Someone's Dying

305 33 1
                                    

 Benim için oldukça korkutucu gelen aileyle tanışma faslı güzel geçmişti. Yukhei'nin ailesi çok sevecendi. Beni sarılmayla karşılamışlardı. 

Yukhei yüzünü annesinden boyunu babasından almıştı. Birlikte akşam yemeği yemiş ve sohbet etmiştik. Benim ailemle de tanışmak istediklerinde bir gün onları tanıştıracağımı söyledim. 

Gerçi hala aileme Yukhei ile olan ilişkimden bahsetmemiştim. Babam bir şeyler olduğundan şüpheleniyordu ama beni sıkmamaya çalışıyordu. Saat geç olduğunda ve Yukhei'nin babası uyuklamaya başladığında kalkmaya karar verdim. 

Yukhei beni babasının arabasıyla eve bırakmıştı. Çünkü elbiseyle motora binmek çok zordu. Evimin önüne geldiğimizde koltukta yana döndüm. 

"Bugün için teşekkürler." 

"Sanırım annemle babam seni sevdi."

"Ben de onları sevdim. Çok sevimliler."

Kısa bir sessizlik olduğunda ona baktım. Düşünceli görünüyordu. 

"Bir sorun mu var?"

Sorumla kendine gelmişti ve elini bir şey yok dercesine savurdu.

"Benimle her şeyi konuşabilirsin Yukhei, biliyorsun değil mi?" 

Sağ eliyle sol yanağımı okşadı. Yüzünü yanağıma yaklaştırdığında gözlerimi kapattım. Yanağıma ufak bir öpücük kondurduğunda gözlerimi açtım. 

"İyi geceler." deyip arabadan indim. Eve girdiğimde kapıya yaslandım. Kesinlikle bir sorun vardı, Yukhei bu kadar sakin davranmazdı. Gün boyu renk vermemişti ama günün sonunda aslı belli oluyordu. İleride öğrenirdim nasıl olsa. 

Üstümdeki elbiseyi çıkarıp altıma pembe pijama altımı üstüme ise beyaz tişörtümü giydim. Kısa saçlarımı tepeden topladım ve yüzümdeki makyajı çıkardım. Kendimi yumuşak çift kişilik yatağıma attığımda doğal ortamıma dönmüş bulunmaktaydım. 

Macbook'umdan Attack On Titan izlemeye başladım. Tam Erwin'nin kolunun koptuğu sırada kapım çaldı. Yukhei mi gelmişti?

Animeyi durdurup kapının deliğine baktığımda Jaemin'i görmeyi beklemiyordum. Hemen kapıyı açtığımda Jaemin'in bana sarılmasıyla şaşkına döndüm.

Omuzlarından tutup kendimden ayırdım. "Ne oluyor Jaemin?"

Gözleri ve burnunun ucu kızardığında bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım. İçeri girmesini sağlayıp kapıyı kapattım. Yatağımın bir kenarına oturduğunda bir bardak su verdim ona. 

Yatağımın baş ucuna oturup sırtımı duvara verdim. Yan profilini gördüğüm çocuk çok üzgün görünüyordu.

"Sorun ne?" 

Bana doğru döndüğünde sol gözünden bir damla yaş geldi. Kaşlarım çatıldı, endişelenmeye başlıyordum.

"O gidiyor Rhujin. Ben daha ona hislerimi söyleyemeden gidiyor."

"Lami mi? Nereye gidiyor."

"Japonya'ya. Orada okuyacakmış, burs kazanmış."

"İtiraf etmek için bir yıl bekledim ama şimdi de gidiyor."

"Gel buraya." Kollarımı boynuna doladım. Sırtını patpatlıyordum bu arada. Na Jaemin tam bir çocuktu.

"Ne zaman gidiyormuş. Yazı da burada geçirecekmiş ve Ağustos'ta gidecekmiş."

"Aptal o zaman niye ağlıyorsun. Hala zaman var. İtiraf et işte. Hem kız da sana karşı boş değil bence." 

"Ne işe yarayacak ki. Uzak mesafe ilişkileri yürümez."

"Nereden biliyorsun? Bence denemeye değer." Gözlerini parmaklarına dikip düşünmeye başladı. Muhtemelen bunu duyunca hiçbir şey düşünememiş ve kendini çaresiz hissetmişti.

"Bilmiyorum Rhujin. Tam bir şeyler oldu derken işlerin tersine dönmesinden bıktım. Yarın Lami'yle konuşacağım. Artık büyüdü, kendi kararını verebilir. Onu gerçekten çok seviyormuşum Rhu. Beni arayıp oppa ben gidiyorum dediğinde hiçbir şey diyemedim." 

"Dediğin gibi Jaemin o artık büyüdü. Onunla konuşmanın zamanı geldi."

"Ne izliyordun?" dedi laptopa bakarak. Ekrandaki tuhaf sahne karşısında kaşlarını kaldırmıştı. Bir dev komutanı ağzıyla kolundan götürüyordu.

"Shingeki no Kyojin. Lami zorla başlatmıştı ama bağımlılık yaptı."

"Bana da Tokyo Ghoul izletmişti." dedi gülümserken.

"Seni de endişelendirdim, kusura bakma. Küme gideceğimi bilemedim. Jungwoo bu konulardan anlamaz, Mark'la zaten bu konuyu konuşamam. Lucas'ın derdi de başından aşkın zaten."

"Derdi mi?"

Pot kırmış olmalıydı ki eliyle ağzını kapattı. Kolunu çekiştirdim.

"Bir şeyler olduğunu biliyordum. Bugün tuhaf davranmıştı. Dökül hemen."

Omuzları çöktü. Kalbim güm güm atıyordu. Yukhei'ye bir şey olma ihtimali beni yiyip bitiriyordu. 

"Doyeon vardı ya, eski sevgilisi."

"Evet." Artık sabırsızlanmaya başlamıştım.

"Hastaymış ve sanırım ölebilirmiş." 

Elimle ağzımı kapattım. Bu korkunç bir şeydi. Yukhei'nin neden söylemediğini şimdi anlayabiliyordum. Eski sevgilisine üzüldüğü için benim kıskanacağımı düşünmüş olmalıydı. Ama bu kıskanılacak bir konu değildi. Bir insan ölüyordu.

Belt [Lucas × Ryujin]Место, где живут истории. Откройте их для себя