+9

1.2K 97 175
                                    

Feza'yı nereden buldum hatırlamıyorum ama iyi ki bulmuşum gözüm gönlüm açılıyor

"Hey! Ne yaptığını sanıyorsun?"

"Oyunumu oynadığımı sanıyorum. Sen?" Hakem koşarak gelip aynı hızla sarı kartını çıkartınca küfür etmemek için irademin son demlerini kullansam da çıkışmaktan alıkoyamadım kendimi. "Bir şey yapmadım!" Cümlemin sonunu getiremeden birisinin çekiştirdiğini hissettim. "Hey! Bırak beni."

"Sakinleşmen lazım."

Çok saçma bir şey söylemiş gibi güldüm kolumdaki elinden kurtulup. "Sakinim zaten."

Aynı tonla gülerek karşılık verdi. "Az önce sarı kart yedin."

"Pablo, sakinim ben," dediğim anda hakemin kartın arkasına adımı yazmayı bitirdiğini görüp yanına yöneldim. "Aynı hareketi o da yaptı. İki kez."

"Fazla asabi oynuyorsun."

"Evet çünkü faule maruz kalıyorum ve benim dışımda kimse kart görmüyor."

Yürümeyi bırakıp ellerini göğüs hizasına kaldırdı. "Sadece sakin olmaya çalış, tamam mı?"

"Hiç sorun değil. Derhal." Duymazlıktan mı gelmişti yoksa gerçekten duymamış mıydı bilmiyorum ama durum ilk seçenekse, dönüp ikinci sarıyı göstermediği için minnettardım. Her ne kadar öyle göstermesem de.

İlk yarının bitişini haber veren düdüğü duyar duymaz yanımda bitti Pablo. "Senin neyin var?"

"Hiçbir şeyim. Üzmek gibi olmasın ama asistim bile var."

"Feza?"

"Faul yapılıp duruyor. Hakem de sesini çıkarmıyor."

"Pekala." Sahadan çıkana kadar bir şey demeyince kendi takımının soyunma odasına gideceğini sanmıştım ama büyük kapıdan girer girmez kolunu omzuma attı. İkimizin de yönelimini açıklamış olduğunu varsayarsak beklemesi akıllıca bir hareketti. "Kartın var, Feza. Bir kart sonra dışarıdasın. Biliyorum ataklarının ve paslarının durdurulması hoşuna gitmiyor ama böyle devam edemezsin. Sinirlenip sana çelme takana kendince adaleti sağlamak için faul yapma. Çünkü maalesef son kararı hakem veriyor, sen değil. Sakin olmaya çalış."

Geri çekilip tepkimi bekledi. Ellerim belimde yeri izleyerek söylediklerini sindirirken fark ettiğim şeyle gülerek kafamı kaldırdım. "Oyundan çıkmam işinize gelmez mi?"

Kaşlarını kaldırıp "Kendini bu kadar büyütme," dedi alayla. Ağzım şaşkınlıkla açıldı ama bir şey söylememe izin vermeden koluma vurdu yavaşça. "Görter kendini." Arada bir sevişip arkadaşlığımızdan bir şey kaybetmeden nasıl devam ediyorduk aklım almıyordu ama takılmıyordum da. Her ne kadar ayık kafayla üç kere sevişmiş olsak ve son sevişmemiz üzerinden neredeyse bir ay geçmiş olsa da güzel zaman geçiriyorduk, bunu bozmak istemiyordum.

Dönüp soyunma odasına ilerlediğinde vakit kaybetmeden ters yöne doğru yürüdüm. Zaten kötü oynuyorken bir de geç kaldığım için azar işitmek istemiyordum.

Kendi sahamızda Pablo ve arkadaşlarını yenip dur durak bilmeden yaklaşan sezon sonuna şampiyonluğa emin adımlarla ilerlemenin, buna bir asistle katkı sağlamanın mutluluğu, enerji patlaması, bir o kadar yorgunluğuyla gece yarısına doğru eve geldim. Saner çoktan pijamalarını giymiş, ağzında diş fırçası elinde notlarıyla gezinirken yakalanınca beklememi işaret edip tahminimce banyoya gitti. Ceketimi çıkarıp tüm benliğimle koltuğa bıraktım kendimi. Gözlerimi kapattığım sırada "2-0 temiz skor," diyerek salona girdi Saner.

Uzattığı kupayı aldım gülümseyip. "Eh, yaptık bir şeyler."

"Yaptık bir şeyler dediğin şey asist," dedi inanamıyor gibi gülerek. "Güzel hayat."

UzatmalarWhere stories live. Discover now