16.Bölüm

7.9K 714 297
                                    


Keyifli Okumalar...


Kapının koluna koyduğu elindeki bütün kan çekilmiş gibiydi. Kendi ellerine ne oluyordu şimdi? Oysaki Kurşun'un elleri soğuk olurdu hep. Kapıyı açıp içeri girdiğinde bakışları anında hastane yatağında yatan Kurşun'u buldu. Beline kadar gelen örtü yarasının olduğu kısmı gözler önüne seriyordu. Göğsünün bir kısmı beyaz sargıyla sarılmıştı. Nergis, yüreğine yerleşen acıyla odaya girip kapıyı Kurşun'un rahatsız olmasından çekinircesine yavaşça kapattı.

Titreyen, gücü kesilmiş ayaklarını adeta sürüyerek yatağın başına gitti. Buz gibi parmaklarını uzatıp Kurşun'un kirli sakallarının üzerinde dolaştırdı. Parmaklarının ucuna batan ve parmak uçlarını tahriş eden sakallarının verdiği hisle yüzünde kırık bir tebessüm oluştu.

Kurşun'un bedeni yatağın neredeyse tamamını kaplamış durumdaydı. Nergis, yatağın ucunda bulduğu küçücük boşluğa oturarak bakışlarını Kurşun'un solgun yüz hatlarında gezdirmeye başladı. Parmakları ise yerini bulmuş ve eli Kurşun'un sıcacık yanağının üzerinde durmuştu.

İsmini söylemek, uyanması için seslenmek istiyordu ancak dudaklarını bile kıpırdatamıyordu. Sanki dudaklarından bir kelime çıksa ve bu sessiz odada yankı bulsa Kurşun huzursuz olacaktı. Onun sevdiği sessizliği bozmamak için konuşmadı. Bütün kelimelerini içine gömdü ve öylece Kurşun'un yüzünü seyretmeye devam etti.

Her zaman kısa kestirdiği saçları uzamaya başlamıştı. Bir haftaya onun rahatsız olacağı bir noktaya gelir diye düşündü Nergis. Saçları Kurşun'a inat hızlı uzuyor gibiydi. Bakışları saçlarından Kurşun'un sargılı vücuduna kayınca dudakları titremeye başladı. Dudaklarını sıkıca birbirine bastırıp ciğerlerine derin bir nefes çekti. Ağlamayacaktı. Kurşun iyiydi, bu bile ağlamaması için yeterli bir sebepti.

Bakışları camın köşesindeki sandalyeye takılınca oturduğu yataktan kalkıp sandalyeye doğru ilerledi. Sandalyeyi yatağın yakınına getirdikten sonra çantasını çıkarıp yatağın başındaki komidinin üzerine koydu ve ayakkabılarını da çıkarıp sandalyenin üstünde bağdaş yaparak oturdu. Kurşun'un beyaz çarşafın üstünde duran elini iki eliyle kavrayıp başını yatağın boş yerine koydu ve gözlerini kapattı. Ellerinin arasındaki soğuk elin verdiği huzurla yavaş yavaş gözleri kapanırken dün akşamki uykusuzluğunun ve sabahtan beri üzerinde olan huysuzluğun hepsi uçup gitmişti bile. Kendisini boğan onlarca duyguya rağmen göz kapakları bu sessiz savaşı kazanmıştı. Sorular sormak, merakını gidermek isteyen yanı da deli gibi ağlamak isteyen yanı da bu savaşın kazanına izin vermiş ve kendilerine gelecek sırayı bekleyerek köşelerine çekilmişlerdi.

Bilincinin üzerindeki bulutlar dağılmaya başlamış, göz kapakları da üzerlerindeki ağırlıklardan kurtulmuştu. Göz kapaklarını yavaşça açtığında beyaz tavanla karşılaştı. En son neler olduğunu yavaş yavaş hatırlayınca yüzü o hatırların acısıyla istemsizce buruştu. Kıpırdamak, hatta kalkmak istiyordu. Sanki göz kapaklarının üstündeki ağırlıklar vücudunun üzerine bırakılmıştı. Vücudu yerine tutulan boynunu oynattığında bakışları sağ tarafında sandalyenin üzerindeki iki büklüm bedene takıldı. Nergis, oldukça rahatsız bir pozisyonda uyuyordu. Başı, elini kavrayan ellerinin yanında bedenin rahatsız pozisyonun aksine yüzündeki huzurlu bir ifadeyle sessizce uyuyordu. Kurşun gördüğü bu görüntü karşısında birkaç dakika tepki veremeden öylece bakmaya devam etti. Eline yayılan sıcaklık, adeta bu görüntünün gerçekliğini destekliyordu.

Sıkıca bağladığı saçlarından birkaç tutam bağımsızlığını kazanmış ve yüzüne yayılmıştı. Kurşun yattığı yerden sağ tarafa doğru dönmeye çalıştığında göğsündeki acıyla aniden nefesi kesildi. Birkaç saniye hiç kıpırdamadan acının hafiflemesini bekledi. Ardından yavaşça elini uzatarak Nergis'in saçındaki tutamı parmaklarıyla nazikçe kavrayıp yüzünden uzaklaştırdı. Nergis'in yüz hatları hareketi karşısında buruşunca Kurşun yüzüne yayılan tebessümle onun yüz hatlarını seyretti.

KURŞUNWhere stories live. Discover now