6| journey

423 42 81
                                    

Sasuke, Venom'un karargahında çatıya çıkmış, Avantia'yı son kez inceliyordu. Son kezdi, çünkü bugün büyük gündü. Venom, belki de son görevlerine çıkacaktı bu gece. Yarın gözlerini açtıklarında krallıklarından çok uzaklarda, sevdiklerinden çok uzaklarda olacaklardı. Uzun sür, ya da belki hiç dönemeyeceklerdi bu topraklara. Her gün görüştükleri insanları bir daha göremeyecek, sevdiği insanlara bir daha sarılamayacak, bastıkları topraklara bir daha basamayacaklardı. Fakat bu kadar karamsar olmaya gerek yoktu. En azından Sasuke için, çünkü onun ömrü insanlara benzemezdi. O bir insandan çok farklıydı, insan değildi.

Gözlerini diktiği gökyüzünden ayırmasının sebebi, Neji'nin yanına gelmesiydi.

"Heyecanlı mısın kaptan?" Sorunun cevabının hayır olduğunu bilse de soruyordu.

Güldü, "Değilim," Gözlerini tekrar mavi göğe dikti, "Nerede olursak olalım aynı gökyüzüne bakmaya devam edeceğiz."

"Sen ve şu tuhaf felsefelerin..."

Dışarıya asla belli etmese de kalbinde bir korku yaşıyordu adamın. Hayır, bunun sebebi ne ölüm ne görev ne de başka bir şeydi. Korktuğu şey bu uzun süre zarfında yeşili özleyecek olmasıydı. Yine hayır, bu çimen veya başka bir şeyin yeşili değildi. Bu yeşil, bir çift göze aitti.

Bu günün, burada geçirdiği son gün olmasına rağmen hiçbir şey yapmamaya kararlıydı. Yalnızca her zamanki gibi o saraya gidecek, o cama tırmanacak ve o yeşillere bakacaktı. Evet, planı buydu.

Tam da planladığı gibi bir süre sonra karargahtan ayrılmış, saraya gitmeye başlamıştı. Bir iblis avcısı, bir prensesi görmeye gidiyordu.

Saraya girdiğinde o camın altında durdu. Büyüsünü ayağında toplayıp zıpladı ve pencereye ulaştı. Bu saatlerde genç kızın antrenmanı bitmiş olurdu, bu yüzden odasındadır diye tahmin etti. Fakat beklediği gibi olmamış, genç kızın odasını boş bulmuştu. Biraz beklediyse de kız odaya gelmedi. Bu demektir ki vedalaşma işi geceye kalmıştı.

"Sasuke!"

Genç adam şaşırarak kafasını aşağı eğdiğinde o yeşil gözlerle karşılaştı. Odasında bulmayı beklediği kız aşağıda, ona el sallıyordu. Pencerenin kenarından kalkıp aşağı atladı ve tam yanına geldi.

"Prenses, sizi odanızda bulmayı bekliyordum," dedi gülümserken.

Vay canına, diye düşündü Sakura. Ne kadar da güzel gülüyor.

"Şey, dolaşmak için kasabaya inmiştim." Ardından yüzünü buruşturdu ve eliyle arkasında duran iki askeri gösterdi, "Ama şu ikisi bir türlü beni kendi başıma bırakmadı." En son kasabaya iblis saldırdığından beri babası hiçbir yere tek göndermiyordu. Gerçi kızın bir yere gittiği de yoktu.

"Bırakmamalılar da," kız Sasuke'ye göz devirdi.

Ayak bileklerine kadar uzanan beyaz tül bir elbisenin içinde, upuzun pembe saçlarına geçirdiği bir çiçekli taç ile o kadar nefes kesiciydi ki kız, Sasuke onu baştan aşağı süzmesine engel olamıyordu. Bu kadar da olmaz diyordu içinden.

"Bugün o gün," Sakura, şu an tüm Venom'dan daha heyecanlı olabilirdi. O da gidecekti çünkü, tabii bundan henüz babasının haberi yoktu. Bilen tek kişi Tsunade ve Sasuke idi, Sasuke ciddiye almadığı için çoktan unutmuştu gerçi. O yüzden tek kişi Tsunade idi.

Sasuke, "Evet..." diye mırıldanarak onayladı onu.

Ben yokken sakın hatırlama tamam mı, Sakura. Ben yokken olmaz. Her şeyi hatırladığında yanında olmak istiyorum.

demon | sasusakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin