YB | 11 | Yalan Perdesi

Start from the beginning
                                    

Doktor Mert Bey'e hiçbir yerden ulaşamıyorduk. İletişim bilgilerini tamamen kapatmış, dış dünyadan uzaklaşmıştı. Bugün Yargın ailesinin basına açıklama yapacağı gündü. Gerçek hırsızlardan haber yoktu. Rüzgar'ların çetesi, çalınan çini mozaiklerini kara borsadan araştırmaya devam ediyordu. En ufak bir gelişme olduğunda hırsızların izini sürüp aklanmak için onları bulacaktık. Hüseyin amcanın evinden parmak izi çıkmamıştı. Torunu Eymen ise beni tanırdı ancak yine de beni suçluyordu. 

Magazin çalkalanıyordu. Sosyal medya üzerinden paylaşılan gönderiler canımı çok sıkmıştı. Tecavüze karşı eylem yapan insanları her zaman desteklerdim çünkü tecavüzün her türlüsü, affedilmez bir kötülüktü ancak bu durum bambaşkaydı. Bana yapılan kötü ithamlar zirvede, sinirim tavan, kötülüğüm tahtına kurulmuş...

Alaz, ailesi yüzünden fazla tanınan biri olduğu için, insanlar bana ve ona fazla tepki gösteriyordu. Bu cinayetler artık sadece polisin elinde değil, durumu öğrenen herkesin de dilindeydi.

Koca bir kaos, boktan bir durum!

Küfürler havada, lanetler dudağımda... Haksızlık içimde kırgınlıktan ziyade nefrete yol açıyordu. Ben artık hissizliğimi hissedemiyordum. Değişiyordum. Alaz beni bir çiçeği sularmış gibi suluyor, büyütüyordu. Benim çiçeğim çirkindi. Tamamen erdiğimde topraktan koparacaktı. Biliyordum.

Dün gece birbirimizin arasındaki çekimden kaçmaya çalışmıştık. Benimle tanıştığı ilk gün bana 'Küçük bir kız olarak kalmaya devam edersen seni istemeden öldürürüm' demişti. İçimdeki kız boy çizgilerinin üzerine uzadıkça sözleri bende anlam kazanıyordu. Anlıyordum. Şimdi ne demek istediğini çok iyi anlıyordum. Bana ruhumu öldürmekten bahsetmişti.

''Üzerine bir şeyler al Eva,'' dedi aniden terasa gelen Alaz. "Hasta olursan canını yakarım."

Ona baktım. Elindeki battaniyeyi görünce de gülümsedim. Sözlerinin aksine benim için bir battaniye getirmişti bile. Fazla düşünceli...

Sonra aniden elindeki battaniyeyi bana doğru atınca elimdeki bardağı, kahvem dökülmesin diye havaya kaldırmak zorunda kaldım 

''Yakıyordun beni Alaz!'' diye yakındım.

Kaşlarını çatarak karşımda dikildi. ''Evet, amacım oydu.'' dedi dalgayla.

Battaniyeyi üzerime örttüm. ''Ailen televizyona ne zaman çıkacaklar?''

İfadesi daha da sıkıntılı bir hale bürünürken yanıma oturdu ve yüzünü sıvazladı. Kahvemi içmesi için ona uzattığımda elimden alıp, ''Saat onda ufaklık, canlı yayın olacakmış. Ateş de katılacak.'' diye açıkladı. Ağır kahvemden bir yudum içince suratı gevşemişti. ''Çok acı, tadı fazla güzel olmuş.''

Gülümsedim. Damak tatlarımız benziyordu.

''Aklımda bir fikir var," dedim ona doğru dönerken, "Acaba ailen canlı yayındayken Foca'ya mı gitsek? Dikkatler onların üzerinde olur, biz de evi inceleme fırsatı buluruz.''

Yüzü anında bana döndü. Gözlerini kısılınca fikrimi düşündüğünü anladım. Güzel fikirdi. Bence...

''Mantıklı ama ne söyleyeceklerini bilmiyoruz. Aleyhimize olacağı kesin, bu yüzden riske atmamak lazım. Belki yeniden soruşturma açılabilir, aynı zamanda arama emirleri genişletilebilir. Yağmurdan kaçarken doluya tutuluruz.'' dedi ve elindeki bardağı bana uzattı.

Elinden bardağı alırken parmaklarıma temas eden parmakları içimde amansız bir heyecanı meydana getirdi. Alaz da aynı benim gibi hissetmiş olacak ki hemen elini geri çekmişti. Harika!

Yara Bandı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now