YB | 13 | Umut Yıldızı

Mulai dari awal
                                    

''Çantayı al ve hızla orman tarafına geç, eğilerek yürü, hemen arkandan geleceğim.'' 

Göz göze geldik. 

"Koş!"

Hızla kolundaki çantayı alarak eğildim. Polisler ateş açmaya başlasa bile yüksek parkur duvarları bizi koruyordu. Hızla tellerin arasındaki boşluktan geçtim. Çantayı aceleyle kapattığım sırada Alaz arkamdan bağırdı. 

''Koş, çok hızlı!''

Elimdeki çantayı kapar kapmaz sırt çantamın kollarına tutunarak koşmaya başladım. Karanlık orman yolundayken Alaz bileğimi kavradı ve beni sürüklercesine arkasından çekiştirmeye başladı. Hala siren seslerini duyabiliyordum. 

Bacaklarım cayır cayır yanarken son hızımızla koşmaya devam ediyorduk. Varmak üzere olduğumuz taşlı yola doğru döndüğümüz zaman, gecekondu evleri gördüm. Alaz da fark etmiş olacak ki, o tarafa doğru hızla ilerledik. Ciğerlerim sıkışıyordu, her yerim ter içinde kalmıştı.

Karanlık bir köy gibiydi burası. Dar sokaklardan geçerek henüz yeni bitmiş bir inşaatın bahçesine girdik. Arkasındaki yokuştan aşağı sallanıp hemen sağdaki birkaç katlı ve birleşik olan evlerin arka bahçesine girdiğimizde nefesimin tamamen tükendiğini hissettim.

Merdivenleri dışarıda olan eski usul evlerdendi. Şanslıydık. Hızla yukarıya tırmandık ve geniş çatıya çıktık. Bina bomboş, yıkık bir harabeydi. Çatısı diğer binalarla birleşik denebilirdi. Kolumu bir an bile bırakmayan Alaz, yan binaya koşarak geçti. Çatıdaki küçük asansör dairesine kendini atıp beni de üzerine çekti.

Resmen üzerine attım kendimi. Nefes nefese göğsüne uzandım. Her yanım sızlıyor, başım zonkluyordu. Alaz'ın hızla alıp verdiği nefeslerin saçlarımı havalandırdığını hissedebiliyordum. 

Siren sesleri buradan dahi duyulurken içinde bulunduğumuz asansör dairesi en güvenli yerdi. Şimdilik... 

Nefeslerim hala düzene girmemişken başımı kaldırıp ona baktım. Kara gözlerine. O kadar yakındık ki burnum, burnuna değiyor, nefeslerimiz birbirine karışıyordu. 

"Korktun mu?" diye sordu fısıldar bir tonda. 

"Sen yanımdayken mi?" diye fısıldadım. "Asla."

"Fakat ben korktum..." dedi, elini kaldırıp yüzüne dökülen saçlarımı kulağımın arkasına atarken. "Seni kaybetmekten. Bizi... Kaybetmekten."

Donakaldım. Alaz Yargın öyle bir adamdı ki, bazen ettiği itiraflar beni başka alemlere sürüklüyordu. Onunla birlikte olabileceğim bir aleme. 

"Senin korkabileceğini hiç düşünmezdim," dedim uysalca. 

Alayla, belli belirsiz gülümsedi. "Sana bu kadar yakınken de korkuyorum."

"Neden?" dedim, istemsizce kaşlarım çatıldı. 

Bana daha da yaklaştı. Dudaklarımız arasında neredeyse hiç mesafe kalmadığında, "Sana söyledim küçük kız," diye fısıldadı. "Sana neyi arzuladığımı söyledim."

O gece geldi aklıma...

"Küçücük bir kızı istiyorum Eva."

"Korkma," dedim ben bile kendimden bunu söylediğime emin olamazken. "Ben korkmuyorum çünkü."

Alaz sessiz kaldı. Bense ondan uzaklaştım ve bedenimi yan tarafa attım. Neydi bu aramızdaki çekimin adı? Bu kadar bilgisiz oluşum, kelimelere sığmayan duygunun adını bile bilmeyişimi yüzüme vuruyordu.

Yarısı yıkık asansör dairesinin üstüne, lacivert gökyüzüne baktım uzun bir süre. 

"Takım yıldızlarını biliyor musun Eva?"

Yara Bandı (Tamamlandı)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang