19

13.5K 1.2K 1.5K
                                    

Slytherin masasına hüzün hakimdi. Zira yılın son maçının oynanmasıyla birlikte Quidditch takımlarının sıralaması belli olmuştu ve tarihinde ilk kez Slytherin sonuncu olmuştu. Her zaman kazanmaya oynayan Slytherinlerin üzerinde duygusal bir boşluk vardı. Kimseyi suçlayamıyorlardı. Maçların bir kısmı Draco'nun hastalığı sırasında oynanmıştı ve Draco'nun yokluğunda Hogwarts en iyi ikinci arayıcısını kaybetmişti. Draco'nun hiç bir zaman Harry'e karşı kazanamamasının sebebi Harry'e karşı hiç kimsenin kazanamıyor oluşuydu. Sadece Harry fazla iyiydi. Başka bir dönemde doğmuş olsaydı Draco efsanevi bir arayıcı olabilirdi. Ancak bu dönemde Harry'nin gölgesinde kalmaya mahkumdu. Tıpkı diğerleri gibi.

Blaise iç çekti. Sıkı bir Quidditch fanıydı, dördüncü olmak kanına dokunmuştu. Draco ona güldü. "Kendini üzme, Nasıl olsa şampiyon olamayacaktık zaten. Ha ikinci olmuşuz ha sonuncu."

Blaise ona gözlerini kıstı. "Lanet olsun Draco. Bunu bu kadar normal karşılama. Sırf Potter rakip takımda diye..."

"Potter rakip takımda diye kazanma şansımız yok Blaise. Ondan daha iyi uçan kimse yok. Bunu kabullenmem beş yılımı aldı ama kabullendim."

Pansy güldü. "Boşuna uğraşma Blaise. Söz konusu Potter olduğunda Draco için akan sular duruyor."

O sırada içeri coşkulu Gryffindor takımı girdi. Hala üzerlerinde üniformaları vardı. Bugünkü son maç Gryffindor-Hufflepuff maçıydı ve Gryffindor ezici bir üstünlükle maçı kazanıp yılı açık ara farkla birincilikle bitirmişti. Gryffindor masası onlara coşkulu tezahürat yaparken oyuncular yerlerine oturmuştu. Diğer masaların aksine Gryffindor'un coşkusu dışarı taşıyordu.

Harry her zamanki gibi Ron ve Hermione'nin yanına oturdu. Draco ile göz göze geldiler. Arkadaşları artık onların birbirlerini görebilmeleri için özellikle karşılıklı oturuyordu. Henüz birbirlerine ısınamamışlardı ama arkadaşlarına verdikleri değer eskisi gibi birbirlerinden nefret etmelerine de engel oluyordu. Gittikleri her yerde karşılaşmak artık takmadıkları sıradan bir rütin haline gelmişti.

Draco, Harry'e hafifçe gülümsedi. Bu gülümseme zaferi için onu tebrik ettiğini ima ediyordu. En azından Harry öyle anlamıştı. Draco'nun gülümsemesi yüzünden silindi ve kaşları çatıldı. Harry buna şaşırıp bir anlam veremezken duyduğu sesle arkasını döndü.

"Potter..."

Harry çocuğu maçlardan tanıyordu. Ravenclaw oyuncusuydu. Üniformasından hatırladığı kadarıyla soyadı Turner idi. Ancak ne kadar uğraşırsa uğraşsın adını hatırlayamamıştı.

"Evet?" diye sordu Harry. Hermione ve Ron'un bakışları da çocuğa dönmüştü.

"Sana bir şey söylemek istiyorum." dedi. Ardından Gryffindor masasına uzanıp bir bardak ve çatal aldı. Çatalı bardağa vurup ses çıkardı. Gryffindor masasındakilerin dikkati ister istemez ona toplanmıştı.

"Lütfen beni dinleyin." diye bağırdı ve böylece tüm salonun dikkatini toplamayı başarmıştı.

"Size ve benim için önemli olan birine bir itirafta bulunmak istiyorum. Ben Harry Potter'dan hoşlanıyorum." dedi çocuk heyecanla ve gerginlikle. Yüzü kızarmıştı. Ne kadar heyecanlı olduğu yüzünden anlaşılıyordu. Weasley ikizlerinin başlattığı bir "Ooooo!" nidası salonu kapladı.

Harry beklemdiği itiraf konusunda şaşırmıştı. Gözleri ister istemez Draco'ya kaydı. Sadece birkaç saniye ona bakabilmişti ama görmüştü, öfkesini. Bu onda uzun zamandır neredeyse hiç görmediği bir duyguydu. Üstelik ona değil, Turner'a bakıyordu. Ona öfkeyle bakıyordu, onu kıskanmış olabilir miydi?

Turner heyecanla onun cevabını beklerken bir başkasını düşünmenin ona karşı saygısızlık olduğunu biliyordu ama yapabileceği bir şey yoktu. Kalbi uzun zamandır Draco Malfoy'a aitti. Onu herkesin içinde ret etmenin çocuğu inciteceğini biliyordu ama elinden bir şey gelmezdi.

Challenge -DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin