DELİCE BİR KARAR

183 19 0
                                    

- Ya yavrum neyin inadı bu anlamadım?

- Ben senin çocuğun muyum? Ne ikide bir yavrum deyip duruyorsun, dedi kız ellerini beline koyup horoz misali diklenerek.

- Haydaaa! Ne diyeyim? Gülüm desem acaba sana uyar mı?

- Iııyyy kro musun adam sen?

- En az senin kadar kroyum yavrum, dedi kocaman gülümsemesi gözlerine yansıyan adam.

- Neeeee? B-Ben kro muyum? Öküzsün ya resmen koca bir öküzü sevmişim. Ayrıca ben düğünde o elbiseyi giyeceğim. Sen de bana karışamazsın.

- Karışırım! İnatçı keçi, bak inadın tuttu yine, tepemi attırma benim. Damarıma damarıma basma yahu, şurada alttan almaya, sabır göstermeye çalışıyorum.

- Hah! İster alttan al, ister üstten kimin umurunda acaba? Tepesi atarmış paşamın. O elbiseyi giyeceğim dedim sana o kadar. Benim tepem atarsa ne olur onu düşün sen.

- Yakarım o elbiseyi de giydirmem, dediğinde kızın gözleri kocaman açılırken adama doğru tehditkâr bir adım atıp, işaret parmağını göğsüne doğrultarak konuştu.

- Yakacak mısın? Eceline mi susadın sen? Sıkıyorsa hele bir denesene, gör bakalım sana neler ediyorum.

Adam karşısındaki kadına baygın gözlerle, aşk biraz da tutkuyla  bakarken kız adamın koluna vurup;

- Ne biçim bakıyorsun be insana sapık gibi gözün göz değil ya oyarım o maviş gözlerini aklın başına gelir, dediğinde adam,

- Öz'üm sen böyle konuşunca çok seksi oluyorsun var ya. Böyle içim fıkır fıkır...Aahhhh!

Koluna şaplaktan sonra bir de çimdik yiyen Dağhan acıyla yüzünü buruşturdu.

- Yuh adam yuh! Ben seni öyle bir fıkırdatırım ki görürsün. Pis sapığa bak ya aklın fikrin belden aşağı çalışıyor zaten. Hanzo!

- Sana da ne desem yaranamadım ki  güzelim.

- Yaranmak zorunda kalacağın şeyler söyleme o zaman hiç sıkıntı yaşamayız. Sakın Dağhan benim giyimime,  kuşamıma karışma valla fena bozuşuruz, dedi genç kız kaşlarını çatarak. İki deli bir arada kavgasız duramıyorlardı. Kavgaları öyle bir hal alıyordu ki bazen; kim derdi bu ikiliden biri koskoca holdingin yöneticisi diğeri ünlü bir markanın baş tasarımcısı. Dedim ya, iki deli bizim aşıklar ama eminim orta yolu bulurlar.

Odasının kapısını hırsla açan Özden koltuğuna otururken, peşinden gelen adama çatık kaşlarıyla baktı. Dağhan, genç kızın masasının önündeki koltuğa sinirle otururken içeriye Serdar girdi. Koridor boyu ikilinin sesleriyle inlemişti. Ne olduğunu merak eden Serdar koltuğa doğru ilerlerken boğazını temizleyip, Dağhan'a başıyla selam vererek karşısına oturdu. Özden'i gösterip göz kırparak konuştu.

- Hayırdır? Ne yaptın da kızdırdın yine kızımızı?

- Ya yok önemli bir mevzu değil. Hem neden suçlu ben oluyorum, sizin kızınız laf dinlemezin biri.

- Yok ya! Önemli değilmişmiş de ben laf dinlemezmişim de, laflara bak.

Serdar hala çok sinirli olan kıza dönerek;

- Ne yaptı bu dağ kaçkını? Belli senin damarına sağlam basmış.

- Evet öyle yaptı. Düğün için kendime bir elbise tasarladım, beyefendi tutturmuş çok açık giyemezsin diye.

Serdar karşısındaki adamla kısa bir bakışmanın ardından daha sakin ve yumuşak bir tonla Özden'e;

- Elbiseyi görebilir miyim Özdenciğim? diye sordu.

DURU GÜNEŞWhere stories live. Discover now