Akılsız köpek

30 2 0
                                    

Padişahın sevdiği bir av köpeği vardı!
Avcılıkta çok mâhir idi!
Padişah, ona son derece değer verir ve her ava çıkışında mutlaka onu yanına alırdı!

Tasmasını mücevherlerle süslemiş, ayaklarına altın ve gümüşten halkalar taktırmıştı! Sırtı da sırmalı atlas bir çulla kaplıydı!

Bir gün padişah; yine onu yanına almış, saray erkânı ile ava çıkmıştı!
Tasmanın ipek ipi elinde, at üzerinde vakur bir şekilde ilerleyen sultan; gayet neşeliydi!

Fakat birden bu neşesini kaçıran bir şey oldu!

Çok sevdiği köpeği,
PADİŞAHINI UNUTMUŞ BİR VAZİYETTE BAŞKA BİR ŞEYLE OYALANMAKTAYDI!

Padişah; önce mahzun olarak elindeki ipi çektiyse de köpek direndi, önündeki kemik parçasını kemirmeye devam etti!

Bu hâl karşısında padişah,
hayret ve hiddet hisleri arasında haykırdı:
"HUZÛRUMDA BENİ UNUTARAK BAŞKA BİR ŞEYLE MEŞGUL OLMAK!
HUZÛRUMDA BENİM TERTEMİZ VE SAYISIZ NÎMETLERİME SIRT DÖNÜP DE BASİT VE DEĞERSİZ BİR KEMİĞE KAPILMAK!
ÜSTELİK O PİS VE ÇÜRÜK KEMİK İÇİN BANA İTAATTEN KOPMAK VE ÂSÎ GELMEK!
NASIL OLUR BU GAFLET VE İHANET? !..."

Son derece üzüldü! Köpeğinin bu nankörlük, vefâsızlık ve duygusuzluğu padişaha çok dokunmuştu! Bir köpek de olsa, mâzur görüp affetmek, içinden gelmedi! O kadar izzet, ihsan ve ikrâma karşı köpeğini bir anda, hem de bir kemik parçası için kendisini unutması, affedilir bir iş değildi!

Gazapla;
"YOL VERİN ŞU EDEPSİZE!" dedi.

Gafil köpek; bu hiddetin mânâsını kavradığında iş işten geçmiş, yapacak bir şey kalmamıştı!

Öyle ki, etrafındakiler padişaha;
"Sultanım, üzerinde mücevher, altın, gümüş ne varsa alalım da öyle bırakalım!"

Dediklerinde padişah;
"Hayır! Bırakınız öyle gitsin!" dedi.
Ardından ilâve etti;
"Bırakınız öyle gitsin! Öyle gitsin de, ıssız ve kızgın çöllerde garip, aç ve susuz kalsın; onlara bakarak kaybettiği ikram ve lütufların acısını yaşasın!"

Bu hikâyenin temsil ettiği üzere;
insanoğlunu mükerrem kılan,
ona sayısız maddî ve mânevî ihsanlarda bulunan Cenâb-ı Hak;
onun duygusuzluğu, nankörlüğü ve vefâsızlığı üzerine gazaba gelir!

İNSANIN, ÂLEMLERİN RABBİ'Nİ BIRAKIP DA FÂNÎ VARLIKLARA GÖNÜL KAPTIRMASI,
GAYRETULLÂH'A DOKUNUR!

YÂ RABBÎ!
HABÎB'İNİN (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) TÂLİM ETTİĞİ DUÂ İLE SANA YALVARIYORUZ:
"ALLÂH'IM!
SEN'İ HAKIYLA ZİKREDEBİLMEMİZE,
SANA HAKKIYLA ŞÜKREDEBİLMEMİZE VE SANA GÜZEL BİR KULLUK EDEBİLMEMİZE YARDIM EYLE!"

ÂMÎN ÂMÎN ÂMÎN YÂ RABBE’L-ÂLEMÎN. YÂ KÂDIYE’L-HÂCÂT VE YÂ MUCÎBE’D-DEAVÂT

KISSADAN HİSSE 2 Where stories live. Discover now