Heart waves¹⁷

457 59 144
                                    

İşaret parmağımı zilden bir an olsun çekmedim. Gözüm kapının deliğindeydi ve diğer elim ise ritimli bir şekilde bacağıma vurarak hareket ediyordu.

Şu an ne düşündüğümü bilmiyorum.
Bedenimde ne yaptığının farkında değil gibiydi.
Kuşun sesi kısılır gibi olsada basmaya devam ettim. Kendimi ve zavallı kuşu bir türlü durduramıyordum.
Sanırım şu saatte kafamın içine bu şekilde sıçmak iyi geliyordu.

Annem kapıyı açtığında kaşları çatıktı.
"Jungkook, ne yapıyorsun? Kardeşin uyuyor."

Cevap vermeden içeriye girdim. Hava yine bozmuştu, hatta bir ara yağmur çiselemişti. Kıyafetlerim nemli gibiydi.

"Anahtarın yanında değil mi?"

Ayakkabılığa oturacakken duraksayıp cebime dokundum. Anahtarım yanımdaydı önce anneme daha sonra işkence ettiğim zile baktım. Ve yavaşça önüme döndüm. Gerzekliğimi değenlendirecek halde değildim.

Oturup ayakkabılarımı çıkardım ardından çoraplarımı çıkarmaya başladım. Bebek doğduğundan beri dışarıdan gelen herkes kapıda soyunmak zorundaydı. Eğer elinden gelse, annem girişe bir duş kabini bile koyardı.

Bumbuz olmuş kollarıma dokundu.
"Bu halin ne? Üzerinde hiçbir şey yok üşütüp hastalanacaksın."

"Bir şey olmaz," dedim fısıltıya yakın bir ses tonuyla.

Alnıma dokunup terden ıslanmış saçlarımı geriye itti.
"Geç kaldın, neredeydin?"

Kafamı geriye çekip elinden kurtulmaya çalıştım.
"Dersim vardı."

Annem yine o bir türlü düzelmeyen kaşlarını çattı.
"Bugün dersim yok demiştin... ve erken gelecektin?"

"Anne," dedim halsizce. "Merak etme bir sorun yok. Yorgunum, uyuyacağım."

Ellerini saçımdan çekip kollarını bağladı. "İçeride kimler var bil bakalım."

Oturduğum yerden kalkamıyordum. Kafamı montların içine gömdüm ve elimle yüzümü sıvazladıktan sonra, "Kim?" dedim meraksızca.

Umarım bir akrabamız veya aile dostlarımızdan biri değildir diye düşünmeden edemiyorum. Eğer öyleyse en iyisi bu montların arasından çıkmamaktı.

Jimin salondan bu tarafa zıpladı ve koşarak üzerime abandı.
"Jeyykeyyy."

Onun arkasından da odadan telaşla Hoseok hyung çıkmıştı. Jimin'i tutmaya çalıştı.
"Sessiz ol, bebek uyuyor."
Misafirliğe gelmiş, yaramaz oğlunu zapt etmeye çalışan bir baba gibiydi.

Jimin'in beni oyuncak ayıymışım gibi sıkması ve sallaması bittiğinde onu itip güldüm.
"Hoş geldiniz, ben üzerimi değiştirip geliyorum."

"Tamam, biz içerdeyiz," dedi Hoseok hyung. Onu zar zor duymuştum, aslında bu kadar sessiz olmasına gerek yoktu.

Annemde benimle aynı şeyi düşünmüş olacak ki, duruma hızlıca el attı.
"Bebek üst katta Hoseok, rahat ol lütfen."

Koala gibi bana tekrar yapışan Jimin'i ittim.
"Bir sal beni, hayırdır niye yapışıyorsun?"

"İki gündür görüşmüyoruz, özledik seni."

Annem arkasını döndüğünde ona bir el hareketi çektim. Yüzündeki gülümseme ve söyledikleri abartıydı. Bizim evde hanım evladı numarası yapmaktan vazgeçmiyordu.

"Çabuk gel," dediklerinde kısaca, "Tamam," dedim.

Ve dik bir yokuşu andıran merdivenlerimizi, salyongoz edasıyla yavaş yavaş tırmandım. Sanki bir dağa tırmanıyordum ve bu dik dağın bir sonu yoktu. Ayrıca eve girdiğimde de üşüdüğümü fark etmiştim. Kışın ortasında saatlerce kısa kolluyla yürüdükten sonra üşümem garip değildi.
Şifayı kapmamak için yorgana sarılıp dua etmeliydim.

Conteur fille | JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin