SÜRPRİZİN BÖYLESİ

320 34 0
                                    

Duru duştan çıkarak üzerine çiçekli rahat bir elbise giydi. Odadan çıktığında Alev'i göremeyince,

- Alev, neredesin?, diye seslendi.

- Balkondayım canım gel, diyen arkadaşının yanına gittiğinde Alev tepsideki kahveleri ve çikolatayı masaya bırakıyordu.

- Gel canım gel miş gibi bol köpüklü  kahve yaptım, bekle bak sana ne getireceğim, diyerek hızla içeriye yürüdü. Geri geldiğinde elinde iki küçük kadehte likör vardı. Duru yüzüne yayılan gülümseme ile başını iki yana salladı,

- Bir şişe likörü 6 kişi içip sarhoş olmaya çalışan bizden başka kaç salak vardır sence?, diye sorduğunda Alev kahkahaları arasında,

- Sanırım biz tekiz bu konuda kızım ne manyakmışız?, dedi.

- Hatırlasana Merve daha ilk kadehte nasıl sarhoş moduna geçmişti, dedi Duru kahkaha atarken.

Kızlar kahkahalarla sohbet ederken Hülya Hanım balkon kapısından onları izliyordu. Ne güzel gülüyordu kızları, şakacı bir sinirle,

- Sizi cadılar duydum her şeyi. Kim bilir siz daha ne fındıklar kırdınız lisede, derken çalan zille kapıyı açmaya gitti.

Tolga, yengesinin sipariş ettiği balıkları getirmişti. Aslında çocuklardan biriyle yollayabilirdi ama Duru'nun iyi olduğunu gözleriyle görmesi gerektiğini düşündüğü için kendisi gelmişti. Onu çok üzmüştü belki de kırmıştı sabah. Yengesi elinden balıkları alırken,

- Gel oğlum, kahve yapmış kızlar ben de kendime yapacaktım, sana da yapayım, dediğinde işi olduğunu çok kalamayacağını söyleyerek itiraz etse de yengesi dinlememiş, kolundan çekiştirerek balkona sürüklemişti.

Balkona çıktığında biraz tedirgindi, kızlar sanki her şey normal gibi davranınca o da bozuntuya vermeyerek oturdu yanlarına. Alev ortamdaki gerginliğin farkında olarak,

- Naber kuzi?, diye sorunca Tolga önce Alev'e sonra karşısındaki kıza bakarak,

- İyi diyelim, iyi olsun. Sabah çok sevdiğim birini kırdım, onun sıkıntısı var işte üzerimde, dedi kızın gözlerine bakarak.

Duru karşısında oturan adamın üzgün haline dayanamayıp olaya kendisinin el atması gerektiğini düşünerek şakayla karışık,

- Allah Allah sabahın köründe nasıl becerdin bunu acaba? Hem belki kırılmamıştır, sen öyle sanmışsındır, dedi her zamanki muzip tavrıyla.

O sırada Hülya Hanım'ın balkona gelmesiyle başka konulardan sohbet etmeye başladılar. Hülya Hanım sabah komşusuna gitmiş beraber akşam gelecek misafirler için koskoca bir tencere sarma yapmışlardı, barbunya pilaki, balık, roka salatası da yapacaktı. Alev kendini tutamayarak,

- Annem ne gerek vardı da çağırdın tanımadığımız insanları. Biz bize doyasıya eğlenirdik ne güzel. Hem sosyetik tipler bunlar, dediğinde annesi kaşlarını çatarak fincanı sertçe masaya koydu.

- Yok ben bu kıza misafirperverlik filan öğretemedim. Ta nerelerden geliyorlar Alev, ayıp diye bir şey var evladım. Yemeğe çağırmamak olur mu? Sosyetikmiş. Ben Ayla Hanımla daha önce Merveler de karşılaştım, tanışıklığımız var bizim, çok zarif, hanımefendi birisi. Öyle yüksekten uçmuyordu, mütevaziydi, dediğinde kızlar göz göze gelirken Alev'in dudaklarına fermuar çekmesiyle gülmemek için kendilerini sıkıyorlardı.

Tolga yengesinin gözlerini pörtleterek konuşmasıyla başını öne eğerek dudaklarını sıktı ancak ne kadar tutsa da küçücük bir gülüşün ağzından kaçmasına mani olamadı. Duru kendisini sıkmaktan kızarmışken, Tolga'nın çıkardığı sesle daha fazla kendini tutamadı. Ardından Alev'inde kendini koy vermesiyle balkon kahkaha sesleriyle çınladı. Hülya hanım ağzı açık bakıyordu kahkahalarla gülen gençlere.

DURU GÜNEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin