Therapist eric²³

254 39 40
                                    

Kendin hakkında hiçbir şey bilmediğini fark ettiğin o an, başından aşağıya bir tas su dökülüyor.

İrkilmeye vakit bile bulamadan, etrafındaki her şeyle birlikte ters dönmeye başlıyorsun.
Önce ayakların yerden kesiliyor.
İlk başta betonun neden ayaklarının altından kaydığını, binaların neden yan dönmeye başladığını kavrayamıyorsun.

Yukarıya yükseldikçe miden bulunmaya başlıyor, kusacak gibi oluyorsun. Başın ağaçların kökleriyle aynı hizaya geldiğinde ise hâlâ içinde bir yerlerde reddetmek istiyorsun.

Bu benim Jeon Jungkook ve yolunda olmayan hiçbir şey yok.

Tüm yaşananlardan yapılmış bir video gözlerinin önüne yerleşince sorular gün yüzüne çıkıyor.

Ben kimim ve neden böyle davranıyorum?

Bir aptal mıyım yoksa beceriksizin teki mi?

Tamamen tepetaklak olduğunda anlıyorsun. Duygularını ve hislerinin sana yaptırdıklarını. Sonra kendini hiç tanımadığını fark ediyorsun.
Aşkın hiç görmediğin bir tarafını ortaya serdiğini görüyorsun.
Bu zamana kadar kendin hakkında bildiğin her şey yalanmış gibi geliyor.
Yeni kişiliğin diğerlerinin yanına oturmadan önce gülümseyerek önlerinden geçiyor ve cilveyle el sallıyor.

Hep mi böyleydim ben? Yoksa bu bütün bildiklerimi tersine çeviren bir hastalık mı?

Soru işaretleri kendime sorular sordukça çoğalıyor ve ben cevap vermeye  yetişemiyorum.

Bildiğim ve emin olduğum tek şey büyük bir hayal kırıklığı hissettiğimdi.

Rosé, kolunu sıkı sıkıya tuttuğu Namjoon'la beraber kapıdan çıkarken ve ben öylece dikilirken hissettiğim şey tamda buydu.

Tanıdığımı sandığım Jungkook bunların hiçbirini yapmazdı. Evet tutarsız hareketlerim olurdu. Ama kabuğuma gizlenip her şeyden kaçtığım hiç olmamıştı.

Her şeyden önce Rosé benim arkadaşımdı. İlişkimizi en iyi bu şekilde yorumlayabilirdim. Hastaneye alışmamı sağlayan, devam etmem için bana güç veren tek kişiydi. Anlaşılmak istemeyen beni anlamaya uğraşmış değerli biri.

Eğer o gün ayaklarım yere çivilenmeseydi en azından ona sıkıca sarılıp, onları yolcu edemez miydim?

Cevabı biliyordum.

Soyutlanmış ve kendi kendimi en uzak köşeye itmiştim. Rosé'den ve en önce kendimden en uzak köşeye.
İçimden atamadığım bir öfke ve üzüntü beni sarmalamıştı.

Büyük konuşmak mıydı ki bana tüm bunları yaptıran şey? Yoksa canımı yakan karşılıksız hislerim mi?

Aklım hep ikinci şıkka kayıyordu.
Ondan gelmesini delicesine arzuladığım o sevgiyi bulamamak beni sarsmıştı.
Karşılıksız bir sevgiyi bedenim, aklım ve kalbim tanımlayamamıştı.
Hayatım beni seven insanlarla doluydu.

Birisine aşık olduğumda o kişinin de elbet bana aşık olacağını sanıyordum.
Bir müddet geçtikten sonra onun kalbinde kolayca bir yer edinebileceğime inandım. Biraz... biraz düşününce beni sevdiğini anlayacaktı...

Ne aptalca bir ego ama.
Yanıldım.
Ve bazı şeyleri anladım.

Dolu bir yere kendimi sıkıştıramazdım.
Beklesemde, umut etsemde bazen bazı şeyleri anlamam ve kabul etmem gerekiyordu.
Sevdiğin kadar sevilemeyeceğini ve herkesin senin gibi hissetmeyeceğini.
Yıllar önce öğrenmiş olmam gereken şeyi yeni öğrenmiştim.

Eh çok geç değildi.

"Aşk hakkında ne biliyorsun?"

"Midemi bulandırdığını," dedi ağzından çıkan bir şeker parçası yüzüme doğru firlarken.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 07, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Conteur fille | JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin