devam etti. Her şeye ilgisiz boş bakışlarla sonunda dönelim diyen de kendisiydi.

Öğleden sonra kaleye döndüklerinde ahırların önünde Leo ile karşılaştılar. Kardeşleri ve Aden, Leo ile konuşmak için durdu fakat Arryn başını eğip selam vermeden geçip gitti.

Ardından Leo sordu, "Nesi var bunun?"

Lessey endişeli bakışlarla, "Bilmiyorum abi ama iyi değil."

"Bir şey mi olmuş?"

"Bir şey anlatmadı ama çok ağlamış. Sabah kapıma geldi, tir tir titriyordu. Nolur beni dışarı çıkar diye yalvardı. Ben de Aden ve Ken'den bize refakat etmelerini istedim, çıktık. Arryn hiç konuşmadı. Kardeşinin hastalığına üzülüyor ve sanırım evini özlüyor."

Haddinden fazla açıklama yapan kız kardeşine kısa bir baş hareketiyle karşılık verdi Leo.

"Düzelir." Diye mırıldandı ve dişlerini sıkarak Arryn'in arkasından düşünceli halde baktı.

...

Birden işitilmez olsun ayak seslerim;

Gölgem bir başka sokağa sapıversin;

Unutayım bir anda her şeyi,

Nasıl öldüğümü ve

Bir tuhaf âdem olduğumu Leo adında.

Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetimi,

Ben, bilmediğim sokaklarda bir başıma;

Gönlüm öylesine geniş, öyle ferah,

İlk defa görmüş gibi dünyayı,

Bir şaşkınlık içinde, yeniden doğmuş gibi;

Hatırlamam artık değil mi, dostlar,

Hatırlamam artık garipliğimi?*

Adriana, veliaht dairesinin terasına gelince, dizine yasladığı deri kaplı eski defterin kapağını kapatıp cildin etrafına deri kuşağını sardıktan sonra altından yapılma küçük asma kilidi astı.

Adriana onun ceviz yeşili deri kaplı defteriyle haşır neşir olduğunu görmüştü.

"Şiir mi yazıyordun?"

"Sana ne."

"Bayadır elinde kalem görmemiştim, hayır olsun."

"Benim hayır bildiğim sana şer olmasın sakın Adriana?"

"Bak işte orası kesin." Dedi kadın ve gözlerinde kedi gibi kısık bakışlarla Leo'nun karşısına oturdu.

"Ne istiyorsun?"

"Bir fikrim var Leo."

"Fikirlerin umurumda değil."

"Senin de işine gelecekse?"

"Bugüne dek benim işime gelen tek bir vukuatın olmadı bundan sonra da olamaz."

"Karnımdaki artık canlandı. Hekimler erken doğsa bile onu yaşatacaklarını söylüyorlar. Yakında seninle anne baba olacağız."

"Umarım karı koca olduğumuzdan daha iyi anne baba oluruz."

"Bebek erkek olursa, ki olacak! Onu Minas tahtının veliahdı ilan et ve seninle eski başkente gidip orada kendi hanemizi kuralım. Her şeye yeniden başlayalım. İkimiz?"

"Delirmişsin sen!"

"Ailemin hala destekçileri var, istersem hemen emrine ordular toplayabilir, gömülü hazineleri sana getirecek akrabalarımla anlaşma sağlayabilirim. Kendi hanen ve bayrağın olur Leo, babana değil kendi aklına hizmet edersin. Baban gözü dönmüş bir cani ve dört karayı kana buladı, kabul et. Sen ona cellat olacak adam değildin. Sana babamın tahtını verebilirim."

Adriana konuşmasında o kadar kendinden emin ve kararlıydı ki Leo ona acıdı.

Adamın duraksadığını gören Adriana ümitlendi ve yumuşak bir sesle devam etti,

"Annen de böyle olmasını isterdi, baban senden sırlar saklayan aç gözlü bir adam, annenin ölümüne sebep oldu. Kendi haneni kurabilirsin Leo, benim desteğimle?"

Leo dişlerini gacırdatarak kadına nefretle baktı.

"Annemi ağzına sakın alma! Benim bir hanem de var, tahtım da! Benim kanım Lionell hanesi için akıyor bunun nesini anlamıyorsun, ben atalarımın topraklarına ve kendi halkıma karımdan da canımdan da daha fazla bağlıyım. Kazara açtığın bacak aranla can havliyle peydahladığın o çocuk, senin ailenin değil, benim ailemin istikbali!"

"İstikbalin filan yok, koca aptal görmüyor musun, baban tarihin gördüğü en büyük bela! Hayatını mahvetti, doğmamış bebeklerimizi o katletti!"

