+18

998 63 153
                                    

Saat ikiye geliyor ve ben uyumadan bölüm atıyorum ama siz oy atmıyorsunuz :(

Başınıza bir şey geldiğinde öncesinde olanların aklınızda bir film şeridi gibi aktığı oldu mu? Başınıza gelen bu şeye neyin sebep olduğunu o kısacık zamanda düşünmeye çalıştınız mı hiç? Verdiğiniz kararları, yaptığınız, hata olduğunu sandığınız faaliyetleri uzun uzadıya tarttınız mı?

Şu daracık alanda, kısıtlı zamanda ne yapmam gerektiğini değil, buna neden olan şeyi düşünmeye çalışıyordum, çözüm odaklı olmaktan bir hayli ırak.

"Ne bekliyorsunuz? Hepsi sizin." Lezzetli bir yemekten bahsedercesine ağzından döktüğü cümlelerle üzerimize amaçları bizi bayıltana kadar dövmek hatta belki öldürmek olan insanları salmamış gibi sakindi ses tonu, soğukkanlıydı tavırları.

"Gelin, gelin," diye hiddetle konuşan Pablo gülümsemek istememe neden oldu. Ne sanıyorlardı, kazandığımız onca parayı sadece kıyafetlere harcadığımızı, yaptığımız onca sporu sadece göbekten kurtulmak için yaptığımızı mı? Öyleyse fena halde yanılıyorlardı zira Pablo da ben de yönelimimizi açıkladığımız an bazı insanların kendilerini hiçbir şekilde alakadar etmeyen olaylara, dünyada binlerce kötülük varken, her gün bir hayvan eziyet edilerek ölüyor, sorumsuzların unuttuğu, bazılarının kasıtlı bıraktığı alevler tüm ormanları sarıyor, çocuklar durmadan istismara uğruyor ve daha sayamadığım birçok şey oluyorken tek kötülük eşcinsel olmakmış gibi bizim hayatımıza bizi düzeltmek ya da kolay yoldan ortadan kaldırmak için müdahale edeceklerini öngörmüş, her ne kadar bunu yapmaya gerek duymak bizi derinden üzse de savunma dersleri almıştık.

Haftaya yerini aklımda kazırcasına koruyan maçın gerginliğini üstümden atmak isterken karşımıza dayak yemekten memnun görünen insanların çıkması, kavganın sonunu göremediğim için sevindirse mi yoksa endişeme endişe mi katsa kestiremiyordum. Saydığım kadarıyla altı kişilerdi. Eğitim alırken en fazla iki kişiye karşı dövüşmüştüm. Onları yere sermekte zorlanmamıştım lakin adı üstünde, o bir eğitimdi. Karşımızdakilerin belli ki kendilerini tutacak, geri çekecek halleri yoktu.

Hızlıca etrafı kolaçan ettim ancak yardımınıza koşacak kimse görünmüyordu. "Kocaman yatları koruyan bir tane bile görevli yok mu?"

"Sen bunun tesadüf olduğunu mu sanıyorsun?" Pablo kurduğu mantıklı cümlenin sonrasında mantığını kullanmayı sürdürerek üstüne gelen ilk kişiyi tuttuğu gibi denize itti. Bulunduğumuz yere çıkmaları için uzunca yol yüzüp bir de merdiven çıkmaları gerekiyordu. Elimizdeki en akla yatan seçenek önce rakip azaltmaktı.

Sıkılı bir yumruk gözümün önünde belirince gözümü kapatmaktan başka faaliyette bulunacak zamanım kalmamıştı. Böylelikle ilk yumruğumu yemiştim.

"Şimdi siktim belanızı." Aralarında kalmamak adına geri geri sekerek birinci hedefimi belirledim. Denize ciddi anlamda yakın olan, eli içindeki bir şeyi koruyormuş ya da kullanacakmış gibi cebinin üstünde tetikte duran çocuğu önce gönderecektim.

Anın heyecanı, can korkusu, dayak yemeden dayak atma isteği, hepsi birleşince kendimden beklediğimin çok daha üstünde bir güçle koşarak omzumu karnına geçirdim. Sonrasında ben durdum ancak o duramadı.

Dönüp Pablo'nun ne durumda olduğuna bakmak istiyordum ama en ufak dikkatsizliğimde üstüme çullanacaklarını biliyordum.

Düşenin geri gelmesini beklemeden kalanlara doğru adımladım. "Gelsenize." Anlayacakları, dayaktan sonra, ikinci dil olan İspanyolcayı kullandım.

Aynı anda adımladıklarında öğrendiğim derslerin aklıma dolması için dua ediyordum. Doğaçlama illa ki olacaktı lakin öğrendiğimi sandığım taktikleri hatırlamanın katiyen zararı olmazdı.

UzatmalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin