43

11.2K 958 957
                                    

7 Yıl Sonra... 2005 Ekim...

James Potter, 46 yaşındaydı. Düşünceleri pek çok açıdan değişmişti. Neredeyse 40 olmakla neredeyse 50 olmak birbirinden oldukça farklıydı. Artık yaşlandığını hissediyordu, yaşlandığını ve yalnızlaştığını...

Damien okuldan mezun olduktan sonra evden ayrılmıştı. Oudittch spor muhabirliği yapıyordu ve sık sık yurt dışına çıkıyordu. İngiltere'de olduğu zamanlarda annesiyle dışarıda görüşmeyi tercih ediyordu. Nadiren eve geldiğinde birkaç kelimeden fazlasını konuşamıyorlardı. Lily ile ise evlilikleri devam ediyordu, devam etmek zorundaydı. Ancak sevgileri devam etmiyordu, en azından Lily için. Günde birkaç kelimeden fazlasını konuşamıyorlardı bile.

En yakın arkadaşları, Sirius ve Remus'a gelince.... Remus onunla görüşmeyi tamamen bırakmıştı. Evine gelip ona yumruk attığı gün Potter evine son gelişi olmuştu. Sirius ise bir süre daha gelmeye devam etmiş, James'i ilerlediği yoldan ayırmaya çalışmıştı. Fakat çabalarının boşa olduğunu görünce onun için çabalamayı bırakmıştı.

Yalnızlığı James'in canına tak etmişti. Bir akşam dayanamayıp Lily'e yalvarmıştı. "Buna daha ne kadar devam edeceğiz? Daha ne kadar aynı evin içinde iki yabancı olacağız?"

"Bizi bu hale sen getirdin James... Bizi... Kendini..."

"Ben ne yaptıysam Harry'i düşündüğüm için yaptım, Harry'nin iyiliği için..."

"İyiliği için, öyle mi?" Lily, James'ın kolundan tuttu. "Sana Harry'nin iyiliğini göstereceğim."

Birlikte bir sokağa cisimlendiler. James duvarda sokağın adını okudu. Privet Drive... "Burada ne işimiz var?" diye sordu.

"Birazdan göreceksin. Sessiz ol." dedi Lily. Ona ve kendine görünmezlik tılsımı yaparken onu 4 numaralı eve getirdi. Hala kolundan tutuyordu. Kapıyı sessizce açıp sessizce içeri girdi ve James'ı peşinden çekti. Aynı sessizlikle kapıyı kapattı. James onun hırsız gibi bir yabancının evine neden girdiğini anlayamamıştı, ta ki salona girene kadar.

Oradaydı. Oğlu Harry, oradaydı. Gençliğin toyluğunu üzerinden atmış tam anlamıyla bir yetişkin olmuştu. Küçük bir çocuğa ders çalıştırıyordu. "Arının B'si." dedi Harry. (İnglizce alfabe çalışıyorlar. Arı=Bee) Harry, B harfinin başına iki anten altına da bir iğne çizdi. "Tıpkı bir arıya benziyor, öyle değil mi?"

Küçük çocuk kıkırdadı. "Öyle." dedi. Sarı saçlarını ve yüz hatlarını babasından zümrüt yeşili gözlerini annesinden almıştı.

"Hadi sende yazmayı dene." dedi Harry ona.

Çocuk kalemi eline aldı. B harfini çizerken sordu. "Okuma yazma öğrenince Hogwarts mektubum gelecek mi?"

"Sende herkes gibi 11 yaşına gelince okula başlayacaksın, daha dört yılın var."

Küçük çocuk dudaklarını büzdü. "Çokmuş."

Harry güldü. "Okuma yazmayı şimdi öğrenirsen, Hogwarts mektubun gelince kendi mektubunu kendin okuyabilirsin."

"Okucam." dedi çocuk azimle.

James gözlerini çocuktan ayıramıyordu. Daha anne karnındayken ondan utanç duyduğunu söylediği çocuk o kadar sevimli ve tatlıydı ki gözlerini ondan ayıramıyordu.

Kapının açılma ve kapanma sesi duyulmuş çocuk heyecanla masadan atlamıştı. Draco içeri girdiğinde "Babaaaa!" diye koşmuş. Draco eğilince kucağına atlamıştı. Draco, bir hafifletme büyüsü yapıp oğlunu kolayca kucağına kaldırmıştı. "Percy!" diye bağırmıştı, oğlunun heyecanını taklit ederek.

Challenge -DrarryWhere stories live. Discover now