YB | 6 | Karanlıkların Efendisi

22.2K 1.3K 1.3K
                                    




Alaz, tuttuğu haritanın üzerine çizdiği yolu daha ayrıntılı inceledi. Ben de öyle... Dişlerimle kemirdiğim kalemin arkasını ağzımdan çekerek haritaya çizili duran yolun üstüne dayadım.

"Ölüdeniz'e kadar sahil yolundan gideceğiz, sonrasında Marmaris'e deniz yolundan varacağız, öyle mi?" diye sordum kaşlarımı kaldırarak.

"Doğru," dedi yalnızca.

Küçük otel odasında kalçamı dayadığım masadan uzaklaştım ve odanın ortasında volta atmaya başladım.

"Ya sonra araba bize lazım olursa? Ki eminim olacak... O zaman ne yapacağız peki?"

Sıkıntılı bir nefes verdi. "Çalacağız, yüksek ihtimalle," dedi gözlerime bakarak. "Burada da devreye sen giriyorsun. İzmir'e gidince ayarlamaya çalışacağım. Haberleri takip de ediyorum. Rüzgâr da söyledi zaten biliyorsun, adamları polislerle irtibat halinde. En ufak bir gelişme olursa haber verecekler."

Bu durum daha kötüydü. Kahvaltıdan sonra küçük otel odamıza geri dönmüş, İzmir'e kadar gitmenin en iyi yolunu bulmaya çalışıyorduk. Zira artık tüm haber bültenlerinde kayıp ilanlarımız vardı. Gazetelere, internete, hatta bütün emniyet birimlerine haber verilmişti.

İşler beklenildiği gibi gitmemişti. Hüseyin amcanın ölümünden biz mesul tutuluyorduk ve daha kötüsü, gerçek hırsızlar bulunamamıştı. Nasıl olduysa suçlular bizdik. Bu olayı henüz detaylarına kadar çözemesek de en kısa sürede işleri kavrayacağımızdan emindim.

Boktan bir durum, binlerce küfür!

"Hadi Eva, bir an önce işimizi halledelim," dedi ciddiyetle.

Başımı salladım. Tanınmamak için kılık değiştirmemiz lazımdı. Rüzgâr ikimiz için de sahte kimlik çıkartacak ve yarın gece Kaş'tan ayrılmadan önce bize verecekti. Alaz'ın aklında büyük bir plan vardı. Bu işten nasıl sıyrılacağımızı bilmiyordum ama ona güveniyordum.

Masanın üzerinde duran, az önce hazırladığımız saç boyalarını alarak banyoya doğru ilerledim.

"Alaz... Piercing canımı çok yakacak mı?"

Soruma sırıttı. ''Hayır, ufaklık.''

Surat astım. "Keşke acıtsaydı," dedim duyulması zor bir sesle. "Bazen kendime zarar vermeyi özlüyorum."

Alayla kaşlarını kaldırıp elindekileri banyodaki aynanın önüne koydu. Sonra da beni tezgahla kendi arasında sıkıştırarak dikkatlice gözlerime baktı.

"Canını yakabilirim," dedi ciddiyetle.

"Olmaz," dedim yutkunarak. "Ben yakınca daha güzel oluyor."

Ondan uzaklaştım ve aynanın tam karşısına geçtim. Alaz da daha fazla konuşmadan onun için olan platin sarısı boyayı elimden aldı. O kendi saçlarını boyarken ben de saçlarımı kapatacak pembe boyayı ayarladım ve fırçayı içine daldırdıktan sonra dikkatle saçımı boyamaya başladım.

"Bu boyalar kaç gün kalır, ömür boyu pembe saçla dolaşırsam kusarım."

Bıkkınlıkla kafasını salladı ve bana yandan bir bakış attı. "Kız çocuklarına yakışır diye düşünüyorum," dedi alaydan uzak bir tonda. Ve muzipçe gülümsedi.

"Ne o şeytan? Cehennemde sarı saç moda galiba," dedim alayla.

"Doğru," dedi saçlarını boyamaya devam ederken. "Bu yüzden seni kız çocuğu saçlarınla cehennemime almayacağım."

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Zaten cehenneminde değil miyim? Daha ne kadar ileriye gidebilirsin acaba."

Aynadan gözlerime bakıp tek kaşını kaldırdı. ''Daha hiçbir şey görmedin ufaklık.''

Yara Bandı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now