YB | 10 | Hayat Elması

17.2K 1.2K 1K
                                    



Artık yola çıkma vaktiydi. Umut ve Duygu arabada bizi bekliyordu. Bütün eşyaları bagaja koyarken, hızlanmaya başlayan yağmurun altında Alaz'a baktım. Saçları ıslanmış, pürüzsüz boynundan akan su damlalarıysa kazağını ıslatıyordu.

Alaz Yargın'ın ıslak kirpiklerinde gezdirdim gözlerimi. Gür. İncecik... Eşyalarla uğraştığı için çatılan kaşları, bana baktığında normal seyrini almıştı. İfadesi rahatladı ve huzurlu bir hale büründü.

Sanki rüzgarlı havada ellerimi dumanı tüten sobanın başında ısıtmışım gibi hissetim kendimi. Bana yaklaştı. Sağ elini çeneme koyup yüzümü yukarıya kaldırdığında aramızdaki mesafe azalmıştı. Kapkara gözleri saçlarıma kaydı. Sonra... Saçlarımın arasına karışan yaprağı çekip çıkarttı aradan.

Öyle nazik, öyle latifti ki saçlarıma dokunuşu... Kıyamıyormuş gibi. O, benim saçlarıma hep böyle nazik davranmıştı. Babamın aksine.

Bu adam şeytansa eğer ben, onun ateşinde hiç çekinmeden yanabilirdim. Bu nasıl kötülüktü? Böyle muazzam kötülük olur muydu?

Duyduğum gülüşmelerle Alaz Yargın'ın kömür karası gözlerinden ayrıldım ve arabaya baktım. Arabanın içinden de bize bakan Duygu'yla Umut gülüyorlardı.

Bilmem kaç dakika kalmıştık acaba Alaz'la girdiğimiz büyülü bakışların içinde?

''Hadi bin ufaklık, ıslandık.'' dedi Alaz.

Derin bir nefes alarak kendimi arabadan içeriye attım, Alaz da yanıma yerleşti.

Duygu kedi yavrularını görmüş gibi gülümseyerek, ''Siz öyle bakışırken ben bile dondum kaldım," dedi. Nasıl tanıştınız? Birbirinizi çok sevdiğiniz belli oluyor her halinizden, merak ettim.''

''Aslında çok karışık bir hikaye, anlatmak ister misin sevgilim?'' dedi Alaz, alay ediyordu.

''Tabi... Anlatırım yolda giderken ama sıkılırsınız.'' dedim geçiştirmek için.

Umut arabayı sürmeye başladığı sırada, ''Hayır sıkılmayız, biz seviyoruz böyle anıları dinlemeyi,'' diye ısrar etti.

Aklıma gelen bir senaryoyla gülümsedim. Eski bir senaryo...

''Tamam anlatayım o zaman. Zaten çok uzun bir hikaye değil.'' 

Boğazımı temizleyip devam ettim. 

''Sıcak bir yaz günüydü, hatta hava cehennem sıcağı kadar yakıcıydı.''

Alaz imamı anlayınca dudağının kenarı hafiften yukarıya kıvrılmıştı.

''Sonrasında ben, kafa dinlemek için ağaçlık bir alanda tek başıma yürümeye başladım. Çok güzel bir ormandı, aynı cennet bahçesi gibi.'' dedim ellerimi iki yana açarak.

Öndeki ikili heyecanla devamını beklerken Alaz, daha geniş gülümsedi.

''Yorulduğumu hissedince bir ağacın altında durdum. Güneş tam tepede, etraf ıssız... Çimenlerin üzerine oturacağım sırada tam karşımda kocaman bir elma ağacı gördüm. Yukarıda bir dalındaysa kıpkırmızı dolgun bir elma... Güneş ışığının altında parıl parıl parlıyordu, dikkat çekiciydi ve fazlasıyla cezbediciydi. Sanki büyüsüne kapılmışım gibi elma ağacının yanına doğru yürüdüm. Kırmızı elma öyle muazzamdı ki... Beni kendine çekiyordu. Tam altına geldiğimde uzaktan görüldüğünden bile kusursuz olduğunu fark ettim. Elmanın üzerinde tek bir çizik dahi yoktu, pürüzsüzdü, ağız sulandırıyordu... Ellerim istemsizce dala uzandı ama benden çok yukarıdaydı. Öyle bir kapılmıştım ki o elmaya çevremde olan biteni algılayamıyordum. Gözlerim bir tek elmayı görüyor, kulaklarımda ise hafiften bir uğultu..." diye betimledim.

Yara Bandı (Tamamlandı)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora