YB | 25 | Şeytan'ın Tuzağı - 1. Kısım

12.9K 828 650
                                    

Merhaba değerli okuyucularım! Nasılsınız?

Olaylar biraz uzun olduğundan dolayı 'Şeytan'ın Tuzağı' bölümünü ikiye bölerek atmaya karar verdim. Birazdan ikinci kısmı da yayımlayacağım.

Bu arada sizleri çok seviyorum. Git gide kocaman bir aile oluyoruz ve her birinize ayrı ayrı teşekkür edip gözlerine sağlık, demek istiyorum. Yedi binlik harika bir aile olduk! İyi ki varsın canımın içi. Sizlere olan sevgimi daha nasıl ifade ederim bilemiyorum... Ancak eğer bir kusur görürseniz veya soru sormak isterseniz bana her daim mesaj atabilirsiniz.

Tek dileğim yazdıklarımdan keyif alarak okumanız ve umarım keyif alırsınız...


Yüzümdeki uyku mahmuru gülümseme daha da büyürken bedenimi esnetmeye çalıştım. Kapalı gözlerin ardından ritimli nefes seslerini işitebiliyordum.

Alaz... Bana sanki bir örümceğin yemeğine ağ ördüğü gibi sıkıca sarılmış, bedenimi ağ misali kollarının arasına hapsetmişti. Durumdan hiç şikâyetçi değildim. Aksine sabahları böylesine sıkışık bir pozisyonda uyanmaya alışmıştım. Öyle ki hiçbir uzvum tutulmuyordu bile.

Yavaş yavaş arkamı döndüm ve kollarımı bedenlerimizin arasına yerleştirerek başımı boynuna gömdüm. Herhangi bir harekette bulunmadan uyumaya devam ediyordu ama yine de nefeslerinin ritmi biraz sekmişti. Burnumdan içeriye doluşan kokusu bu sabahki en muazzam olay olabilirdi.

Birkaç dakika geçince Alaz'ın bedeninin ardından bir ses duyuldu. Alarm sesi. Kollarından kurtularak arka tarafa uzandım. Artık gözlerim açılmıştı. Alaz'ınkiler de öyle. Sırtının üzerine uzanıp yarım açık duran gözlerini kırpıştırdı ve ağır ağır dudaklarını ıslattı.

Alarmların tümünü kapattım ve hâlâ kollarının arasına dururken yüzümü yüzüne çevirdim. Bir kolumdan destek alıyor, hafif doğrulmuş bir hâlde dudaklarının yavaş yavaş yukarıya kıvrılmasını izliyordum. Dün gece saçlarını kestiğimden dolayı artık serseri görüntüsünden biraz olsun ödün vermişti. Ancak sakalları kadraja girince bu fikrim tamamen değişiyordu. İtiraf etmek gerekirse ona yakışıyordu. Fazlasıyla.

''Şuna bak,'' dedi boğuk ses tonuyla ve burnumun ucuna dokundu. ''Sabah sabah cin gibisin.''

''Uyanalı oldu biraz.'' Farkındalık yaşadığım şeyi düşündüğümde kaşlarım çatılmıştı. ''Sanırım gece çok yorgun olunca erken uyanıyorum ama bundan tam emin de değilim.''

Gülerek beni göğsüne çekti ve yavaşça saçlarımı karıştırdı. ''Sabahları çok konuşuyorsun Eva, hem de uyanır uyanmaz.''

Kocaman gülümsememle beraber başımı da iki yana salladım. ''Sana göre ben hep çok konuşuyorum,'' dedim gerçekçi bir şekilde. Haklıydım.

''Evet! Çok ve boş konuşuyorsun aptal,'' dedi ölü kız, bir yandan da üzerine örttüğü yorganı iteleyerek sinirle tabutundan kalkıyordu. Onu uyandırdığım için keyiflenmiştim açıkçası.

''Doğru,'' dedi Alaz başını sallarken. ''Susmandansa konuşmanı tercih ederim küçüğüm.'' Gözünün birini hınzırca kapatıp, ''Yani, sabahları hariç,'' diye alay etti.

Yüzümden silinmeyen gülümsemem eşliğinde ondan uzaklaştım ve yataktan kalktım. ''Bana diyeceğine konuşma da kalk haydi. Ders üçte bitiyor. Hazırlanmalıyız. Kahvaltıyı da sonraya bırakalım.''

Dolabın önüne girip saç boyalarını çıkarttığım sırada Alaz, ''Çok aç mısın?'' dedi mırıltıyla. Hâlâ yatıyor ve kollarının arasına aldığı yastığa sarılarak beni izliyordu.

Yara Bandı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin