+14

1K 85 112
                                    

Bölümlerin geç geldiğinin farkındayım affedin sbidibşdvöv

İyi okumalaaaar

"Feza gerçekten özür dilerim."

"Feza ben de çok özür dilerim. Nereden bileyim bunun bizi dinlediğini."

"Türkçe bilmiyor olabilirim ama kör değilim. İndir o parmağını."

"Raúl sus. Hepsi senin suçun." Ona katılıp katılmadığımı görmek için bana döndü ancak duvara bakmaya devam ettim. "Ya bir şey söyle. Korkmaya başladım."

İkisinin de cevap beklediğini, üstümde baskı kurduğunu hissedince biraz daha kapıya çevirdim bedenimi. "Beni yalnız bırakın."

"Feza lütfen. Hata yaptım, biliyorum. Ama gerçekten bilerek olmadı."

"Raúl, ciddiyim. Gidin. Önce Fabián'la konuşmak istiyorum."

"Tamam, istediğin olsun. Daha fazla zorlamayacağım. Tekrar özür dilerim."

Düşen omuzlarıyla uzaklaşan Raúl'a uyması için Pamir'e döndüm. "Ne?"

"Sen de."

"Ama..."

"Pamir, uzatma."

"Ya ama benim suçum değil ki. Biliyorsun onun adını söylememeye özellikle dikkat ediyorum. Martin söyledi."

"Martin nerede şimdi?"

"Sahada galiba. Neden?"

"Doğru kaptanın o olduğu bir kez daha belli oldu."

İkinci kaptan olduğu için kaptanlık konusunda hassastı. Bu yüzden "Ne alaka?" diye çıkışmasına şaşırmadım.

"Kimi ne zaman yalnız bırakacağını biliyor çünkü."

"Yardım etmeye çalışıyorum."

"Sadece özür dileyerek yardım etmiş olmuyorsun." Suratı hayal kırıklığıyla aydınlandı. Yardım etmeye çalıştığını biliyordum ancak Fabián'ın kapısında ne olacağını bilmeden beklemek başlı başına o kadar geriyordu ki üzerine bir kişinin daha eklenmesine gerek kalmıyordu. "Lütfen, Pamir. Fabián'la konuşayım, anlatırım."

"Bekleyeyim mi?"

"Fabián'ın izin vereceğini sanmıyorum. Antrenmana dön sen." Kafasını salladı. Bir süre suratımı incelediyse de sahaya dönmeye koyuldu. "Ben eve gidebilirim bu arada. Göremezsen diye." Arkasından seslenince kısaca dönüp baş parmağını kaldırarak cevap verdi. Kırıldığını biliyordum, gönlünü almam gerektiğini de.

"Sıra sende." Azar yemiş gibi çıkan oyuncuların boşalttığı odaya girdim. Yutkunmaktan alıkoyamadım kendimi. "Anlat," dedi çoğu zaman bakınca rahatlatsa da korkutmayı da başaran siyah deri koltuğuna otururken.

"Neyi anlatayım?" Olayı anladığını biliyordum, ne kadar parçayı birleştirdiğini merak ediyordum.

"Oflaz'ı. Ne zaman sevgili oldunuz?"

"Sevgili olduğumuzu nereden çıkardın?"

"Gerçekten sabrımı sınıyorsun. Neden anlatmıyorsunuz, onu da anlamıyorum. Senden özel hayatının her detayını anlatmanı istemiyorum ki. İkinizin birbirinizden ayrı, kendi hayatı var. Şu zamana kadar sana sevgilin var mı, varsa kim diye sormadım, değil mi? Beni ilgilendirmiyor çünkü. Ama şimdi ilgilendiriyor. Çünkü bu takım benim takımım ve sizin ilişkiniz takım içi bir olay."

Fabián'dan laf çıkmayacağını biliyordum ancak Oflaz'a danışmadan herhangi bir açıklama yapmak istemiyordum. Uzakta kalacağı en fazla bir yıldı, geri dönecekti. Döndüğünde tüm takımın aramızda olan biteni bilmesini nasıl karşılardı, tahmin edemiyordum. "Endişelenmen gereken bir durum yok. Bunu bilmenin yeterli olacağını düşünüyorum."

UzatmalarWhere stories live. Discover now