Your Secret is Safe With Me

387 45 8
                                    

"Efendim?" Daha iyi duymak için saçlarımı kulaklarımın arkasına sıkıştırdım.

"Duydun işte. Sana çıkma teklifi ediyorum." Tek kaşını kaldırıp cevabımı bekledi.

İçeceğimden bir yudum alıp arkama yasladım. Bu sefer utanmayacaktım.

"Beni terk edersen seni döverim."

"Oow! İşte benim kızım."

İkimiz de gülüp dondurmalarımızı yemeye devam ettik. Yaklaşık yarım saat orada oturup konuştuk. Yukhei ileyken mutlaka konuşacak şeyleriniz oluyordu. Kasıntı değildi, samimiydi. Gülerken fazla ses çıkardığımız için etraftakilerin bakışlarına maruz kalmıştık. 

Oradan çıkıp Yukhei'nin motoruna yürümeye başladık. Yürürken kollarımız birbirine sürtünüyordu. 

"Bu çok garip."

"Ne?" Bana baktığında omuzlarımı silktim. 

"Çıkmak. Çok sıkıcı bir şey olduğunu düşündüm her zaman. Sevgilime güzel görüneceğim diye kasıntı olan kızlar, kız arkadaşlarına gösteriş yapan erkekler. Ama ben eğlendim."

"Wong Yukhei ile çıkıyorsun bebeğim, fark bu."

Koluna vurdum. "Sen de gösterişçisin."

"Gösteriş ruhumda var."

"Ah çok zıtız."

"Aslında ikimizin de bir ortak noktası var."

"Neymiş o?"

"İkimiz de doğalız. İnsanlar ne düşünür umurumuzda değil."

Başımı salladım. Haklıydı, hiçbir zaman başkaları için kendimi değiştirmezdim. Ama bu kendimden memnun olduğum anlamına gelmiyordu. O takmıyordu çünkü insanlar zaten onun hakkında güzel şeyler düşünürdü. Yakışıklıydı, iyi bir sporcuydu, komikti. Kötü bir yanı yoktu.

Motoruna bindik ama başka yoldan gitmeye başlamıştı. Sesimi yükselterek sordum.

"Nereye gidiyoruz?"

"Han Nehri!"

"Ama orası uzak."

"Olabilir." 

Kafamı sırtına yaslayıp gözlerimi kapattım. Niye oraya gidiyorduk ki ben yoruldum.

Geldiğimizde motordan indik. Hava biraz serindi. 

"Ne yapacağız burada?"

"İlişkimizin ilk gününde seni direk evine götürecek değildim ya. Romantik anlar da yaşamamız lazım kanka değiliz sonuçta."

"Şimdiden söyleyeyim hiç romantik değilimdir."

"Olmadığını bilemeyiz nihayetinde ilk sevgilin benim."

"Ne o? Gururun mu okşandı?"

"E tabi."

"Benim gururumu okşayacak bir şey söyle kendimi ezik hissettim."

"Çıkma teklifi ettiğim ilk kızsın."

"What!"

"Evet öncekiler çıkalım mı dedi ben de tamam dedim."

"Kaç kişiye tamam dedin acaba?"

"Bilmiyorum."

 Gözlerimi devirdim. O kadar çok kişiyle çıkmıştı ki saymamıştı. Eminim ki hepsi çok güzeldi.

"Hey asma suratını. Gülümse." İşaret parmaklarıyla dudaklarımın kenarını yukarı doğru kaldırdı.

İster istemez gülümsedim. 

"Yoruldum oturalım biraz."

Birlikte bir banka oturduk. İçim içime sığmıyordu. Yukhei yanımdaydı sunbaem olarak değil erkek arkadaşım olarak.

Ona baktım. Çok güzeldi, ışık gözlerine kirpiklerinin gölgesini düşürmüştü. Kızları kıskandıracak kirpikleri vardı.

Gözleri benimkileri bulduğunda göz temasımızı kesmedim. O benim erkek arkadaşımdı istediğim kadar bakabilirdim. Bu içimi kıpır kıpır ediyordu.

Yüzünü bana doğru yaklaştırdığında gözlerim dudaklarına kaydı. Kırmızı ve yumuşak.

Burunlarımızın uçları birbirine değdiğinde elektrik çarpmış gibi ayak uçlarıma kadar bir ürperti geldi. Dudaklarımızın arasında milimler kala cırtlak bir ses duyuldu.

"Lucas sunbae!" Hemen geri çekildim. Seslenen kişiye baktım sesinden tanımıştım zaten.

Dedikoducu Somi bırak yakamı.

"Oh Rhujin unni sen miydin?" Beni gördüğünde daha da şaşırmıştı. 

Hafifçe el salladım. Yanında kız kardeşi vardı.

Koskoca Seoul'da gele gele Somi'yle denk gelmiştik. Yarın olmadan bütün salonun bizden haberi olurdu. 

"Merak etmeyin sırrınız benimle güvende." elini göğsünün üstüne koyup gitti.

Somi'den beklenmeyecek bir hareketti. Yukhei ile birbirimize bakıp kahkaha attık. Yine yargılayan gözler bize dönerken.

Belt [Lucas × Ryujin]Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang