ÖN YARGI

452 45 22
                                    

Keyifle yürürken kendi kendime sırıtmamak için uğraşıyordum. Sonunda tekrar bir işim olmuştu üstelik şartları da çok iyiydi. Asansörü çağırmak için düğmeye basarak beklemeye başladığımda, arkamda birinin varlığını hissettim. Tüylerim diken diken olurken başımı korkuyla arkaya çevirdim. Karşımdaki genç adamın, önce ellerini hızla havaya kaldırıp 'Sakin ol' demesini, sonra da bana tebessüm edip, başını eğerek selam verdiğini görünce, ben de ayıp olmasın diye nezaketen başımla selam verdim. Tanıdık bir siması vardı lakin ben çok dikkatli bakmadığım için kim olduğunu bir an çıkaramadım. İyi bir gözlemci olan bendeniz ayaküstü adamı analiz ettim. Dağhan dedikleri adama benziyordu. En az onun kadar yakışıklı ve karizmatik olan adam, onun aksine şaşırtıcı şekilde sempatik fakat bir o kadar da kasıntıydı. Demek ki kasıntılık ailede kalıtsaldı. Gözleri aynı Ayla Hanım gibi elaydı. Tamam hatırladım, Denizhan'dı bu Merve'nin mezuniyette tanıştığımız kuzeni. Soğuk nevale kardeşinden çok farklıydı. Daha samimi hareketleri olan, sıcak bakışlı biriydi. Düşüncelerimin farkına varınca içimden kendime sayarak bekledim. Asansör geldiğinde aceleyle içeri girdim. Kabinde bizden başka kimse olmamasının verdiği çekingenlikle ve adamın dikkatli bakışları yüzünden, farkında olmadan duvara yapıştığım sırada yanımdaki adamın kıkırdayarak güldüğünü duydum. Ne gülüyordu bu adam şimdi? Komik miydi yani? Sinirime hakim olamayarak,

- Pardon ama neye gülüyorsunuz? Çok komik bir durum var galiba? Ya da delisiniz kendi kendinize gülüyorsunuz, dedim.

- Deli değilim çok şükür. Ve evet çok komik bir durum var. Sen. Yahu neredeyse asansörün duvarının içinden geçeceksin, amma korkakmışsın, korkma yemem seni, dedikten sonra benim gözlerim pörtlerken, adam elini bana uzattı,

- Sen yeni işe alınan eleman değil misin? Duru'ydu sanırım ve Merve'nin arkadaşısın mezuniyette görmüştüm seni. Ben Denizhan daha önce tanıtık ama olsun tekrar tanışalım. Seninle birlikte çalışacağız. Ve diğer sürpriz işe senin pek sevgili müdürün benim genç bayan. Kusura bakma, biraz evvel bir toplantım vardı görüşmeye gelemedim ve inan bugüne kadar kimseye zorla, o istemeden sapıkça davranışlarım olmadı. Rahat ol lütfen, kendini kasmaktan rengin kızarmış, dedi biraz bozulmuş bir tavırla. Adamı öyle görünce mahcup oldum doğrusu.

Tam ben konuşacakken, açılan kapıdan dışarıya çıkıp önümden hızlı adımlarla ilerleyen adama harbi sapık gibi davranmış, çok kabalık etmiştim. Mahcubiyetle adama seslendim.

- Denizhan Bey!

- Evet?, dedi olduğu yerde dönerek.

Hızlı adımlarla yanına yaklaştığım adamın gözlerine kedi yavrusu gibi bakıp, sesimi alçaltarak,

- Afedersiniz, ben çok üzgünüm, öyle kaba davranmak istemedim. Sadece son iş yerimden çok çirkin bir şekilde ayrıldım. Sanırım hala bunu aşamadım. Çok özür dilerim, ben gerçekten kırıcı olmak istemedim, dedim.

Gözlerime ciddi ve derin bakışlarla baktıktan sonra, kahkahayı patlatan adam,

- Anladım Duru, neyse boş ver bunları burada kimse sana öyle bir yaklaşımda bulunamaz. Yanılırda bulunursa emin ol bu sevimli Denizhan Bey'i mumla ararsınız. Sabah 9'da mesai başlar ama biz genelde 8.30'da yerimizde oluruz. Her gün kahveyi biri hazırlar. Yarın ilk iş günün sıra sende olsun hem vesileyle sana da arkadaşlarınla tanışmak için iyi bir fırsat olur, dedikten sonra,

- Benim kahvem şekersiz ve çok az sütlü olsun. Diğerlerine kendin sorarsın artık, diyerek göz kırpıp çıktı binadan.

Bunlar Merve'nin kuzenleri miydi şimdi? Ne tuhaf tipler. Hiç benim şirin mi şirin, tatlış mı tatlış arkadaşıma benzemiyorlardı. Bir de ağabeyleri varmış bunlar böyle o nasıl biri acaba? Merve! Aman Allah'ım ona haber vermeyi unuttum ve diğerlerine. Hemen telefonumu çantamdan çıkararak yandaki kafeye girdim kendime bir kahve ve yanına damla çikolatalı kurabiye (kahveyi asla yanında bir şey olmadan içemem) söyledikten sonra Merve'yi çaldırdım. Mübarek telefon 'dıt' derken açtı.

DURU GÜNEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin