YB | 5 | Sırt Sırta

25.3K 1.5K 2.1K
                                    

Selam arkadaşlarım!
Umarım bölümü beğenirsiniz...
İyi okumalar!

Göz kapaklarım karanlığı içine alıp saklarken omuzumdan gelen güçlü bir sarsıntı hissettim. Ellerimle gözlerimi ovuşturarak ağrıyan belimi gerdiğim sırada yüzüme sıcak bir nefes çarptı.

"Uyan ufaklık, geldik."

Duyduğum sese artık yabancı olmayışımın garipliğiyle gözlerimi açtım. Bir çift kara göz... Hava da karanlık, gözleriyle aşık atamasa da. Yutkundum ve kendime gelmek için ondan uzaklaşarak koltuktan doğruldum.

Alaz arka koltuktaki eşyaları toplarken benim gözlerim etrafta fink atıyordu. Geldiğimiz yer bir sahil kenarıydı. Gece karasına bulanan dalgaların sesleri kulaklarımı tırmalıyordu. Hafif esen rüzgar yarım açık olan camlardan içeriye girip uykumu açarken Alaz kucağıma bir şeyler bırakmakla ve sinirle homurdanmakla meşguldü.

''Kaş'ta mıyız?''

Başını sallamakla yetindi. Yine neye sinirlendiyse ifadesi sert ve asabiydi.

"Dağınıklığına sinirlendi Eva'cık! Adam arabada aradığını bulamıyor ki..." dedi her şeye burnunu sokan Ölü Kız.

"Beni ilgilendirmez," dedim sakince. "Benim arabam, benim dağınıklığım."

Alaz'ın gözleri gözlerimi buldu. Ölü Kız'la dışımdan konuşma alışkanlığımı unutmam gerekiyordu sanırım. Zira artık yalnız değildim... Ne garip bir kelimeydi; yalnız olmamak. Alışmam kolay olsa da göğsümün içindeki çürük hissin kokusu burnumun direğini sızlatıyor, esasen beni paramparça etmeye hazırlanıyor gibiydi.

Daha fazla bu hisle baş başa kalmamak için botlarımı giyip arabadan indim. Eşyalarımı toparken Alaz beni bekliyordu. Yanına gittiğimde sessizce sahil boyunca yürümeye başladık. İleride, aralarında epey mesafeler olan villaların birinin önünde durduğumuz zaman gözlerimi alan ışıkla giriş kapısına baktım.

Kızıl saçları ışıl ışıl parlayan bir kadın... O yürüdükçe aydınlanan otomatik bahçe ışıklarında görebildiğim yeşil gözleri doğrudan Alaz'ın üzerindeydi. Dudaklarında da muzip bir gülümseme vardı ancak üstündeki "tatlı" diyebileceğim; bembeyaz, üstünde de renkli ve karmaşık desenler olan pijamasıyla bize yaklaştığı için güzelliği, çocuksu bir hal alıyordu.

Tam önümüzde durdu kadın. Alaz'ı söyle bir süzdü ve genişçe gülümsedi.

"Nerelerdesin hayırsız? Sen arayınca şaşırdım," dedi sırıtırken.

"İşim düştü," dedi Alaz, gayet normal bir şey söyler gibi. "Rüzgâr'la konuştun mu?"

Kadın, başını salladı ve ellerini beline koydu. "Yine neler oluyor acaba Alaz? Haberlerde okuduklarımla senin anlattıkların arasında dağlar kadar fark var. Haberlere hayatta inanmam! Sen... Ve tüm bu olanlar? Saçmalığın daniskası! Neden bize gelmedin, İstanbul'a?"

"Benden kimseye bahsetmeyin, yeter," dedi Alaz ciddiyetle.

Kadın, tehditkâr bir şekilde gözlerini kısıp onaylayan mırıltılar çıkarttı. Benden biraz uzundu ve hayranlık uyandırıcı bir güzelliğe sahipti. Cebindeki anahtarları Alaz'a uzattıktan sonra bana doğru dönerek gülümsedi.

"Selam, tatlı kız. Eylül ben, sen kimsin?"

Bu kadar içten ve patavatsız olmasına şaşırdım. Uzattığı eli sıkarak, ''Eva,'' dedim kısaca.

Arkadaki villadan yanan ışıkla gözlerim o yöne döndü. Bize doğru gelen uzun boylu adamı gördüm. Alaz'ın yanında durdu ve ona sıkıca sarıldı. Sırtını sıvazlar gibi Alaz'la hasret giderdikten sonra uzaklaştı ve endişesini belli eden gözlerle onu süzdü.

Yara Bandı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin