YB | 2- 46 | Geçmiş Günlerin Arkasına Saklanan Duygular

6.9K 532 132
                                    

Cumartesi günü ve yine ben! Uzun bir bölümle geldim, keyifli okumalar dilerim çiçekler.

Öpücük, öpücük!

Ne kadar zaman olduğunu bilmediğim uzun bir süre zarfı boyunca Alaz Yargın'ı ve kalp kırıklarını açığa çıkartan sözlerini düşünüyordum. Benim canımı yakmıştı, onun canını yakmıştım. Eğer neticede ödeşmiş oluyorsak o hâlde neden hâlâ gözlerimden yaşlar akıyordu?

Alaz, gittiği her yere içinde yaşattığı ve savaştığı kargaşa dolu anılarını götüren ancak buna rağmen kıyameti kopartmak yerine sessiz kalan bir adamken benim dudaklarımın ufak bir kıvrımı için dünyayı yakar, cehenneme çevirirdi. Oysa ben gülümsemekten nefret ederdim. Ancak onu gördüğüm her an gülümsüyordum ve Alaz'a göre; benim gülüşüm ona hayat vermekle kalmayıp dudaklarımdan bir an bile silinmediği için dünyaya da hayat veriyormuş, bunu unutmamalıydım.

Belki de bu yüzden bakmıyordu artık bana. Gülümsemek yerine turkuaz olan dediği gözümden de kehribar olduğu konusunda ısrar ettiği gözümden de yaş aktığı için bakmak istemiyordu.

Devirdiğimiz günlerin boğulmasına neden olan sessiz gözyaşlarım bugün de yastığımı ıslatıyordu ama biliyordum ki, Alaz Yargın devrilen günlerin arasında boğulmuş, ben bugünü de devirmek için ittirirken o, altında kalmaktan yahut nefesini tutmaktan yorulmuştu. Geçmiş günlerdeki gibi kapımın önünde olmak yerinde tek başına uyumasının sebebiydi belki de bu.

Büyüyünce katlanılmaz olmuştum.

Hâlbuki o bana sarılsa geçerdi. Bilmiyordum, geçmese de sarılmasını istiyordum. Şu anda ne kadar kendimden eminsem, o karşıma çıktığında ipe sapa gelmez düşüncelerim arzularımı ayaklar altında çiğniyor, sonra da Alaz Yargın'ın suratına tükürmem için beni ve yanmaya devam eden yüreğimi kışkırtıyorlardı.

Onu affetmek istiyorum. Keşke bunu yapabilecek kadar küçük ve saf olsaydım bu gece; o zaman belki kesiklerimin sızladığı el bileklerimdeki görünmez iplerden kurtulur, Alaz'a koşmak için ayaklarıma dolanan, geçmişin parmak izlerinin silinmediği yıkık dökük hatıraların arasından koşarak çıkar ve en nihayetinde ona sımsıkı sarılırdım.

Kötü olmak istiyorum. Alaz'a olan kırgınlığımın dinebilmesi için ona öfkelenecek kadar kötü ve acımasız... Keza iyiler hiçbir zaman kazanmıyordu.

Kapım aniden tıklandığında hızla yataktan doğruldum.

''Kimsin?'' dedim çok da bağırmadan.

Kapının ardından, ''Benim,'' dedi bir ses.

''Gelsene,'' dedim yalnızca. Ancak kalp atışlarımın sesi değil odada, ormandaki ağaçlara konan baykuşların kulaklarında bile çınlamaya yol açmış olmalıydı.

Kapı yavaşça açıldı. Kara gözleri gözlerime değerken bu gecenin en güzel buluşmasını yaşadığımı biliyordum. Engel olamadım kendime. Dudaklarım yavaşça yukarıya kıvrıldı.

''Seni rahatsız etmek istemezdim ama...'' dedi fısıldayarak. ''Durum acil.''

Elimle içeriye girmesini işaret ettim. ''Ne oldu?''

Doğrudan bana bakarken kapıyı kapattı ve yatağa yaklaştı. Oturup oturmamakta kararsızdı. Fakat ona hiçbir tepki göstermediğim zaman bir sakınca olmadığını anlamış olacak ki yatağın ucuna oturdu.

''Nasılsın?'' diye sordu ilk olarak.

Tek kaşım havalanırken, ''İyi...'' dedim garipsediğimi belirtir gibi.

''Boğazın,'' dedi sonra sorusunu düzelterek. ''Kendini nasıl hissediyorsun?''

''Acil olan bu muydu Alaz?'' dedim daha fazla dayanamadan. O yokken onu özlüyorsam neden o karşımdayken de içten içe sinirlenip kelimelerime hâkim olamıyordum?

Yara Bandı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now