That's amore¹⁰

509 74 135
                                    

Ay, büyük bir pizza dilimi gibi gözlerine vurduğunda, bu aşktır.

Belimdeki yastık aşağı kaydığında, birkaç hamlede onu düzelttim. Bir türlü rahat edemediğim için sürekli yastıkla oynuyor, hareket edip duruyordum. Arkama yaslanıp yine yatakta aşağı kaydım. Namjoon'un sıcak hastane odası her seferinde beni mayıştırmayı başarıyordu. İzlediğimiz dizi bugün pek sarmamıştı, elimi çeneme yaslayıp ekrana bakmayı sürdürdüm. Namjoon ise tam tersine önündeki mısırdan ara sıra ağzına atarak dikkatlice izliyordu diziyi. Film ve dizi izlerken uyuklamak Namjoon'a göre değildi. Eğer izlemiyorsa benim gibi boş boş ekranı dikizlemek yerine hemen kapatırdı.

Yanımızdaki koltukta oturan Seokjin, odaya bir horultu bıraktığında Namjoon'la o tarafa döndük. Akşamüstü kapıyı çalmış ve izin bile almadan planımıza dahil olmuştu. Horlama sesinden hoşlanmayan Namjoon, yedinciye Seokjin'in burnunu sıktı.
Elimi bu defa kafama yaslayıp Namjoon'a yaslandım.
"Sıkıldın mı?"

"Hayır," dedi Namjoon gözlerini tekrar ekrana sabitlerken.

Bu sırada Seokjin uyanmış burnunu kaşıyordu. Kısık gözleri birkaç dakika sonra tekrar uyuklayacağının habercisiydi.
"Kaçıncıya izliyoruz bu sezonu," dedi uykulu sesiyle.

"Ben hiç izlemedim," dedim Namjoon'un koluna girerken. Onun yatağında bir kedi gibi ona yılışarak oturmayı seviyordum.

Seokjin gözlerinin aralık kısmından beni görmeye çalıştı. "Koca bir yalan. Senin yüzünden Doctor who'nun   11'inci sezonunda takılı kaldık. Diğer doktorlara geçemiyoruz. Evde izleyip gelsene."

"Sizinle izlemek daha keyifli." Namjoon'a bakıp gülümseyerek düzelttim. "Yani Namjoon'la izlemek."

Kafasını iki yana salladığında meydan okurcasına baktım ona. Uykusunu açmasada oturuşunu düzeltti.
Seokjin, Namjoon'un buradaki en yakın arkadaşıydı ve arkadaşını benden oldukça kıskanırdı. Ben de Namjoon'u ondan. Namjoon'un gözüne girme yarışmalarıda bu sebepten ortaya çıkmıştı.

"Sence saçımı Amy Pond gibi turuncumsu bir kızıla boyamalı mıyım?" dedim Namjoon'a bakarak.

Namjoon tepki vermedi.

Bu sefer, "Dostum," dedi Seokjin bana bakarak.

Namjoon ekrandan kafasını çevirmedi.
"Hı."

"Yarın benim odama gelsene, yeni ansiklopediler aldım."

Güldüm. "Dolabında kitap olarak sadece çizgi romanlar ve resimli hikayeler var."

"Emin misin? Namjoon için yeni kitaplar aldım."

Namjoon'un kolundan ayrılıp ona döndüm. "Onda zaten yeterince var, neden andiklopedi konusunu tekrar açıyorsun? Bu konuda tekrar kavga mı edelim istiyorsun?"

Seokjin ayağından çıkan hastane terliğini giymeye çalışırken, oturduğu yerde doğruldu. "Sensiz daha kaliteli zaman geçirdiğimiz için bizi kıskanıyorsun."

Sessizce güldüm, yine başlıyordu.
"Ben onun kardeşiyim, kardeşi. Aynı kan, aynı anne, aynı baba..."

"Kardeş olmak için kan bağına ihtiyaç yoktur. Değil mi Namjoon?"

Namjoon mısır kutusunu bilgisayarım  yanına sertçe bıraktığında, ikimizde sustuk. İkimize bakmadan yavaşça  nefesini bıraktı ve bilgisayara uzandı. Bir şey izlerken konuşulmasından hiç hoşlanmazdı.

"Altyazıyı kaçırdım," dedi sakin bir sesle. Seokjin geriye yaslanırken ben de sessizce eski yerime döndüm.
"Şimdi geri alacağım ve ikinizde susacaksınız."

Conteur fille | JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin