33

12.8K 1K 783
                                    

Farkına bile varamamıştı. Bilmiyordu varlığını.... Alışmamıştı varlığına... Peki yokluğu neden bu kadar canını yakmıştı? Neden içi acıyordu? Çünkü onu koruyamamıştı. Ne onu koruyabilmişti ne Harry'i. Aile olacaklardı birbirlerine... Birbirlerine destek olup birbirlerini koruyacaklardı ama Draco yapamamıştı. Koruyamamıştı ailesini...

"Annesine ve babasına haber vermek istersen..."

"Hayır!" dedi Draco Madam Pomfrey'in sözünü keserek. "Harry'i bu hale getiren onlar. Bilmeye hakları yok. Öğrenmesinler, duymasınlar. Profesörlere bile söylemeyin madam, özellikle Profesör Lupin'e."

"Draco...." dedi Hermione.

"Hayır Hermione. Bilmeyecekler öğrenmeyecekler. Harry'i bu hale getiren o adam. Harry'nin bir daha üzülmesine izin vermeyeceğim."

Madam Pomfey iç çekti. "Onun resmi olarak en yetkili aile üyesi sensin. Seni bilgilendirmek zorundayım ama sen istemesen diğerlerine bir şey söylemem. Hastanın gizilik hakkı vardır."

"Teşekkürler Madam Pomfrey. Harry... Harry şimdi iyi mi? Onu görebilir miyim?"

"Derin bir uykuda ama görebilirsin."

Draco içeri girdi. Sadece Harry'nin yattığı yatak doluydu. Uyuyordu Harry'si... Hiç bir şeyden habersiz öyle huzurlu uyuyordu ki, uyansın istemedi. Bu haberi ona vermek istemedi. Elini tuttu. Diğer eli Harry'nin karnına gitti. Bir zamanlar oradaydı bebekleri ama artık yoktu.

Çocukluğundan beri ağlamayan Draco yirmi dört saat içinde ikinci kez ağlıyordu. Göz yaşlarını sildi ama durduramıyordu. Yerine yenisi akıyordu. Daha fazla dayanamadı, revirden hızla çıktı. Kapının önünde bekleyen Hermione arkasından seslenmiş ama Ron onu durdurmuştu.

Draco'nun ayakları onu zindanlara taşıdı. Kahvaltı saati neredeyse bitmek üzereydi ve çoğunluk büyük salondaydı. Kimseyle karşılaşmaması bir şanstı ama biriyle karşılaşsa bile umurunda değildi. Malfoy gururu ilk kez umurunda değildi. Ağlarken görülmek umurunda değildi. Severus Snape'in odasının kapısını çaldı. Biraz daha geç gelseydi. Onu odasında bulamazdı çünkü dersi için çıkacaktı.

Severus onu kapısında bulduğuna şaşırdı ancak onu kapısında ağlarken bulduğuna daha çok şaşırdı. En son onu ne zaman ağlarken görmüştü ki? "Draco?" deyiverdi şaşkınlıkla.

"Sev..." dedi Draco titrek bir sesle.

"İçeri... İçeri geç." dedi Severus. Draco içeri geçer geçmez kapıyı kapattı. "Ne? Ne oldu sana böyle?" Onu bu kadar yıkacak ne olmuş olabilirdi ki? Aklına gelen şeyle sordu. "Potter, Potter çoçuğuna bir şey mi oldu?"

"Ona o şekilde hitap etme." dedi Draco, Harry'nin ondan isteğini hatırlayarak. Ayrıca kendi kızgınlığıyla ekledi. "O adamın adıyla hitap etme. Onun yüzünden oldu."

Severus şaşırmıştı. "Ne oldu? Söylediklerini anlamıyorum Draco. Sakinleş ve bana tane tane anlat."

"Harry...." dedi Draco. Nereden başlamalıydı? Nasıl anlatmalıydı? Dünden başlamaya karar verdi. "Dün Bayan Potter ve o adam gelmişti. Maçı izlemek için. Harry yanlarına gitti. Konuşmak için. Keşke gitmeseydi ya da bende onunla gitseydim. Geri geldiğinde çok kötüydü Sev. Ben Harry'i hiç öyle görmedim. O kadar yıkılmış, o kadar çaresiz... Ayakta duracak hali bile yoktu."

Severus kaşlarını çattı. Potter oğluna ne söylemişti de iki çocuk bu hale gelmişti? Draco'nun anlatması için sessiz kaldı.

"Anlatmadı. Harry'e sordum ama ona ne söylediğini anlatmadı. Ona bir daha Potter demememi istedi. Sanki o adı duymaya bile katlanamayacak gibiydi. Ona ne söyledi bilmiyorum ama çok kötü olmalı, Harry'nin onunla olan tüm bağlarını koparmayı istemesini sağlayacak kadar kötü olmalı."

Challenge -DrarryWhere stories live. Discover now