11. Bölüm

3.6K 192 22
                                    

1 Hafta Sonra.

Herşey değişmişti bir hafta içerisinde. Colin'in babamla konuşup barışması üzerine yeniden çıkmaya başlamıştık. Bana hep iyi davranıyordu. Babamın sevgisini ve güvenini kısa sürede kazanmıştı. Gayette mutluydum bu durumdan. Neymar ile kavgalı bir ilişkim olacağına, Colin ile mutlu bir ilişkim olması daha iyiydi.

Neymar derken, o da benim Colin ile olduğumu öğrendiği andan beri Joanna ile birlikte. Aklınca beni, kendi silahımla vurmaya çalışıyor. Halbuki bilmiyor, ben Colin'i gerçekten de seviyorum.

Rafaella'ya gelirsek, o da Sam ile gayet iyi giden bir ilişki içerisinde. Annesi Everlyn'e ve babama Sam ile bir ilişkisi olduğunu söyledi. Everlyn ve babam Sam'i eve çağırdı ve onu tanımaya çalıştılar. Colin'inde yardımlarıyla Rafaella'nın Sam ile olan ilişkisine devam edebileceği kararı alındı. Onu daha yeni yeni tanıyor olsamda, ilk defa bu kadar mutlu olduğunu görmüştüm. Sam onu çok mutlu ediyor olmalıydı. Yaptıkları şeyleri gelip bana anlatıyordu Rafaella heyecanla. Onun adına seviniyordum.

Şimdilere gelelim. İki gün sonra Everlyn ve babam evleniyor. İçim biraz buruk. "Annem bunu bilse ne yapardı acaba?" sorusu başımın etini yiyor. Bir yandan babamın mutlu olduğunu görmek hoşuma gidiyor, bir yandan da anneme saygısızlık yapıldığını düşünüyordum.

Sonunda babamı oturma odasında tek bulduğum bir anda yanına gittim ve "Biraz konuşabilir miyiz" diye sordum. Başıyla onaylayıp beni dışarıya çıkardı.

"Seni dinliyorum tatlım" Yüzü meraklı bir ifade takınmıştı.

"Mutlu musun?" Biraz durdu. Sanırım düşünüyordu.

"Hem evet, hemde hayır Elizabeth. Tuhaf hissediyorum" Ellerine uzandım ve tuttum. Benim ellerimle kıyaslandığında oldukça büyüktüler.

"Ben her zaman yanında olacağım baba. Verdiğin bütün kararlara saygı duyuyorum. Everlyn ile mutlu olacağına inanıyorsan, onunla evlenmelisin. Beni etkilemez veya üzmez. Sana ve Everlyn'e karşı asi bir tavırda sergilemem. Benim tek istediğim senin mutlu olman"

"Teşekkür ederim canım kızım benim" deyip bana sıkıca sarıldı. Bende kollarımı ona sardım. Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi.

"Annenin mezarına gitmek ister misin tatlım?" Başımı babamın omzundan çektim ve evet anlamında salladım. Birlikte çabucak hazırlandık ve arabamıza atlayıp kabristana vardık. Başımda siyah bir şal vardı. Elimde ise her gidişimde mezarına koyduğum beyaz güller. Dizlerimin biraz yukarısında siyah dar bir elbise, siyah bir babet giyiyordum. Babam da baştan aşağıya siyah giyinmişti. Mezarlığın başında yazan Liza Casteller yazısını görünce kendimi ağlamamak için zor tutuyordum. Onu oldukça fazla özlemiştim ve bu özlemimi giderme gibi bir olanağımda yoktu. Sadece bu soğuk, beyaz renkli mermere sarılabilirdim. Mermerin kenarına oturdum ve gülleri toprağın üzerine koydum. O en çok bunları severdi. Babam da her eve gelişinde getirirdi. Yatağının üzerinde beyaz gülleri gördüğünde sevinir, babama sarılır öperdi.

Ama malesef, benim onun yattığı bu toprağa koyduğum beyaz gülleri göremiyordu. Sevinip babama sarılamıyordu.

Annem inançlı biriydi. Bir Tanrı olduğuna ve onun bizi gördüğüne inanırdı. Dünya'dan göçen insanlarında onun yanına gittiklerini, bizi Tanrı gibi yukarıdan gördüklerini söylerdi.

Acaba şuan o da öyle mi yapıyor? Beni yada toprağına koyduğum bu beyaz gülleri görüyor mu? Görmüş olmasını isterdim çünkü en azından bana gülümseyişini içimde hissetmek istiyordum.

Düşüncelerimden sıyrıldığımda yanaklarımın ıslak olduğunu fark etmiştim. Babam arkamda ayakta duruyordu. Annemin toprağına baktım ve "Seni çok seviyorum anne" dedim. Sesim titremişti. Babam bana yaklaştı ve omzumu okşadı. Bende omzumdaki elini tuttum ve sessizce yaşların yanaklarıma doğru akmasına izin verdim.

Da Silva's Sister [Written by; Neymarable] TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin