2.Bölüm

15.4K 958 157
                                    

Keyifli Okumalar...

Soğuk...

Bedeni, ruhu, zihni... Hepsinin şuan için algıladığı tek şey 'soğuk'tu. İnce, uzun ve soğuktan kızarmış parmakları yıpranmış ceketinin yakalarını kavramış öylece olduğu yerde dikiliyordu. Her zaman olduğu gibi sessiz ve ifadesizce. Yüz hatları ne kadar ifadesiz ise ruhundaki fırtına o kadar kuvvetliydi. Üşüyordu, açtı, yorgundu. Tek istediği şey sıcaklık barındıran herhangi bir şeydi.

Gözleri yeni geldiği bu mahallenin kaldırım taşlarında dolaşırken kulaklarına ilk olarak birisinin adım sesleri doldu sonra kedi mırıltısını andıran ve Kurşun'un anlamadığı birkaç kelime. Gözleri, hissettiği merakı gidermek için yavaşça yerden ayrılıp sesin sahibine çevrildi. Kendisine doğru yaklaşan dalgalı saçlara sahip, küçük bir kız çocuğuna...

Bakışları karşılaştığında kız olduğu yerde durup ilk olarak onu baştan aşağı inceledi. Kışın soğuğunda giydiği eski, yıpranmış spor ayakkabılarında, kot pantolonunda ve ardından ceketinde bakışlarını dolaştırdı. Kurşun, bu pırıl pırıl giysiler içerisindeki kızın yüzüne yansıyacak tanıdık acımayı bekledi. Bekledi, bekledi... Ancak kız yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirip daha da yanına yaklaştı.

"Seni daha önce bu mahallede görmedim. Yeni mi taşındın?" Kızın dudaklarından tane tane dökülen kelimeler Kurşun'un kulaklarından içeri dolsa da cevap vermek için herhangi bir tepkide bulunmadı ve kıza bakmaya devam etti.

"Yoksa konuşmayı sevmiyor musun? Yüzün kızarmış, bu soğukta bu ince kıyafetlerle durmamalısın yoksa hasta olabilirsin." Kızın, ciddi bir yüz ifadesiyle bilmiş bilmiş konuşması karşısında Kurşun hafifçe gülümsedi. Kendisinden kaç yaş küçüktü ki?

"Kaç yaşındasın? Benden büyük duruyorsun." Aklından geçen soru kızın dudaklarından döküldüğünde Kurşun şaşırdı.

"On üç." Neden cevaplamıştı ki bu meraklı kızın sorusunu?

"Benden üç yaş büyüksün o zaman. Tamam, aslında dört yaş büyüksün ama ben bir ay sonra on yaşında olacağım. O yüzden üç yaş büyük olduğun konusunda anlaşabiliriz." Kız, yüzündeki kocaman gülümsemeyle kendisine bakmaya devam ettiğinde Kurşun bir şey söylemeden bakışlarını ondan uzaklaştırdı ve üşüyen ellerini ceplerine sokup kaldırıma bakmaya devam etti.

Birkaç dakika sonra yanında kendisi gibi sessizce dikilmeye devam eden kızın kıpırtılarını göz ucuyla görse de ona bakmadı ve ardından boynuna, yüzüne sıcak bir şey değdi. İrkilerek bir adım geri attı ve şaşkınlıktan açılmış bakışlarını kızın üzerine çevirdi. Tanımadığı bu kız ise sanki çok doğal bir şey yapıyormuş gibi Kurşun'a doğru bir adım atıp boynundan çıkarıp Kurşun'un boynuna attığı atkıyı bir kez daha boynunun etrafından geçirdi. İşi bittiğinde sesli bir şekilde nefesini verip tabanlarını yere değdirdi.

"Bu seni daha sıcak tutar. Artık arkadaşız, eğer bu mahallede yaşıyorsan beni görünce yanıma gel. Beraber oyun oynarız."

"Ben oyun oynamayı sevmem."

"Bence benimle oynadığın oyunları seveceksin." Kız, başka bir şey söylemeden yanından geçip gittiğinde Kurşun, kız gözden kaybolana kadar arkasından bakmaya devam etti.

Bakışları kızın kaybolup gittiği sokaktan ayrılıp boynundaki mor atkıya kaydığında ceplerine soktuğu ellerini çıkardı ve atkının yumuşacık örgülerinde parmaklarını dolaştırdı. Sıcaklık barındıran herhangi bir şey istemişti ve şimdi bu atkıya sahipti. Hem bedenini hem de ruhunu ısıtan mor iplerden örülmüş bir atkıya...

KURŞUNWhere stories live. Discover now