21. Bölüm

6.8K 673 73
                                    

Keyifli okumalar... 🌵

Odanın içerisindeki sessizlik ağrıyan baş ağrısına şifa gibi gelirken dirseklerini masanın üstüne koyarak başını ellerinin arasına aldı. Parmakları canını acıtarak şakaklarına baskı uygularken istediği tek şey baş ağrısının biraz da olsa geçmesiydi. Karanlık ve sessizlik... Kendisini bulduğu iki ortam. Kurşun, baş ağrısına rağmen sessizliğin verdiği huzurla tebessüm etti. Soru soran, etrafında dolanan, kendisinden durmadan bir şey bekleyen ya da bir şeyler yapmasını söyleyen kimse yoktu. Alıştığı yalnızlık ve karanlıktaydı. Kapattığı göz kapaklarını yavaşça araladığında bakışları ay ışığının ve sokak lambalarının odayı aydınlatması karşısında odanın içinde belli belirsiz seçilen eşyalarda dolaştı. Biraz ilerisindeki arabaya ve çerçeveye baktı. Karanlıktan dolayı çerçevenin içerisindeki fotoğrafı tam seçemesede zihni defalarca baktığı ve artık her noktasını ezberlediği o fotoğrafı gözlerinin önüne sermişti. Nergis'in birkaç yıl önce çekilmiş bir fotoğrafıydı. Gittikleri bir piknikte Nergis, Kurşun'un kurduğu salıncağın üzerinde kocaman gülümsemesiyle kameraya gülümsüyordu. Kurşun bu fotoğrafı çektiği o günü daha dün gibi hatırlıyordu. Nergis'le ilgili olan bütün hatıralar sanki bir tahtaya kazınmış yazılar, desenler gibi beyninin içine kazınıp ölümsüzlük kazanıyordu. Kurşun'un dudakları istemsizce yukarı kıvrılırken çerçeveyi elleri arasına alarak sandalyesinde geriye doğru yaslandı. Nasıl bir şeydi bu bir ad koyamıyordu. Nergis'e hissettiklerini tarif etmek için ne diyebilirdi? Hangi kelime karşılardı? Sevgi... Sadece sevgi kelimesi hafif kalıyordu. Aşk... Bu da değildi.

Nergis, onun çocukluğuydu, gençliğiydi. Onun ailesi, arkadaşı, dostu ve sevdiği kadındı. Yanına dönüp baktığında gerçekten sahip olduğu tek insandı. Bir sıkıntısı olduğunda arayabileceği, gözü kapalı güvenebileceği tek insandı. Onu gülümseten tek insandı. Bir duvar gibi olan yüzü Nergis'in yanında bütün sınırlarından kurtuluyor, özgürlüğe kavuşuyordu. Ölü gibi olan kalbine kan gidiyor, yaşam buluyordu. Ona sırtını çeviren ve karanlığa gömülen kelimeler Nergis'in yanında aydınlığa koşarak çıkıyorlardı. Konuşmak istiyor ve konuştukça dinlemek istiyordu. Nergis'i ömrünün sonuna kadar dinlemek istiyordu. İstiyordu ki her gün ne yaptığını anlatsın. En ufak bir şeyi bile o anlattığı için değerli görüyordu. Nergis'in hayatında önemli bir yeri olduğunu biliyordu ancak böyle uzak durmak artık çok zordu.

Birkaç gün önce yaşanan olayı düşündü. Nergis'in o adamları görmesini, sormak için yanıp tutuşan isteğine rağmen sessiz kalıp konuyu değiştirmesini... Canı sıkılıyor, kurtulamayacağı bir bataklıkta çırpındığını hissediyordu. Ve çırpındıkça battığını... Bir hayat kurmak istiyordu. Sakin, gürültüsüz, kavgasız bir hayat. İşe gidip geldiği, Nergis'le olduğu, sade ve insanların sıkıcı dediği bir hayata sahip olmak istiyordu. Bir ev istiyordu, akşamları yemek kokusunu aldığı, konuşma seslerinin olduğu, sabahları kahvaltığı ettiği... Hiç yaşamadığı, sahip olamadığı ama bu mahalleye taşındığından beri sıkça gördüğü bir aile ortamı istiyordu. Aile nasıl olunurdu, bilmiyordu. Öğrenmek istiyordu. Zorlansa da, uyum sağlayamayacak olsa da pes etmeden öğrenmek istiyordu. İçindeki boşluğu doldurmak, içine hapsettiği o sahipsiz çocuğu artık mutlu etmek istiyordu. Nergis'in yanında olacağı bir aileye sahip olma düşüncesi dudağında buruk bir tebessüme gebe oldu.

İstekleriyle içinde bulunduğu durum ne kadar da tezat düşüyordu. İstemediği onlarca şeyi yapmak zorundaydı. Ona söylenenleri yerine getirmeliydi ve Kurşun birilerinden emir almaktan bıkmıştı. Ona neyi yapıp yapmayacağını söyleyen sesler yüreğine taş olup oturuyordu. Daha ne kadar katlanabilirdi bilmiyordu?

Çalan telefonun melodisi odasının sessizliğini bozduğunda kaşları huysuzca çatıldı. Elindeki çerçeveyi dikkatli bir şekilde yerine yerleştirdikten sonra hâlâ çalmaya devam eden telefonunu eline alıp ekrandaki numaraya baktı. Aramayı cevaplarken hissettiği bütün huzur dağılıp gitmişti.

KURŞUNWhere stories live. Discover now