YB | 2 - 64 | Güçlü Parmakların Yıktığı Prangalar

6K 521 209
                                    

Selam ballarım! Yeni bölümle geldim ve sanırım Yara Bandı dünyasındaki en umut dolu, en hoş ve yazarken buruk bir gülümsemeyle devam ettiğim bölüm, bu bölümdü.

Tam 150K olmamızın şerefine atıyorum bu bölümü! Sizlere olan sevgim de en az teşekkürlerim kadar fazla.

Beğenmeniz dileğiyle...

Öpücükler!

Zamanın kıymetini anladığım günler, benimle olan düşmanlığını ateşkes yaparak nihayete erdirmişti. Sanırım artık zamanla aram iyiydi. Belki bir Alaz Yargın değildim ama yılların beni pek hoş tuttuğu söylenemez, hor gördüğü iyi bilinirdi.

Şimdiyse durum farklıydı. Geleceğe dair bir umut yaşıyordu içimde bir yerlerde. Ve ben o umudun annesi gibi her gün onu beslemeye devam ediyor, 'Bir gün kazanacağız,' diye fısıldıyordum kulağına ninni okur gibi.

O gün bugündü.

Belki özgürlük, diye adlandırılan şey herkese aynı zamanda uğramazdı ama yine de benim kapımı çalacağı kesindi.

Kahvemden büyük bir yudum alarak gözlerimi kapattım. Aklım karışıktı. Düşünmek istediğim birçok şey olduğunu doğruydu ancak zihnimi dinlendirmek için biraz sessizlik içinde kalmak ve düşündüğüm her şeyi ertelemek istiyorum. Bu da mümkün değildi.

Saat akşamdan bir zamanı gösteriyordu. Bizse hâlâ Rüzgâr'ın ayarladığı küçük dağ evdeydik. Halletmemiz gereken çok şey vardı.

Derin'in anlattığına göre Vezir, ellerindeki kan lekesini silemeyen bir adamdı. Yaptığı kara işlerden nasibini almıştı. Derin, babasını bitirmek istiyordu; çocukluğunda her ne yaşadıysa babasına karşı hem büyük bir nefret besliyor hem de artık ondan kurtulmak istiyordu.

Bunun için yaptığı bir şey vardı; yıllardır babasının kirli işlerini yapan insanların her yaptığı işi kayıt altına almıştı. Vezir'in kirli işini yapan insanlar ise... Fil, At ve Kale olarak üç kesime ayrılıyor, hepsi de Vezir'in gözüne girmek için resmen satranç tahtasında aşık atıyorlardı.

Vezir'i daha önce kimse suçlarından dolayı itham etmemişti. Keza Derin de buna cesaret edememişti. Ancak Vezir hakkında biriktirdiği bilgilerin hepsinin altın değerinde olduğu ve dördümüzü de, diğer masum insanları da kurtaracağı doğruydu.

Bizim de elimiz boş değildi. Alaz'ın, Gölgeler'in bilgisayar biriminden aldığı gizli dosyalarda Vezir'in yurt dışına taşıdığı, illegal yollarla elde ettiği ve taşımacılık için Gölgeler'i kullandığı birçok tarihi eserin kaydı vardı ve bunlar doğrudan Vezir'i suçlamaya yetiyordu. Bu durumda Vezir'i dört bir yandan kuşatmış oluyorduk. Zira önemli olan diğerleri değil, satranç tahtasının köşesine sıkışan Vezir'di. Vezir düşerse hepsi düşerdi.

Saatlerce bu konular hakkında konuşmuş, en sonunda da bir karara varmıştık. Derin ve Yiğit'in, yani namı diğer Vale Kelebeği ve Kırlangıç'ın işlediği suçu bizim üzerimize atmak yerine Vezir'in ve tabii onun yanındaki diğer kötü adamların üstüne atacaktık. Çünkü Derin ve Yiğit, babamın evinin olduğu apartmanda Hüseyin amcayı öldürürken yalnız değilmiş, aksine onları bekleyen, kontrol eden, Derin'in tek başına bu işi yapıp yapmadığını inceleyen, Yiğit'in de dahil olduğunu öğrenerek Vezir'e haber salan ve ikisinin, geleceğini de hayatını da mahveden iki tane daha adam varmış, az önce öğrenmiştim.

O adamlar da Vezir'in sağ kolu olan Kale'nin ve At'ın birer tane adamıymış, bunu da anlatmışlardı. Ve o adamlar... Tecavüzcü, katil, hırsız, acımasız ve kötü; çok kötü adamlar olduğundan dolayı suçu onların üzerine atmak daha mantıklıydı.

Yara Bandı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now