AŞK

263 28 0
                                    

Duru, elini sıkıca kavrayan adama kaçamak bakışlar atarak asansöre ilerlerken, Alphan aniden durunca kızın gövdesine çarpmasına sebep oldu.

- Biliyorum şaşkınsın, belki de verdiğim sözü tutmadığımdan kızgınsın. Kafanda karışık bunu beni yan yan izlemenden anlıyorum ama benim kafam da karışık ve ben de çok heyecanlıyım. Gideceğimiz yere kadar sabret lütfen, sonrasında her şeyi konuşacağız.

- T-tamam, diye bildi kız çaresizce.

Asansöre binince hala elleri ayrılmamış olan ikili kendi içlerinde düşüncelere dalmışlardı. Duru yanındaki adamın anlatacaklarının merakıyla kavrulurken, bir yandan da, yaşadığı olay akışına uyum sağlamaya çalışıyordu. Alphan gibi bir adam ondan etkilendiğini söylüyordu. Şu anda elini sımsıkı tutan bu adam sonuna kadar ellerini tutar mıydı? Duru bu adamı görünce içinde akmaya başlayan ılık şelaleyi hala anlamlandıramıyordu. Aşk bu muydu? Gözlerini bir an ayırmasın gözlerinden diye istemesi hep bundan mıydı? Tanıştıkları ilk günden bu yana Alphan ona her daim ilgiyle davranmıştı. Tartıştıkları zamanlarda bile samimi ve yakın durmuştu. Hatta iki defa çeşitli bahanelerle çiçek almış sıklıkla kahvenin yanında değerli çikolatalar, kurabiyeler hediye etmişti. O da demek ki kendisine karşı boş değildi ama nasıl olurdu? Beklemek zorundaydı tüm bu soruların cevabını öğrenmek için.

Alphan, elinin içindeki kızın hafifçe terleyen, ateş gibi sıcak ve belli belirsiz titreyen narin elini daha sıkı kavradı. Alphan kızı ilk gördüğünde günü hatırladı. Kuzeni Merve'yi okuldan almaya gitmişti. 16 yaşında filan olmalıydı kız. O yaşında bile göz dolduran bir güzelliği ve insanın aklını alan o muhteşem gülüşüne sahipti. İlk tanıştıklarında, kızı görünce beyninin kendine oyun oynadığını sanmıştı, ta ki; Duru o güzel gülüşüyle 'Hoş geldiniz' diyene kadar. Hatırlıyor muydu acaba o da kendisi gibi ilk tanıştıkları günü...

Asansörden inen çift, kapının önüne geldiklerinde valenin anahtarını uzattığı arabaya bindiler. Duru nereye gittiklerini merak etse de sormadı, bekleyecekti. Araba trafiğin içinde ilerlerken genç kız camdan akan manzarayı izliyordu. Birazdan yoldan sağa saparak köy yollarını andıran hafif topraklı ve çakıllı yola giren araba, zeminin etkisiyle sarsılarak ilerlemeye devam etti.

Geldikleri evi gören Duru, kapıyı açmadan Alphan'a baktı. Kızın güzel yüzüne bakan adam;

- Haydi güzelim inelim, dedi.

Evin kapısı açılarak içeriden orta yaşlarının sonunda bir kadın çıktı. Alphan'a bakıp saygı ile başını öne eğerek;

- Benvenuto signore, dedi. (Hoş geldiniz Beyefendi)

Alphan, genç kızın beline nazikçe dokunarak;

- Haydi tatlım içeriye girelim, dedi.

Duru kime ait olduğunu bilmediği bu eve biraz çekinerek de olsa adım attı. Taştan yapılmış evin içi çok güzeldi. Ahşap direklere monte edilmiş kirişlerle çok güzel görünüyordu. Evin dışının tüm taş görüntüsüne rağmen içi ahşap ile zenginleştirilmişti. Mobilyalar ise, sade görünüşlerine karşın kaliteli olduklarını belli ediyorlardı. Masa ve sandalyeler özel tasarımdı. Şöminenin karşısındaki rahat görünen koltukların hemen önünde yine ağaç gövdesinin narince işlenmesiyle elde edilmiş güzel bir masa vardı. Yerlerde İtalyan köylü kadınların el emeği olan kilimler seriliydi.

Koltuklara oturmadan önce kadın yanlarına gelerek;

- Mi Chiamo Maria (Benim adım Maria), dedi.

Alphan akıcı İtalyancasıyla bizi tanıttıktan sonra kadın. Mutfakta olduğunu bir ihtiyacımız olduğunda seslenmemizin yeterli olduğunu söyleyerek gitti. Alphan camın önüne giderek eliyle yanına gelmemi işaret ettiğinde, bende beklemeden camın kenarına yürüdüm. Gördüğüm manzara ile yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadım. Neşeyle Alphan'a bakarak;

DURU GÜNEŞWhere stories live. Discover now