ŞAŞKINLIK

261 28 1
                                    

Duru, otele dönünce hemen odasına çıkarak kendini ılık suyun altına atmıştı. Hala inanamıyordu. İlk gördüğü an etkisine kapıldığı, yeri gelip sert tartışmalar yaşadığı deniz gözlü adam bugün ona kalbimi zorluyorsun demişti. Kız kendi kendine gülerken dudaklarını ısırdı. Aklına gelenle suratını asıp olduğu yere çökerek suyun başından akmasına izin verdi. Duyulduğu zaman ne olacaktı? Alphsn'ın ailesi ne diyecekti? Bu kadar ünlü bir aileye, yetimhanede büyümüş kimsesiz birini isterler miydi? Çevresi, arkadaşları onlar acaba bu ilişkiye ne derlerdi? Derin bir of çekerek yerinden kalkan kız, suyu kapattıktan sonra üzerine bornozunu giyip, saçlarını da havluya sararak çıktı banyodan. Odaya gelince giyinmekle uğraşmak istemeyerek, üstünde bornozla öylece yatağa yattı. Kesinlikle hasta olacaktı ama odanın biraz arttırdığı sıcaklığına güveniyordu. Bugün olanları daha fazla düşünmemeye karar vererek gözlerini kapattı. Sonuçta kader belirliyordu yaşayacaklarını; o da kaderine teslim olacaktı.

Alev ve Özden, arkadaşlarının ardından bozulan morallerine rağmen geceye devam etmişlerdi. Hatta Alev merkezi Kocaeli'nde olan bir firmayla sözlü olarak mütabakata varıp anlaşmıştı. Özden ise tanıştığı birkaç tasarımcıdan aldığı tüyoların keyfiyle biraz daha rahatlamıştı. Gecenin sonunda herkes arabalarına giderken Dağhan, Özden'e yaklaşarak;

- Sizce uygunsa bir yerde bir şeyler içsek, olur mu?, dediğinde kız utanarak,

- Aslında ben çok acıktım, otele gidip hemen yemek yemeyi düşünmüştüm, dediğinde Dağhan tebessümle,

- Tamam, o zaman biraz ileride çok iyi yemekleri olan bir cafe var. Oraya gidelim mi?

- Alev'i de çağırsam?, dedi kız çekinerek

- Elbette. Emin olun zaten Denizhan da gelecektir.

Özden, durumu arkadaşına anlattığında o da çok acıktığını söyleyerek kabul etti. Serdar'ı da davet ederek, hep birlikte Dağhan'ın bahsettiği yere gitmek üzere arabalarına bindiler.

Geldikleri yer, salaş bir şıklık barındıran hoş bir mekandı. Siparişlerini verdikten sonra yemeklerini beklerken eğlenceli bir sohbet başladı. Dağhan, Özden'e bakarak;

- Sizinde Alev Hanım gibi sanatla bir ilginiz var mı?

- Aslında çizdiğim kıyafetleri düşünürsek var, dediği sırada Alev heyecanla atıldı.

- Özden süper resim yapar. Belki benden bile iyidir. Özellikle karakalem çalışmalarını mutlaka görmelisiniz. Bir gün benim galerime beklerim sizleri, bazı çalışmaları orada, dediğinde Özden yanakları utançla kızarırken, en kısa zamanda Alev'i boğmayı düşündü.

Denizhan;

- Alev Hanım şu ders saatlerini belirleyelim de, ben geleceğim zaman ağabeyimi de getiririm böylece birlikte galeriyi gezeriz hem, dediğinde Alev'in içtiği su boğazında kalarak öksürmeye başladı.

- T-tabi nasıl isterseniz. Gerçekten d-dders almak istiyorsanız en kısa zamanda halledelim saat işini, diye kekelerken Özden keyifle sırıtarak bakıyordu arkadaşına.

Cafe'den çıktıklarında Özden ve Serdar da aynı otelde kaldığı için hep beraber otele gittiler. Alev sıkıntıyla konuştu;

- Ben bir Duru'ya baksam iyi olur. Yalnız kalmasın, dediğinde Özden;

- Canım rahatsız etme kızı. O şimdi uyuyordur kesin, dedi.

- O zaman, sabah kahvaltıda görüşürüz, dedikten sonra birbirlerine iyi geceler dileyerek hepsi odalarına dağıldılar.

Sabah uyandığında Duru hafif terlediğini fark etti. Teriyle durmak istemediği için hemen kısacık bir duşun ardından üzerine ne giyeceğine karar vermeye çalışarak dolabın karşısına geçti. Yaklaşık 20 dakikadır dolaptaki kıyafetleri karıştırmasına rağmen hala içine sinen bir şey bulamamıştı. Aslında derdi içine sinmesi değil; Alphan'ın yanında onu sıradan göstermemesiydi. Bugün fuarın ilk günü olacağı ve birçok firma yetkilisiyle de görüşeceği için şık bir elbise giymeye karar verdi. Elbisenin göğüs üstünden itibaren siyah şifonken, göğüsten aşağısı hoş çiçekli bir desene sahipti. Ayağına siyah topuklularını giymeye karar verdi. Saç uçlarını dalgalandırdıktan sonra hafif bir makyaj ile yüzünü renklendirerek, çantasını alıp çıktı odasından.

DURU GÜNEŞWhere stories live. Discover now