+24

835 74 400
                                    

Şunun gülüşe gamzeye bak anası gülü

Sakallı 30 yaşında sakalsız 15 yaşında bu nedir

"Feza?"

"Feza."

Aynı anda birden fazla kişinin seslendini duyabiliyordum ancak kulaklarımda sadece Christian'ın çığlığının yeri vardı. Mevkim, hırsım, sinirim gereği çok kez faul yapmıştım, oyuncuların yere düşüşünü izlemiş, kimisine rol yapmamasını, kalkıp oynamasını söylemiş, güzelce de kavgaya tutuşmuştum. Bu sebeple kart sayım da hatrı sayılır miktardaydı. Buna rağmen beni böylesine etkileyeni olmamıştı. Hiç bu kadar sert faul yapmadığım için olabilir elbet lakin Christian'ın sesi dışında duyduğum, daha doğrusu hissettiğim diğer ses, kırılma sesi... Onun da payı büyüktü.

Çimlere çökmüş, ellerimi ağzıma kapatmış, acı içinde yerde yatan Christian'ı izliyordum. Bir şeyler yapmam gerektiğini biliyordum. Hiç değilse kalkıp özür dilemeliydim, dikkat çekmemeliydim. Christian'ın acı çekse de ters konuşmayacağını kestirebiliyordum. Nedendi peki herhangi bir hamle yapmaya çekiniyor oluşum?

Koşarak gelip Christian'la konuşmaya, ona sorular sormaya başlayan Oflaz'ı izledim sessizliğimi korumaya devam ederken. Yanlış anlamasından korkuyordum. Nedeni buydu. Sakatladığım kişi bir başkası olsaydı sakince özrümü diler, kırmızı kartımı yer, aynı sakinlikle çıkardım sahadan. Ama bahsettiğimiz kişi eski sevgilimin yeni sevgilisiydi. Tamamen maçın gidişatına, yalnızca ve yalnızca gol atmaya giderken faul yapışından ötürü yeşeren sinirime ayak uydurduğumu anın heyecanıyla anlamayabilirdi, bu ihtimal kusma isteği uyandırıyordu. Faul yapmaktan çekinmeyen bir insan olsam da dozunu hiçbir zaman kaçırmamıştım, bilerek kimseyi sakatlamamıştım.

"Feza, iyi misin?" Pamir omzumdan destek alıp yanıma diz çöktü. Kafamı salladım dalgın dalgın Christian'ın kan yayılan çorabını izlerken. "Kalk hadi. Herkesin başına gelebilir."

Pamir ayağa kaldırıp sürükleyince kolumu nazikçe çektim avucundan. "Nasıl olduğuna bakmam lazım." İkinci bir cümle söylemesine izin vermeden uzaklaştım yanından.

"Dışındaki çizik sadece. İçi çok acıyor," diyordu Christian, kolunu yüzüne kapatmış. Çizik sadece, dediğinde krampon dişlerinin derisini üç yerden, boydan boya, derince kaldırışından bahsediyor oluşu istemsiz bir hayranlık uyandırdı gücüne karşı. İçteki acının dışındakini unutturacak boyutta olabileceği düşüncesiyse suçluluk.

"Çok özür dilerim, dostum. Kasıtlı değildi." Kolunu kaldırmadan kafa salladı kısaca. Dudaklarını, dişlerini kapattığı gibi sıkıca kapatmıştı.

Sağlık ekipleri ilgilenmeye başlayınca ayaklanan Oflaz'a dönüp bakışlarımla yardım istedim, özür diledim. Önünde sevgilisi kırılmış bacağının acısıyla kıvranırken ne kadar gülümseyebilirse o kadar gülümsedi burukça. "Futbolda olur böyle şeyler."

"Bilerek yapmadım."

Öyle bir ihtimal aklının ucundan bile geçmemiş gibi hızla bana çevirdi bakışlarını. "Biliyorum, Feza. Sinirinin birisini sakatlayacak boyutta olmadığını biliyorum."

Ağzımı ne söyleyeceğimi bilmediğim bir cümle için açacağım sırada Christian sedyeye yüklenince onun yanına hareketlendi Oflaz. Elini omzuna koyup bir şeyler söyledi, Christian kolunu sonunda indirip ona baktı, zorlukla gülümsedi. Oflaz tebessüm etmeye devam ederek elini Christian'ın saçlarından geçirdi. İçimde bir şeylerin kırıldığını hissedip arkamı döndüm, gözlerim Saner'i aradı. Saha, oyuncular, hakemler, Pamir, Martin, Oflaz, herkes ve her şey çok yabancıydı, soğuktu o an. Hepsini terk edip eve gitmek, büyük koltuğumda uzanarak televizyon izlemek, bir yandan Saner'le muhabbet etmek istiyordum. Evimin sıcak, tanıdık ortamını istiyordum.

UzatmalarWhere stories live. Discover now