Alcoholic Lips

445 47 43
                                    

Tanıdık sesle yan tarafa döndüğümüzde Doyeon kollarını önünde kavuşturmuş bize bakıyordu.

Lucas'la masanın arasından çekildim sessizce. Tatsızlık çıkmasını istemiyordum. Ettiğim tek kavga izlediğim filmlerdeki karakterlerle olmuştur.

Yavaş adımlarla Lucas'a yaklaştı. Başını yana eğerek bana baktıktan sonra Lucas'a döndü. 

"Bizi yalnız bırakır mısın? Konuşacaklarımız var." 

Tam adım atıyordum ki Lucas'ın önüme uzanan koluyla durmak zorunda kaldım.

"Konuşacaklarımızı konuştuk zaten gitmene gerek yok."

"Lucas lütfen." Kız gözlerini kırpıştırarak konuştuğunda yüzümü buruşturdum. 

"Neye o surat ifaden?" Anlık çıkışıyla korkmuştum ama bozuntuya vermedim. Lucas'a bakarak konuştum. "Gerçekten gidebilirim. Sorun değil."

"Hayır Rhujin konuşacak bir şeyimiz yok biz gidelim."

Elini yine sırtıma koyarak bizi oradan uzaklaştırdı. 

Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Kalın kaşları çatılmış dudakları birbirine bastırılmıştı. Çekinerek sordum.

"Konuşması için bir şans daha versen olmaz mı?" Neden bunu sorduğumu ben de bilmiyorum bana öyle bakmayın.

"Hayır beni aldattı konuşulacak bir şey yok."

Vay be. Dünya Lucas'ın bile aldatıldığı yerse bizim hiç şansımız yoktu. 

Yürürken karşımıza Johnny çıktı.

"Hey, bizimle bir şeyler içsenize." 

Lucas bana baktı, kafamı salladım. Belki arkadaşlarıyla olunca kafası dağılırdı. Ve bu arada bu çocuğun neden bu kadar arkadaşı vardı. 

Rahat koltukların olduğu bir köşeye geçtik. Donghyuck ve birkaç kişi daha vardı.

Yanıma kimse oturmasın diye tekli koltuğa oturdum. 

Donghyuck beni görünce ince sesiyle haykırdı.

"Merhaba Rhujin!" (black on black kamera arkasında Ten'in yanında belirip bağırdığını düşünerek okuyun.)

Kibarca gülümsedim.

Johnny Lucas'a bir şişe uzatırken bana da isteyip istemediğimi sordu. Tabiki reddetmedim saçmalamayın. İçebileceğim nadir anlardan birindeydim. Tek başıma içemediğimden hazır başkaları da varken içecektim. Hem dayanıklıydım ben. 

Şişeyi ağzıma götürüp sıvıyı yavaşça içtim. Lucas'a baktığımda koltukta yayılmış ve şişeyi kafasına dikmişti. Omuz silktim ve içmeye devam ettim. Şişenin hepsini içmeyecektim birinin ayık kalması gerekiyordu.

"Eve nasıl gideceğiz?" diye mantıklı  bir soru sordum.

"Taksi çağırırız." Mantıklı bir cevap geldi. 

"Hyung, Rhujin'le nereden tanışıyorsunuz?"

Donghyuck sormuştu. Çok muzip ve yaramaz bir tipi vardı. 

"Taekwondo'dan, onu ben çalıştırıyorum."

"Oh, ben de Taekwondo biliyorum  seni çalıştırabilirim." dedi Donghyuck ve havaya saçma sapan yumruklar savurdu. Etraftakileri güldürmeyi başarmıştı.

"Jiyeon noona ne alemlerde?" diye sordu Johnny. 

"Myungsoo hyungla birlikte hala Johnny." dedi Lucas baygın gözlerle ona bakarken. 

Şimdiden hafif sarhoş olduğunu anlayabiliyordum. Çünkü konuşması yavaşlamıştı ve gözleri yarı kapalıydı. Ya da sadece uykusu vardı.

"Hadi oyun oynayalım." kısa saçlı bir kız konuştu. Herkes kabul edince kız oynayacağımız oyunu açıkladı. İlk önce taş kağıt makas yapacak ve iki kişi seçilecekti. Daha sonra sona kalan iki kişi tekrar taş kağıt makas yapacaktı ve kazanan kaybedene istediğini yaptıracaktı.

Oyun basitti. 

Oynamaya başladık. Sona kalan Johnny ve Donghyuck'tu.

Donghyuck komik bir yüz ifadesi yaptı ve isteğini söyledi.

Donghyuck komik bir yüz ifadesi yaptı ve isteğini söyledi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Bir gün boyunca bana hyung diyeceksin."

"Seni velet."

"Aaa, hyung nereye gitti Johnny?" dedi gözlerini kırpıştırıp dudaklarını büzerek. 

Tekrar oynamaya başladık, bu sefer küt saçlı kız ve kısa boylu bir çocuk kalmıştı. Kız kaybedince çocuk isteğini söyledi. 

"Bana yemek ısmarla."

İstekler çok sıradan ve sıkıcıydı. 

Yine yaptığımızda bu sefer sona ben ve Johnny kalmıştık. Ben kaybettiğimde Johnny zaferle gülümsedi.

"Hadi ortamın sıcaklığını arttıralım." dedi. Ben ise hala ona bakıyordum.

"Bu ortamdan bir erkeği öpeceksin. Buna kendin karar verebilirsin." 

"Hey, bunu yapamam."

Oradan bir kız seslendi. "Oyunun kurallarını ihlal edemeyiz ama lütfen."

Sıkıntıyla alnıma düşen saç tutamına üfledim. 

Donghyuck ağzına sprey sıkar gibi bir hareket yaptı. Üstünü başını düzeltti. 

"Ben hazırım." dediğinde gözlerimi devirdim. Etrafa göz gezdirdim. Hiçbirini tanımıyordum ve şuan kulaklarım yanıyordu.

Lucas'a baktığımda hala şişesinden içeceğini yudumluyordu.

Adımlarımı ona çevirdim. Sarhoş olduğu için sorun etmeyebilirdi, hem ben de sarhoş sayılırdım yoksa ayık olsam çoktan bu ortamdan kaçıp gitmiştim. 

Şişesini dudaklarından çektiğinde parmak ucumda yükselip omzundan tuttum. Dudaklarına uzandığımda geri çekilmemişti. 

Dudağına küçük bir öpücük kondurup geri çekildim. Ama çekilmeme izin vermemiş ve belimden tutup beni kendine yaslamıştı. 

Islak ve soğuk dudakları dudaklarımın üstünde gezinirken yapabildiğim tek şey alkollü dudaklarının tadına bakmak olmuştu.

Yaw ben bunları öpüştürmeyecektim neden öyle şey ettim bilmiyorum.

Belt [Lucas × Ryujin]Where stories live. Discover now