ESKİ BİR DOST

242 28 2
                                    

Duru o akşam yatağa yattığında Alphan ile aralarında geçen konuşmayı enine boyuna düşündü. Alphan, hazır olduğunda sen isteyeceksin yüzüğü demişti, çok beklemek istemiyordu gençadam. Peki ya Duru? Hazır mıydı tüm bu yaşadıklarına uyum sağlamaya? Tanımalıydı Alphan'ı, çevreyi alıştırmalıydı hepsinden öte kendisi alışmalıydı; Alphan'ı sevmeye, onun tarafından sevilmeye.

Uyku tutmayınca usulca kapıyı açarak aşağı salona inen genç kız, camın önündeki koltukta elinde kadehiyle oturan adamı görünce sessizce basamağa oturarak, başını trabzanın ahşabına dayayarak adamı izlemeye başladı. Alphan yakışıklıydı, hem de  çok yakışıklı. Yüreği yüzünden güzeldi adamın. Sevgi doluydu. Yüzündeki sert ifadenin aksine kalbi sıcacıktı. İçinden gelerek güldüğü zamanlarda dengesinin bozulduğunu hissediyordu genç kız. Ne kadar küçük dağların efendisi havası taşısa da adam; aslında kimseye büyüklük taslamaz, çalışanlarına sıklıkla hal hatır sorup, dertleriyle, mutluluklarıyla yakından ilgilenirdi.

Alphan, camdan uzakları izlerken elindeki kadehin içindeki sıvıdan bir yudum alarak, yakıcı sıvının boğazından akarken yarattığı hazla gözlerini kapattı. Ağzının içinde oluşan kekremsi tatla gözlerini bir anlığına kapatan adam, birinin varlığını hissederek başını arkaya çevirdiğinde, genç kızla göz göze geldi.

Alphan, basamakta oturan Duru'yu görünce;

- Duru! Güzelim neden uyumadın? Bir şey mi oldu?, diyerek yanına gitti.

Kız yüzündeki mahmur tebessümle omzunu silkerek;

- Hiç, uyku tutmadı sadece. Bende aşağı ineyim dedim, seni öyle dalgın, uzaklara dalmış görünce rahatsız etmek istemedim, dedi.

Alphan gülerek başını sağa sola salladıktan sonra;

- Küçük hanım varlığınızdan asla rahatsız olmazdım, diyerek yanağını sıktı. Gel bakalım, diyerek elini kıza uzatıp, küçük ve narin elini avucunun içine alarak yürüdü.

Adamın elini tutan genç kız, ayağa kalkıp peşi sıra ilerledi. Mutfağa girince karşılarındaki dolaptan iki kupa çıkaran Alphan;

- Burada Bayan Maria'nın papatyaları var. Annem hep uyku tutmadığında papatya çayı yapar bizlere. Bende şimdi bize papatya çayı yapacağım ve rahatça uyuyacağız, diyerek kaynayan suyu fincanlara boşalttı.

Fincanları ahşap tepsiye yerleştiren adam, gündüz Maria'nın kurabiyeleri koyduğu dolaptan bir tabağa iki, üç kurabiye çıkartıp, onu da tepsiye yerleştirdi. Birlikte salona geri dönerek iki kişilik koltuğa oturdular. Alphan tepsiyi sehpaya koyduğunda, Duru fincanını eline alarak sıcak çaydan bir yudum aldı. Balla tatlandırılan çayın kokusunu içine çekerken yüzünde oluşan gülümsemeyle Alphan'a bakarak;

- Çok güzel olmuş. Eline sağlık, dedikten sonra tatlı bir kahkahayla çayı tepsiye koyarak yanındaki adama döndü. Alphan;

- Ne oldu? Neye gülüyorsun bakalım? Dedi.

- Sen birçok insan için koskoca Alphan Arslan'sın ve bana gecenin bu saatinde papatya çayı hazırladın, dediğinde Alphan kızın yanağını elinin tersiyle okşayarak;

- Ben senin için sadece sana meftun Alphan'ım Duru. Ötesi yok, bunu böyle bil. Ayrıca ilk defa kendim hariç birine çay hazırlıyorum, diye göz kırptı, kızın yine kalbini takla attırdığını bilmeden.

İkili şöminenin sönmeye yüz tutan ateşi karşısında çaylarını yudumlarken, Duru yanındaki adamın omzuna başını dayayıp, çok kısa bir süre sonra göz kapaklarıyla daha fazla mücadele edemeyerek kapanmalarına izin verdi.

DURU GÜNEŞOnde histórias criam vida. Descubra agora