5

15.2K 1.3K 1.4K
                                    

Harry zor bir gün geçirmişti. Önce Rita Stekeer ile röportaj yapmıştı ki, tam bir felaketti. Önce en genç olandan başlamak istemiş ve onu bir süpürge dolabının içine tıkmıştı. Kadının soruları havada dolaşan yeşil kalemi kadar sinir bozucuydu. Sürekli diğerlerinden küçük oluşuna parmak basmıştı. Üstelik yaşını 12 yapmıştı. Kardeşi 12 yaşındaydı. En sinir bozucu olan sorusu ise ailesi hakkında olandı. Onunla gurur mu duyuyorlarmış yoksa onun için endişeleniyorlar mıymış? O nereden bilebilirdi ki? Aldığı mektupta karışık bir şekilde ikisinin de mesajını veriyorlardı.

Daha sonra ise Snape'in cezasını tamamlamıştı. Tam bitiyor kurtuluyorum derken adam en zorlu olanları son güne bırakmıştı. Kazan ovalamaktan kolları kopmuştu. Kısacası canı sıkkındı ve ayakları onu cezadan sonra Gryffindor binasına değil, Astronomi Kulesi'ne taşımıştı. Biraz nefes almaya ihtiyacı vardı. Görünmezlik pelerinini Damien'dan almadığı için yakalanma tehlikesi vardı ama Snape'in cezasından yeni döndüğünü söylerdi. Aksi takdirde peş peşe ikinci cezayı kaldırabileceğini sanmıyordu.

Kulenin basamaklarını tırmanmayı bitirip en tepeye ulaştığında onu görmeyi beklemediği bir görüntü karşıladı. Malfoy kulenin korkuluğuna oturmuş ve sırtını kirişe yaslamış karanlık geceyi seyrediyordu. Birinin geldiğini fark edince ona dönmüştü.

Malfoy iç çekti. "Biraz olsun kafa dinlemek istediğim yerlerde neden hep karşıma sen çıkıyorsun?"

Harry kaşlarını çattı. "Bunu söylemesi gereken benim."

Malfoy sırıttı. "Kendini güvenen, kazanacağından emin bir turnuva çocuğuna dönüştüğünü sanıyordum. Artık korkmadığını falan."

"Evet korkmuyorum. Birilerinin cesaretlendirmesi sayesinde kendime güveniyorum da. Ancak bu, tüm bu ilgi ve alakadan hoşlandığım anlamına gelmiyor. İnsanların sürekli etrafımda olmasından ve bana sorular sormasından bıktım."

"Haklısın, bütün hayatımı o şekilde geçirdim ve bazen ne kadar boğucu olduğunu anlayabiliyorum." Harry'nin ona boş boş baktığını fark edince açıklama ihtiyacı hissetti. "Hani ben bir Malfoy'um. En güçlü asilzede ailelerinden birinin tek varisiyim falan. Malfoy demek güç demek filan."

"Oh..." dedi Harry yeni anlamış gibi. "Benim için Malfoy'un tek çağrışımı kendini beğenmiş züppe bir asilzede. Ancak son günlerde aklıma başka şeylerde geliyor."

Malfoy tek kaşını kaldırdı. "Ne gibi şeyler?"

Harry ona doğru yaklaştı ve onun oturduğu mermere oturup diğer kirişe yaslandı. Ayaklarının parmak uçları birbirine değiyordu. "Bilirsin; insanlara arkasından saldırmayan biri, savunmasız kişileri koruyan biri, değerine bakmaksızın hediyeleri nezaketle kabul eden biri, başkalarını cesaretlendiren biri..."

"Vay be." dedi Malfoy. "Bu Malfoy denen çocuk hoş bir çocukmuş. Onu sevdim."

Harry güldü. Sonra ciddiyetle sordu. "Benim derdim belli. Peki seni gece yarısı kuleye tırmandıran sorunun ne? Benim gibi ilgiden bunalman mı?"

"Yok." dedi Malfoy. "Ben ona alışkınım. Artık diğerlerini görmezden gelme konusunda bir uzman olduğum bile söylenebilir."

"O zaman senin sorunun ne?"

Malfoy iç çekti. "Ben bir asilzadeyim Potter. Benim derdim senin anlayabileceğin bir şey değil."

"Nereden biliyorsun? Bir dene. Sen bana yardım ettin. Bende sana yardım etmek istiyorum."

Malfoy güldü. "Bana yardım edemezsin Potter. Elinden bir şey gelmez çünkü benim derdim nişanlı olmam."

Harry'nin kaşları düşünceyle çatıldı. Bunu neredeyse unutmuştu. "Sirius'un yeğeni Edward Black ile değil mi? Sirius söylemişti. Asilzadelerin evlenecekleri kişilere aileleri karar veriyormuş, gelenekler böyleymiş."

Challenge -DrarryWhere stories live. Discover now