YB | 3 | Şeytan'ın Kara Gözleri

28.9K 1.7K 2K
                                    

Selam!
Nasılsınız arkadaşlar?
Artık macera başlıyor.
Yorumlarınızı bekliyorum...
Zevkle okumanız dileğiyle...

Çürümeye yüz tutmuş, rutubet kokan zihnimin içerisinde dört harf yankılandı. Alaz. Bilmem kaç yıl önce okuduğum kitabın, rastgelesi bir sayfasının kenarında yazdığına göre, alev demekmiş. Kor alev... Şeytan ateşten yapılmış derlerdi de inanmazdım. 

Gözleri...

Kara gözleri, bana alevleri tutuşturan kömür parçalarını hatırlatıyor, aklımsa, bu kömür parçalarını birer piyano tuşuna dönüştürüyordu. Beyazların aralarına serpilmiş siyah piyano tuşları. Bana her baktığında, bir nota çıkartıyordu. 

Şeytan nefsimi köreltiyordu ve ben de bu melodinin tınısına kapılıyordum. Tanrı'nın girmeme izin vermediği bahçeye doğru çağırıyordu beni. Bana cennet bahçesindeki yasak meyveyi uzatıyordu ve ben de nefsime kapılıp bir ısırık alıyordum o meyveden. Yanlış, benim yasak meyvem şeytanın ta kendisiydi.

Alaz...

Dönen yel değirmenlerinin paslı demirlerinden çıkan gıcırtı gibi duyuyordum bu kelimeyi kafamda. Rahatsızlık verici fakat cezbedici.

Avuçlarıma bıraktığı yara bandını sıkı sıkı kavradım. Dakikalardır birbirimize tek kelime dahi etmemiştik. 

''Seninkileri kullandım," dedi, yaptığı iyiliğe bir bahane arayan şeytan gibi. "Ben de borcumu ödemek için yenisini çaldım.'' 

Duygusuzdum, doğru. Çoğu zaman mimiklerim dahi kıpırdamaz, donuk bakışlarım ısınmazdı. Ancak şimdi, Alaz bile benim bu hediyeye içten içte, onun tabiriyle "küçük bir kız gibi" sevindiğimi, hatta eğer yapabilseydim güleç kahkahalar atarak yerimde zıplayacağımı biliyormuş gibiydi. Yine de bunların hiçbirini yapmadım ve ifadesiz kaldım. 

Bu yara bandı, bana verdiği yasak meyveydi. İlk hediyemdi. Bizim hikayemizdeki Havva'nın cennetten atılmasını sağlayacak ilk hediyesi.

''Bir şeyler çalabildiğini bilmiyordum.'' dedim teşekkür etmek adına. Bu kelime bence yetersiz kalırdı.

''Bilmediğin çok şey var, küçük kız," dedi göz kırparken. 

Daha fazla uzatmadan sürücü koltuğuna ilerlediğinde ben de kendimi onun yanına attım. Varlığını bu zamana kadar bilmediğim emniyet kemerini takıyor oluşuma Ölü Kız  bile şaşırmıştı. Yaşamayı sevmeye başlamıştım. Yani, sanırım.   

"Seni şaşırttığıma göre, hem yaşını hem de çantanın içinde ne olduğunu söylemelisin.'' dedim ciddiyetle.

Gözlerini kısarak belli belirsiz gülümsedi. ''Birini seç.'' dedi.

''Yaşın.'' dedim çünkü çantasından daha merak uyandırıcıydı.

''Yirmi dört.'' dedi. ''Yirmi dört yaşındayım.''

Kaşlarım havalandı. Aslında daha genç görünüyordu, fakat sert yüz hatları bu düşünceme meydan okuyor gibiydi.  

''Aramızda sadece beş yaş var. Çok da küçük sayılmam ki,'' dedim omuz silkerek. 

Oturduğu koltukta bana doğru döndü ve hafifçe yüzüme eğildi.

''Aramızdaki yaş farkından dolayı mı sana küçük kız, dediğimi sanıyorsun?" dedi ciddiyetle.  "Safsın Eva, saf.'' 

''Haklısın, zaten yaşımı bilmiyordun,'' diye mırıldandım. ''Ama neden küçük dediğini hâlâ anlayamadım?''

Biraz daha yaklaştı bana. Sanki daha net görmek ister gibi gözlerini kısarak, iki farklı renkte yaratılmış gözlerimi inceledi. 

Yara Bandı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin