Enlistment

190 18 2
                                    

Yuqi unni gideli 5 gün olmuştu ve onsuz hayatın ne kadar sıkıcı olduğunu milyonuncu kez fark ediyordum. Sıkıldığımdan şapkamı takıp bisiklet sürmeye çıktım.

İlk saniyesinde pişman oldum. Bu hava kavuruyordu ve tenimden 'cıs' sesinin çıktığını duyar gibiydim. Bir gölgeye sığınıp Yukhei'yi aradım. 

İlk çalışta açtı.

"Ryu-ryu?"

"Yukhei piştim ve sıkıldım müsait misin?"

"Bisiklet sürmeye mi çıktın?"

"Evet." dedim suçlu edasıyla.

"Nerdesin?"

"Evimin yakınındaki markette."

"Tamam geliyorum bekle."

Elimle yüzümü yelpazeleyerek onu bekledim.

On beş dakika sonra motoruyla rüzgarlar estirerek önümde belirdi. 5 günden beri gördüğüm ilk insan olduğu için ona sarıldım.

"Eee ne yapalım? Bugün hiçbir işim yok. Tamamen sana aidim."

İşaret parmağımı şakağıma koyarak düşünmeye başladım.

"Johnny'nin mekanına gidelim."

"Tamam atla."

Kısa bir süre sonra oradaydık. İçeriye girdiğimizde klimanın serinletici havası beni ferahlatmıştı. Sanki mevsimsel geçiş yaşamıştım. Johnny bizi karşıladı. Bu sefer yanında Donghyuck vardı. Bu çocuk şeytana pabucunu ters giydirirdi. Ayaklı laf atma makinesi.

"Hyung, Ryujin.." İkimize de asker selamı verirken göğsünü kabartmıştı. Gülümsemekle yetindim. 

Yukhei bir bira aldı ben de buzlu soda aldım. Şu an çok rahatlamış hissediyordum 

Eskiden olsa kimseyle görüşmez görüşmeye de ihtiyaç duymazdım. Sanırım değişmiştim. Artık yalnız olmaktan sıkılıyordum. Başkalarıyla kasılmadan konuşabiliyordum. Yukhei beni kozamdan çıkarmıştı.

Orada biraz vakit geçirdikten sonra kalktık. Donghyuck gitmememiz için bize yapışsa da...

"Ben saçımı kestireceğim senin de kuaförde yaptıracağın bir şey var mı?"

"Aslında saçımı boyatmayı düşünüyordum."

"Woow. Hangi renk."

"Sürpriz."

"Sen saçını nasıl kestireceksin?"

"Sürpriz."

Gözlerimi devirdim. Kuaföre gittiğimizde içerisi pek dolu değildi. Sevinerek çalışanın yanına gittim. Saçımı boyama işlemi başlamıştı. Ve beklediğimden daha uzun sürüyordu. Elimde telefonla oyalanırken kafatası derimdeki acıyla başa çıkmaya çalışıyordum. 

Yukhei yanıma gelip oturduğumda gözlerimi Yukhei'ye çevirmemle gülmeye başladım.  

"Niye böyle kestirdin Yoda olmuşsun." Dedim kafasını şaplak vururken.

Kafası kestane gibiydi ve kepçe kulakları iyice ortaya çıkmıştı. Bu haliyle onu artık ciddiye alamazdım. 

Telefon olmayan elimi tuttu.

"Ben askere gidiyorum."

Belt [Lucas × Ryujin]Where stories live. Discover now