YB | 19 | Karanlık Azap

Start from the beginning
                                    

                                          •••

Küçük kız çocuğundan;

Karanlıkta oturan silueti fark edince şaşkınlıktan ''Alaz,'' diye fısıldayıverdim. 

Derin bir iç çekti, ''Eva,'' dedi. Sesi fazlasıyla dinç geliyordu. Sanırım uyanalı çok zaman olmuştu.

Yattığım koltuktan doğrularak bakışlarımı saate çevirdim. '6:00' Uykumun açılmaya başladığı sırada bacağımın arasındaki yastığı kenara bıraktım. 

''Ne zaman uyandın? Saat daha çok erken,'' diye sorarken koltuğun kenarına oturdum.

''Uykum yok,'' dedi yeterli bir cevap vermeyeceğini belirterek. Sesi buz dağına çarpıp yankı yapmış gibiydi. Soğuktu.

''Neden öylece oturuyorsun o zaman? Korktum birden, gördüğüm sanrılardan sandım seni.'' diye mırıldandım.

Düşünceli bakışlarını pencereden vuran ışıkta tutmaya devam etti. ''Sanrı mı görüyorsun?''

''Ara sıra... Çocukluktan kalma bir şey işte,'' diye yanıtladım. 

Ayağa kalkıp yanıma geldi fakat gözlerime bir an bile bakma gereğinde bulunmadan yatağıma yattı. Uyku mahmurluğuyla esneyerek ben de yanına uzandım.

''Ne görüyorsun?''

Bir psikolog edasıyla sorduğu soruya aynı onun gibi tavana bakarak cevap verdim. 

''Karışık... Bazen uzun kolları ve bacakları olan karanlık gölgeler. Bazen de çocukken karanlık odamda beni ziyarete gelen arkadaşlar.'' 

Dürüst bir cevap vermiştim. Ondan saklamak yersizdi. Hiç sesini çıkartmadı. Yüzüne bakmadım çünkü bu konuda hassastım. Düşüncelerini gözlerinden anlamak eğer olumsuzsa bana iyi gelmezdi, biliyordum.

''Hep karanlıkta mı kalırdın?'' diye soğukkanlılıkla sorusunu sordu.

Sessiz bir nefes aldım. ''Çoğunlukla... Karanlıkta aç, yalnız, soğukta... Ancak alışıyor insan bir müddet sonra. Hele açlığa, soğuğa ve dayağa bağışıklık kazanıyorsun. Yalnızlık ise... İşte o biraz zaman alıyor ama bağışıklık kazanmak yerine bağımlı oluyorsun,'' diye içimi döktüm.

Ellerini göbeğinin üzerinde bağladıktan sonra yutkundu. ''Bağımlılığını arıyor musun?'' 

"Şu sıralar hiç aramıyorum," dedim dürüstçe. "Şu sıralar, önceki geçmiş zamana dönüştüğünde evet, arayacağımı düşünüyorum."

''Hissizliğini özlüyor musun?''

Dudağımın kenarı bu soru ekini algılayınca kıvrıldı. ''Az önceki cevabın aynısı,'' dedim ve yüzü anından bana döndü. Tavana bakmaya devam ettim, dudaklarım yeniden ifadesizliğe büründü.

''Cevapların hepsini unut Eva, çünkü önceki geçmiş zaman bittiğinde asla böyle düşünmeyeceksin.''

Yüzüne bakmamak için çaba sarf etmeme gerek yoktu. Gözlerim ondan yana dönmüyordu. 

''Önceki geçmiş zaman bitsin istemiyorum Alaz... Hep önceki geçmiş zamanı istiyorum, hep şu sıralarda olmak istiyorum.''

Derin bir nefes aldı. ''Zaman... Beklemez.'' dedi ve sesindeki netlik beni kaskatı kesti. ''Zaman hiçbir yarayı da, herhangi bir acıyı da dindirmez. Zamanla geçmez, zaman sadece öldürür,'' dedi, sonrada nefeslenir gibi güldü. ''Zamanla geçmeyecek küçük kız, zamanla öleceksin. Hepsi bu.''

İşte şimdi gözlerim gözlerine değdi. Ona doğru döndüm ve bir elimi başımın altına koydum.

 ''Zamanla olan düşmanlığın, beni de düşman kesiyor. Aranızdaki husumetin nedeni umurumda değil, çünkü gereksiz soru ekleriyle aklından geçen cevapları kaçırıyorum,'' dedim sessizce. 

Yara Bandı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now