"Kes zırvalamayı babam asla bana zarara verecek bir şey yapmaz, vereni de sağ bırakmaz, bırakmadı! Senin dediğine bakarsak Minas hanesinin tek varisi de sen değilsin. Ablan ve kocası Zed, iki oğulları için de pekâlâ taht talebinde bulunabilir. Hatta Zed, büyük oğlu Lucian'ı çoktan iki karanın veliahdı ve Minas Prensi ilan etti bile... Şimdi kes sesini ve yıkıl karşımdan! Deliliklerinden bıktım."

Adriana "Aşağılık piç kurusu! Deli sensin, hasta ruhlu kasap seni! Tek bildiğin insan kesmek, sen siyasetten ne anlarsın! Çocuğumu da kendin gibi mahvetmene izin vermeyeceğim Leo Lionell! Senden ve lanet diyarından kaçacağım, göreceksin! Oğlumu, babanın uğursuz tahtına varis bırakırsam bana da Adriana Minas demesinler! Kurtulacağım pis ellerinizden! Oğlumla babamın hanesini yeniden kuracağız! Senin adını bile anmayacak! Seni zebaniler alsın Leo! Nefret ediyorum senden sefil sarhoş!"

"Babanın tahtı kül ve moloz yığınının altında kaldı Adriana, sarayını ateşe verdik, içinde diri diri yandı unuttun mu? Kendi çıkardığı yangına kıçını kaptırana kral mı denir, zebani mi, yoksa geri zekâlı mı, ha? Ben cevap vereyim senin baban şimdi geri zekâlı bir zebaniler kralı kızım!"

Adriana bağırıp çağırarak sehpanın üzerindeki şarap dolu kristal karafı, iki kadehi, peynir ve kraker dolu tabağı, gümüş şamdanları ve mumları elinin tersiyle itip yerlere saçtı.

Leo, oturduğu yerden kalkmadan pis pis gülerek baktı kadına. Siniri öyle bozuktu ki Adriana bağırıp çağırdıkça Leo güldü, sarhoş kahkahalarla güldü. Adriana sinir krizi geçirdi, odayı birbirine kattı, tüm eşyaları kırıp döktü, sandalyeleri terastan aşağı fırlattı, camı çerçeveyi indirdi.

O akşam vaktine dek çoktan bir galon şarapla kendini uyuşturmuş olan genç adam, karısına acır gözlerle baktı, kalkıp müdahale etmedi. Bir süre güldükten sonra başını iki elinin arasına alıp karşısındaki karısına, odaya girip kadını zapt etmeye çalışan hizmetkârlara ve muhafızlara, sonra sesleri duyup gelen kardeşlerine, sonra babasına ve üvey annesine boş gözlerle bakmaya başladı. Sağır kesilen kulakları hiçbir şey duymaz olmuştu, sadece akıp geçen bulanık görüntüler vardı.

Dünyanın en şanslı ve dünyanın en mutsuz adamıydı. Onun sahip olduklarının hepsine birden sahip olmayı en hayalperest genç bile düşünemezdi, hepsi birden olmazdı. Onunsa hepsi birden elindeydi, tepeden tırnağa zenginlik, ün, güç ve istikbal yıldızı üzerine doğmuştu.

Altın arslanlar diye anılan anne babanın kutsanmış çocuğuydu. Kılıcına bahşedilen yenilmezlik onuru, daha 17'sinde sakalı bitmemiş bir delikanlıyken onu Elmas Lord yapmıştı. Sahip olduklarına rağmen yüzü gülmemiş kalp ağrıları yakasını bir an olsun bırakmamıştı. Bu kadar ünlü bir gövdenin üzerinde bu kadar akıllı ve güzel bir baş, böyle ağır bir kederi taşırken nasıl ikiye bölünmüyordu hayret!

O zıtlıklar, o çelişkiler, o amansız kapışmalar, benim diyen adamı orta yerinden çatlatmalı, derin bir uçurumla kıyılara ayırmalıydı oysa...

*****

Adriana;




Kendall,



Lessey,




*Şiir, Can Yücel

Continue Reading

You'll Also Like

234K 51.7K 40
KARA KİRAZ SERİSİNİN İKİNCİ KİTABIDIR. ∆∆∆ ~ Kadın bir okyanustu. Adam ise ona muhtaç kuru bir toprak. Toprak okyanusuna küstü. Okyanus, güneşin ke...
7.7M 449K 84
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...
21.9K 2.3K 20
Vampirler ve cadılar yüzyıllardır birbirinden nefret eder ve birbirlerine yaklaşmazlardı İki kişi bu geleneği bozana kadar #Elf 1🥇2024:04:26 #Vampir...
10.9K 1.4K 8
Güzel bir banyonun zeminine yüz üstü düşen her insan gibi bende şans üzerine düşünmeye başladım. Beni buraya getirip, ayağımı kaydıran şeyin kader de...